LİMA EYALETİ/Lima
Departmento
LİMA (Peru ve Lima
Eyalet Başkenti)
LİMA HAKKINDA GENEL BİLGİ
Peru’nun ve Lima eyaletinin
başkenti olan Lima; Ülkenin orta kıyı kesiminde, Pasifik Okyanusu’na bakan çöl
bölgesinde, kıyıdan 15 km. içeride, Chillon, Rimac ve Lurin Nehirlerinin
vadilerinde yer alıyor. 2020 nüfus sayımına göre nüfusu 10,7 milyon.
Şehir, ismini İnkalardan önce bu
bölgede, Rimac vadisinde yaşayan ünlü bir kâhinden almış. Ziyaretçileri
tarafından Quechua dilinde “konuşan” anlamına gelen “Limaq” ismi verilen
kâhinin adı, daha sonra bölgenin adı olmuş. İspanyolların telaffuzu ile de
“Lima”ya dönüşmüş. İspanyollar her ne kadar kâhinin yerini yıkıp, üzerine bir
kilise inşa etmiş olsalar da bu isim değişmeden aynı kalmış.
1532 yılında İnka İmparatorluğu’nu
yıkan İspanyol Francisco Pizarro, daha sonra bu topraklara vali olarak tayin
edilince, 18 Ocak 1535’de başkent olarak burayı seçmiş ve kurduğu şehre
“Krallar Şehri” adını vermiş. Ancak “Krallar Şehri” ismi tutmamış ve sadece
eski İspanyol haritalarında yer almaktan öteye gidememiş.
***
İklim
Lima, tropikal bölgede ve çölde
olmasına rağmen, ılıman bir iklime sahip. Bunun sebebi de Pasifik Okyanusu’ndan
gelen soğuk su akıntısının (Humboldt Akıntısı), bölgenin sıcaklığını azaltıp
serinleştirerek, ılımanlaştırması.
Sıcaklıklar tüm yıl boyunca nadiren
12 derecenin altına veya 30 derecenin üzerine çıkıyor. Ortalama sıcaklıklar ise
kış aylarında 16-18 derece, yaz aylarında ise 21-27 derece oluyor. Yaz (Aralık – Nisan) ve Kış (Haziran – Ekim)
olmak üzere başlıca iki mevsim var. Mayıs ve Kasım ise geçiş ayları.
Soğuk su akıntısı, Lima iklimini
ılıman yaptığı kadar, nemli ve yağışsız bir havayı da beraberinde getiriyor.
Kıyı hava kütlesinin soğuması sonucu kış boyunca, kalın bulut örtüsü bir
battaniye gibi şehrin üzerini kaplıyor. Kısacası, Lima iklimini özetleyecek
olursak, kışın soğuk ve nemli, yazın soğuk ve nemli diyebiliriz.
***
Ekonomi
Lima, nüfusunun büyüklüğüyle
(Peru nüfusunun 1/3’ü), önemli bir pazar oluşturuyor. Ülkedeki endüstriyel
üretimin büyük çoğunluğu, finansal işlem hacminin tamamı burada gerçekleşiyor.
Callao’da bulunan liman ve havaalanına olan yakınlığı, Lima’yı sadece Peru’da
değil, Güney Amerika’da da önemli bir ticaret merkezi haline getiriyor.
***
Tarih
Lima, 18 Ocak 1535’de Pizarro
tarafından “Kralların Şehri” olarak kurulmuş. 1543’de Peru Genel Valiliği’nin
başkenti olmasıyla ve Kraliyet Mahkemesi’nin (Temyiz Mahkemesi) atanması ile
şehir büyük bir itibar kazanmış.
Sonraki yüzyılda geniş bir
ticaret ağının merkezi durumuna gelmiş. Ancak 1687 ve 1746 depremleri şehre
büyük zarar vermiş. Şehrin yeniden inşa süreci devam etmiş, ama bu arada şehrin
ekonomisi de hayli gerilemiş, bölgede önemi azalmış.
19. yüzyılda Güney Amerika’da,
İspanyollara karşı bağımsızlık hareketleri canlanmaya başlıyor. Arjantinli ve
Şilili vatanseverlerin oluşturduğu ordu, General Jose de San Martin komutasında
1820 yılında Lima’nın güneyine inerek, şehri karadan ve denizden kuşatıyor.
Vali, Kraliyet Ordusunu kurtarmak için Temmuz 1821’de başkenti boşaltmak
zorunda kalıyor. Halkın ayaklanmasından korkan Belediye Meclisi, General San
Martin’i şehre davet ediyor ve ardından Bağımsızlık Bildirgesi
imzalanıyor.
Bağımsızlıktan sonra Lima, Peru
Cumhuriyeti’nin başkenti oluyor. 1879 – 1883 Pasifik Savaşı’nda Şili birlikleri
Lima’yı işgal ediyor ve tüm şehri yağmalıyor. Bu savaşın ardından şehir
yaralarını sarıyor, yeniden bir inşa ve imar dönemi başlıyor. Bu süreç
1920’lere kadar devam ediyor. 1940 depreminin tetiklediği köyden kente göç ile
şehir hızlı bir büyüme ile bugünlere geliyor.
***
GEZİMİZ BAŞLIYOR
Peru – Bolivya yolculuğumuz, 26
Ağustos 2017’de İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan başlıyor. Önce Madrid’e
uçuyoruz. Buradan aktarma yapmak üzere, Lima uçağımızın saatini bekliyoruz.
Transit salonundaki altı saatlik bir bekleyişten sonra, bu defa 11 saatlik Lima
yolculuğumuz başlıyor. Keşif heyecanı adrenalimizi arttırdığından zamanın nasıl
geçtiğini anlamıyoruz ve sabahın erken saatinde Lima Jorge Chavez Uluslararası
Havaalanı’na varıyoruz. Yerel rehberimizi aldıktan sonra yola çıkıyoruz.
***
HUACA HUALLA MARCA
Lima - Huaca Huallamarca |
Otelimize varmadan önce, yolumuzun üzerinde bulunan Huaca Huallamarca’ya geliyoruz. Burası kerpiçten yapılmış bir piramidin yer aldığı arkeolojik bir sit alanı. Lima’da, yerleşim bölgesinin içinde, San Isidro semtinde bulunuyor. Doğal olarak, şehrin ortasında 85 metre uzunluğunda, 67 metre genişliğinde 20 metre yüksekliğinde bir piramidi görmek insanı şaşırtıyor. Biz de merakla alanı geziyoruz. Piramit, üst üste oturtulmuş üç platformdan oluşuyor ve kesik piramit şeklindeki tepeye 9 metre genişliğindeki bir rampayla çıkılıyor.
İnşa tarihi M.Ö. 200 olan yapı,
M.S. 200 yılından sonra Lima ve İnka kültürleri tarafından mezar yeri ve tören
alanı olarak kullanılmış.
***
SAN MARTİN MEYDANI (Plaza San Martin) VE SAN MARTİN ANITI
Huallamarca’da yarım saat kaldıktan sonra, valizlerimizi otel emanetine bırakıyor ve hiç vakit kaybetmeden Lima gezimize devam ediyoruz. Aracımızla Lima’nın Tarihi Merkezi’nde yer alan ve 1988’de Unesco Dünya Miras Alanı ilan edilen San Martin Meydanı’na geliyoruz. Burada inip, San Martin Meydanı’nı (Plaza de San Martin) dolaştıktan sonra, Jiron de la Union yaya caddesini takip ederek Armas Meydanı’na (Plaza de Armas) geleceğiz.
***
Jose de San Martin’in “Roman Gibi” Hayatının Kısa Bir Özeti
Arjantin, Şili ve Peru’nun
kurtarıcısı olarak bilinen Jose de San Martin (1778 – 1850), İspanyol bir
anne-babanın oğlu olarak Rio de la Plata Valiliğinde (bugünkü Arjantin)
doğuyor. Yedi yaşında okumak için İspanya’ya gidiyor. İspanyol ordusunda yirmi
yıl subay olarak görev yaptıktan sonra, İspanyol sömürgelerini özgürleştirmek
üzere 1812’de Arjantin’e dönüyor. Kurduğu ordu ile İspanyollara karşı uzun bir
savaştan sonra 1818’de Şili’yi işgal ediyor ve burada milli bir devlet kurarak,
devlet başkanlığına Şilili General Bernardo O’Higgins’i getiriyor. 1820’de bu
defa Peru’nun kurtuluşu için tekrar İspanyollarla savaşa devam ediyor.
1820’deki Pisco zaferinin ardından Lima’yı kuşatıp alıyor ve 28 Temmuz 1821’de
Peru’nun bağımsızlığını ilan ediyor.
Bu arada, bu bağımsızlık
hareketlerinde güç birliği içinde bulunan, ama bağımsızlık sonrası kurulacak
rejim konusunda anlaşamayan San Martin ile Venezuelalı devrimci Simon Bolivar
bu sorunu çözmek için Guayaquil’de (Ekvador) bir araya geliyorlar. Görüşmeden
bir sonuç çıkmayınca monarşi yanlısı San Martin, Cumhuriyet yanlısı Simon
Bolivar lehine çekilerek 1824’de Avrupa’ya gidiyor ve 1850’de de Fransa’da
vefat ediyor.
***
San Martin Meydanı ve San Martin Anıtı
San Martin Meydanı, Peru’nun
bağımsızlığının 100. Yıldönümünü kutlamak için 27 Temmuz 1921’de açılmış.
Meydanın tasarım, dekorasyon ve çevre düzeni İspanyol mimar Manuel Piqueras
Cotoli tarafından tasarlanmış. Meydanı çevreleyen binaların inşaatı 1914, 1924,
1926, 1929 ve 1945 yıllarında olmak üzere kademeli bir şekilde gerçekleşmiş.
Binaların tarzlarının uyumluluğu dikkati çekiyor. Hâkim olan mimari üslup, Neo
Hispanik veya Neo Kolonyal tarzı.
Jose de San Martin Anıtı’nın
tasarımı, İspanyol heykeltıraş Mariano Benlliure tarafından yapılmış. San
Martin’i, And Dağları boyunca yaptığı yolculuk sırasında canlandıran bu
tasarım, bir yarışma sonucunda seçilmiş.
***
Kızımla “Uzaklar” Gezimiz San Martin Meydanı’ndan Başlıyor
San Martin Meydanı’na
indiğimizde, son bir-iki günde yaptığımız yorucu yolculuğu düşündüm: Sabahın
erken saatlerinde İstanbul Atatürk havalimanı, buradan İspanya – Madrid uçuşu,
Madrid Havalimanında altı saatlik uçak bekleme süreci, ardından on bir saatlik
Lima yolculuğu ve hiç dinlenmeden Lima gezisi… Bütün bunlar bir rüya gibi geldi
bana. Hayallerimin gerçekleştiği bir rüya.
Yıllar önce, ailemin diğer iki ferdiyle ayrı ayrı Hindistan ve Çin gezilerim olmuştu. Şimdi de kızımla, Türkiye’ye göre dünyanın bir ucunda olan Güney Amerika’ya gelmiştim ve “Ailemle Uzaklar” gezilerimin son ayağına, “Peru – Bolivya” gezisine Lima’dan, Lima’nın en büyük meydanından başlayacaktım. Evet, yorgundum, ama aynı zamanda farklı coğrafyalarda, farklı kültürlere tanıklık etmenin, kabına sığmayan coşkusunu da yaşıyordum. Bir an için düşüncelerden sıyrılıp, bu uzun yolculuğa çıkarken, sürpriz yapmak amacıyla, yakınlarıma haber vermediğimi hatırlıyorum. Onları daha fazla meraklandırmamak adına, hemen kızımla beraber, arka planda Lima’nın etkileyici kolonyal mimarisinin ve San Martin Meydanı’nın olduğu bir fotoğrafımızı çektiriyorum. Sonrasında, meydanı biraz dolaşıyor ve Jiron de La Union’a (Union Caddesi) yol alıyoruz.
***
UNION CADDESİ (Jiron de la Union)
Jiron de la Union (Union
Caddesi), Lima’nın kurulduğu yıl olan 1535’de Francisco Pizarro tarafından inşa
edilmiş. Ancak şu andaki ismini 20. Yüzyıl başlarında almış. Özellikle
Cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak uzun yıllar boyunca, caddede yer alan
çeşitli kafelerde; kültür, sanat, siyaset ve iş dünyası başta olmak üzere,
şehrin en itibarlı insanlarının buluştuğu, aristokrat karakteri ağır basan bir
bulvar olmuş.
Cadde, 1980’lerden sonra gerek ekonomik durgunluk, gerekse Miraflores ve San Isidro gibi başka çekim merkezlerinin ortaya çıkmasıyla, şehir hayatındaki eski önemini kaybetmeye başlamış. Ancak 2005’den sonra Lima Tarihi Merkezi’nin yeniden düzenlenmesi sonucunda, tekrar eski önemini kazanmış ve şehrin en önemli caddelerinden biri haline gelmiş.
***
Jiron de la Union, geniş ve ferah bir yaya caddesi. Sağlı sollu, kimi modern tarzda, kimi de kolonyal mimari tarzındaki binaların cephelerini ilgi ve dikkatle izleyerek yürüyoruz. Lima’nın Tarihi Merkezi’ndeki bu binaların çoğunun, kendi ayrı hikâyeleri var. Modern olsun, tarihi olsun şimdi bu binalar; lüks bir mağaza, çarşı, alışveriş merkezi, kafe, sinema vs. olarak Lima’nın şehir kültürünün önemli bir unsuru.
“Örümcek Adam” ve “Demir Yumruk” ile Karşılaşıyoruz
Binaları ve çevreyi ilgi ile izlemekle beraber, cadde üzerinde her biri kendi hünerini konuşturan kimi sokak göstericilerine de rastlıyoruz. Tabii bu durum, çoğunluğunu fotoğraf tutkunlarının oluşturduğu on iki kişilik grubumuzu hemen harekete geçiriyor. İlk rastladığımız, ünlü çizgi roman kahramanları Örümcek Adam (Spider Man) ve Demir Yumruk (Iron Fist) kıyafetleri ile gösteri yapan ikiliydi. Kendi gösterilerine odaklanmış bu ikili kadar, bunların ilginç görüntülerini almaktan başka bir şey düşünmeyen bizim grubumuzun çekim anları da, neredeyse bu gösteri kadar çevreden ilgi topluyor. Sonrasında bu ikiliyle kaynaşıyor ve grup olarak birlikte bir fotoğraf çektiriyoruz.
Caddenin devamında da, gösterileriyle caddeye renk katan bir palyaçoya ve yine bizlere güzel kareler alabilmemiz için her türlü yardımda bulunan 16.yüzyıl İspanyol kostümleri ile bir başka göstericiye rastlıyoruz. Devamında, cadde üzerinde görkemli bir kilisenin önüne geliyoruz: La Merced Bazilikası ve Manastırı.
***
LA MERCED BAZİLİKASI VE MANASTIRI
Union Caddesi (Jiron de la Union) üzerinde bulunan Kilise’nin tarihi, Lima şehri kadar eski. Belgelere göre, kilisenin yapıldığı topraklar, yerli halkı Hristiyanlaştırmak amacıyla dini eğitim veren Mercedarians tarikatına aitmiş.
Kilise, Kaptan Francisco Becerra’nın 6.000 peso bağışıyla 1534’de ahşap olarak inşa edilmiş. Daha sonra kerpiç ve tuğla ile yeniden inşa edilen kilisenin barok girişi, Christobal Gomez tarafından 1591’de oyulmuş ve bugünkü halini almış. Sanatsal açıdan değerli olan cephe, pembe ve gri granitten olmak üzere üç kattan yapılmış. Ortada bir niş içinde Bakire Meryem’in bir heykeli var.
Bazilikanın görkemli portali, bir
mıknatıs gibi bizi kendisine çekiyor ve içeriye giriyoruz. Yüzyıllar öncesinden
gelen süslemeler, tablolar ve heykelleri hayranlıkla seyrediyoruz. İbadet
edilen ana bölümde ise huşu içinde ibadetlerini yerine getiren kilise cemaatini
izliyor ve sonra da ayrılıyoruz.
***
PLAZA DE ARMAS/PLAZA MAYOR (Armas Meydanı)
San Martin Meydanı’ndan başlayıp, Jiron de la Union yaya caddesinden devam ettirdiğimiz yürüyüşle Plaza de Armas’a (Armas Meydanı) geliyoruz. Burası Lima’nın doğum yeri ve Lima Tarihi Merkezi’nin adeta kalbi. Meydan; Hükümet Sarayı, Lima Katedrali, Lima Başpiskopos Sarayı, Belediye Sarayı ve diğer önemli yapılarla çevrili.
***
Plaza de Armas (Silahlar Meydanı ) İsmi Nereden Geliyor?
İspanya Kralı I. Charles, 1523 yılında aldığı bir kararla Amerika’daki sömürgelerde kurulacak şehirler için bazı esaslar getirmiş. Buna göre, şehrin merkezinde kare şeklinde büyük bir meydan ve bu meydanın etrafında kuzeyden güneye, doğudan batıya birbirini düz hatlarla kesen ızgara şeklinde cadde veya sokaklar öngörülmüş. Meydanın etrafında da hükümet binalarının, kiliselerin ve diğer önemli yapıların yer alması kuralı getirilmiş. İspanya’nın Amerika’daki tüm sömürgelerinde uyguladığı bu yerleşim planının, yani “Plaza de Armas”ın kelime anlamı ise “Silahlar Meydanı”. Bu ismin verilmesi de şehre bir saldırı olması durumunda, burasının; şehir halkı için bir sığınak ve şehri savunanların silah yardımı alacağı yer olarak düşünülmesinden, kaynaklanıyor.
Şehrin kurucusu ve ilk valisi
Francisco Pizarro, 18 Ocak 1535’de şehri bu esaslara göre kurmuş. Meydan,
kuruluşundan bu yana değişik amaçlarla kullanılmış. Örneğin 16. Yüzyılda
idamlar bu meydanda kurulan darağacında yapılırmış. İlk idam, Lima’daki Engizisyon
Mahkemesi’nin kararı sonucunda olmuş. Sonrasında, şehir pazarına
***
HÜKÜMET
Hükümet Sarayı, Armas Meydanı’nın kuzeyinde yer alıyor. İlk Hükümet Sarayı Francisco Piazarro tarafından 1536’da inşa edilmiş. İki katlı bu kerpiç yapıyı Pizarro ancak 26 Haziran 1541 tarihine kadar kullanabilmiş.
***
Pizarro ve Almagro – Eski Dostlar Düşman Oluyor
Pizarro ile Amerika’daki
fetihlerde bulunurken kader birliği yaptığı, birlikte hareket ettiği Diego
Almagro, zamanla kıyasıya bir rekabete girişirler. Bunun sonucunda her iki eski
dost, 1538’de Las Salinas Savaşı’nda karşı karşıya gelirler. Savaşı kaybeden
Almagro, Pizarro’nun emriyle idam edilir. Almagro’nun oğlu El Mozo, babasının
idamını unutamaz ve yıllarca Pizarro’ya karşı kin duyar. Sonunda 26 Haziran
1541’de, yirmi kişilik bir grupla Sarayı basar ve Pizarro’yu öldürerek
babasının intikamını alır. Kendisi de bir yıl sonra yakalanarak idam edilir.
***
Pizarro’nun ölümünden sonra Hükümet Sarayı; çeşitli depremlerde büyük hasar görmüş, 1884 ve 1921 yangınlarında ise tamamen yok olmuş. Bunun üzerine, 1926 yılında sarayın yeniden inşasına başlanmış. 1932 yılında kesintiye uğrayan inşaat, Polonyalı mimar Ricardo de Jaxa Malachowski’nin tasarımıyla 1938’de tamamlanmış ve aynı yıl törenle hizmete açılmış. Sarayın Plaza de Armas’a bakan görkemli cephesi, Neo – Barok tarzında tasarlanmış.
Yıllarca Hükümet Sarayı olarak
kullanılan bu bina, artık bir müze haline gelecekmiş. Zira 28 Temmuz 2021’de
göreve gelen Başkan Pedro Castillo, devleti bu saraydan yönetmeyeceğini ve
sarayın Kültür Bakanlığı’na devredilerek Peru Tarihi müzesine dönüştürüleceğini
açıklamış.
***
Hükümet Sarayı’nın Atlı Muhafız Değişimi
Armas Meydanı’na vardığımızda öğleye yakındı ve meydanın tamamında tatlı bir telaş ve canlı, gözleri gülen bir insan yoğunluğu vardı. Etrafımıza biraz daha dikkatli bakınca, Sarayın atlı muhafızlarının gruplar halinde meydanın değişik yerlerinde bulunduklarını görüyoruz. Muhafızlar görkemli atları üzerinde renkli üniformaları, altın yaldızlı miğferleri, kılıç ve mızraklarıyla, haklı olarak halkın büyük bir ilgisini çekiyordu. Atlı muhafızlar da, halkın bu teveccüh ve ilgisine vakur duruşlarını bozmadan aynı şekilde karşılık veriyor, fotoğraf çekimlerinde her hangi bir zorluk çıkarmıyorlardı.
Yerel rehberimiz, bir süre sonra Atlı Muhafız değişiminin başlayacağını ve bunu kaçırmamamız gerektiğini söylüyor. Biz de yarım saat kadar gerek Atlı Muhafızları, gerekse meydandaki diğer ilginç görüntüleri fotoğrafladıktan sonra Hükümet Sarayı’nın karşısında, bariyerle ayrılmış halkın arasında gösteriyi izlemek üzere yerimizi alıyoruz.
Tören, 25 – 30 atlıdan oluşan
muhafız bando grubunun çaldığı bir marşla başlıyor. Saray bahçesinin dışında ve
yol üzerindeki bu mini konserden sonra, atlı muhafız bando grubu, yeni bir marş
çalarak Saray’ın bahçe kapısından içeri girmeye başlıyor. Yavaş yavaş Sarayın
avlusunda yerlerini alıyorlar. Törenden sonra da atlı muhafız grubu, yine
Meydana dağılıyor ve deyim yerindeyse, halkın arasına karışıp halk ve devlet
kaynaşması için bir vesile oluyorlar.
***
LİMA KATEDRALİ (Catedral de Lima)
Armas Meydanı’daki en önemli anıt
yapılardan biri olan Lima Katedrali’nin inşaatına, 18 Ocak 1535’de Francisco
Pizarro’nun ilk kütüğü omuzlarında taşıması ve ilk taşı koymasıyla başlanmış.
Kerpiçten yapılan kilise 1538’de tamamlanmış ve 11 Mart 1540’da Pizarro
tarafından açılmış.
Yıllar içinde birçok onarımlar, ilaveler, değişiklikler geçiren Katedralin bugünkü ana portali, 1626 yılında Juan Martinez de Arona ve Pedro de Noguera tarafından tasarlanmış. Papa II. John Paul, 1985 ve 1988 yıllarında Katedrali ziyaret etmiş.
***
Francisco Pizarro’nun Mezarı ve Kalıntısının İlginç Hikâyesi
26 Haziran 1541’de Hükümet
Sarayı’nda öldürülen Pizarro’nun bedeni; başı ve gövdesi ayrılarak Katedral’in
tabanının altında bir yere gömülüyor. 1892 yılında ise Francisco Pizarro’ya ait
olduğu sanılan başka bir ceset mezarından çıkarılıyor ve cam tabutta
sergileniyor. Böyle olmakla beraber, 1977’de Katedral’in temelinde yapılan
başka bir çalışmada, “İşte Peru’yu keşfeden Francisco Pizarro’nun başı”
açıklaması yazılmış mühürlü niş içinde bir kafatası bulunuyor. Amerika Birleşik
Devletleri adli bilim adamlarının yaptığı incelemeler sonucunda, cam tabuttaki
cesedin bir başkasına, mühürlü niş içindeki kafatasının ise Pizarro’ya ait
olduğu tespit ediliyor ve Pizarro’nun kalıntısı, Katedral’de bugünkü mezarına
taşınıyor.
***
LİMA BAŞPİSKOPOS SARAYI (Palacio Arzobispal de Lima)
Lima Katolik Başpiskoposluğu’nun idare merkezi ve Lima Başpiskoposu’nun konutu olan Saray, Limanın Tarihi Merkezi Armas Meydanı’nda bulunuyor. Başpiskopos Sarayı’nın yanında Sagrario Kilisesi ve onun yanında da iki görkemli kulesiyle Lima Katedrali yer alıyor.
Francisco Pizarro’nun tahsis
ettiği alana 1535’de kurulan ilk saray, daha sonra yıkılmış ve 8 Aralık 1924’de
Neo – Kolonyal mimarinin en önemli örneği olarak kabul edilen şimdiki saray
yapılmış. Mevcut bina, Polonya asıllı Perulu Mimar Ricardo de Jaxa Malachowski
tarafından tasarlanmış. Barok unsurlardan oluşan cephede, ortada Aziz
Turibius’un granit heykeli dikkati çekiyor. Saray, 2009’dan sonra halkın
ziyaretine açılmış.
***
Maşrabiya veya Lima Balkonları
Başpiskopos Sarayı’nın en dikkat çekici taraflarından biri de ana kapıların üzerindeki süslü sedir balkonları. Ahşap kafesli cumba görünümlü bu balkonlar (Türkçe’de: Şahnişin), İspanya’da ilk defa 8. ve 15. Yüzyıllar arasındaki Arap ve İslam hâkimiyetinde gelişen Mağribi mimarisiyle ortaya çıkmış. Araplarca “Maşrabiya” denilen ahşap kafesli balkonlar, İspanyolların işgaliyle bu defa Peru’ya gelmiş ve 17 ve 18. Yüzyıllarda iyice yaygınlaşmış. İslam mimarisinden ödünç alınan kapalı ve ahşap kafesli balkonlar, sıcak ülkelerdeki insanlara, mahremiyet ve serinlik sağlamasıyla önem kazanıyordu. Lima Belediyesi, 1996 -2002 yılları arasında sürdürdüğü bir seferberlik ile Lima Balkonları’nın büyük bölümünü restore ettirmiş.
***
SAGRARİO KİLİSESİ (Parroquia del Sagrario)
Sagrario Kilisesi, Lima Katedrali
ile Lima Başpiskoposluk Sarayı’nın arasında bulunuyor. Tasarımı Dominikli Mimar
Diego Maroto’ya ait olan kilise, 1665’de inşa edilmiş. Kilisenin cephesi, 1940
depreminden sonra, Mimar Emilio Harth – Terre tarafından eskisine yakın bir
görünümde yeniden inşa edilmiş.
***
LİMA BELEDİYE SARAYI (Palacio Municipal de Lima)
Bugün hâlihazırda Lima Büyükşehir
Belediyesinin hizmet verdiği Lima Belediye Sarayı, Armas Meydanı’na bakıyor ve
Jiron de la Union Caddesi üzerinde bulunuyor.
Lima Belediye Sarayı, Diego de Torres tarafından 1549’da inşa edilmişse de, takip eden yıllarda depremler ve yangınlar nedeniyle defalarca tamir ve yenileme süreci yaşamış. Bu süreçler sonucunda 1939 yılında Lima Belediye Sarayı’nın yeniden inşa edilmesi kararı verilmiş ve bir mimari proje yarışması düzenlenmiş. Birincilik ödülünü Mimarlar Emilio Harth Terre ve Jose Alvarez Calderon’un tasarımları kazanmış. Polonyalı Mimar Ricardo de jaxa Malachowski’ye ise sarayın iç düzeni ve süsleme işleri görevi verilmiş. Saray, 2 Temmuz 1944’de hizmete açılmış.
Cephesi Neo – Kolonyal tarzda
olan Saray, büyük ve renkli sömürge dönemi balkonu ile dikkati çekiyor. 29
Haziran 1945 tarihinde Sarayın ikinci katında, 15 bin ciltlik Belediye
Kütüphanesi açılmış. “18 Ocak 1535 tarihli Lima Vakıf Yasası” ile “28 Temmuz
1821 tarihli Bağımsızlık Yasası”nın tıpkıbasımı, kütüphanede yer alan en önemli
değerler arasında bulunuyor.
***
MİRAFLORES İLE LİMA GEZİMİZ BİTİYOR
Lima’nın Tarihi Merkezi’ni
dolaştıktan sonra Armas Meydanı’ndan aracımıza biniyor ve Lima’nın turistik
merkezi olan Miraflores semtine gidiyoruz.
Miraflores, Pasifik Okyanusu’na paralel dik bir kayalık (falez) üzerine 1857 yılında kurulmuş ve yerleşimin büyümesi ile Lima’nın bir semti haline gelmiş. Şili ile olan Pasifik Savaşı sırasında (1879 – 1885), bölge, Miraflores Savaşı’na sahne olmuş ve iki bin Perulu hayatını kaybetmiş. Bugün Miraflores; tiyatroları, sanat galerileri, seçkin okulları ile kültür merkezi olduğu gibi; otelleri, mağazaları, kafeleri, restoranları, pubları, gece kulüpleri, hediyelik eşya dükkânları ile eğlence ve turistik merkezi haline gelmiş.
Aracımız bizi Âşıklar Parkı’na
(Parque de Amor) getiriyor. Parkı geziyoruz. Ortam cıvıl cıvıl… Yerli ve
yabancı turistler, gençler, çocuklar, yaşlılar, sevgililer, her yaştan insan.
Ortak noktaları hayat dolu olmaları, gülen gözleri, aydınlık yüzleri…
Miraflores’in Okyanusa paralel
giden falezleri (kıyı şeridi) bir uçtan diğer uca parklara ayrılmış, yeşile
bezenmiş. Âşıklar parkı da bunlardan biri. Âşıklar Parkı’nın, Okyanusa hâkim
noktasından muhteşem deniz manzarasını büyülenmiş gibi seyrediyoruz.
Falezlerden Okyanusa yamaç paraşütü ile uçanlar, okyanusun beyaz köpüklü
dalgaları, kumsalda dolaşan insanlar, bu manzarayı daha da zenginleştiriyorlar.
Park gezimizden sonra, şehir
merkezinde bir süre dolaşıp alış veriş yapıyor ve Miraflores ile Lima gezimizi
tamamlıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder