11 Nisan 2022 Pazartesi

CUSCO/Eyalet Başkenti (Cusco Eyaleti-1-/Departmento)

 

CUSCO EYALETİ (1)/CuscoDepartmento

Arequipa’dan sonra bir başka eyalete, Cuzco eyaletine geliyoruz. Bu eyalette önemli duraklarımız, nefes kesici gezilerimiz olacak. İlk durağımız Eyaletin başkenti durumunda olan Cuzco, İnka/yerli ve sömürgeci İspanya’nın çatışmalarına, uzlaşmalarına tanıklık etmesiyle başlı başına bir tarih hazinesi. Sonrasında ziyaret edeceğimiz Pisac, Ollantaytambo, Aguas Calientes ve efsane Machu Picchu bu eyalette bulunuyor. Böylece Eyaletteki gezimizi tamamladıktan sonra dördüncü eyalet olan Puno ile Peru’daki gezimizi bitirip, Bolivya’ya yol alacağız.  

Ülkenin güneydoğusunda And Dağları’nın yüksek düzlüklerinde yer alan Cusco’nun 2017 sayımına göre nüfusu 1.207.527. Kuzeyde Junin ve Ucaydi, doğuda Madre de Dios, güneyde Puno ve Arequipa, batıda ise Apurimac ve Ayacucho eyaletleri ile çevrili. Eyalete bağlı 13 bölge var. Eyaletteki gezimizi tamamlandığımızda bu bölgelerden üçünü görmüş olacağız.

***

CUSCO ŞEHRİ (Eyalet Başkenti)

Cusco eyaletinin başkenti olan Cusco, Peru’nun güneydoğusunda, And Sıradağlarında Urubamba Vadisi yakınlarında bulunuyor ve 2017 sayımına göre 428.450 kişilik bir nüfusu var. Şehir, 13. Yüzyıldan 1534 yılında İspanyolların fethine kadar İnka İmparatorluğu’nun başkenti olması nedeniyle, önemli bir İnka tarihi mirasına sahip. Bulundurduğu İnka ve İspanyol sömürge tarihi mirası nedeniyle, şehir, 1983 yılında UNESCO tarafından “Dünya Mirası Alanı” ilan edilmiş. Şehir, bu özelliği nedeniyle zamanla,  her yıl 2 milyon kişinin ziyaret ettiği bir turizm merkezi haline gelmiş. Sahip olduğu çok sayıda anıt nedeniyle “Amerika’nın Roma’sı” olarak da adlandırılıyor. 

***

Huatanay Nehir vadisi boyunca uzanan Cusco’nun denizden yüksekliği 3.400 metre. Kuzeyinde Vilcabamba Sıradağları ve en yüksek zirvesi olan 6.271 metrelik Salcantay bulunuyor. Şehir, 2006 yılında dünyanın en yüksek ultraviyole ışık seviyesine sahip yeri olarak tespit edilmiş.  İklimi genellikle kuru ve ılıman geçiyor.    

Tarım, özellikle mısır, patates, kinoa, arpa, kahve gibi ürünler, altın madeni, yerel endüstri ve turizm başlıca ekonomik faaliyetleri. Corpus Christi ve Inti Raymi şehirde kutlanan en önemli festivaller arasında. Ülkede tam istihdama sahip olan ve bunu sürdüren ikinci şehir.

San Blas Mahallesi, Hatun Rumiyuq Caddesi, La Merced Kilisesi ve Manastırı, Cusco Katedrali, Cusco Plaza de Armas, Cizvit Kilisesi, Coricancha İnka Tapınağı ve Santa Domingo Manastırı, Sacsayhuaman İnka Kalesi başlıca tarihi yerleri. 

***

CUSCO TARİHİ

Cusco şehrinin kuruluşu ilginç bir efsaneye dayanıyor. Güneş Tanrısı; Titicaca Gölü’nün köpüklerinden doğan çocukları Manco Capac ve karısı Mama Ocll’a, insanlara uygarlığı öğretmeleri için bir şehir kurmaları ve kuzeye gitme görevini vermiş. Manco Capac ve karısı, ellerindeki altın çubukla sürekli dolaşıp araştırarak, en nihayet Huatanay Nehri Vadisi’ndeki (şimdiki Cusco şehri) bu yeri bulmuşlar. Sonra da bölgenin sakinlerini çağırarak, onlara babası Güneş’ten öğrendiği toprağı ekip biçmeyi, sulama kanalları, taş evler ve dokuma yapmayı öğretmişler. Cusco’yu böylece kuran Manco Capac, kendisine de ilk Capac İnka adını vermiş.

Cusco, uzun yıllar şehir devleti olarak kalmış ve kendi yakın çevresinin dışına çıkamamış.1438’de kral olan ve daha sonraki fetihleriyle İnka Krallığı’nı büyük bir imparatorluğa dönüştüren Pachacuti, Cusco’yu yeniden yapılandırarak, şehrin yerleşimini bir puma şeklinde tasarlamış. Şehir adeta yeniden inşa edilmiş ve bir imparatorluk başkentine dönüşmüş.

***

 Cajamarca Savaşı – İnka İmparatorluğu İçin Sonun Başlangıcı

İmparatorluk büyümüş, ama bu defa iç savaş çıkmıştır. Kral Huayna Capac’ın 1527 yılında çiçek hastalığından ölümü üzerine oğulları Huascar ile Atahualpa arasındaki Quito’da (bugünkü Ekvador’un başkenti) yapılan iktidar savaşından Atahualpa galip çıkar. Atahualpa, Cusco’ya dönerken Cajamarca yakınlarındaki Pultimarca’da mola verir. Bu sırada Cajamarca’da bulunan Francisco Pizarro, bir subayını Atahualpa’ya göndererek, Cajamarca’da ziyafete davet eder. Cajamarca Meydanı’ndaki buluşmaya 4.000 askeriyle silahsız olarak giden Atahualpa, kendisine kurulan tuzaktan habersizdir. Üstelik denizden gelen İspanyolları düşman olarak görmek bir yana, İnka inançlarına göre “denizden gelip insanlığı kurtaracak tanrılar”  gibi kabul eder. Ancak 16 Kasım 1532’de Francisco Pizarro’nun meydana bakan evlere ve sokaklara gizlediği 106 piyade, 62 süvari ve 4 top ile silahsız ve şölene geldiğini zanneden İnka askerlerine ateş açılır. 2.000 – 7.000 arasında İnka askeri öldürülür, İspanyollar ise tek bir kayıp bile vermezler. Bu nedenle Cajamarca Savaşı’na, kimi tarihçiler “Cajamarca Katliamı” demeyi tercih ederler.

Cajamarca Savaşı’nda esir alınan Atahualpa’dan, fidye olarak, esir tutulduğu Cajamarca Ana Tapınağı’ndaki odayı dolduracak ölçüde altın ve bunun iki katı kadar gümüş talep edilir. Atahualpa fidyeyi verir, ama yine de İspanyollar tarafından yargılanıp idam edilmekten kurtulamaz.    

***

İspanyollar Cusco’ya Giriyor

İnka Atahualpa’nın 26 Temmuz 1533’de idam edilmesinden sonra, Francisco Pizarro ve İspanyol ordusu 15 Kasım 1533’deki Cusco Savaşı’yla şehri teslim alır ve İnka prensi Manco İnca Yupanqui’ye törenle taç giydirir. Ancak üç yıl sonra Manco İnca Yupanqui İspanyollara isyan ederek şehri ele geçirirse de, İspanyollar şehri geri alır. Yupanqui, Vilcabamba dağlarına çekilerek Neo-İnka Devletini kurar ve bu devlet 1572 yılına kadar 36 yıl yaşamaya devam eder. 

Cusco’ya giren işgalci İspanyollar; şehrin ve sokakların düzeni, binaların, tapınakların ve sarayların güzellikleri karşısında şaşırırlar. İşgalden sonra şehir yağmalanır, birçok İnka binası, tapınağı ve sarayı yıkılır. Kalan duvarları, yeni bir şehrin inşası için temel olarak kullanılır. İnka tapınak ve saraylarının temelleri üzerine, Katolik kilise ve İspanyol sarayları inşa edilir.

Cusco, işgal döneminde, İspanyol sömürgeciliğinin ve Hristiyanlığın, And dünyasındaki yayılmasının merkezi haline gelir. Cumhuriyet döneminde ise tarım, hayvancılık ve madenciliğin etkisiyle bölgede önemini korur ve bugünün Cusco eyaletinin başkenti olur.

CUSCO KATEDRALİ (Cusco Cathedral)


Cusco Katedrali, Plaza de Armas’ın basamaklarla çıkılan hâkim bir noktasında yer alıyor. Katedral bir ibadethane olduğu kadar, barındırdığı sanat ve arkeolojik eserler açısından da önemli bir yer. Katedralin bitişiğinde ve sağındaki Iglesia del Triunfo Kilisesi, Cusco’da inşa edilen ilk Hristiyan kilisesi. Katedral, 1983 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde ilan edilmiş.

***

Katedralin Tarihi veya Sömürgeciliğin İbret Verici Kısa Bir Özeti

Katedralin inşa tarihi; sömürgeciliğin ne olduğu, hangi evrelerden geçtiği hakkında, unutulmaz, ibret verici bir örnek aynı zamanda.

İnkalar, Cusco’daki ana meydanda Kiswarkancha adlı tapınağı inşa etmişler. Ayrıca bunun yanında, İspanyolların işgalinden yüzyıl kadar önce inşa edilmiş ve Cusco kralının oturduğu Viracocha isimli bir saray da varmış.


İspanyollar, tapınağı yıkmaya ve İnkalar için önemli olan bu yerde Hristiyan katedralini inşa etmeye karar veriyorlar. 1559’da Kiswarkancha tapınağının temelleri üzerinde başlayan Katedralin planı Latin Haçı şeklinde tasarlanıyor. Katedralin inşasında,  Viracocha Sarayının ve tapınağın yeri, İnka dinini Cusco’dan çıkarmak ve onun yerine İspanyol Katolik Hristiyanlığını getirmek amacıyla seçiliyor. Çünkü İspanyolların 1533’de Cusco’ya girmesinin üzerinden 26 yıl geçmiş olmasına rağmen, nüfusun büyük çoğunluğu hâlâ Keçuva/İnka kökenlidir. İspanyollar; tapınaklarını, saraylarını yıktıkları yetmiyormuş gibi, bu defa Keçuvalıların kendilerini, Katedralin inşaatında köle gibi çalıştırıyorlar.

İnşaat için gerekli taşların çoğu, meydana 2 km. uzakta bulunan kutsal İnka kalesi Sacsayhuaman’dan alınıyor. Ancak kale çok büyük olduğu için bütünlüğünü korumaya devam ediyor. İspanyollar; tapınak ve saraylarını yıktıkları, üzerlerine kendi katedrallerini inşa ettikleri, inşaatında Sacsayhuaman Kalesinin kutsal taşlarını kullandıkları Keçuvalılara bir başka saygısızlık daha yapıyorlar: Cusco’nun ana meydanına yayılan kumun Keçuvalılarca kutsal olarak kabul edildiğini öğrendiklerinde, kumu meydandan kaldırıp, bu defa Katedralin harcında kullanıyorlar. Ve aynı kasıtlı saygısızlık, bir defa daha yapılmış oluyor, Keçuva kimliğine bir darbe daha vuruluyor          

***

Dört bin m2 büyüklüğündeki Katedralin tasarımı İspanyol mimar Juan Miguel de Veramendi’ye ait. Latin Haçı şeklindeki planı,  çatısı 14 sütun tarafından desteklenen üç nefi içeriyor. 1559’da başlayan inşaat, 95 yıl sonra 1654 yılında tamamlanmış.

***

İnka-Katolik İnancı Sentezi ve Katedral’deki “Cusco Sanat Okulu”nun İlginç Eserleri


Katedral’deki sanat eserlerinin çoğu Cusco Sanat Okulu (Escuela Cuzquena) kaynaklı. Cusco Sanat Okulu, İspanyolların, İnkaları ve İnka soyundan olanları kendi yöntem ve disiplinleriyle eğittikleri ressamları ifade ediyor. Ressamların faaliyetleri, Avrupa ve Katoliklik gibi konularla sınırlıydı. Bu tarzın en iyi bilinen örneği 18. yüzyıldan Marcos Zapata’nın “Son Akşam Yemeği” resmi. Ancak ressam, Da Vinci’nin bu ünlü tablosuna ilginç bir yorum getirmiş ve İsa ile havarilerini kuzu yerine kızarmış kobay (Guinea Pig)  yerken resmetmiş. 


Katedral’de bu tarzda yapılmış “Kızılderili İsa (veya Kara Mesih)” ve “Hamile Meryem Heykelleri” dikkatimizi çekiyor. 1650 yılındaki büyük depremin ardından halk, bir yandan depremin durması için dua ederken, diğer yandan da Aziz heykellerini Katedralin dışına çıkarmaya başlamış. Tam  “Kızılderili İsa” heykelini çıkardıklarında depremin durması üzerine, buna kutsallık atfederek, heykele “Lord of Eartquake”(Depremlerin Efendisi) adını vermişler. Meryem’i hamile olarak tasvir etmelerinin nedeni ise Meryem’i bereket tanrısı ve Toprak Ana (Pachamama ) olarak görmeleri.    

Tüm bunlar, Peruluların, İnka dini ile kendilerine zorla kabul ettirilen Katolik inanışını sentezlediklerinin bir göstergesi. “Perulular, kiliseden çıktıktan sonra göklere dua etmeye devam ederler” diyor rehberimiz, yani hâlâ İnka dinine inanışları devam ediyor.

***

 Zafer Kilisesi  (Iglesia del Triunfo)


Iglesia del Triunfo (Zafer Kilisesi), İspanyolların Cusco’ya yerleşmesinden üç yıl sonra, 1538’de, Viracocha Sarayına bitişik İnka tören binası Suntur Wasi’nin üzerine inşa edilmiş. Böylece, 1654’de Cusco Katedrali tamamlandığında, iki İnka yapısının yerine, aynı yerde yine birbirine bitişik iki kilise inşa edilmiş olur.

Kilisenin adı; Cusco’daki İspanyolların, 1536 yılında Manco İnca Yupanqui önderliğindeki İnka ordusuna karşı kazandığı zaferden ileri geliyor. İspanyollar savaşı kaybetmek üzereler ve son direniş için Suntur Wasi’ye çekiliyorlar. İşte tam da savaşı kaybettiklerini sandıkları bir anda, mucizevi bir şekilde İnkaları geri püskürtüp, şehri kurtarıyorlar. Sonra da, bunu İspanya’nın koruyucu Azizi St. James’in bir lütfu gibi görüp, bu kiliseyi inşa ediyorlar. Kilisenin cephesinde tepedeki sol nişte, bir atın üstündeki St. James’in, şeytan şeklindeki bir inkayı öldürürken tasvir edilmiş heykeli var. 

***

SAN BLAS MAHALLESİ

Burası, Cusco’nun Tarihi Merkezi’nde bulunan, Cusco’nun kolonyal mimarisini ve atmosferini en iyi yansıtan bir mahalle. İspanyolların İnka yapılarını yıkıp temelleri üzerine kendi kolonyal mimarilerini inşa ettikleri yapılarıyla, dar sokaklardan, yaya caddelerinden ve mütevazı dükkânların önünden yürürken, tarihin içinden geçiyoruz adeta.  Özellikle iki katlı, beyaz badanalı, mavi veya kırmızı renkli demir kapıları ve mavi boyalı ahşap pencereleri ve balkonlarıyla bu evler/yapılar, bizi büyülenmiş gibi kendisine çekiyor, heyecanla değişik kompozisyonlarda kareler alıyoruz. Böylece Carmen Bojo sokağından San Blas Meydanına geliyoruz.

***


San Blas Meydanı, ortadaki havuzuyla kare şekilli küçük bir meydan ve park. Meydanın sağında hediyelik ve giyim eşyalarının satıldığı dükkânlar, solunda ise San Blas Kilisesi var. Sedirden oymalı ahşaptan minberiyle bilinen kilise, 1544 yılında bir İnka tapınağı üzerine yapılmış. Meydan; tezgâh açıp ürünlerini sergileyen, şapka, çanta, takı, tablo, süs ve hediyelik eşya satıcılarıyla bir panayırın canlı ve renkli görüntüsünü hatırlatıyor.

San Blas’daki Küçük Seyir Terasından Nefes Kesici Manzara


Meydanın diğer tarafına, yani bir üst sokaktaki çıkışına doğru yürüdüğümüzde, sağlı sollu iki yanındaki basamaklarıyla, yarım daire şeklindeki merdiveni görüyoruz. Merdivenin estetik duruşu yanında, oradan göreceğimiz manzarayı da merak ederek bir an önce basamakları tırmanıyoruz. Seyir terasına geldiğimizde gördüğümüz manzara nefesimizi kesiyor. San Blas’ın yüksekte yer alması nedeniyle, meydan kadar, şehri de panoramik olarak seyredebileceğiniz, manzarasıyla harika bir noktaydı burası.

***

San Blas Kilisesi’nin diğer yanında Calle Plazoleta isimli küçük bir meydan – sokak bulunuyor. Burası, mavi boyalı kapı ve pencereli yapılarıyla, kapının önünde bir şeyler satan yerel kıyafetli ve şapkalı yerli kadınlarıyla bizim için ilgi çekici bir yer oluyor.

***

CUSCO KEŞİF VE FOTOĞRAF YÜRÜYÜŞÜ


Sabahleyin, plansız programsız bir keşif turu yapalım diyoruz. Hedefimizde, mavi boyalı kapı ve pencereleriyle, ahşap balkonlarıyla, beyaz badanalı kolonyal evler; yöresel kıyafetleriyle, heybelerindeki veya kucaklarındaki kuzularıyla Keçuvalı kadınlar; yerel portreler vs. var.

San Agustin, Triunfo, Ruinas, El Sol, Plazoleta Santa Catelina sokaklarını dolaşıyoruz. Her birinde farklı bir şeyler çekiyoruz. Ama ne de olsa bir süre sonra hepsi birbirine benzemeye başlıyor. En son uğradığımız Garcilaso sokağında da böyle oluyor. Daha önce defalarca çektiğimiz, ponponlarla süsledikleri kucaklarındaki kuzularla Keçuvalı kadınlara rastlıyoruz. Kadınları kıramıyoruz. Bir bir daha derken, en son dördü ile birlikte bir anı fotoğrafı alıyoruz.

***

Keçuvalı Kadınlarda Şıklığın Simgesi: Pollera


Birbirine benziyor da olsa bu görsel şölen bitmiyor. Dar bir sokakta önce sevimli alpakasıyla sonra da “aguayo”larında taşıdıkları kuzu ve bebekleriyle Keçuvalı kadınlara rastlıyoruz. Ancak bu defakilerin diğerlerinden farkı pollera (poyera) denilen eteklerindeki işlemelerin, desenlerin ve renklerin daha canlı ve güzel olması.


Keçuva ve Aymara kadınları açısından şıklığın simgesi olan pollera (poyera), uzun ve pileli bir dış etek. Bu eteğin altına 4 -5 kat, işlemeli iç etek giyiliyor. Polleranın altına giyilen eteğe fuste deniyor. Fuste’nin altındaki 3. Kat etek yünden yapılır. Polleralar, günlük hayatta kullanıldığı gibi, festival ve düğünlerde de giyilebiliyor. Ergenlik çağından itibaren Keçuva kızları, birden fazla kat jüpon ve etek giymeye başlıyor. Genç bir kadın ne kadar çok jüpon ve etek giyerse, ailesinin zenginliğini o oranda belli etmiş olur. 

***

CUSCO’DA GÖRÜNMEZ KAZA!


Öğleye yakın saatler. Serbest zamanda kızımla Plaza de Armas civarında dolaşıyor, etrafı keşfetmeye devam ediyoruz. Av. Mantas Caddesinin Av. El Sol Caddesi ile kesiştiği yerdeyiz. Av. El Sol’da caddenin karşısına geçerken bir adımımı kaldırıma atmıştım ki diğer ayağımın bir yere girdiğini fark ediyor ve ayağımı zorlamadan, durup ne olduğuna bakıyorum. Ayak bileğimin yarım karış yukarısına kadar olan kısmı, bir bölümü açık bırakılmış yağmur mazgalının kenarından içeri girmişti. Kırık olmadığına seviniyoruz, ama yara da derindi. Benim önemsemeyen tutumumun tersine kızım, yaranın ciddi olduğu ve dikiş atılması gerektiği düşüncesindeydi. Sonunda, yakındaki bir eczanede pansuman yaptırıyor, oradan da adresini eczaneden aldığımız Lechugal Caddesi üzerindeki hastanenin yolunu tutuyoruz. Neyse ki burada da her şey yolunda gidiyor ve ayağıma 5 dikiş atıldıktan sonra, hiçbir şey olmamış gibi gezimize devam ediyoruz. 

***

CORİCANCHA (Altın Tapınak)

Coricancha, 1438 yılında İnka Kralı Pachacuti İnca Yupanqui tarafından, Cusco’daki en eski yerleşim yerine inşa edilmiş ve Güneş Tanrısı İnti’ye adanmış en büyük tapınak.

Güneş Tapınağı’na ek olarak tapınak avlusunu çevreleyen dört küçük tapınak daha bulunuyormuş. Duvarlar, çimento kullanılmadan mükemmel bir şekilde iç içe geçmiş gri bazalitik andezit kesme taşlardan yapılmış.

Tapınağın duvarları altın levhalarla kaplıymış ve bitişik avlu altın heykellerle doluymuş. 1533 yılında İspanyolların, İnka Kralı Atahualpa’nın hayatı için istedikleri fidyenin çoğu da Coricancha Tapınağı’ndan toplanmış. 

***

Coricancha Yıkılıyor ve Temelleri Üzerine Santa Domingo Manastırı İnşa Ediliyor


Ancak İspanyol işgali sonrasında 1534’de Francisco Pizarro’nun kardeşi Juan Pizarro, İnka Tapınağı’nın bulunduğu araziyi Dominik Tarikatı’na verince tapınak yıkılarak, temelleri üzerine 1610’da tamamlanan Santa Domingo Manastırı inşa edilmiş, tapınağın altınları da yağma edilmiş. 1650 depreminde tamamen çöken Manastır, 1950 depreminde de büyük hasar görmüş. Tapınağın taşlarının kullanıldığı Manastırın, depremlerden her defasında zarar görmesine rağmen, birbirine sıkıca kenetlenen taş bloklardan inşa edilen İnka taş duvarları bugün hâlâ sapasağlam ayakta duruyor.

***

Santa Domingo Manastırı halen faaliyetine devam ediyor. Coricancha ise, günümüze kadar gelen kalıntılarıyla, Manastır içinde Dominik tarikatının işlettiği bir müze olarak ziyarete açık bulunuyor.

***

Müzeyi gezerken, bir yandan Tapınak kalıntılarını ve temelleri görüyor bir yandan da rehberimizin anlatımlarını dinliyoruz.  Yapının depremlerden etkilenmemesi için duvarları 1-1,5 metrelik temeller üzerine ve eğimli olarak inşa etmişler. Ayrıca duvarlarda dikey deprem gücünü dağıtmak için nişler kullanmışlar. 

***

Trapez/Yamuk Pencerelerin Hizalanmasındaki Hassasiyet


Rehberimizle günümüze kadar gelebilmiş bir İnka odasına giriyoruz. Burada, duvardaki nişlerle, harç kullanılmadan ve milimetrik hassasiyetle yapılmış aynı İnka duvarlarını görüyoruz. Ama rehberimizin bize göstermek istediği başka bir şey. Odanın ortasına konulmuş iki karış yüksekliğinde küp şekilli bir taş var. Sırayla bu taşın üzerine çıkıp, fotoğraf makinalarımızı duvarda açılmış trapez/ikizkenar yamuk biçimli pencereye doğrultuyoruz. Ve birbiri peşi sıra giden odalarda açılmış trapez pencerelerin mükemmel bir hassasiyetle hizalandığını, arka arkaya üç pencereyi simetrik bir şekilde kadrajımıza almakla bizzat görmüş oluyoruz. Kapı ve pencerelere trapez şeklinin verilmesi, bölgede sıkça rastlanan depremlere(tektonik hareketlere) karşı dayanıklılık da sağlıyormuş.     

***

PLAZA DE ARMAS


Plaza de Armas, İnkalar zamanında olduğu gibi bugün de şehrin kalbi durumunda. Meydanın yüksekçe kenarında, Cusco Katedrali bulunuyor. Katedralin kendisi kadar, meydana hâkim merdivenleri de her yaştan dinlenen, sohbet eden, şehrin manzarasını seyreden insanlarıyla, hayli ilgi görüyor. Cusco Katedrali’nin diğer yanında, meydanın diğer önemli kilisesi olan Iglesia de la Compania de Jesus ( Cizvit Kilisesi ) var. Meydanın dört yanı, kolonyal mimarinin iki katlı binaları ve bunların önündeki revaklarla çevrili. Arequipa’nın iki katlı portallerindan farklı olarak tek katlı olan bu revakların oluşturduğu pasajlar, buradaki dükkânlardan alış veriş eden insanlarla günün her saatinde kalabalık.

***

Meydan’ın Kuruluşu İnka Kralı Manco Capac Zamanında Olmuş


Meydanın kuruluşu, Cusco’nun kurucusu olan İnka Kralı Manco Capac’a kadar gidiyor. Bataklık olan meydan, Manco Capac’ın oğlu ve daha sonra 1438’de Pachacuti tarafından kıyıdan getirilen kumlarla kurutularak, şehrin idari, kültürel ve dini merkezi haline getirilmiş. Meydanın İnka dönemindeki adı, “gözyaşı yeri” anlamına gelen “Huacaypata” imiş ve şimdiki meydandan çok daha büyükmüş. Inti Raymi Capac Raymi gibi festivaller, İnka ordularının zafer kutlamaları, hep burada yapılırmış. 


  

***

And Ayaklanması’nın Lideri II.Tupac Amaru, İspanyollarca Bu Meydan’da İdam Edilmiş


İspanyolların 1535’de Cusco’ya girmeleriyle, İnka meydanı, bu defa mevcut plazaya dönüştürülmüş; İnka tapınak ve sarayları da yıkılarak sömürge kilise ve sarayları haline getirilmiş. Sömürge döneminin en önemli Hristiyan törenleri burada yapılmış. “And Ayaklanması”nın lideri olan ve bu ayaklanmayla Peru bağımsızlık mücadelesinin öncüsü kabul edilen II.Tupac Amaru, 1781 yılında bu meydanda idam edilmiş. Plaza de Armas bugün yine aynı işlevini sürdürüyor;  birçok festivale, şenliklere, konserlere, geçit törenlerine, siyasi mitinglere ev sahipliği yapmaya devam ediyor.    

***

Pachacuti İnca Yupanqui Anıtı


Meydan’da, havuzun ortasında, İnka Krallığını büyütüp imparatorluk haline getiren büyük İnka Kralı Pachacuti İnca Yupanqui’nin (1418 – 1471) bir heykeli bulunuyor. Heykel, üç – dört metre yüksekliğindeki iki katlı kaide üzerine oturtulmuş. Gündüz her nasılsa gözümüzden kaçan bu anıt;  havuz, fıskiye ve heykelin çok iyi bir şekilde ışıklandırılmasından sonra Plaza de Armas’da gecenin ilgi odağı olmuştu. Biz de fotoğraf çektirenlerin yoğunluğunda, fırsat bulduğumuz kadarıyla birkaç anı çekip, meydanı dolaşmaya devam ediyoruz. 



***

CİZVİT KİLİSESİ (Iglesia de la Compania de Jesus)


Plaza de Armas Meydanı’nda bulunan Kilise, eski bir İnka sarayının üzerine İspanyol Barok mimarisi tarzında yapılmış. Cusco’nun İnka İmparatorluğu’nun başkenti olduğu dönemde, Plaza de Armas’ın en büyük saraylarından biri, Kral İnca Huayna Capac’ın Amerucancha isimli sarayıymış. İspanyol işgalinden sonra sarayın arazisi Hernando Pizarro’ya, ondan da Cizvitlere verilmiş. İnka Sarayını yıkan Cizvitler, sarayın enkazı üzerine 1576’da Cizvit Kilisesi’ni inşa etmişlerse de, 1650 depreminde ağır hasar görmesi nedeniyle kiliseyi yıkmak zorunda kalmışlar. Ardından, Flaman Jean-babtiste Gilles ve Diego Martinez de Ovideo adlı mimarların tasarladığı Cizvit Kilisesi, 1668’de yeniden inşa edilmiş. Kilise ayrıca, aralarında Cusco Okulu’ndan örneklerin de olduğu önemli bir tablo varlığına sahip.

Kilisenin sol tarafında Cizvitlerin yerli halk için 1654’de inşa ettikleri Iglesia de Loreto Şapeli var. Sağ tarafındaki San Ignecio de Loyola Şapeli ise, 1767’de Cizvitler kovulduktan sonra bir ara And Ayaklanmasının lideri Tupac Amaru II’ye hapishane olarak hizmet etmiş. Şimdi ise sergi salonu olarak kullanılıyor. Bu şapelin diğer yanında Cizvitlerin üniversite olarak inşa ettikleri ve halen Doğal Bilimler Müzesi olarak faaliyet gösteren başka bir yapı bulunuyor.

***

INTI RAYMI (inti raymi – Güneş Festivali)

Inti Raymi (Keçuva – İnti Festivali), İnka Güneş Tanrısı adına kutlanan geleneksel bir dini tören.  Bu festival, hem yılın en kısa günü olan “kış gündönümü” hem de ışık saatlerinin yeniden uzamaya başlayacağı “İnka Yeni Yılı”nın kutlaması aynı zamanda. Güney yarımkürede Gregoryen takvimine göre “kış gündönümü” 21 Haziran’da olmasına rağmen, kutlamalar 24 Haziran’da düzenleniyor.

***

Inti Raymi Festivali’ni, Sapa İnca Pachacuti Başlatmış

İnka İmparatorluğu zamanında, ünlü yazar ve İnka tarihçisi Garcilosa de la Vega’ya göre “İnti Raymi” en önemli törenmiş ve Cusco’da şehrin ana meydanı Haucaypata’da (Plaza de Armas) yüz bin kişiyle kutlanıyormuş. Aynı tarihçiye göre, Sapa İnca Pachacuti, And Dağları halklarının yeni yılı kutlamaları için İnti Raymi’yi bşlatmış. İnka halkının efsanevi kökenini yansıtan kutlamalar renkli dansların yanında Pachamama’ya teşekkür ve iyi bir hasat mevsimi için kesilen kurbanlarla dokuz gün sürmüş. İlk İnti Raymi 1430’larda, İnka İmparatoru huzurundaki son İnti Raymi ise 1535 yılında yapılmış. Bu tarihten sonra, törenler ve diğer İnka dini uygulamaları putperestlik kabul edilerek, İspanyol sömürgeciler ve Katolik din adamları tarafından yasaklanmış. 

***

1944 Yılında Inti Raymi Festivali Tekrar Canlandırılıyor

1944 yılında sanatçı ve aktör Fautino Espinoza Navarro ve tarihçi Humberto Vidal Unda’nıın girişimleriyle; tarihçi Garcilaso de la Vega’nın tespitlerine dayanılarak, festivalin tekrar canlandırılması sağlanmış. Ancak festivale tüm halkın katılımı için 21 Haziran yerine, San Juan Bayramı nedeniyle resmi tatil olan her yılın 24 Haziranında yapılması kararlaştırılmış.

***

Festival,  And Halklarının Yaşadığı Tüm Ülkelerde Kutlanıyor

1944 yılından beri kutlamalar her yıl 24 Haziran’da tarihi İnka Kalesi Sacsayhuaman, Plaza de Armas ve Koricancha’da yapılıyor. Kutlamalar tüm And halklarını kapsıyor ve Peru’nun yanında Ekvador, Bolivya Arjantin, Kolombiya ve Şili ülkelerinde de gerçekleştiriliyor. Renkli tarihsel kostümler, İnka Müziği ve dansları, teatral bir performans; bu festivalin, hem yerel halk hem de turistler açısından önemini, çekiciliğini ve değerini daha da arttırıyor. 

***

LIMACPAMPA MEYDANI (Plaza Limacpampa)


Cusco Tarihi Merkezi’ndeki bu meydan, Tullumayo ve Arcopunco caddelerinin kesiştiği yerde bulunuyor. Cusco Tarihi Merkezi’nin bir parçası olduğu için UNESCO tarafından 1983 yılında “İnsanlığın Kültürel Mirası” ilan edilen alan, 2014 yılında da ünlü İnka “Tawantinsuyo Yol Ağı”nın bir parçası olduğu için bir kez daha Dünya Miras Alanı ilan edilmiş. 

Meydandaki parkın içinde bulunan ve karşılıklı iki İnka portresinin canlandırıldığı “Monumento a los fundadores de la ciudad” (Kentin Kurucularına Ait Anıt) anıtı, ağırbaşlı ve vakur duruşu ile göreni ilk anda etkiliyor. Otelimize giderken aracımızdan son anda bu anıtı fotoğraflamayı başarıyorum. Bu anıt nedeniyle meydan, halk arasında “Kurucular Meydanı” olarak da biliniyor.

İnka İmparatorluğu zamanında, İmparatorluk emirleri ve duyuruları bu meydandan yapıldığı için insanlar burada toplanır, meydan da bu nedenle her zaman kalabalık olurmuş.

***

SAKSAYHUAMAN KALESİ

Saksayhuaman, Cusco’nun iki kilometre kuzeyinde yer alan bir İnka tören kalesi. İnşaatına 15. yüzyılda Sapa İnca Pachacuti zamanında başlanmış, 16. yüzyılda Huayna Capac döneminde de bitirilmiş.  Sacsayhuaman Kalesi, megalitik duvarlarıyla İnkaların en parlak dönemlerinde gerçekleştirdiği en büyük mimari eserlerden biri.

Kalenin inşaatı, İnka mimarisinin klasik bir örneği olmakla beraber, bu teknik Kalede daha büyük ölçülerde kullanılmış. Kullanılacak kayalar, ocakta kabaca gerekli şekle göre kesiliyor, daha sonra yüzlerce insan tarafından halatlarla şantiyeye sürükleniyor ve burada son oyma işlemi yapılıyormuş. En yükseği 9 metreye ulaşan büyük taş blokların kullanıldığı kalenin yapımında 20.000 kişi çalışmış ve inşaat 50 yıl sürmüş. 

Kale, aynı zamanda İnkaların dini törenlerini, kutlamalarını ve şenliklerini yaptıkları bir yermiş. Kalenin yanında bulunan İnka tahtından da Kral bu törenlere başkanlık edermiş.

***

ON İKİ AÇILI TAŞ (ON İKİ KÖŞELİ TAŞ /PIEDRA DE LOS 12 ANGULOS)


Rehberimiz bizi, Plaza de Armas yakınlarında, sadece yayaların geçebileceği dar bir sokağa getiriyor. Hatun Rumiyoc isimli bu sokakta, Cusco’daki en önemli İnka duvarı var. İspanyollar, daha önce İnka Kralı (6. Sapa İnka) İnca Roca’ya ait bir sarayın kalıntıları üzerine bugün bir müze olarak kullanılan (Museo Palacio Arzobispal) Başpiskoposun Sarayını inşa etmişler.

Başpiskopos Sarayı’nın yola bakan bu duvarında, İnkaların gelişmiş taş işçiliğinin önemli bir örneği var. Çok köşeli başka taşlar da olmasına rağmen, on iki köşeli(açılı) taş bunlardan en ünlüsü. On iki köşeli taşın önemi, hiç harç kullanılmadan, kendisini çevreleyen taşlarla tüm kenarlarının mükemmel uyum sağlaması. Öyle özenle yapılmış ki taşların arasına bir kâğıt parçası bile giremiyor. 

Caddede yürürken çeşitli büyüklükte ve çokgen görünümlü diyorit kayalardan yapılmış duvarın, içeri doğru hafifçe eğimli olduğunu fark ediyoruz. Duvarların bu tarzda yapılması İnka mimarisinin genel bir özelliği. Bu tarz, depreme karşı binaları güçlendiriyor ve daha dayanıklı yapıyormuş. 

***

CHRISTO BLANCO (BEYAZ İSA/MESİH) HEYKELİ


Cusco’daki en ilginç yerlerden birini de, Cusco’dan ayrıldığımız ertesi gün, Pisac yolculuğumuz sırasında görüyoruz. Brezilya’nın Rio de Janerio şehrinde, Corcovado Dağı’nın zirvesinde 1931 yılında yapılan Christ the Redeemer (Kurtarıcı İsa)  heykeli zamanla Hristiyanlığın sembolü haline gelmiş. Bu heykelin dünyadaki birçok benzeri gibi, bir örneği de Plaza de Armas’a 2 km mesafedeki Pukamuku Tepesi’ne, şimdi geldiğimiz bu yerde dikilmiş.


Cusco’lu heykeltıraş Francisco Olazo Allende tarafından tasarlanan 8 metre yüksekliğindeki heykel, Cusco’daki Arap-Filistin toplumunun şehre bir hediyesi olarak 1945 yılında yapılmış. Heykel, şehre doğru iki yana açılmış kollarıyla, İsa’nın Cusco şehri üzerindeki korumasını/himayesini temsil ediyor.

Pukamuku dağı, arkeolojik sit alanı İnka Kalesi Sacsayhuaman’a birkaç yüz metre mesafede bulunuyor. Üç bin altı yüz metrelik irtifasıyla aynı zamanda, Cusco’nun panoramik manzarasının en iyi izlenebileceği bir yer burası.

***

Çocukların Uçurtma Şenliği, Ortamı Bir Bayram Yerine Dönüştürüyor


Heykelin bulunduğu alana indiğimizde, tertemiz mavi-beyaz eşofmanları ve mavi-sarı şapkalarıyla, uçurtma şenliği için gelmiş, neşe içindeki ilkokul öğrencilerini görüyoruz. Anneleri, babaları ve öğretmenlerinin gözetiminde, koşturan, uçurtmalarını uçuran, heykelin etrafında dolaşan, oyun oynayan öğrencilerle birlikte tam bir fotoğraf şöleni yaşıyoruz. Ara ara ince beyaz bulutların arzı endam ettiği mavi bir gökyüzünde;  “Beyaz İsa” heykeli görüntüleri, Cusco’nun panoramik manzarası ve çocuk fotoğrafları çekme telaşı, başlıca heyecan kaynağımız oluyor.

***

Cusco'dan Portreler



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder