12 Nisan 2022 Salı

BOLİVYA (Tiwanaku, La Paz, Uyuni Tren Mezarlığı, Uyuni Tuz Gölü/Düzlüğü)

 

BOLİVYA

BOLİVYA HAKKINDA GENEL BİLGİ

Bolivya veya resmi adıyla Çokuluslu Bolivya Devleti, Güney Amerika’nın orta-batı bölgesinde yer alıyor. Ülke dokuz eyalete ayrılmış. Anayasal ve tarihi başkent Sucre, hükümet ve yönetim başkenti ise La Paz. Nüfusu, 2012 sayımına göre 10,1 milyon (2020 tahmini= 11.633.371), yüzölçümü de 1.098.581 km2. Nüfusun %64’ü şehirlerde, %36’sı kırsal alanda yaşıyor. Ülke nüfusunun %70’inden fazlası, Santa Cruz, Cochabamba ve La Paz eyaletlerinde yoğunlaşmış. Nüfusun çoğunluğunu Keçuva (nüfusun %46,6’sı) ve Aymara(nüfusun %42,2’si) gibi yerli halklar oluşturuyor.

Bolivya Anayasası, İspanyolca ile beraber ülkede konuşulan 36 dili daha resmi dil olarak tanıyor. İspanyol sömürge döneminde Yukarı Peru olarak adlandırılan Ülkeye, 1825’de bağımsızlık kazanıldıktan sonra, kurtarıcısı Simon Bolivar’ın anısına Bolivya (Bolivar’ın Ülkesi) adı verilmiş.

***

Tarih

Bolivya topraklarının ilk yerleşimcileri, 2.500 yıldır burada yaşayan Aymaralar. Çok sonraları ortaya çıkan Tiwanaku Devleti’nin 11. Yüzyılın başlarında yıkılmasından sonra, 1528’de İspanyollar Bolivya topraklarını işgal etmiş. 1809’daki bağımsızlık ilanı üzerine İspanyollarla başlayan savaş 1825 yılına kadar sürmüş ve 6 Ağustos 1825’de Bağımsızlık kazanılmış.

Bağımsızlık sağlandıktan sonra, komşularıyla sürekli sorunlar yaşayan Bolivya, bu nedenle çıkan savaşlar sonucunda 1860’da Şili ve Brezilya’ya, 1884’de Şili’ye, 1904’de Brezilya’ya, 1938’de ise Paraguay’a topraklarının önemli bir kısmını vermek zorunda kalmış.

Bağımsızlığını kazandığı 1825 yılından sonra 180 darbe gören Ülke’de, o tarihten bu yana 80 devlet başkanı görev yapmış. Bolivya, bugün başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Devlet Başkanı ve Başkan Yardımcısı 5 yıllık bir dönem için halk tarafından seçiliyor. Devlet Başkanı aynı zamanda yürütmenin başı. Yasama organı ise, 130 üyeli Ulusal Meclis ile 36 üyeli Senato’dan oluşuyor.

***

Che Guevara; devrim yapmak amacıyla geldiği Bolivya’da, 8 Ekim 1967’de, Santa Cruz de Sierra’ya bağlı La Higuera köyü yakınlarında, Bolivya Ordusu tarafından ele geçirilmiş. Ertesi günü de, kapalı tutulduğu eski okul binasında öldürülerek, cesedi gizlice bir uçuş pistine gömülmüş. Devrimci Che Guevara’nın yakalandığı La Higuera köyünde, anısına yapılmış olan anıt turistler açısından önemli bir ziyaret yeri. 

***

Din

Bolivya, ibadet özgürlüğünü garanti eden laik bir devlet. 2010 yılı verilerine göre halkın %92,5’i Hristiyan ve bunun büyük bir çoğunluğu da Katolik. İlk defa 16. Yüzyıl başlarında İspanyol işgalinden sonra Hristiyanlıkla tanışan bölgede, Hristiyanlığın böylesine yüksek oranda kabul görmesinin en önemli sebeplerinden biri de İspanyol işgalcilerin yanında, çeşitli Katolik tarikatların misyonerlik faaliyetleri. Bu faaliyetler; inkültürasyon (Hristiyan/Katolik öğretilerini ve değerlerini başka toplumlara yerleştirmek, kaynaştırmak, yerelleştirmek, Hristiyanlaştırmak) ve yerli halkın senkretizmi (dinsel bağdaştırıcılığı) ile birleşince bugünkü sonuç ortaya çıkmış.

Zamanımızda yerli nüfusun büyük bir çoğunluğu, senkretizmin ve inkültürasyonun (Hristiyanlaştırma yöntemi) etkisiyle, örneğin eski inanışlarının Bereket Tanrısı Pachamama’yı ( Toprak Ana ) Meryem Ana ile bağdaştırabiliyorlar. Bağdaştırma, dini festivallarde ve dini bayramlarda belirgin olarak ortaya çıkıyor. Yerli halk; Copacabana Bakiresi, Ekeko ve Socayan Bakiresi gibi birçok dini festivallere eski dini inançlarını ve geleneklerini de katıyorlar.

***

Coğrafi Bölgeler

Bolivya, üç coğrafi bölgeye ayrılıyor: 1) Güneybatıdaki And Bölgesi: Dağlar ve sıradağların bulunduğu, 3.000 metre rakımın üzerindeki bölge, Ülkenin %28’ini kapsıyor. Dünyanın en yüksek göllerinden Titikaka gölü ile dünyanın en büyük tuz düzlüğü Salar de Uyuni bu bölgede. 2) Ülkenin orta-güneydeki Alt And Bölgesi: Tarım faaliyetlerinin yapıldığı, ılıman iklimi olan, ovalık bir bölge. Ülkenin % 13’ünü oluşturuyor. 3) Kuzeydoğudaki Llanos Bölgesi: Küçük platolar, yağmur ormanları ve düz ovalarla kaplı bu bölge, Bolivya’nın %59’unu meydana getiriyor. Bölge, deniz seviyesinden 400 m aşağıda.

***

Biyo Çeşitlilik

Deniz seviyesinden 90 ile 6.542 metre arasında değişen yükseklikleriyle, Bolivya çok geniş bir biyolojik çeşitliliğe sahip. Bu özelliği nedeniyle, dünyadaki en büyük biyo çeşitliliğe sahip (Like – Minded Megadiverse Countries)  yirmi ülkeden birisi.

Bitkiler: 1.200’den fazla eğrelti otu, 1.500’den fazla yosun türü, 800’den fazla mantar türü olmak üzere 17.000’den fazla tohum bitkisi türüne sahip. Bolivya; biber ve acı biber, yer fıstığı, fasulye, yucca ve çeşitli palmiye türlerinin menşe ülkesi olarak kabul ediliyor. Ülke’de ayrıca 4.000’den fazla patates çeşidi üretiliyor.

Hayvan türleri: Ülke; 398’i memeli, 1.400’den fazlası kuş, 204’ü amfibi, 277’si sürüngen ve 635’i Tatlısu balığı olmak üzere 2.900’den fazla hayvan türüne sahip. Ayrıca, 3.000’den fazla kelebek türü ve 60’dan fazla evcil hayvan türü bulunuyor.

***

Ekonomi

Yeraltı zenginliklerinde: kalay, doğal gaz, petrol, çinko ve gümüş; tarımda: soya fasulyesi, kahve, koka, pamuk, mısır, pirinç ve patates; imalat sanayiinde: madencilik, döküm, petrol, el sanatları, giyim ve mücevherat,  Ülkenin başlıca ekonomik zenginliklerini ve faaliyetlerini oluşturuyor.  Para birimi Boliviyano (BOB).

Stratejik bir maden olan lityumun dünyadaki rezervlerinin %60’ı Bolivya’da bulunuyor. Doğalgaz ihracatı, toplam ihracatının %50’sini sağlıyor. Arjantin, Brezilya ve ABD’de çalışan 2,5 milyon Bolivyalının ailelerine gönderdikleri işçi gelirleri de önemli bir gelir kaynağı. Başlıca ihraç ürünleri: Petrol gazları, altın ve çinko cevheri, gümüş, işlenmemiş kalay, soya küspesi, hayvan yemi, hayvansal ve bitkisel yağlar, yağlı tohum ve meyveler. Başlıca ithal ürünleri: Motorlu kara taşıtları, elektrikli makine ve cihazlar, demir ve çelik, kimyasal maddeler, ilaç, optik alet ve cihazlar.

***

TİWANAKU ARKEOLOJİK SİT ALANI

TAYPİ UTA ECO RESTAURANT’TA ÖĞLE YEMEĞİ MOLASI


Tiwanaku Arkeolojik Sit Alanı’nı gezmeye başlamadan önce, sit alanının hemen yanında ve buradaki tek lokanta olan Taypi Uta Eco Restaurant’ta öğle yemeği molası veriyoruz. Lokantada, şaşırtıcı derecede başarılı bir şekilde, Tiwanaku Antik Kenti ile Keçuva/Aymara Kültürünü esas alan ve onun sembollerini kullanan bir “konsept tasarım” uygulamışlar.


Daha lokantaya girmeden, lokantanın on metre kadar önünde, Tiwanaku’nun önemli tapınaklarından “Yarı Yeraltı Tapınağı’nın” temsili küçük bir örneğini görüyoruz. Lokantanın cephesi, “Chakana” sembolünü ifade eden üç basamaklı bir çatı şeklinde yapılmış. Yine giriş kapısının iki yanında Tiwanaku monolitlerinin iki replikası var.

***


Lokantanın içerisi ferah ve aydınlıktı. Grubumuz için uzun bir masa hazırlanmıştı. Masamıza geçtikten sonra bu defa hep beraber, yemeklerimizi almak için açık büfede sıraya giriyoruz. Bu vesileyle, kendi aramızda bölge mutfağı hakkında bilgi alış verişi yapıyor ve bir de grup fotoğrafı çekiyoruz. Lokantanın içinde Tiwanaku ana fikrine/temasına uygun Chakana, Güneş Tanrısı Viracocha sembollerini tekrar görüyoruz.


Yemekler ve ortam, hepimizin beğenisini kazanıyor. Bir de tuvalet sistemi dikkatimizi çekiyor. Talaşlı tuvalet sistemi, tuvalete asılan resimli açıklamalarıyla hepimizi şaşırtıyor.

***

TIWANAKU, “MERKEZDEKİ TAŞ” (DÜNYANIN MERKEZİ) ANLAMINA GELİYOR

Tiwanaku Arkeolojik Sit Alanı veya Tiwanaku Antik Kenti; aynı isimli kasabanın yakınında, Bolivya’nın batısında, Titikaka Gölü yakınında, La Paz’dan 70 km uzaklıkta bulunuyor. Süslü seramikleri, anıtsal yapıları ve megalitik blokları içeren alan, 4 kilometrelik bir genişlikte. Sit alanının, M.S. 800 yılındaki nüfusu 10.000 – 20.000 kişi civarındaymış. Sit alanı, 2000 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Alanı ilan edilmiş. İspanyolca söylenişi Tiahuanacu olan Tiwanaku; Aymara dilinde, “Merkezdeki Taş”(dünyanın merkezi)  anlamına geliyor.

***

Arkeolojik Kalıntıların Yaşı

Arkeolojik kalıntıların yaşı, 1910 – 1945 yılları arasında 11.000 – 17.000 yıl olarak tahmin edilmiş. Tahminler, 1970’de M.Ö. 1580, 1980’lerde M.Ö. 300 olarak değişmiş. Çok yakın zamanda yapılan radyo karbon testi sonucunda arkeolojik sit alanının M.S. 110 yılında kurulduğu sonucuna ulaşılmış.

Antik Kentteki eserler, Tiwanaku uygarlığının mimaride ve taş işçiliğinde çok ileri olduklarını gösteriyor. Benzer konularda önemli eserler ortaya koyan İnka’nın da, bu uygarlıktan ilham almış olabileceği düşünülüyor. Tiwanaku uygarlığının nasıl ortadan kalktığı bilinmemekle beraber, 1100 yıllarındaki yıkıcı bir kuraklığın buna neden olduğu sanılıyor.

***

Tiwanaku’nun Ortaya Çıkarılmasını Mühendis Arthur Posnansky Sağlamış

Tiwanaku Arkeolojik Sit Alanı’nın ortaya çıkarılmasında ve tanıtılmasında, 1896 yılında Bolivya’ya göç eden Polonyalı mühendis Arthur Posnansky, büyük katkılarda bulunmuş. Amatör bir arkeolog olan Posnansky’nin Tiwanaku’ya ilk ziyareti 1904 yılında. Daha ilk ziyaretinden sonra Posnansky, yazdığı kitaplarla, resmi görüşmelerle, verdiği konferanslarla; taş ocakçılığı ve yağma yüzünden çok ağır hasar gören Tiwanaku kalıntılarının korunmasını sağlamış.

***

YARI YERALTI TAPINAĞI (Templete Semisubterraneo)


Kalasasaya Tapınağı’nın 21,50 metre doğusunda yer alan Tapınak, Tiwanaku’nun en iyi mimari yapılarından biri. Açık bir avlu ve etrafını çevreleyen dört istinat duvarıyla, 28x26 ölçülerinde dikdörtgen planlı olarak yapılmış.


Yeraltı Tapınağı’nın avlusunda, üç dikilitaş bulunuyor. Bunlardan Monolito Barbado (sakallı monolit), 2,55 metre ile en yükseği. Kumtaşı ile oyulmuş, sakallı görünümlü ve açık avuçlarını göğsüne ve karnına yerleştirmiş figürlü bu dikilitaş; Tanrı Viracocha’nın muhtemel eski adı olan “Kon Tiki” diye de adlandırılır.

Duvarlar, kireçtaşı, ignimbrit kaya ve beyazımsı renkli taşlarla yontulmuş, her biri ayrı özelliklere sahip175 insan başı figürü ile süslenmiş. Avlunun zemini hafif eğimli ve sıkıştırılmış topraktan oluşuyor. Zemin, kendisini çevreleyen duvarlara göre iki metre derinliğinde.

Yarı Yeraltı Tapınağı, Tiwanaku’nun inancına göre, doğmamış ve ölülerin yaşadığı aşağıdaki dünyayı temsil ediyor. Bu nedenle de, malzeme olarak, yeraltını ve karanlığı simgeleyen kırmızı kumtaşı kullanılmış.

***

Benzer Heykeller, Polinezya-Güney Amerika Bilmecesi ve Kon - Tiki


Tapınağın duvarlarına oyulmuş insan başı figürlerinin benzerleri, Pasifik Okyanusunun ortasındaki Polinezya Adaları’nda da bulunmuş. Polinezya Adaları’nda araştırmalarda bulunan Thor Heyerdahl isimli Norveçli bilim adamı benzeri tespitlerden hareket ederek, Güney Amerika’da yaşayan insanların okyanusu salla geçerek Polinezya’da yerleşmiş olabileceklerini savunmuş. Bunu kanıtlamak için de Balsa ağacı kütüklerinden yaptıkları ve İnka tanrısı Kon-Tiki’nin adını verdiği salla, beş arkadaşıyla birlikte 1947’de Peru’nun Callao limanından hareket etmiş. 101 günlük maceralı bir yolculuktan sonra, 4.300 millik yolu kat ederek Polinezya’ya ulaşmış. Thor Heyerdahl, devasa okyanusu salla aşmak gibi çok zor bir işi başarmış olsa da öne sürdüğü tez, çeşitli araştırmaları dikkate alan bilimsel çevrelerde, zayıf bir ihtimal olarak görülmüş.

Rehberimiz anlatımlarını sürdürürken,  ben gezimin bu noktasında çocukluğuma dönüyor ve o yıllardaki “Doğan Kardeş” dergisinden okuduklarımı hatırlıyorum… Biz çocuklar üzerinde nasıl da bir heyecan yaratmıştı! Salla dev gibi bir okyanusu aşmak, bu ne heyecan verici bir şeydi! Artık Kon-Tiki ve Thor Heyerdahl; hepimizin içinde az veya çok bir kâşif ruhunu canlandırmış ve dünyayı tanımak adına güzel bir temel atılmasına vesile olmuştu… Kim bilir, belki de ben şu anda, çok uzun yıllar öncesinde “Doğan Kardeş” dergisinde okuduğum bu büyük macera nedeniyle buradaydım.  

***

KALASASAYA TAPINAĞI


Aymara dilinde “Ayakta Duran Taşlar” anlamına gelen Kalasasaya, Tiwanaku’nun en büyük tapınağı ve tören merkezi. 128,66 x 119,06 ölçülerinde ve dikdörtgen planlı. Ana giriş, güneşe adanmış bir tapınak için doğal olarak güneşin ilk ışınlarının girdiği, yani doğuya bakan, yedi kutsal basamaklı bir merdivenle oluyor. 

Tapınağın içinde, “La Puerta del Sol”, “Estela Ponce” ve “Estela Fraile” monolitleri bulunuyor. Ayrıca alanın her iki tarafında yedişer tane olacak şekilde düzenlenmiş yarı yeraltı odalarının kalıntıları var.

***

Puerta  Del Sol (Güneş  Kapısı)


Kalasasaya Tapınağı içindeki Puerta del Sol, Tiwanaku kültürünü temsil eden en büyük ve en gizemli yapılardan biri. 2,88 metre yüksekliğinde, 3,84 metre genişliğinde ve 0,50 metre kalınlığındaki anıt eser, tek parça andezit bir bloka oyulmuş. Yaklaşık ağırlığı 10 ton. Taşın, Tiwanaku inancının kutsal coğrafyası olan 80 km mesafedeki volkanik Khapia Dağı’ndan(Peru) getirildiği tahmin ediliyor. Yapım tarihi M.S. 800 – 1000 yılları arasında. Monolitin ön kısmının yukarısında, her iki elinde, uçlarında akbaba ve puma başları olan bir tür asa ile güneş tanrısı Viracocha tasvir edilmiş. Figürün her iki yanında bazıları akbabayı/kondoru ve bir kısmı da insanı andıran 48 kanatlı yaratık oyulmuş.  

***

Estela Ponce (Ponce Monoliti)


Kalasasaya Tapınağı’nda, meydanda bulunuyor. 1957 yılında Bolivyalı arkeolog Carlos Ponce Sangines tarafından keşfedildiği için, onun anısına Ponce Monoliti ismi verilmiş. Gri andezitten oyulmuş ve yüksekliği 3,05 metre.  Figürün sağ omzuna kazınan haçtan, 16. Yüzyılda İspanyol sömürgeciler tarafından keşfedilmiş olabileceği sanılıyor.

Figür; kanatlı adamlar, balıklar, puma başları, akbabalar, kartallar, balık şeklindeki oymalarla kaplı. Sağ elinde bir enfiye tableti, sol elinde ise geleneksel bir tas tutuyor. Tanrılaştırılmış bir Tiwanaku otoritesini veya güçlü bir karakteri temsil ediyor. 

***

Estela Fraile (Rahip Monoliti)


Kalasasaya Tapınağının güneybatı köşesinde, kırmızı kumtaşına oyulmuş, 2,45 metre yüksekliğindeki Estela Fraile (Rahip/Keşiş ) monoliti var. Figür; kabartmalı bir kemer ve baş bandı takmış. Kemerde, bitki motifleri canlandırılmış. Sağ elinde bir baston diğer elinde ise tören bardağı tutuyor. 16. Yüzyılda İspanyol sömürgeciler tarafından keşfedildiği sanılıyor.

***

AKAPANA PİRAMİDİ (Piramide Akapana)


Akapana Piramidi, 194 metre uzunluğunda, 182 metre genişliğinde ve 18 metre yüksekliğinde. Her katın farklı istinat duvarı ile desteklendiği yedi terastan oluşuyor.

Akapana Piramidi; Allachpacha (Tanrıların Dünyası) ile iletişim kurmak için yaptıkları bir piramit. Tepesine Chakana şeklinde bir göl inşa etmişler. Göle yansıyan yıldız konumlarına bakarak astronomik gözlem yapmışlar ve tarım zamanlarını belirlemişler. Piramidin inşası 300 yıl sürmüş. Yedi farklı seviyede, farklı stiller kullanılmış.

***

Akapana Piramidi ile Tiwanaku Sit Alanı’ndaki gezimiz bitiyor. Başkent La Paz’a hareket ediyoruz.

***

LA PAZ

LA PAZ HAKKINDA GENEL BİLGİ


Che Guevara Heykeli

La Paz, İspanyolca’da “barış” anlamına geliyor. Bolivya’nın, yasama ve yürütme başkenti olan La Paz, aynı zamanda La Paz eyaletinin de başkenti. Şehrin 2020 yılı tahmini nüfusu 816.044. Bolivya’nın batısında ve Titikaka Gölü’nün 68 km güneydoğusundaki şehir; Choqueyapu Nehri’nin oluşturduğu bir kanyonda yer alıyor ve çevresi yüksek dağlarla çevrili. Bunlardan İllimani Dağı, her zaman karlı zirvesiyle, La Paz’ın siluetine ayrı bir güzellik katar. Deniz seviyesinden 3.650 metre yükseklikte bulunan La Paz’da yazlar yağmurlu, kışlar kurak geçiyor. Ortalama sıcaklıklar, yaz mevsiminde 22 derece, kış mevsiminde ise 15 derece oluyor.

***

TARİH

Şehir, İspanyollarca, Kaptan Alonso de Mendoza tarafından Chuquiago vadisindeki şimdiki yerine 20 Ekim 1548’de kurulmuş.

***

Yerlilerin ve Tüm Bolivya’nın Ulusal Kahramanı Tupac Katari’nin Onurlu Mücadelesi

1781’de Tupac Katari önderliğindeki kırk bin kişilik Aymara ordusu La Paz’ı altı ay süreyle kuşatmış. Ancak Katari, İspanyolların siyasi ve askeri manevraları karşısında başarılı olamayıp yenilmiş ve 9 Kasım 1781’de yakalanarak idam edilmiş. Asıl adı Julian Apaza Nina olan Tupac Katari, Potosi madenlerinde çalışan Aymara halkından bir madencinin oğlu. Aynı yıllarda Peru – Cusco’da İspanyollara karşı yerli isyanını yürüten İnka reisi Tupac Amaru II’ye saygıyla “Tupac Katari” ismini benimsemiş. “Tupac”, Keçuva’da yılan; “Katari”, Aymara’da, yılan anlamına geliyor. Zamanımızda Tupac Katari, yerlilerin, Aymaraların ve tüm Bolivya’nın ulusal kahramanı olarak kabul ediliyor.

***

Bağımsızlık Mücadelesinin Meşalesini Yakan Pedro Domingo Murillo

1809 yılında La Paz’da İspanyollara karşı isyan ederek bağımsızlık mücadelesine giren Pedro Domingo Murillo ve ordusu da İspanyol ordusuna yenilmekten kurtulamamış ve yakalanan Murillo bir süre sonra, 29 Ocak 1810 yılında Plaza de los Espanolos’da idam edilmiş. Murillo asılırken şu ünlü sözü söylemiş: “Vatandaşlar, ölüyorum ama tiranlar tutuşturduğum meşaleyi söndüremeyecek. Yaşasın özgürlük!” Murillo’nun bu sözleri Bağımsızlık hareketlerinin kıvılcımı olmuş. Her 16 Temmuz’da La Paz’da, Murillo’nun idam edildiği ve sonradan anısına kendi isminin verildiği meydanda, onun tutuşturduğu özgürlük meşaleleriyle insanlar bir araya geliyor ve törenler yapıyorlar. 

***

AY VADİSİ (Valle de Luna)

 


La Paz’daki ilk ziyaretimiz, şehre 10 km mesafedeki Ay Vadisi oluyor. Vadi’ye ismini, 21 Temmuz 1969’da Ay’a ilk ayak basan insan olan Astronot Neil Armstrong vermiş. Armstrong, La Paz’ı ziyaretinde vadiyi ayın yüzeyine benzetince, vadinin ismi “Ay Vadisi” olarak kalmış.

Dağlık arazideki kil ve benzeri yumuşak tabakaların, binlerce yıl boyunca yağmur ve rüzgâr tarafından aşınmasıyla, ortaya dikitlerden oluşan çöl gibi bir manzara, yani günümüzün Ay Vadisi ortaya çıkmış. Ay Vadisi, Kapadokya’da, Ürgüp ve Göreme’de gördüklerimizin bir benzeri.


Ay Vadisi’nin girişinde, normalden hayli büyük boyutta ve metalden yapılmış bir lama heykeli var. Burayı geçip içeri girdiğimizde, bizi yerel kıyafetli genç bir yerli kadın karşılıyor. Biz, rüzgâr ve yağmurların yeniden şekillendirdiği bu vahşi arazide gezerken, uzaklardan bir flüt sesi geliyor. Biraz ileride de, flüt çalan yerliyi görüyoruz. Ortam dikkate alındığında doğrusu ilginç ve isabetli bir performanstı. 


Araziyi dolaşırken, Türkiye’de olmayan, çok farklı kuş türleri görüyorum. Böyle 3-4 tür çekiyorum, ama 28 – 200 mm lens ile tür tanımı yapılabilir, net ve güzel görüntü almak çok zor.

***

LA PAZ TELEFERİK TOPLU TAŞIMA SİSTEMİ (Mi Teleferico – Teleferiğim)


Mi Teleferik (Benim Teleferiğim); La Paz – El Alto bölgesine hizmet veren bir teleferik sistemi. Ekim – 2019 itibariyle on hat boyunca otuz altı istasyondan oluşuyor. Bu konuda dünyanın önde gelen firmalarından olan Avusturyalı Doppelmayr Garaventa Group tarafından 2014 ve takip eden yıllarda inşa edilmiş. Sistemin diğer kentsel toplu taşıma teleferiklerinden farklı yönü; diğer sistemler mevcut toplu taşıma sistemini tamamlayıcı hizmet verirken, Mi Teleferico’nun, kentsel toplu taşıma ağının omurgası olarak işlev görmesi. 

***

Teleferik, Şehir Hayatına Canlılık ve Yaşam Kalitesi Katmış


Teleferikler 10 yolcu kapasiteli ve her 12 saniyede bir hareket ediyor/sefer var. Sistem, günün 17 saati açık. İstasyon isimleri, iki dilli olarak, Aymara dilinde ve İspanyolca yazılmış. Biz, teleferikle Sarı Hat üzerindeki Qhana Pata/Mirador ile Chuqi Apu/Libertador istasyonları arasında seyahat ediyoruz. Bizim için eğlenceli, ufuk açıcı bir gezi oluyor. 


İstasyonların temiz ve düzenli oluşu, her 12 saniyede bir kalkan teleferik kabinlerinin şehir üzerinde oluşturduğu ilginç görüntüler, La Paz’ın panoramik manzaraları, sistemin şehir hayatına kattığı canlılık ve yaşam kalitesi, bu kısa gezimizle birlikte aklımızda kalanlar.

***

 Şehrin Yapısına Göre En Uygun Toplu Ulaşım Çözümü


Öte yandan, teleferik; karmaşık, dolambaçlı, iç içe geçmiş dar sokakların oluşturduğu ve aynı zamanda şehrin en yüksek yerleşim alanı olan bu yerlerden geçerken, “neden teleferik sistemi?” sorusunun cevabını da böylece öğrenmiş oluyoruz. Tramvay, otobüs, dolmuş gibi alternatif toplu ulaşım sistemlerinin, buraya has mevcut yapıdaki zayıflıkları karşısında, en iyi çözümün “teleferik sistemi” olduğunu bizzat deneyimliyoruz.

***

İSPANYA MEYDANI (Plaza Espana) VE CERVANTES HEYKELİ


Teleferikten sonra aracımızla devam ederken, Plaza Murillo’ya 3 km mesafede Plaza Espanol (İspanya Meydanı) yanından geçiyoruz. İyi düzenlenmiş, çocuklar için oyun alanı ayrılmış parkın/meydanın ortasında granit bir kaide üzerinde Don Kişot romanının ünlü İspanyol yazarı Miguel de Cervantes Saavedra(1547 – 1616)’nın bir heykeli bulunuyor.

***

ULUSAL SANAT MÜZESİ (Museo Nacional de Arte)


Aracımız bizi Plaza Murillo’nun yakınlarında bırakıyor. Ulusal Sanat Müzesi, Plaza Murillo’yu gören değerli yapılardan birisi. Bina, 1775 yılında dönemin belediye başkanının ikametgâhı olarak inşa edilmiş.  Birkaç defa el değiştirdikten sonra, 1964 yılında Bolivya Ulusal Sanat Müzesi’ne ev sahipliği yapmaya başlamış. 16. Yüzyıl ressamı Melcher Perez de Holguin ve 17. Yüzyıl ressamı Gregorio Gamarra gibi kolonyal resim koleksiyonuna sahip. Koleksiyonlarında, uluslararası çağdaş sanat eserleri de var. Cephede barok motiflerle süslenmiş oymalı taş kapısı dikkat çekici güzellikte.

***

MURİLLO MEYDANI (Plaza Murillo)


Murillo Meydanı’na geliyoruz. Meydan, Plaza Mayor adıyla, 1558 yılında, Belediye Başkanı Ignacio de Aranda’nın emriyle, klasik İspanyol “dama tahtası planı” şehircilik anlayışıyla tasarlanmış. Meydan her zaman; önemli sivil, askeri, dini ve siyasi törenlerin, ayinlerin ve gösterilerin merkezi olmuş.  16 Temmuz 1809 ayaklanmasında Pedro Domingo Murillo ve bağımsızlık savaşçıları bu meydanda hareketlerini başlatmışlar. Ancak daha sonra savaşı kaybedince, Pedro Domingo Murillo ve arkadaşları yine bu meydanda asılmışlar.

Meydan’ın ismi, Bolivya’nın 1825’de bağımsızlığını kazanmasından sonra 16 Temmuz anısına önce “Plaza 16 de Julio”, daha sonra 16 Temmuz 1909 yılında, Bağımsızlık Devriminin 100. Yılında, Bolivya’nın bağımsızlığı için canını veren kahramanına ithafen “Plaza Murillo” olarak değiştirilmiş.


Meydan’ın değişik noktalarında; yılın mevsimlerini (yaz, kış, ilkbahar ve sonbahar) ve sanatın ilham perilerini (resim, heykel, mimari ve müzik) temsil eden sekiz kadın heykeli bulunuyor.  Meydanın etrafında önemli yapılar var. Hükümet Sarayı (Palacio Quemado), Yasama Sarayı (Palacio Legislativo) ve La Paz Our Lady of Metropolitan Katedrali bunlardan bazıları.

Plaza Murillo dün olduğu gibi bugün de, her yaştan insanın hayat bulduğu, her türlü kent aktivitelerinin kalbi ve çekim merkezi olma özelliğini muhafaza ediyor.

***

PEDRO DOMİNGO MURİLLO HEYKELİ (Estatua de Pedro Domingo Murillo)


Pedro Domingo Murillo Heykeli, Murillo Meydanı’nın en önemli eserlerinden. Bağımsızlık Devriminin 100. Yılı anısına 1909 yılında meydanın ortasındaki Tanrı Neptün heykeli kaldırılmış ve Murillo’nun heykeli dikilmiş. İtalyan heykeltıraş Ferruccio Cantella tarafından Neo Klasik tarzda tasarlanan heykel, 3 metre yüksekliğinde.

Anıtın kaidesinde; Anavatanı temsil eden bir kadın, yanında özgürlüğün sembolü asker ve sağında cesaretin ve zaferin simgesi bronz bir aslan heykeli var. Murillo ise, dönem kostümü ve omzundaki peleriniyle canlandırılmış.  Murillo Anıtı’na 16 Temmuz 1975 tarihinde yapılan bir düzenleme ve ilaveyle, anıtın anlam ve önemi daha da vurgulanmış. Anıt’la bir bütünlük oluşturacak tarzda,  tahminen 1,5 x 2 metre ölçülerinde, ortası açık bir kitap şeklindeki mermere “22 Temmuz 1809 tarihli Bağımsızlık Beyannamesi’nin” birebir örneği oyulmuş.

***

YANMIŞ SARAY (Palacio Quemado)


Palacio Quemado (resmi adıyla Palacio de Gobiorno); Plaza Murillo’da yer alıyor. Yanında La Paz Katedrali ve karşısında Bolivya Yasama Meclisi var. İlk defa 1561 yılında inşa edilen Saray, Cumhurbaşkanı Jose Ballivian’ın emriyle 1846’da tamamen yıkılmış ve mimar Don Jose Nunez del Prado’nun tasarımıyla yeni saray, 25 Mart 1853’de hizmete girmiş. Sarayın ismi, 1875 yılındaki bir ayaklanma sırasında tamamen yanmış olmasından kaynaklanıyor.

21 Temmuz 1946’da bir grup isyancı, Saraya saldırıp Başkan Gualberto Villarroel’i öldürmüş ve cesedini balkondan meydana atmışlar. Bununla da yetinmeyip cesedi yerlerde sürükleyip, sonunda bir elektrik direğine asmışlar. Bu acı olayın anısına, Villarroel’in Plaza Murrillo’da bir büstü bulunuyor. 

1853 – 2018 ve 2019 – 2020 yılları arasında Hükümet Sarayı olarak kullanılan yapı, halen müze olarak hizmet veriyor.

***

LA PAZ KATEDRALİ (Catedral Basilica de Nuestro Senora de La Paz)


La Paz Katedrali - Eski Cumhurbaşkanı Andes de Santa Cruz'un
mezarını koruyan muhafızlar

Murillo Meydanındaki Katedral, Barok unsurlarla ve Neo Klasik tarzda 1835 yılında inşa edilmiş, tamamen bitmesi 1925 yılını bulmuş. İlk katedral, 1692’de tamamlandıktan sonra 1831’de çökmüş. Şu andaki mevcut katedralin inşaatı ise 1835 yılında kısmi olarak bitmiş, 1925’de tamamlanmış.


Katedralin merdivenleri; her zamanki gibi, gezmekten yorulmuş insanları misafir ediyor, onlara ev sahipliği yapıyor. Katedralin yan kapısı ilgimi çekiyor. Görkemli ve anıtsal kapının eşiğinde, başındaki melon şapkasıyla Aymaralı bir kadın oturmuş, örgüsünü örüyordu. Ancak işine o kadar dikkatini vermiş ve yoğunlaşmıştı ki, sanki dünya ile tüm bağlantısını koparmış gibiydi. Zaman kaybetmeden, “İşte tam da aradığım sahne bu” diyerek deklanşöre basıyor ve Murillo meydanını gezmeye devam ediyoruz.

***

ÇOKULUSLU YASAMA MECLİSİ BİNASI ( Asamblea Leguslativa Plurinacional )


Bolivyalı Mimar Emilio Villanueva tarafından tasarlanan bina, 1926 yılında inşa edilmiş. Başlangıçta Bolivya Merkez Bankası olarak tasarlanan bina, Kongre Kütüphanesi ile Ulusal Kongre Arşivini de bünyesinde bulunduruyor.

***

SAN FRANCİSCO BAZİLİKASI VE SAN FRANCİSCO MEYDANI


Murillo Meydanı’ndan sonra San Francisco Bazilikası’na geliyoruz. San Francisco Bazilikası (Basilica Menor de San Francisco), şehrin merkezinde, Plaza San Francisco’da yer alıyor. Yanında San Francisco Müzesi var. Kilisenin yapımı 1549 – 1581 yıllarında olmakla beraber,1608 – 1612 yılları arasında kar yağışından dolayı yıkılması üzerine 1743 – 1772 yılları arasında mevcut kilise inşa edilmiş. Bazilika, Mestizo Barok (veya And Barok) tarzında tasarlanmış.


Meydan, ismini San Francisco Kilisesi’nden alıyor. La Paz’ın kamuya açık en büyük alanı. Önemli siyasi toplantılar ve gösteriler burada yapılıyor. 


Çeşitlilik, canlılık ve görsellik açısından bana Eminönü Meydanı ve Yeni Cami önünü hatırlatıyor. Ayakkabı boyacıları, fotoğraf çekmeye çalışan turistler, kilisenin merdivenlerinde bir şeyler atıştıranlar, seyyar satıcılar, alış verişten yorulup nefeslenenler, üst geçitte sırtlarını duvara verip merdivende oturup sohbet eden yerel kıyafetleriyle Aymaralı kadınlar vs. San Francisco Meydanına adeta can veriyor, hayat veriyor.

***


CADILAR PAZARI (El Mercado de las Brujas)


San Francisco Meydanı’ndan sonra, Sagarnaga  ve Linares caddelerini geçiyor ve La Paz’ın ünlü Cadılar Pazarı’na geliyoruz. Daha Cadılar Pazarı sokağına (Melcher Jimenez)  adım atar atmaz, bizi, adeta nereye geldiğimizi anlatan, fantastik ve sembolik öğelerle dolu büyük bir duvar resmi karşılıyor.

***

Ev, Araba, Eşya Şeklindeki Küçük Tılsımlar


Pazar, Arnavut kaldırımlı dar bir kolonyal cadde üzerinde. Normal olarak dışarıdan bakıldığında, dükkânların önünde ve vitrinlerinde daha çok küçük hediyelik eşyaları görüyoruz. Yerel rehberimiz de bizi böyle bir dükkâna götürüyor. Dükkânda, bizim küçük hediyelik eşyalar olarak gördüklerimiz aslında uğur getirdiğine, şans getirdiğine, koruduğuna inanılan, insanların tılsım niyetiyle aldıkları, ev, araba, eşya, kalp şeklinde özel üretilmiş küçük semboller. Minyatürlerini aldığınız bu tılsımlarla, gerçeğine sahip olma şansını yakalıyorsunuz.

***

Kurutulmuş Lama, Akbaba, Kurbağa Fetüsleri


Rehberimiz bu defa bize kurutulmuş lama fetüslerini gösteriyor. Turistler için kurutulmuş lamaların ürkütücü olduğu düşünüldüğünden vitrinlere, kapı önlerine, daha ziyade minyatür tılsımlar konuyormuş. 


Lama fetüsü, Pachamama’ya(Toprak Ana) yapılan adakların en değerlisi. Ayrıca, yeni evliliklerde, şans getirmesi için lama fetüsü yakılıyor.  Lamaların hamileliklerinde, düşük ve ölü doğumun yüksek olduğu, fetüslerin de bu yoldan elde edildiği söyleniyor. Dükkânda; büyülerde kullanılan kurutulmuş akbaba, kurbağa ve daha birçok fetüs olduğu gibi bitkisel ilaçlar da var.

***

Büyü Malzemeleri de Var, Bitkisel İlaçlar da


Bolivya nüfusunun %30’unu oluşturan Keçuva ve %25’ini oluşturan Aymara halkı her ne kadar bugün Hristiyanlığı kabul etmiş olsalar da, Katolik ve sömürgecilik öncesi inanç ve geleneklerini hâlâ devam ettiriyorlar. Yerliler, şamanlar vasıtasıyla tanrıları ile iletişim kuruyorlar. Hastalıklarında, şifacı olarak onlara başvuruyorlar. İşte bu nedenle, cadılar pazarında, Şaman ayinlerinde kullanılan materyaller de satılıyor, yüzyılların tecrübesiyle oluşan bitkisel ilaçlar da.

***

KIZIMLA BERNA CAFE’DE ÖĞLE YEMEĞİ


Cadılar Pazarı’ndan sonra dağılıyoruz. Biz kızımla Linares Caddesi üzerinde yürüyor, bir yandan da yemek yiyebileceğimiz bir yer arıyoruz. Gerçi, Linares Caddesi’nde dolaşmak güzeldi, ama karşımıza hemen böyle bir yer çıkıyor. Burası kapısından içeri girdikten sonra üstü açık ve ferah bir avluyla sizi karşılayan bir yer. Kalabalık bir caddeden sonra, sanki kır bahçesine girmiş gibi oluyorsunuz. Biz de bu güzel ortamın hatırına (yemek olmadığı için) bulabildiğimiz sandviç ve meyve sularıyla idare ediyoruz. 

***

La Paz gezimizi tamamladıktan sonra havaalanına geçiyor ve akşamuçağı ile Uyuni’ye uçuyoruz.



***


UYUNİ

Uyuni’ye akşam geç saatlerde varıyor ve otelimize yerleşiyoruz. Uyuni, Bolivya’nın güneybatısında, Potosi eyaletine bağlı 20.958 nüfuslu bir şehir. 1890 yılında bir ticaret merkezi olarak kurulan şehir, Şili ve Arjantin geçiş yolları üzerine bir geçit işlevini görüyor. Bolivya Altiplanosunda (platosunda) 3.700 metre yükseklikte ve geniş bir ovanın kenarında yer alıyor.

Uyuni; yakınlarında bulunan ve bizim de ziyaret edeceğimiz, dünyanın en büyük tuz gölü Salar de Uyuni ve Tren Mezarlığı nedeniyle büyük bir turist akınına uğrayan bir şehir. Bu özelliği nedeniyle; şehir ekonomisi, tarım ve hayvancılığın yanında önemli ölçüde turizme dayanıyor.

***

TREN MEZARLIĞI (Cemeterio de Trenes)


Uyuni’deki ilk durağımız, şehre 3 km mesafede bulunan Tren Mezarlığı. Kasabanın yıldızı, 19. Yüzyılın sonlarında, bölgedeki madencilik faaliyetlerinin yoğunlaşmasıyla parlamaya başlamış. Uyuni, maden minerallerinin Pasifik Okyanusu limanlarına taşınmasında, trenler için vazgeçilmez bir dağıtım merkezi olmuş. 

***

Demiryolunun Altın Çağı 1940’larda Bitince…


İngilizlerin finanse ettiği Antofagasta and Bolivia Railways Companies (şimdiki “Ferrocarril de Antofagasta a Bolivia”) şirketi, demiryolunun inşası için İngiltere’den mühendisler davet etmiş. 1888’de başlayıp 1892’de biten demiryolu inşaatını, dönemin Bolivya Devlet Başkanı Aniceto Arce de teşvik etmiş. Demiryolu, uzun yıllar boyunca maden şirketleri tarafından kullanılmaya devam etmiş. Ancak, 1940’larda kısmen madenlerin tükenmesi nedeniyle madencilik endüstrisi çökünce, birçok tren terk edilmiş ve böylece tren mezarlığı meydana gelmiş.

***

Unutulmuş, Bir Başına Bırakılmış, Ölüme Terk Edilmiş Trenler


Rayların üzerinde öylesine bir başına kalmış paslı trenleri görünce, içimizi bir hüzün kaplıyor. Uzun yıllar madencilik endüstrisinin can damarı ve göz bebeği olan trenler, şimdi uçsuz bucaksız gibi görünen bu ıssız çölde kaderlerine terk edilmiş vaziyetteydiler. Kimileri, maruz kaldıkları kum fırtınaları nedeniyle, rayların üzerinde olmalarına rağmen sanki kuma batmış, kimileri ise parçalar halinde sağa sola dağıtılmış haldeler.

***

“Tren Mezarlığı”nın Kaderi Turizmle Değişiyor


Ama adı “Tren Mezarlığı” olsa da trenlerin kaderi belli bir süreçte şans eseri değişiyor. Bir zamanlar “maden endüstrisinin” göz bebeği olan bu trenler, “öldü” denilen bir zamanda silkinerek, şimdi de turizm ekonomisinin göz bebeği oluyorlar. İşte alandaki bu turistler, trenleri yalnız bırakmıyorlar. Bunlardan iki sarışın turist çocuk, yaşlarından beklenmeyecek bir maharetle paslı demir lokomatiflerden birisine tırmanıyorlar. Tepesine çıktıktan sonra, kim bilir belki de duydukları, vahşi bir atın üzerinde durmayı başaran insanın hissettikleri olacak. Trenlerin ise yapacak başka bir şeyi yok.

***


UYUNİ TUZ DÜZLÜĞÜ (Salar de Uyuni)

Tren mezarlığından sonra, gölün yakınlarına gidiyor ve orada bizi bekleyen arazi araçlarımıza biniyoruz. Her araçta dört kişi olmak üzere, ekibimiz üç araçtan oluşuyor.

***

VİKUNYA SÜRÜSÜNÜN SORAN BAKIŞLARI


Aracımız yol aldıkça, Tuz Düzlüğü’ne daha da yaklaşıyoruz. Bu arada, yolumuzun kenarında 12 bireylik bir vikunya sürüsünü görüyoruz. Hemen hemen hepsi, “Nerden çıktı şimdi bunlar?” dercesine, pür dikkat, meraklı ve soran bakışlarını bize yöneltiyorlar. Bizim için tabii ki, bu sevimli varlıkları, doğal ortamlarında, hem de kalabalık bir grup halinde görmek iyi bir şans. Ancak “soran bakışlarını” da ciddiye alıp, anlayışla karşılıyoruz. Zira vahşi doğada yaşamaya alışmış bu varlıkların yaşam alanlarına girmiş, onları rahatsız ve tedirgin etmiştik. Ayrıca,  İspanyol işgaliyle başlayan ve yakın zamana kadar devam eden süreçte sayıları 1,5 milyondan 1965 yılında 6.000’e kadar düşen, yani neredeyse soy kırıma uğrayan bir tür olarak, biz İnsanoğlu’ndan korkmaları da haksız sayılmazdı. 

***

UYUNİ TUZ DÜZLÜĞÜ’NE GİRİYORUZ


Araçlarımız, 10 – 15 akikalık bir yolculuktan sonra, Uyuni Tuz Düzlüğü’ne (Salar de Uyuni) giriyor. Salar de Uyuni, 10.582 km2 ile dünyanın en büyük tuz göllerinden biri. Deniz seviyesinden 3.656 metre yükseklikte. Uyuni Tuz Düzlüğü, kırk bin yıl önce var olan birkaç gölün zamanla buharlaşmasından meydana gelmiş. Göl/Tuz Düzlüğü, tüm alanı kapsayacak şekilde, olağanüstü düzlüğe sahip birkaç metrelik tuz kabuğu ile kaplı. Bu kabuk, hem bir tuz kaynağı işlevini görüyor, hem de lityum bakımından çok zengin bir tuzlu su havuzunu örtüp, koruyor. Tuz kabuğu, tuzlu su ve göl çamuru tabakalarından oluşan tuz yatağının derinliği 120 metre.  10 milyar ton civarındaki mevcut tuz kapasitesinin çıkarılıp işlenen kısmı, yıllık 25.000 ton.

***

UYUNİ TUZ DÜZLÜĞÜ HAKKINDA GENEL BİLGİLER

*Gündüzleri ortalama sıcaklık yıl boyunca 13 - 21 derece arasında. Geceleri ise yıl boyunca soğuk oluyor ve -9 ile 5 derece arasında değişiyor.

*Bir yağmurun ardından, yüzeyi kaplayan ince, sakin ve pürüzsüz su tabakası; düzlüğü, 129 km çapında, dünyanın en büyük aynası yapıyor.

 *Uyuni Tuz Düzlüğü, Bolivya Altiplanosu (Platosu) boyunca ana ulaşım fonksiyonunu da görüyor. *Burası, aynı zamanda, Şili, And ve James’in gibi flamingo türlerinin üreme alanı. Ayrıca, And Kazı, And Tilkisi, vikunya ve tavşan benzeri viscachas, bölgenin ev sahipliği yaptığı diğer hayvanlardan.

*Geniş alanı, yüzeyinin olağanüstü düzlüğü ve gökyüzünün berraklığı ile Salar de Uyuni; dünya gözlem uydularının yükseklik ayarlarını yapmaları (altimetrelerini kalibre etmeleri) için ideal şartlara sahip.

*Aymara yerlileri; Tuz Düzlüğünü çevreleyen Tunupa, Kuşku ve Kusina dağlarını kutsal kabul ediyor, bunlardan Tunipa’yı ise tanrı olarak görüyorlar. Bu nedenle, Tuz Düzlüğü’nün, Uyuni de Salar yerine Uyuni de Tunupa olarak adlandırılması gerektiğini savunuyorlar. 

***

TUZ DÜZLÜĞÜ’NDEKİ İLK MOLAMIZ: “HAYAL GÜCÜ FOTOĞRAFLARI”


Artık kıyıdan iyice uzakta bir yerdeyiz. Dörtbir yanımız, göz alabildiğine bembeyaz ve uçsuz bucaksız Tuz Düzlüğü. İlk molamız burada olacak. Daha önceden hatırlatıldığı gibi hepimiz ultraviyole ışınlarının zararlı etkilerinden korunmak için şapkalarımızı giyiyor ve güneş gözlüklerimizi takıyoruz. Önce beyaz ve sonsuz düzlükte, klasik anı ve manzara fotoğrafları çekiyoruz. 


Sonra bu akımı grubumuzda kim ve nasıl başlattıysa, benim “Hayal gücü fotoğrafı” diye nitelendirdiğim “Perspektif Fotoğrafları” çekmeye başlıyoruz.  Perspektif fotoğrafları; objeleri farklı açılarda konumlandırarak ve de perspektiften yararlanarak, illüzyon (yanılsama) yaratmayı amaçlıyor. Biz de bu teknikten yararlanarak, sanal olarak koca koca insanları avucumuzun içine alıp, eğlenip, hoşça vakit geçiriyoruz. 

***

İNKA EVİ ADASI (Isla Incahuasi/Inkawasi)


Tuz Düzlüğü’ndeki ikinci molamız, İnka Evi Adası’nda. Incahuasi, Keçuva dilinde “İnka Evi” anlamına geliyor. Uyuni Tuz Düzlüğü’nün ortasındaki ada, 61 dönümlük bir alana sahip, kayalık ve tepelik bir arazi. Ada, sular altında kalan eski bir yanardağın kalıntılarının tepesi. 


İnka Evi Adası, yüksekliği 10 metreyi aşan dev kaktüslerin yanında, bir turizm merkezini de bünyesinde barındırıyor. Turizm merkezinde geceleme imkânı bulunmuyor, ama bölgesel yemeklerin sunulduğu bir lokantası var.

***

Ada’nın Her Tarafı Devasa Kaktüslerle Kaplı


Araçlarımızdan inip, Ada’yı gezmeye başlıyoruz. Ada’nın her tarafı devasa kaktüslerle kaplı. Kıyıda, ziyaretçilerin faydalanmaları için tuzdan yapılmış masalar ve oturma yerleri yapılmış. Ayrıca Ada’da 4-5 adet tek katlı taş yapı ve üstü sazlarla örtülü bir çardak var. Tamamen taşlık olan arazinin bir kısmını temizleyerek Ada’nın için doğru bir yol oluşturmuşlar. Bu yoldan yürüyerek içerlere doğru ilerliyoruz. Niyetimiz hem keşif hem de uygun bir kaktüs bulup, anı fotoğrafı çektirmek. Bir süre dolaştıktan sonra Ada’nın kıyısına dönüyoruz.

***

Tuz Düzlüğü’nde Piknik Kıvamında Harika Bir Öğlen Yemeği

Herhalde epeyi acıkmış olacağız ki, öğle yemeği haberi hepimizi canlandırıyor. Ada’nın biraz ilerisindeki Tuz Düzlüğü’nde araçlarımız L şeklinde park etmiş, yanlarında masalar kurulmuş, örtüler serilmiş, yemekler hazırlanmış, güneş şemsiyeleri açılmış, kısacası her şey tamam olduktan sonra bizi yemeğe davet ediyorlar. Köfteler, makarnalar, sebzeler vs zengin çeşitlerle dolu masamızda, bir şölen havasında bir yandan sohbet ediyor, diğer yandan da yemeğimizi yiyoruz. 

***

UYUNİ TUZ DÜZLÜĞÜ’NÜN (SALAR DE UYUNİ) SULAK ALANI 


Öğle yemeği sonrası arazi aracımızla, Tuz Düzlüğü’nü gezmeye devam ediyoruz. Bu defa rehberimiz bizi, kıyıya yakın bir yerdeki küçük bir sulak alana götürüyor. Türkiye’de birçok sulak alanda kuş fotoğrafları çekmiş birisi olarak, şimdi de dünyanın uzak bir noktasında böyle bir yerde bulunmak benim için güzel bir sürpriz oluyor. 


Ancak ne yazık ki programı önceden bilmediğim için ağır olan ve yer kaplayan 100-400 mm lensimi otelde bırakmıştım. Keşke bu lensim yanımda olsaydı da daha net, daha iyi fotoğraflar çekebilseydim diye hayıflanıyorum, ama başka çare yok, iş yine benim 18-200 mm lensime düşüyor. Bir ihtimal şansım olur da kuşlara yaklaşabilirsem, yine güzel fotoğraflar çekebilirdim.

***

Sulak Alanda Güney Amerika’nın Kuşlarını Çekiyorum


Küçük sulak alanda, tuzlu su sulak alanlarının kuşu olan flamingolar var. Benim çektiğim bir Güney Amerika flamingosu olan, James’s Flamingo diye de bilinen Puna Flamingosu (Phoenicoparrus jamesi). Sonra flamingoların arasında dolaşan Küçük Kumkuşu’nu, ardından ikisi de bölgenin kuşlarından olan And Kılıçgagası (Recurvirostra andina) ve And Kazı’nın (Oressochen melanopterus) uçarlarını çekiyorum. Sulak alan gezimiz bittiğinde, ben bardağın dolu tarafını, yani çektiğim fotoğrafları düşünüp, alandan memnun ayrılıyorum.

***

YEREL REHBERİMİZ FARK YARATIYOR


Yarım saatlik bir yolculuktan sonra engin Tuz Düzlüğü’nün bir yerinde duruyor ve araçlarımızdan iniyoruz. Yerel rehberimiz elindeki oyuncak dinazor ve tarih öncesi yaratıkları yere bırakıyor ve açıklamalarda bulunuyor. “Hayal Gücü” yani “Perspektif fotoğraflarını” bu defa elimizdeki oyuncak canavarları kullanarak ve bunlarla mizansenler hazırlayarak çekeceğiz.

Doğrusu, yerel rehberimiz verdiği fikirlerle, uyguladığı mizansenlerle, bu alanda fark yaratıyor. Buna ilaveten, hepimizle tek tek ilgilenip kimi zaman kendi fotoğraflarımızı yaratmamızı sağlıyor, kimi zaman da uygun açıları yakalamak için yerlere uzanmak pahasına bizleri çekiyor, takdirimizi kazanıyor. 


Buradan da çektiğimiz ilginç karelerle, anılarımızı zenginleştiriyor ve ayrılıyoruz.

***

TUZ SARAYI OTELİ (Palacio de Sal)


Yavaş yavaş gezimizin sonuna yaklaşıyoruz. Bu defaki durağımız, Tuz Sarayı Oteli (Palacio de Sal). Madencilik endüstrisinin çökmesinden sonra, Uyuni ekonomisini canlandırmak için 1995’de Salar de Uyuni’nin ortasında tamamen tuz bloklarından bir otel inşa edilmiş. 12 adet çift kişilik odası, banyosu ve açık hava duşu olan otel kısa zamanda büyük ilgi görmüş, turizm canlanmış. Ama bununla beraber de ciddi çevre kirliliği ortaya çıkınca, Otel 2002 yılında kapatılmış ve yıkılmış.

Yaşanan ilk tecrübenin ardından, Uyuni’nin 25 km uzağında ve Salar de Uyuni’nin doğu ucunda, bu defa çevre ve kirlilik sorunlarına duyarlı “Tuz Sarayı” (Palacio de Sol) isimli yeni bir otel tasarlanmış. Yeni otel, binanın tamamı ve mobilyalar da dâhil olmak üzere 35 cm uzunuğundaki 1 milyon adet tuz blokundan yapılmış.


Otelin önünde, küçük bir alanda, yükseltilmiş bir platformda, burayı ziyaret edenler tarafından direklere çekilmiş ülke bayrakları bulunuyor. Ancak şiddetli rüzgârların eksik olmadığı bu bölgede, bayrakların ne kadar kalıcı olacağı meçhul. Uyuni Tuz Düzlüğü 2014 – 2018 yılları arasında düzenlenen Dakar Rallisi’nin rotasında yer almış. Otele girdiğimizde bizi, genişçe bir platformun üzerine Ralli anısına dikilmiş tuzdan Dakar Rallisi amblemi ve bir lama heykeli karşılıyor. Pek müşteri göremesek de, Otelin,  Uyuni Tuz Düzlüğü için sembolik bir öneminin olduğu açık.

***

DÜNYANIN EN BÜYÜK AYNASINDA YANSIMA FOTOĞRAFLARI


Gezimizin son bölümünde, Tuz Düzlüğü’nün, ince bir su tabakası le kaplı bir bölümüne geliyoruz. İnce ve pürüzsüz su tabakası, oluşturduğu yansıma ile neredeyse dünyanın en büyük aynası gibi. 


Alanda arazi araçlarıyla gelmiş pek çok grup var. Biz de araçlarımızdan inip, yansıma fotoğrafları çekme şenliğine katılıyoruz. Yansımanın ilk etkisi, uzaklardaki araç ve insan topluluklarının birkaç santimlik çok ince bir su tabakasının üzerinde durmalarına rağmen, sanki derin bir gölün üzerinde batmadan duruyorlarmış gibi bir yanılsama yaratması. Buna bir de, bu objelerin su üzerindeki yansımalarını ilave edince, çok güzel ve ilginç görüntüler ortaya çıkıyor. 


Yavaş yavaş güneş batmaya, gök, kızıla boyanmaya başlıyor. Bu defa zaman kaybetmeden, suya yansıyan renkleriyle günbatımı fotoğrafları çekimine geçiyoruz. Güzel görüntü yakalama telaşımızla beraber zaman da hızla akıp gidiyor ve günbatımında gezimizi sonlandırıp, otelimize dönüyoruz.

***

Uyuni Tuz Düzlüğü (Salar de Uyuni) ile Peru – Bolivya gezimizi bitirip, Uyuni – La Paz – Santa Cruz –Madrid uçuşlarıyla İstanbul’a varıyoruz.