23.02.2021 – Salı; Badavut Tuz Gölü
22 Şubat öğleden sonra, Badavut Tuz
Gölü’ne giderken, aynı arazide aynı türleri görmekten artık sıkıldığımı farkettim: Taşkuşu ve Maskeli Ötleğen.
Toprak yolun girişinde arabamı bıraktım.
Bozuk yolun üzerinde oluşan göletler zamanla ya kalkmıştı, ya da kimi yerlerde
olduğu gibi yürünerek geçilebilir boyuttaydı. Toprak yoldan ilk defa
yürüyordum. Yol kenarında, ötleğenlerin sevdiği çalılıklar ve bitki örtüsü
vardı. Aklıma, telefonumdan Yelpazekuyruk sesini açmak geldi. Var mıdır, yok
mudur bilemediğim halde, öylesine şansa sesini açıp, yol boyunca yürümeye
başladım. Telefonu açalı birkaç saniye olmuştu ki, tepemin üzerinden geçen bir
küçük kuş dikkatimi çekince izlemeye başladım. Biraz ilerleyip bir U dönüşü
yapan kuş, 20-30 metre mesafede bir sazlığa kondu.
Kuşu çektim, ama önemsemeden yürümeye
devam ettim. Gölün kenarındaki çalılıklara gelmiştim. Telefonum açık, sesi
duyulabilecek bir yükseklikte. Önümdeki açıklıkta; sazların üzerine bir kuş
kondu. Açık renkliydi. Biraz yaklaşınca uçup başka bir saza kondu. Derken o da
ötmeye başladı. Artık, ötüşünün benzemesinden iyice emin oldum ki, bu kuş,
benim hedef türüm Yelpazekuyruk’tu.
Yelpazekuyruk |
Bir-iki ay kadar önce, kertik listesine
aldığım bu kuşun yerleşik bir tür olduğunu öğrenince, her arazimde bunu çekmeyi
hayal etmiştim. Ama “Sarı Çizmeli Mehmet ağa” misali, nasıl bulacaktım? İşte o
gün gelmiş ve ben büyük bir tesadüf eseri bu kuşu çekmiştim. Her şey birkaç
dakika içinde olup bitmişti. Sevinçliydim. Artık tek bir kare bile çekmeden eve
dönebilirdim, en büyük ödülümü almıştım!
Dönmeden önce, denize doğru uzanan ve sağındaki tepenin yamaçlarında çalılıkların olduğu toprak yolu da şöyle bir gezeyim istedim. Bu toprak yolun sonlarında, bu defa Sıvacı’yı görünce şaşırdım! Habitatı değildi burası. Gerçi sonra öğrendim ki, Sıvacı değil, Kaya Sıvacısı’ymış. Yani kısmen taşlık ve kayalık olan bu habitata uygun bir kuştu.
Kaya Sıvacısı |
Sıvacı’nın ardından yine ardıç
büyüklüğünde bir şey çektim, ama hemen tanımlayamadım. Evdeki tanımlamada bu da
bana kertik olan Gökardıç çıkmaz mı?
Gökardıç |
Velhasıl, ben sıfır şans diye çıktığım
Badavut Tuz Gölü gezisinden iki kertikle dönmüştüm. Mutluydum!
09.03.2021 – Salı; Badavut Tuz Gölü
Saat 10.15’de Badavut Tuz Gölü’ndeydim.
İki ayrı ayrı Çıvgın çektim. 40-50 poz vardı. Sonra, kayalıkların oraya gidip,
Kaya Sıvacısı’nı buldum. Herhalde çiftleşme dönemi olacak, ağacın veya
kayaların hâkim noktasında en yüksek perdeden dakikalarca ötüyordu. Biraz da
sesini çaldırınca Kaya sıvacısını çok yakından çekip, eve döndüm. Sonra
fotoğraflara baktım. Hay aksi! Çıvgın ve Kaya Sıvacısı 4 stop fazla
ışık almış. Makineyi tutarken farkında olmadan kadran dönmüş ve ışık ayarını
arttırmış. Yakından çekmek için sesini çaldırdığım, duygularıyla
oynadığım Kaya Sıvacısının sanki bedduası tutmuş, fotoğrafları çöp olmuştu…
Öğleden sonra araziye tekrar gittiğimde, Çıvgınlar yoktu. Kaya Sıvacısı ise bu defa da geldi ve yakın plan fotoğraflarını çektim.
Kaya Sıvacısı |
Kuş deyip geçmemek lazım, hayvanın
duygularıyla oynuyoruz. Sesi dinleyince, sesin sahibini bulmak için tüm
enerjisini harcıyor, bulamayınca da strese giriyordu. Bundan sonra sesi açma, gerektiğinde yine olacak, ama çok kısa süreli, dozunda ve kararında.
17.03.2021- Çarşamba; Sarımsaklı
Çobanaldatan - Bölüm I
- Sabah araziden sonra eve gelip yemeğimi
yedim. Hava güzel olunca15.15’de yine çıktım. Küçükköy Toprak Yol’da
Çobanaldatan sesi duyunca, telefondan çaldırdım. Sesin uzaktan geldiğini tahmin
ettim. Sonra biraz daha yakınları taradım. Kuşu bir türlü göremedim. Ses de
gelmeyince, ayrılayım bari dedim. Bu arada saat 16.30 olmuştu. Tam ayrılırken,
Çobanaldatan yine ses verdi. Ben arabayı aynı yere çekip, yürüyerek araziyi
taramaya başladım. Ses yakınlardaydı ve ısrarlı bir şekilde aralıksız
geliyordu. Diğer küçük kuşlar bile, Çobanaldatan’ın bu sıra dışı sesine hayret
ettiler ve sesleri dikkatle dinlemeye devam ettiler.
Ben yakın mesafeleri dürbünle tararken,
kuşun garip sesini merak eden küçük bir köpek, sesin sahibini arar gibi
taradığım alanla araba arasında kalan 3-4 metre mesafedeki yüksek çalılığa
geldi. Aralara girdi, ama bir şey bulamadan geri döndü. Ben de arabadan inip,
kuşu aramaya başladım. Dürbünle taradığım yerde yoktu. Ama ses,
köpeğin arama yaptığı bodur ağaç ve çalılıktan geliyordu. Etrafındaki birkaç
metrelik su birikintisinin ortasındaki bodur ağacın dibi, sık çalılıklarla
kaplıydı ve adeta arapsaçına dönmüştü. Toplam eni boyu 1,5x1,5 metre kadar olan
bu alanın etrafını üç-dört kere gezip, dürbünle aradım. Yok. Yok. Hatta suyun
ortasındaki çalılığın dibine kadar gittim. Çalılığın içine girmem mümkün
değildi, ama bir cep feneri olsaydı, %80’ini taradığım bu alanın %20’sini daha
tarar, kuşu bulurdum. Böylece saat 19.15 oldu ve Çobanaldatan
kertiği başka bahara kaldı.
19.03.2021 – Cuma; Sarımsaklı
- Çobanaldatan – Bölüm II
Çarşamba günü Çobanaldatan’a yarım metre
kadar yaklaşmıştım, ama çalılıkların içinde görememiş ve fotoğrafını
çekememiştim. Dün aynı yere tekrar gittim. Artık yerinden ayrılmıştır dedim,
ama Çobanaldatan yine ses verince, arabamla çalılığın dibinde tekrar nöbete(!)
başladım. Dayanamayıp, bagajdan viledanın sopasını aldım, çalılıkta tek
göremediğim alan olan noktadaki market poşetini uzanarak çalının dibinden
aldım. Poşetin boşalttığı yerde su hafif dalgalandı. Dalgaları dikkatle
izlemeye başladım. İri bir kurbağanın gözleri suyun hemen üzerinde, vücudu ise
suyun altındaydı. Bir an, biraz önceki kuvvetli bir kurbağa sesinin yine buradan
geldiğini ve “bu kurbağa buraya nasıl gelmiş” diye şaşırdığımı
hatırladım.
Kurbağayı görünce, her şey anlaşıldı.
Kurbağanın “kur yapma” sesi (dişisini çağırmak için), Çobanaldatan’a o kadar
benziyordu ki, beni böyle saatlerce uğraştırmış, heveslendirmiş, çekemeyince de
üzmüştü. Şimdi en azından, youtube’da da bu sesi kurbağadan duyduğuma göre,
yanlış anlaşılma aydınlatılmış oldu.
02.04.2021- Cuma; Sarımsaklı - Küçükköy Yolu
-Sabah 7.50’de evden çıktım. Doğruca
Küçükköy’ün üstündeki toprak yola girecektim. Solda, yeni yapılmış sitenin
önündeki çayırlıkta, her zaman İncirkuşları bulunurdu. Artık sürekli aynı
şeyleri gördüğüm için son zamanlarda buraya uğramıyordum. Sitenin yanındaki
toprak yola girdim. Birkaç İncirkuşunu gördükten sonra çıkıp, Küçükköy yönüne
direksiyonu kırdım ki, bir kuş tek başına sol tarafımdaki çayırlığa konup,
otların arasında beslenmeye başladı. Her zamanki gibi kuşu tanıyana kadar
izlemem gerekiyordu. İzlerken, İncirkuşunun gerdanının kırmızı kahverengi
olduğunu gördüm. Oysa şimdiye kadar, böyle gerdanını kızıl sandığım, ama
sonunda tarlakuşu vs. çıkan birçok fotoğraf çekmiştim. Ancak bu defa kendimden
emindim. Çünkü ışık arkamdan gelip, kuşu çok iyi bir şekilde aydınlatıyordu ve
kuş 4-5 metre gibi yakın sayılabilecek bir mesafedeydi. Önce kötü de olsa
birkaç pozunu aldım. Saniyeler sonrası ne olacağı bilinemezdi. Allah’tan
saniyeler bu defa benim lehime çalışmaya başladı ve ben Kızılgerdanlı
İncirkuşu’nun daha iyi pozlarını almaya devam ettim. Bu kuşla beraber 282.
Türüm olacaktı. Her ihtimale karşı, cep telefonumla makinemin ekranından
fotoğrafını çekip Merlin’e sordum ve türün doğruluğunu teyit ettim. Benim, Mart
ayından sonra Mart-Nisan-Mayıs ayları için birer kertik hedefim, Mart ayında
tutmadı, ama Nisan’ın başındaki bu türümle bu ay sonuna kadar hedefime ulaşabilirdim.
Kızılgerdanlı İncirkuşu |
-Sabah 08.10’da çektiğim kertik, beni
müthiş keyiflendirmişti. Saat 9’da bu defa Tuzla gölüne gittim. Burada hedef
türlerim olan Akgözlü ve Bıyıklı Ötleğen türlerini aramaya koyuldum. Karabaşlı,
Maskeli ve Ak gerdanlı Ötleğenleri çektim. Ağaçkakanın sesini duydum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder