11 Temmuz 2024 Perşembe

ARAZİ GÜNLÜKLERİMDEN - 10

 

17.10.2022 – Pazartesi; Yahyalı - Aladağlar 

-Göksun-Kahramanmaraş’da 24.08.2022 Çarşamba günü yaptığım kaza sonrasında, arabamı Kayseri’deki yetkili servise bırakmıştım. Onarıldığı bildirilince, İstanbul’dan gelerek, bugün saat 12.30’da aracımı teslim aldım.  Yetkili servisten ayrıldıktan sonra, saat 14’de Yahyalı’da oldum. Hemen daha önce kaldığım otele gittim. Otel sahibi Murat oradaydı. 206 numaralı odayı 1 geceliğine ayırttıktan sonra beklemeden Dedeman Madencilik’e doğru yola çıktım.

Soğulcak’ta (Rea Elektrik Sapağı) yarım saat kadar oyalandım. Hava çok güzeldi. 15.15’de buradan tekrar madene hareket ettim. Köşkdere buraya 10 km mesafedeydi. Üç km daha gidince asfalt bitiyor, mıcırlı bozuk stabilize yol başlıyordu. Mıcırlı ve stabilize yol böyle 4 km daha devam etti. Sığınma evi ve Camiye geldikten sonra yol mıcırın yanında, buna ilaveten çamurlu olmaya başladı. Islak çamur gittikçe artıyor, yol daralıyor, rampayı çıkmakta zorlanmaya başlıyordum. Dönecek yerim de yoktu. Stresli ve heyecanlı bir şekilde yokuşu çıkmaya devam ediyordum. Bu durum böyle 2 km kadar devam etti. Nihayet, arabamla dönüş manevrası yapabileceğim nispeten geniş bir alan bulup, arabamı buraya çektim. İleriye baktığımda, uzaklarda 4-5 servis minibüsünün, rampayı gayet dikkatli ve yavaş bir şekilde (çamurdan kaymamak için) korka korka indiklerini gördüm. Onların yanımdan geçmelerini bekledim. Sonra manevra yapıp, geri dönüşe geçtim. Dönüş, birinci vitesle ve kolay oldu.

Saat 17.30’da müthiş bir yağmur, dolu ve sağanak başladı. O sırada Yahyalı’da Petrol Ofisindeydim. “İyi ki zamanında dönmüşüm, bu yağmur ve doluya dağdayken yakalansaydım, o yoldan nasıl dönebilirdim” diye aklımdan geçirdim.

24.06.2023 – Pazar; Gerede - Dörtdivan  

-09.30’da Gerede’den, Dörtdivan’a hareket ettim. Gerede çıkışta, bu üç günlük gezimde ilk defa bir yırtıcı (Şah kartal) çektim.

Saat 10.10 civarında Sorkun köyüne gelmiştim ki, havada daireler çizen, termal yapan Akbaba sürülerini gördüm. Sorkun çıkışındaki sağa doğru giden toprak yolu artık sonraya bırakıp, Akbabaların olduğu, Köyün tezeklerinin yığıldığı tepelik alana devam ettim. Şimdi uzaktan Akbabaların bir kısmının yerde kümelendiğini, diğer kısmının ise daireler çizerek onların yanına birer birer inmeye başladığını görebiliyordum.


Kızıl Akbaba

Hemen bir değerlendirme yaptım. Kaliteli fotoğraf için bir şekilde kendilerine yaklaşmam gerekiyordu. Arabayla mı, yoksa yürüyerek, yavaş yavaş, arazinin yapısındaki ağaçları kendime siper ederek mi yaklaşacaktım? Arabayı park edip, eğilerek ilk ağaca yaklaştım. Burada bir süre kaldıktan sonra, 50 metre ötedeki ağacı siper edip, bu defa o ağacın arkasına ve gölgesine yürüdüm. Bu arada akbabaları gözlüyor, her an toplu uçuşa geçerler diye fotoğraf çekmek için tetikte bulunuyordum.

Kara  Akbaba

                                                      

Kara Akbaba
                                                
Kara Akbaba

Yanına yürümekte olduğum ağaç, tam manasıyla siper oluşturmuyor, yürüyüş mesafesi boyunca, sağ ve sol taraftaki 3’er 5’er Akbabanın görüş alanında kalıyordum. Bu Akbabalardan bir ikisi havalandılar, ama Allah’tan toplu bir kaçış olmadı. Bu sırada ben de, ağacın altına gelmiş, hem kendimi gizleyebildiğim, hem de üzerinde oturup rahatça çekim yapabildiğim, gölgede kalan bir taş bulmuştum. Oturduğum yer gölgede kaldığı için bir bakıma kamuflaj da sağlamış gibi oldum. Burada 1 saat kadar kaldım. Çekebildiğim kadar çektim. Ancak buradan, hiç olmazsa cep telefonumdan bir kayıt yapıp, o heyecanlı anları videoya almadığıma hayıflandım.

07.09.2023 – Perşembe; Riva - Gece Yırtıcıları 

-6 Eylül’de öğleye kadar evde Riva’daki gece yırtıcıları konusunda araştırma yaptım. Yer tespiti ve Ebird’den gözlem tarihleri çalıştım. 1 Ağustos’tan başlayıp 29 Ağustos’a kadar çekimler devam etmiş. Peçeli Baykuş, Riva orta çayırda sağda tek kuru ağaçta tünüyormuş.

Saat 17’de Riva’da oldum. Tarif edilen ağacı buldum. Saat 20’de hava kararınca makinamla tatbikat yaptım. Tele lensin tripod tutma sapına bağladığım fenerin ışığı yetersiz olduğu için otomatik odaklama çalışmıyordu. Çeşitli denemelerden sonra bulduğum en iyi yol: odaklama= manuel, Av= 5,6 ayarıydı. Fener yetersiz olsa bile, eğer makine iyi sabitlenirse 1-2 saniyede tanım yapılabilecek kalitede fotoğraf çekilebilirdi.  Tabii odaklama-netleme, elle ve iyi bir şekilde yapılmalıydı.


Kukumav

Peçeli Baykuş’un ağacının karşısında pozisyonumu almış, makinamı fasulye torbasının üzerine sabitlemiş bir durumda 22.30’a kadar bekledim. Ben 22.30’da buradan bir sonuç alamayınca, arabamla etrafı dolaştım. Bir kukumav çektim. Gece yırtıcılarını araştırırken, gece görüşü için infraredli makine ve ekipman kullanılmasının gittikçe yaygınlaştığını, bu sayede çok başarılı sonuçlar elde edildiğini de öğrenmiş oldum. 

14.09.2023 - Perşembe; Gerede

-Üç günlük Dörtdivan-Gerede-Yeniçağa gezim bugün bitiyor. Artık Yeniçağa’dan İstanbul’a, evime dönüyorum. Sabah 06.40’da Yeniçağa Öğretmenevi’nden ayrıldım.

Yeniçağa Gölü’nde bir şey yoktu. Oyalanmadan Gerede-Esentepe Parkı’na gittim. Ramazan Dede Camiinin arka tarafındaki ağaçlarda, dünkü Alaca Sinekkapan (sonradan Halkalı Sinekkapan olduğu anlaşıldı)’ı beklemeye başladım. Işığı arkama alarak, sevdiği ağaca konmasını bekledim. Kondu, ama uzak sayılırdı. Bu habitatta, sessizce beklemek, şansımızı arttırıyor. Hem de yorulmuyoruz. Burada kuşun gelmesini ve poz vermesini beklerken, kendimi dinledim, nasıl hareket etmem gerektiğinin muhasebesini yaptım. Emekli idim, 319 türüm olmuştu. Artık kendimi kasmaya, iyi fotoğraf çekemedim, kertik çekemedim diye streslenmeye gerek yoktu.  “Zaten böyle güzel bir doğada bulunmakla, burada nefes alıp vakit geçirmekle, sen zaten en iyisini elde etmişsin demektir” diye kendime telkinde bulundum. 

Halkalı Sinekkapan

                                                                    
Karatavuk (Genç)

                                                            

Kızıl Gerdan (Genç)
                                                          

                                                                        

Küçüksinekkapan

Ama daha keyfe keder davranarak, kamuflaja girip veya bugünkü sinekkapanda olduğu gibi sehpa ile gelip video çekebilirim. Bundan sonraki gezilerde bunları dikkate alacağım. Gerede’den 11.45’de ayrıldım, 15.15’de İstanbul’da evdeydim.

16.11.2023 – Perşembe; İstanbul - Kömürcüoda 

-14 Kasım Salı günü Kızıl Çaylak çekebilmek için İBB Kömürcüoda Katı Atık Tesisleri’ne gittim. Buraya ilk defa geliyordum. Saat 9’da tesislerdeydim.  Üç büyük binanın göründüğü tesislere girmek görevli olmayanlar için yasaktı.  Hafriyat veya atık taşıyan kamyonların çalıştığı yol üzerinde arabayı park edip, çekim yapabileceğim bir yer de olmadığı için tesislerin yanından ve dışından sağdan giden asfalt yola girdim. Yol 400-500 metre sonra biraz bozuluyor, sonra sağda maden ocağı karşımıza çıkıyor. Yol, maden ocağına girip çıkan hafriyat kamyonları dolayısıyla toz toprak içinde, vızır vızır çalışıyordu. Ben burayı da geçip, sakinleşen bozuk asfalt yolda ilerleyerek hem araziyi tanımaya hem de bir şeyler görmeye çalışıyordum. Yol boyunca 2-3 km ilerleyip çekim yapmaya çalıştım. Sonra çöplüğü yukarıdan gören bir yere arabamı park edip, dürbünle araştırmaya başladım.

Bu araştırmalardan sonra, uçarlardan Şahin, Kara Çaylak ve Atmaca çektim. Saat 15’e kadar Kızıl Çaylak’ı göremeyince dönüşe geçtim.


Kara Çaylak

Arabamla Katı Atık tesislerinin girişine yaklaşmıştım ki, önümde kanat altı renkleriyle ve kızıl göğsüyle “Tamam, bu Kızıl Çaylak” diyebileceğim bir uçarla, elim ayağım birbirine dolandı. En kısa zamanda arabamı güvenli bir yere park etmem, sonra da Kızıl Çaylak’ın uçarını kaçırmadan çekmem gerekiyordu.  İlk anda yolun en sağına gelip durdum. Ama yol, devasa hafriyat kamyonlarının gümbür gümbür yanımdan geçtiği bir yerdi. Son anda bir kare aldım, ama yeterli değildi.

Kızıl Çaylak
                                                                           
Büyük Orman Kartalı

Etrafıma bakındım, 50 metre kadar ilerde solda, arabamı park edebileceğim, ıslak çimenli, güvenli bir yer vardı. Arabamı hemen oraya çektim. Bulunduğum yerden gördüğüm kadarıyla, yırtıcılar tesis binalarının üzerine denk gelen yerde termal yapıyorlardı. Kara çaylakları görebiliyordum. Kuyrukları açıldığı zaman düz ve köşeliydi. Kızıl Çaylak’ın kuyruğu çatallı ve göğsü kızıldı. Dürbünle Kızıl Çaylak’ı arıyor ve uygun gördüklerimi fotoğraf makineme davranarak çekimlerimi yapıyordum. Çektiklerimden emin olduklarımı hemen orada Merlin’e sordum. Böyle 2-3 fotoğraftan “red kite”(Kızıl Çaylak) tespiti çıkınca “işlem tamam” deyip,  16.15’de alandan ayrıldım. Evde çektiğim fotoğrafları gözden geçirdiğimde, bana kertik olan Büyük Orman Kartalı'nı da çekmiş olduğumu sevinçle fark ettim.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder