17.10.2022 – Pazartesi; Yahyalı - Aladağlar
-Göksun-Kahramanmaraş’da 24.08.2022
Çarşamba günü yaptığım kaza sonrasında, arabamı Kayseri’deki yetkili servise
bırakmıştım. Onarıldığı bildirilince, İstanbul’dan gelerek, bugün saat 12.30’da
aracımı teslim aldım. Yetkili servisten ayrıldıktan sonra, saat 14’de
Yahyalı’da oldum. Hemen daha önce kaldığım otele gittim. Otel sahibi
Murat oradaydı. 206 numaralı odayı 1 geceliğine ayırttıktan sonra beklemeden
Dedeman Madencilik’e doğru yola çıktım.
Soğulcak’ta (Rea Elektrik Sapağı) yarım
saat kadar oyalandım. Hava çok güzeldi. 15.15’de buradan tekrar madene hareket
ettim. Köşkdere buraya 10 km mesafedeydi. Üç km daha gidince asfalt bitiyor,
mıcırlı bozuk stabilize yol başlıyordu. Mıcırlı ve stabilize yol böyle 4 km
daha devam etti. Sığınma evi ve Camiye geldikten sonra yol mıcırın yanında,
buna ilaveten çamurlu olmaya başladı. Islak çamur gittikçe artıyor, yol
daralıyor, rampayı çıkmakta zorlanmaya başlıyordum. Dönecek yerim de yoktu.
Stresli ve heyecanlı bir şekilde yokuşu çıkmaya devam ediyordum. Bu durum böyle
2 km kadar devam etti. Nihayet, arabamla dönüş manevrası yapabileceğim nispeten
geniş bir alan bulup, arabamı buraya çektim. İleriye baktığımda, uzaklarda 4-5
servis minibüsünün, rampayı gayet dikkatli ve yavaş bir şekilde (çamurdan
kaymamak için) korka korka indiklerini gördüm. Onların yanımdan geçmelerini
bekledim. Sonra manevra yapıp, geri dönüşe geçtim. Dönüş, birinci vitesle ve
kolay oldu.
Saat 17.30’da müthiş bir yağmur, dolu ve
sağanak başladı. O sırada Yahyalı’da Petrol Ofisindeydim. “İyi ki zamanında
dönmüşüm, bu yağmur ve doluya dağdayken yakalansaydım, o yoldan nasıl
dönebilirdim” diye aklımdan geçirdim.
24.06.2023 – Pazar; Gerede - Dörtdivan
-09.30’da Gerede’den, Dörtdivan’a hareket
ettim. Gerede çıkışta, bu üç günlük gezimde ilk defa bir yırtıcı (Şah kartal)
çektim.
Saat 10.10 civarında Sorkun köyüne gelmiştim ki, havada daireler çizen, termal yapan Akbaba sürülerini gördüm. Sorkun çıkışındaki sağa doğru giden toprak yolu artık sonraya bırakıp, Akbabaların olduğu, Köyün tezeklerinin yığıldığı tepelik alana devam ettim. Şimdi uzaktan Akbabaların bir kısmının yerde kümelendiğini, diğer kısmının ise daireler çizerek onların yanına birer birer inmeye başladığını görebiliyordum.
Kızıl Akbaba |
Hemen bir değerlendirme yaptım. Kaliteli
fotoğraf için bir şekilde kendilerine yaklaşmam gerekiyordu. Arabayla mı, yoksa
yürüyerek, yavaş yavaş, arazinin yapısındaki ağaçları kendime siper ederek mi
yaklaşacaktım? Arabayı park edip, eğilerek ilk ağaca yaklaştım. Burada bir süre
kaldıktan sonra, 50 metre ötedeki ağacı siper edip, bu defa o ağacın arkasına
ve gölgesine yürüdüm. Bu arada akbabaları gözlüyor, her an toplu uçuşa geçerler
diye fotoğraf çekmek için tetikte bulunuyordum.
Kara Akbaba |
Kara Akbaba |
Kara Akbaba |
Yanına yürümekte olduğum ağaç, tam
manasıyla siper oluşturmuyor, yürüyüş mesafesi boyunca, sağ ve sol taraftaki
3’er 5’er Akbabanın görüş alanında kalıyordum. Bu Akbabalardan bir ikisi
havalandılar, ama Allah’tan toplu bir kaçış olmadı. Bu sırada ben de, ağacın
altına gelmiş, hem kendimi gizleyebildiğim, hem de üzerinde oturup rahatça
çekim yapabildiğim, gölgede kalan bir taş bulmuştum. Oturduğum yer gölgede
kaldığı için bir bakıma kamuflaj da sağlamış gibi oldum. Burada 1 saat kadar
kaldım. Çekebildiğim kadar çektim. Ancak buradan, hiç olmazsa cep telefonumdan
bir kayıt yapıp, o heyecanlı anları videoya almadığıma hayıflandım.
07.09.2023 – Perşembe; Riva - Gece Yırtıcıları
-6 Eylül’de öğleye kadar evde Riva’daki
gece yırtıcıları konusunda araştırma yaptım. Yer tespiti ve Ebird’den gözlem
tarihleri çalıştım. 1 Ağustos’tan başlayıp 29 Ağustos’a kadar çekimler devam
etmiş. Peçeli Baykuş, Riva orta çayırda sağda tek kuru ağaçta tünüyormuş.
Saat 17’de Riva’da oldum. Tarif edilen ağacı buldum. Saat 20’de hava kararınca makinamla tatbikat yaptım. Tele lensin tripod tutma sapına bağladığım fenerin ışığı yetersiz olduğu için otomatik odaklama çalışmıyordu. Çeşitli denemelerden sonra bulduğum en iyi yol: odaklama= manuel, Av= 5,6 ayarıydı. Fener yetersiz olsa bile, eğer makine iyi sabitlenirse 1-2 saniyede tanım yapılabilecek kalitede fotoğraf çekilebilirdi. Tabii odaklama-netleme, elle ve iyi bir şekilde yapılmalıydı.
Kukumav |
Peçeli Baykuş’un ağacının karşısında pozisyonumu almış, makinamı fasulye torbasının üzerine sabitlemiş bir durumda 22.30’a kadar bekledim. Ben 22.30’da buradan bir sonuç alamayınca, arabamla etrafı dolaştım. Bir kukumav çektim. Gece yırtıcılarını araştırırken, gece görüşü için infraredli makine ve ekipman kullanılmasının gittikçe yaygınlaştığını, bu sayede çok başarılı sonuçlar elde edildiğini de öğrenmiş oldum.
14.09.2023 - Perşembe; Gerede
-Üç günlük Dörtdivan-Gerede-Yeniçağa gezim
bugün bitiyor. Artık Yeniçağa’dan İstanbul’a, evime dönüyorum. Sabah 06.40’da
Yeniçağa Öğretmenevi’nden ayrıldım.
Yeniçağa Gölü’nde bir şey yoktu. Oyalanmadan
Gerede-Esentepe Parkı’na gittim. Ramazan Dede Camiinin arka tarafındaki
ağaçlarda, dünkü Alaca Sinekkapan (sonradan Halkalı Sinekkapan olduğu
anlaşıldı)’ı beklemeye başladım. Işığı arkama alarak, sevdiği ağaca konmasını
bekledim. Kondu, ama uzak sayılırdı. Bu habitatta, sessizce beklemek, şansımızı
arttırıyor. Hem de yorulmuyoruz. Burada kuşun gelmesini ve poz vermesini
beklerken, kendimi dinledim, nasıl hareket etmem gerektiğinin muhasebesini
yaptım. Emekli idim, 319 türüm olmuştu. Artık kendimi kasmaya, iyi fotoğraf
çekemedim, kertik çekemedim diye streslenmeye gerek yoktu. “Zaten
böyle güzel bir doğada bulunmakla, burada nefes alıp vakit geçirmekle, sen
zaten en iyisini elde etmişsin demektir” diye kendime telkinde bulundum.
Halkalı Sinekkapan |
Karatavuk (Genç) |
Kızıl Gerdan (Genç) |
Küçüksinekkapan |
Ama daha keyfe keder davranarak, kamuflaja
girip veya bugünkü sinekkapanda olduğu gibi sehpa ile gelip video çekebilirim.
Bundan sonraki gezilerde bunları dikkate alacağım. Gerede’den 11.45’de
ayrıldım, 15.15’de İstanbul’da evdeydim.
16.11.2023 – Perşembe; İstanbul - Kömürcüoda
-14 Kasım Salı günü Kızıl Çaylak
çekebilmek için İBB Kömürcüoda Katı Atık Tesisleri’ne gittim. Buraya ilk defa
geliyordum. Saat 9’da tesislerdeydim. Üç büyük binanın göründüğü
tesislere girmek görevli olmayanlar için yasaktı. Hafriyat veya atık
taşıyan kamyonların çalıştığı yol üzerinde arabayı park edip, çekim
yapabileceğim bir yer de olmadığı için tesislerin yanından ve dışından sağdan
giden asfalt yola girdim. Yol 400-500 metre sonra biraz bozuluyor, sonra sağda
maden ocağı karşımıza çıkıyor. Yol, maden ocağına girip çıkan hafriyat
kamyonları dolayısıyla toz toprak içinde, vızır vızır çalışıyordu. Ben burayı
da geçip, sakinleşen bozuk asfalt yolda ilerleyerek hem araziyi tanımaya hem de
bir şeyler görmeye çalışıyordum. Yol boyunca 2-3 km ilerleyip çekim yapmaya
çalıştım. Sonra çöplüğü yukarıdan gören bir yere arabamı park edip, dürbünle
araştırmaya başladım.
Bu araştırmalardan sonra, uçarlardan Şahin, Kara Çaylak ve Atmaca çektim. Saat 15’e kadar Kızıl Çaylak’ı göremeyince dönüşe geçtim.
Kara Çaylak |
Arabamla Katı Atık tesislerinin girişine yaklaşmıştım
ki, önümde kanat altı renkleriyle ve kızıl göğsüyle “Tamam, bu Kızıl Çaylak”
diyebileceğim bir uçarla, elim ayağım birbirine dolandı. En kısa zamanda
arabamı güvenli bir yere park etmem, sonra da Kızıl Çaylak’ın uçarını
kaçırmadan çekmem gerekiyordu. İlk anda yolun en sağına gelip
durdum. Ama yol, devasa hafriyat kamyonlarının gümbür gümbür yanımdan geçtiği
bir yerdi. Son anda bir kare aldım, ama yeterli değildi.
Kızıl Çaylak |
Büyük Orman Kartalı |
Etrafıma bakındım, 50 metre kadar ilerde solda, arabamı park edebileceğim, ıslak çimenli, güvenli bir yer vardı. Arabamı hemen oraya çektim. Bulunduğum yerden gördüğüm kadarıyla, yırtıcılar tesis binalarının üzerine denk gelen yerde termal yapıyorlardı. Kara çaylakları görebiliyordum. Kuyrukları açıldığı zaman düz ve köşeliydi. Kızıl Çaylak’ın kuyruğu çatallı ve göğsü kızıldı. Dürbünle Kızıl Çaylak’ı arıyor ve uygun gördüklerimi fotoğraf makineme davranarak çekimlerimi yapıyordum. Çektiklerimden emin olduklarımı hemen orada Merlin’e sordum. Böyle 2-3 fotoğraftan “red kite”(Kızıl Çaylak) tespiti çıkınca “işlem tamam” deyip, 16.15’de alandan ayrıldım. Evde çektiğim fotoğrafları gözden geçirdiğimde, bana kertik olan Büyük Orman Kartalı'nı da çekmiş olduğumu sevinçle fark ettim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder