11 Temmuz 2024 Perşembe

ARAZİ GÜNLÜKLERİMDEN - 10

 

17.10.2022 – Pazartesi; Yahyalı - Aladağlar 

-Göksun-Kahramanmaraş’da 24.08.2022 Çarşamba günü yaptığım kaza sonrasında, arabamı Kayseri’deki yetkili servise bırakmıştım. Onarıldığı bildirilince, İstanbul’dan gelerek, bugün saat 12.30’da aracımı teslim aldım.  Yetkili servisten ayrıldıktan sonra, saat 14’de Yahyalı’da oldum. Hemen daha önce kaldığım otele gittim. Otel sahibi Murat oradaydı. 206 numaralı odayı 1 geceliğine ayırttıktan sonra beklemeden Dedeman Madencilik’e doğru yola çıktım.

Soğulcak’ta (Rea Elektrik Sapağı) yarım saat kadar oyalandım. Hava çok güzeldi. 15.15’de buradan tekrar madene hareket ettim. Köşkdere buraya 10 km mesafedeydi. Üç km daha gidince asfalt bitiyor, mıcırlı bozuk stabilize yol başlıyordu. Mıcırlı ve stabilize yol böyle 4 km daha devam etti. Sığınma evi ve Camiye geldikten sonra yol mıcırın yanında, buna ilaveten çamurlu olmaya başladı. Islak çamur gittikçe artıyor, yol daralıyor, rampayı çıkmakta zorlanmaya başlıyordum. Dönecek yerim de yoktu. Stresli ve heyecanlı bir şekilde yokuşu çıkmaya devam ediyordum. Bu durum böyle 2 km kadar devam etti. Nihayet, arabamla dönüş manevrası yapabileceğim nispeten geniş bir alan bulup, arabamı buraya çektim. İleriye baktığımda, uzaklarda 4-5 servis minibüsünün, rampayı gayet dikkatli ve yavaş bir şekilde (çamurdan kaymamak için) korka korka indiklerini gördüm. Onların yanımdan geçmelerini bekledim. Sonra manevra yapıp, geri dönüşe geçtim. Dönüş, birinci vitesle ve kolay oldu.

Saat 17.30’da müthiş bir yağmur, dolu ve sağanak başladı. O sırada Yahyalı’da Petrol Ofisindeydim. “İyi ki zamanında dönmüşüm, bu yağmur ve doluya dağdayken yakalansaydım, o yoldan nasıl dönebilirdim” diye aklımdan geçirdim.

24.06.2023 – Pazar; Gerede - Dörtdivan  

-09.30’da Gerede’den, Dörtdivan’a hareket ettim. Gerede çıkışta, bu üç günlük gezimde ilk defa bir yırtıcı (Şah kartal) çektim.

Saat 10.10 civarında Sorkun köyüne gelmiştim ki, havada daireler çizen, termal yapan Akbaba sürülerini gördüm. Sorkun çıkışındaki sağa doğru giden toprak yolu artık sonraya bırakıp, Akbabaların olduğu, Köyün tezeklerinin yığıldığı tepelik alana devam ettim. Şimdi uzaktan Akbabaların bir kısmının yerde kümelendiğini, diğer kısmının ise daireler çizerek onların yanına birer birer inmeye başladığını görebiliyordum.


Kızıl Akbaba

Hemen bir değerlendirme yaptım. Kaliteli fotoğraf için bir şekilde kendilerine yaklaşmam gerekiyordu. Arabayla mı, yoksa yürüyerek, yavaş yavaş, arazinin yapısındaki ağaçları kendime siper ederek mi yaklaşacaktım? Arabayı park edip, eğilerek ilk ağaca yaklaştım. Burada bir süre kaldıktan sonra, 50 metre ötedeki ağacı siper edip, bu defa o ağacın arkasına ve gölgesine yürüdüm. Bu arada akbabaları gözlüyor, her an toplu uçuşa geçerler diye fotoğraf çekmek için tetikte bulunuyordum.

Kara  Akbaba

                                                      

Kara Akbaba
                                                
Kara Akbaba

Yanına yürümekte olduğum ağaç, tam manasıyla siper oluşturmuyor, yürüyüş mesafesi boyunca, sağ ve sol taraftaki 3’er 5’er Akbabanın görüş alanında kalıyordum. Bu Akbabalardan bir ikisi havalandılar, ama Allah’tan toplu bir kaçış olmadı. Bu sırada ben de, ağacın altına gelmiş, hem kendimi gizleyebildiğim, hem de üzerinde oturup rahatça çekim yapabildiğim, gölgede kalan bir taş bulmuştum. Oturduğum yer gölgede kaldığı için bir bakıma kamuflaj da sağlamış gibi oldum. Burada 1 saat kadar kaldım. Çekebildiğim kadar çektim. Ancak buradan, hiç olmazsa cep telefonumdan bir kayıt yapıp, o heyecanlı anları videoya almadığıma hayıflandım.

07.09.2023 – Perşembe; Riva - Gece Yırtıcıları 

-6 Eylül’de öğleye kadar evde Riva’daki gece yırtıcıları konusunda araştırma yaptım. Yer tespiti ve Ebird’den gözlem tarihleri çalıştım. 1 Ağustos’tan başlayıp 29 Ağustos’a kadar çekimler devam etmiş. Peçeli Baykuş, Riva orta çayırda sağda tek kuru ağaçta tünüyormuş.

Saat 17’de Riva’da oldum. Tarif edilen ağacı buldum. Saat 20’de hava kararınca makinamla tatbikat yaptım. Tele lensin tripod tutma sapına bağladığım fenerin ışığı yetersiz olduğu için otomatik odaklama çalışmıyordu. Çeşitli denemelerden sonra bulduğum en iyi yol: odaklama= manuel, Av= 5,6 ayarıydı. Fener yetersiz olsa bile, eğer makine iyi sabitlenirse 1-2 saniyede tanım yapılabilecek kalitede fotoğraf çekilebilirdi.  Tabii odaklama-netleme, elle ve iyi bir şekilde yapılmalıydı.


Kukumav

Peçeli Baykuş’un ağacının karşısında pozisyonumu almış, makinamı fasulye torbasının üzerine sabitlemiş bir durumda 22.30’a kadar bekledim. Ben 22.30’da buradan bir sonuç alamayınca, arabamla etrafı dolaştım. Bir kukumav çektim. Gece yırtıcılarını araştırırken, gece görüşü için infraredli makine ve ekipman kullanılmasının gittikçe yaygınlaştığını, bu sayede çok başarılı sonuçlar elde edildiğini de öğrenmiş oldum. 

14.09.2023 - Perşembe; Gerede

-Üç günlük Dörtdivan-Gerede-Yeniçağa gezim bugün bitiyor. Artık Yeniçağa’dan İstanbul’a, evime dönüyorum. Sabah 06.40’da Yeniçağa Öğretmenevi’nden ayrıldım.

Yeniçağa Gölü’nde bir şey yoktu. Oyalanmadan Gerede-Esentepe Parkı’na gittim. Ramazan Dede Camiinin arka tarafındaki ağaçlarda, dünkü Alaca Sinekkapan (sonradan Halkalı Sinekkapan olduğu anlaşıldı)’ı beklemeye başladım. Işığı arkama alarak, sevdiği ağaca konmasını bekledim. Kondu, ama uzak sayılırdı. Bu habitatta, sessizce beklemek, şansımızı arttırıyor. Hem de yorulmuyoruz. Burada kuşun gelmesini ve poz vermesini beklerken, kendimi dinledim, nasıl hareket etmem gerektiğinin muhasebesini yaptım. Emekli idim, 319 türüm olmuştu. Artık kendimi kasmaya, iyi fotoğraf çekemedim, kertik çekemedim diye streslenmeye gerek yoktu.  “Zaten böyle güzel bir doğada bulunmakla, burada nefes alıp vakit geçirmekle, sen zaten en iyisini elde etmişsin demektir” diye kendime telkinde bulundum. 

Halkalı Sinekkapan

                                                                    
Karatavuk (Genç)

                                                            

Kızıl Gerdan (Genç)
                                                          

                                                                        

Küçüksinekkapan

Ama daha keyfe keder davranarak, kamuflaja girip veya bugünkü sinekkapanda olduğu gibi sehpa ile gelip video çekebilirim. Bundan sonraki gezilerde bunları dikkate alacağım. Gerede’den 11.45’de ayrıldım, 15.15’de İstanbul’da evdeydim.

16.11.2023 – Perşembe; İstanbul - Kömürcüoda 

-14 Kasım Salı günü Kızıl Çaylak çekebilmek için İBB Kömürcüoda Katı Atık Tesisleri’ne gittim. Buraya ilk defa geliyordum. Saat 9’da tesislerdeydim.  Üç büyük binanın göründüğü tesislere girmek görevli olmayanlar için yasaktı.  Hafriyat veya atık taşıyan kamyonların çalıştığı yol üzerinde arabayı park edip, çekim yapabileceğim bir yer de olmadığı için tesislerin yanından ve dışından sağdan giden asfalt yola girdim. Yol 400-500 metre sonra biraz bozuluyor, sonra sağda maden ocağı karşımıza çıkıyor. Yol, maden ocağına girip çıkan hafriyat kamyonları dolayısıyla toz toprak içinde, vızır vızır çalışıyordu. Ben burayı da geçip, sakinleşen bozuk asfalt yolda ilerleyerek hem araziyi tanımaya hem de bir şeyler görmeye çalışıyordum. Yol boyunca 2-3 km ilerleyip çekim yapmaya çalıştım. Sonra çöplüğü yukarıdan gören bir yere arabamı park edip, dürbünle araştırmaya başladım.

Bu araştırmalardan sonra, uçarlardan Şahin, Kara Çaylak ve Atmaca çektim. Saat 15’e kadar Kızıl Çaylak’ı göremeyince dönüşe geçtim.


Kara Çaylak

Arabamla Katı Atık tesislerinin girişine yaklaşmıştım ki, önümde kanat altı renkleriyle ve kızıl göğsüyle “Tamam, bu Kızıl Çaylak” diyebileceğim bir uçarla, elim ayağım birbirine dolandı. En kısa zamanda arabamı güvenli bir yere park etmem, sonra da Kızıl Çaylak’ın uçarını kaçırmadan çekmem gerekiyordu.  İlk anda yolun en sağına gelip durdum. Ama yol, devasa hafriyat kamyonlarının gümbür gümbür yanımdan geçtiği bir yerdi. Son anda bir kare aldım, ama yeterli değildi.

Kızıl Çaylak
                                                                           
Büyük Orman Kartalı

Etrafıma bakındım, 50 metre kadar ilerde solda, arabamı park edebileceğim, ıslak çimenli, güvenli bir yer vardı. Arabamı hemen oraya çektim. Bulunduğum yerden gördüğüm kadarıyla, yırtıcılar tesis binalarının üzerine denk gelen yerde termal yapıyorlardı. Kara çaylakları görebiliyordum. Kuyrukları açıldığı zaman düz ve köşeliydi. Kızıl Çaylak’ın kuyruğu çatallı ve göğsü kızıldı. Dürbünle Kızıl Çaylak’ı arıyor ve uygun gördüklerimi fotoğraf makineme davranarak çekimlerimi yapıyordum. Çektiklerimden emin olduklarımı hemen orada Merlin’e sordum. Böyle 2-3 fotoğraftan “red kite”(Kızıl Çaylak) tespiti çıkınca “işlem tamam” deyip,  16.15’de alandan ayrıldım. Evde çektiğim fotoğrafları gözden geçirdiğimde, bana kertik olan Büyük Orman Kartalı'nı da çekmiş olduğumu sevinçle fark ettim.

 

ARAZİ GÜNLÜKLERİMDEN - 9

 

27.08.2022 – Cumartesi; Yahyalı - Aladağlar

-Birecik – Urfa gezisi dönüşü, 24.08.2022’de Göksun-Kahramanmaraş yakınlarında, yolun bir yerinde birikmiş mıcır nedeniyle arabam kaymış ve orta refüj bariyerine çarparak durabilmişti. Arabamı tamir için Kayseri’deki servise bıraktıktan sonra, sigorta işlemleri devam ederken, sigorta şirketi, ikame araç kapsamında 26.08.2022-02.09.2022 tarihleri arasında yedi günlük kullanım için bir binek araç tahsis etmişti. Evet, hayatımda ilk defa bu çapta bir kaza yapmış, aracımın ön tarafı büyük hasar görmüştü. Ama artık o geride kalmıştı. Şimdi Kayseri’deydim ve Yahyalı’da, Aladağlar’da 7 günlük bir gezi fırsatı ortaya çıkmıştı. “Krizi fırsata dönüştürmek” dedikleri bu olsa gerek… Arabamı hemen Yahyalı’ya sürdüm ve güç belâ bir otelde boş bir oda bulabildim. Aynı akşam 40 yaşlarındaki otel işletmecisi ile sohbet ederken, kendisinin avcılık merakını ve hatta otelin yanında av malzemeleri satan bir dükkânının olduğunu öğrendim. Hazır yeri gelmişken ben de kendisine “Urkeklik”i bulma çabalarımdan bahsettim. Daha önce Aladağlar’a iki defa gelmiş ve bu esrarengiz ötüşlü türü görememiştim.     

- Sabahleyin, otel sahibi kardeşimizin Urkeklik'i tarif ettiği yere doğru yola koyuldum. Köşkdere'yi geçiyoruz. Bir süre sonra asfalt bitip, stabilize yol başlıyor. Stabilize yolun sağdaki ilk “Avcılık yasaktır. Köpekle gezilmez” levhasının bulunduğu yerde iki dağın arasında ve zirveye çıkan dar bir boğaz vardı. Oranın zirvesine tırmanacaktım.

Tarif edilen dar vadiyi buldum. Yukarı doğru yarım saat kadar çıktım. Yorulmuştum. Dinlene dinlene çıkmaya devam ettim. Tırmanma zorlaşıyordu. Eğim biraz dikleşmişti. Elimde korumak zorunda olduğum fotoğraf makinesi ve önündeki lens olmasa, devam edebilirdim. Ama tırmanma zorlaştıkça, makineye sahip olmak güçleşiyordu. Her an ayağım kayıp benle beraber makineye de zarar gelebilirdi. Bu nedenle zirveye az bir mesafe kala, dağa çıkmayı bıraktım. Devam etseydim, dağın tepesine çıktıktan sonra sesi çaldırıp Urkeklik’i bulacak ve çekecektim. İşin ilginç yanı, burada kayda değer bir şey çekemediğim gibi sabah ışığının en değerli 2,5 saatini harcamıştım. Tüm emeğimi buraya vermiş olmam da önemli kayıp oldu benim için. 

Boz Kuyrukkakan

Ardından Dedeman Madencilik’in yanından tepeye giden toprak yola girdim. İlk 200 metrede arabayı bırakıp, zirvedeki terkedilmiş kulübeye çıktım. Buradaki düzlükte Urkeklik ve Büyük Dağ Bülbülü sesini çaldırdım. Ama sonuç alamadım. Bugünkü gezimde, Benekli Sinekkapan, Kara İskete, Kara Kızılkuyruk, Kaya Kartalı, Kaya Sıvacısı, Ketenkuşu, Kırmızıgagalı Dağkargası, Kızılsırtlı Örümcekkuşu ve Bozkuyrukkakan gibi türleri çekmiştim.  Görsel açıdan, Boz Kuyrukkakan dışındaki çekimler pek istediğim gibi değildi.

28.08.2022 – Pazar; Yahyalı - Aladağlar

-Sabah 5.30’da kalkıp, önce çeşme ve yalağın olduğu maden yoluna, sonra soldaki ilk sapaktan toprak yola girdim. Alanın sol tarafında kalan, hafif eğimli, seyrek ve bodur ağaçlarla kaplı kısmı, güneş henüz yükselmediği için gölgede kalıyordu. Ben sağ tarafa girdim. Burası, her zaman cıvıl cıvıl olurdu. Şimdi de öyleydi. Çıkışa yakın bir yerdeki 30-40 metrelik bir çayır, yol seviyesinden yarım metre kadar yüksekti. Bu yükseklik, arabadan çekim yapıldığı takdirde göz hizasını sağlıyordu. Ben de öyle yaptım.

İbibik
                                                    

Gelengi

Arabamı yolun kenarında göz hizasına ayarlayıp, sessizce beklemeye başladım. 5-10 dk sonra, daha önce beni görünce kaçan İbibikler, tekrar ve üstelik daha yakınıma geldiler. İbibiklerin, hem fotoğraf hem de video kaydını aldım. Ardından Gelengi, Kuyrukkakan, Boz kuyrukkakan çektim. Burada 2,5 saat kadar kaldıktan sonra, yolun yakınındaki diğer sapaklardan içeri girdim.  En son, Dedeman Madencilik karşısındaki maden binalarının olduğu yere geldim. Buradaki bir çalışana Kara İsketeleri sordum. Bu sene başkaları da gelmiş, ama çekememişler. Biraz daha dolaşıp bir şey göremeyince, sağdaki toprak yolu takip edip, kuleye gitmeye niyetlendim. Birkaç km gittim ki, önümdeki iki dağı aşsam bile hedefe varamayacağımı anladım. Burada biraz oyalanıp, dönüşe geçtim.


Boyunçeviren

*Dedeman Madencilik’e varmadan önce solda bir cami vardı. Dün sohbet ettiğimiz marketçi esnaf, bu camiyi görmemi tavsiye edince, dönüş yolunda arabayı cami önüne park edip, bahçeden içeri girdim. Camiden başka, bahçede tuvaletler ve iki göz odadan ibaret sığınma evi de vardı(soğuk-sıcak, kar-tipiden korunma amaçlı). Cami arkasına yöneldiğimde bir ağacın dalları arasına ötleğen duruşuna benzer bir kuşun konduğunu fark ettim. Biraz dallar arasında dolaştıktan sonra uçtu gitti. Yarı profilden 3-4 poz fotoğrafını aldığım kuşun, ötleğen veya ardıç olabileceğini düşünüyordum. Fotoğrafı işledikten sonra bunun Boyunçeviren ve bana kertik olduğunu sevinçle öğrendim. Bugün çektiğim diğer farklı türler arasında Çizgili Ötleğen, Kaya Serçesi, Kirazkuşu ve Kulaklı Toygar vardı. 

29.08.2022 - Pazartesi

Sabah 0.30'da Köprübaşı - Dedeman Maden Yolu ayrımından sağdaki maden yoluna girdikten 1 km sonra Rea Elektrik tabelasının bulunduğu soldaki toprak yola girdim.

Gelincik

Gelengi
                                                                            
                                                                  
Boyunçeviren

                                                                        
Kızıl Şahin
                                                                                                                     
Taş Bülbülü

                                                                               
Yılan Kartalı

                                   
Kuyrukkakan
                                                 

Çok verimli bir gün oldu. Öğleye kadar kalıp, sonra Yahyalı'ya döndüm. Hayatımda ilk defa bir Gelincik'i (yırtıcı küçük bir hayvan) fotoğrafladım. Ayrıca göz hizasından İbibik ve Gelengilerin fotoğraf ve videolarını kayda aldım. Her anı dolu dolu geçen bir 4-5 saat geçirdim. Ardından yakın plan Boyunçeviren çektim. Azametli  görüntüsüyle koyu donlu yırtıcıya, Merlin "Kızıl Şahin"  dedi. Taş Bülbülü ve Küçük Akbaba, kayda değer diğer türlerdi.  

30.08.2022 – Salı; Yahyalı - Aladağlar

-6.30’da Aladağlar - Maden yoluna girdikten sonraki ilk sapaktan (Soğulcak) girdim. Pek verimli olmadığını düşünüp, 10.30’da ayrılacaktım. Önümdeki yüksek çalılıklarda Sakalara rastlayınca, üstelik de yakın plan olunca biraz oyalandım. Ama değdi. Hem videosunu aldım, hem de annenin yavrusunu besleme anlarının fotoğrafını çekmiş oldum. İbibikler tam kadro alandaydı. Tekrar videolarını kaydettim. 11.30’da Yahyalı’ya döndüm. 18.30’da yemeğe çıktım. Köşk Lokantası’nda döner ekmeğimi yedikten sonra, dere boyunca devam eden yürüyüş yolundan 500-1000 m kadar yürüdüm ve bu arada bir durum değerlendirmesi yaptım:


Boz Kuyrukkakan




Kirazkuşu


Saka

Arabamla kaza yapmıştım. Kayseri’deki yetkili serviste bulunan aracım perte çıkabilirdi. Kaza yapmış olan aracım nedeniyle, Kayseri'de 1 hafta kalma zorunluluğu ortaya çıkınca, bunu Aladağları tekrar görebilme şansı olarak değerlendirip, hemen Yahyalı'ya gelmiştim. Önce, sigortanın verdiği araçla (2012 – Citroen) tüm Aladağların altını üstüne getiririm diye düşünmüştüm, ama aracın çekiş gücünün zayıflığı ve lastiklerinin kabaklığı nedeniyle, her yere girecek güvenlikte olmadığını fark edince, bu hevesim bitti. Yine de araçtan azami ölçüde faydalanıyor, hiç olmazsa  zengin tür çeşidiyle, habitatıyla güzel bir arazi olan Rea Elektrik (Soğulcak) sapağına her gün gidiyorum.

- Perşembe günü, kaldığım otelin işletmecisi Savaş kardeşim ile Urkeklik için kendisine ait 1996 model Broadway aracıyla dağlara çıkacağız. Savaş; 15 yaşından beri, yani 25 yıldır avcılık yapıyormuş. Aladağları avucunun içi gibi biliyor. Yakıt ve yeme içme masraflarını benim karşıladığım, keyfe keder ve bir anlamda Aladağları daha detaylı tanıma amaçlı bir gezi olacaktı bu yolculuğumuz.

01.09.2022 – Perşembe; Yahyalı - Aladağlar

-Sabah 6.30’da Savaş Broadway ile geldi. Etler ve şiş malzemeleri dünden halledilmişti. Yoldan ayrıca, açma, simit, ekmek ve kömür aldık. Sonra Yahyalı çıkışındaki Petrol ofisinden oto gaz alıp depoyu doldurduk. Buradan hemen hareket ettik. Dedeman Madencilik’e kadar gittik. Bu stabilize yolda Savaş’ın araba zorlandı. Sonra Dedeman Madencilik’in karşısındaki madenin bulunduğu yola girdik. 1-2 km gittik. Burada sağ tarafta kalan kuleyi gösterdi bana. Daha önce bana bir yer tarif etmişti. Ben de buraya kadar gelip geri dönmüştüm. Meğerse tarif ettiği, Urkeklik’i görebileceğim yer burasıymış. Tarif ettiği kule de, Dedeman Madencilik’i arkamıza aldığımızda karşımızda değil, tam sağımızda kalıyormuş.

Yolumuza bundan sonra hep tehlikeli, uçurumlu, dar ve taşlı-topraklı yollarla devam ettik. Ben bütün bu yolları geçerken, sağ ayağımla “frene basar hareketi” yapıyor, bir anlamda heyecanıma hâkim olmaya çalışıyordum. Ama Savaş’a korktuğumu söylemiyordum tabii (!)

Böyle tehlikeli yerler bir türlü bitmek bilmiyordu. Her defasında içimden “Bitti çok şükür. Bundan sonra rahatız” dediğimde, hemen ardından benzeri yollara giriyorduk. Bir süre sonra, Aladağlar’daki birkaç küçük gölden birisi olan Alagöl’e geldik. Alagöl aslında birbirine yakın 3 göldü. Bu göllerden birisinde, bu yükseklikte yaşayan ender bir kurbağa cinsini gördük. Kurbağalar, 30-40 cm derinliğindeki suda zikzaklar çizerek yüzüyorlardı. Kamçı kuyruklu yavru kurbağaları andırıyorlardı. Alagöl’de Urkeklik çaldırdık, ama nafile, ne ses vardı ne de kendileri.



Böyle Urkeklik ararken ara ara koyunlarını otlatan çobanları da görüyorduk. Bu çobanlardan birisine misafir olduk. Bizi çadırına davet etti. Zaten Savaş’ın tanıdığıydı çoban Hasan kardeşimiz. 3 kardeş ayrı ayrı koyun sürülerinde çobanlık yapıyorlardı. Hasan, Dereköy’lüydü

Hasan bir yandan konuşurken, diğer yandan da bize kahvaltı hazırlıyordu. Çay zaten demleniyordu. Ortaya ekmek, yağ, reçel ve ambalaj paketini yeni açtığı Çokokrem koydu. Biz de aldığımız açma ve simitleri getirdik. Hasan ayrıca madencilikle de ilgileniyormuş. Geçmişte 10 yıl madenlerde çalışmış. Hasan’ın misafirperverliği bizi çok memnun etti. Vedalaştık.

Hasan’a gelmeden önce, kayalık ve uçurumlu bir araziden geçerken Savaş, 5 bireylik dağ keçisini gösterdi. Bunları çektim, ama en değerlisi, uçurumun kenarında kayaya sırtını vermiş, ileride uzaklara ve boşluğa bakan heybetli ve nefes kesici dağ keçisi (yaban keçisi) fotoğrafıydı. Bu fotoğraf ve dağ keçisi, Bana “Dağların kralının ve fatihinin” dağ keçisi olabileceğini düşündürdü, ilham etti.



                                                              


Savaşla Aladağlar yolculuğumuz;  tehlikeli, nefes kesen yolları aşıp tekrar yenileriyle cebelleştiğimiz, (benim)buradan tek parça çıkamayacağımı, sonunda burada öleceğimi hissettiren yolculuklarla devam ediyordu. Dağın biri bitiyor, diğeri başlıyordu. Kimi yerde çok keskin ve dar virajlar/dönemeçler, taşlı topraklı yollar, heyecanın tepe yaptığı yerler oluyordu. Urkeklik arayışı da devam ediyordu. Duruyor, arabadan çıkıp dolaşıyor, sesini dinletiyor, sonuç alamayınca bir sonraki dağa devam ediyorduk.

Artık saat 14.30 olmuştu. Daha önce yanımıza aldığımız 1 kilo kuzu şişlerini yemeyi hayal etmeye başladık. Yolumuzun üzerinde yine bir çobanla, bu defa konteynerde iki oğluyla kalan Ahmet’le karşılaştık. Bir süre Ahmet’le sohbet ettik. Ahmet’ten 2 tane 1,5 litrelik boş pet şişe aldık.  Çayı buradan doldurduğumuz suyla yapacaktık.

Sonra Savaş, taşlı çakıllı eski ve kullanılmayan bir yola girip, Köşkdere’ye yol aldı. Yemeğimizi Köşkdere’de yiyecektik.  Yol uzun süre kullanılmadığı için çok bozulmuştu. Biz Broadwayimizle gidiyorduk, ama ben her an yolun bir yerde kapalı olabileceği, geçilemeyecek kadar kötü olduğu için dönmek zorunda kalacağımız endişesini yaşıyordum.

 Köşkdere’ye çok zorlu bir yolculuktan sonra yaklaştık. Burada yol kenarında, bir araba görünce durduk. Savaş, arabayı tanımıştı. Araba teyzesinin kızı ve eşine aitti. Yol kenarında onları da gördük. Aslında Kayseri’de oturuyorlarmış. Gezmeye gelmişler. Kuşburnu topluyorlardı. Ayaküzeri sohbetten sonra, biz yolun az ilerisinde, çeşmenin bulunduğu, ağaçlıklı ve gölgelikli bir yere geldik.

Savaşla topladığımız çalı çırpı ile ateşi yaktık. Çayı demlemeye koyduk. Ateş yanarken, Savaş da, kuşbaşı kuzu etlerini şişe geçiriyordu. Böyle bunları şişe dizerken, teyzekızı ve eşi, bizim ateş yaktığımız yerdeki çeşmeden ev ihtiyaçları için birkaç küçük bidonla su doldurmaya geldiler. Ben telefonuma bakarken, Savaş şişleri pişiriyor, bir yandan da suları dolduran teyzekızı ve eşiyle sohbet ediyordu.

Artık şişler olmuştu. Aldığımız ekmeğin arasına şişleri boşaltıp, misafirlerimizle beraber neşe içinde, sohbet ederek yemeye başladık. İyi ki gezimize mangalda şiş kebabını ilave etmişiz, bu sayede ben de çoktandır ilk defa kendime böyle bir ziyafet çekiyordum.

Bu arada akşam 17.30 olmuştu. Savaş beni otele bıraktı. Ertesi sabah erkenden ayrılacağım için Savaş’la, aynı yaşlardaki kardeşi Murat’la ve babalarıyla vedalaştık.


9 Temmuz 2024 Salı

ARAZİ GÜNLÜKLERİMDEN - 8

 

18.06.2022 – Cumartesi; Riva Çayırları

*15.06.2022 Çarşamba günü yaptığım Riva gezisindeki, çayırların tarumar edilmiş halini görünce 2 gündür bunları birkaç satırla, facebook’ta paylaşıp paylaşmamanın kendi içimde mücadelesini verdim. Önce yazmaya niyetleniyor, ama sürekli olarak muhalif yazılar paylaştığım için takipçilerimin de içini karartacağını düşünerek, sonra vazgeçiyordum. Sonunda dayanamadım, dün (17.06.-Cuma) yazıyı kaleme alıp, güzel bir Tarla Çintesi fotoğrafıyla paylaştım.

“Facebook – 17 haziran 2022

RİVA ÇAYIRLARI: İSTANBUL'UN ELDE KALAN SON DOĞA MÜCEVHERİ


Üç yıllık uzunca bir aradan sonra ilk defa Riva’ya gidiyordum. Coşku ve heyecan doluydum. Ancak üst çayır yoluna girdiğimde gördüklerim karşısında şok olup, bir an için geri dönmek istedim.

Çayır yolunun bir tarafında 1-3 katlı konteyner şantiye binaları uzayıp gidiyor, onların hemen bitiminde de Riva’daki betonlaşmanın simgesi “Beton Tesisleri” yer alıyordu. Tabii beton tesisleriyle bağlantılı yüksek tonajlı hafriyat kamyonları sürekli hareket halinde oldukları için toz topraktan göz gözü görmüyordu.

Kuşların göç yolu üzerindeki Riva çayırları, İstanbul’un babadan atadan miras kalan, son doğa mücevherleriydi. Şimdi bu çayırların en gözde yerleri hoyratça betonlaşıyor, inşaatlarla ve sitelerle doluyordu.

Riva çayırlarının kalan kısımlarının betondan kurtarılmasını ummak için maalesef hiçbir olumlu işaret yok. Avrupa’nın en iyi 3. Havalimanı olan İstanbul Atatürk Havaalanı’nı yıkıp “Millet Bahçesi” yapan iktidar, İstanbul’un ciğeri Kuzey Ormanlarını kesip 25 milyar dolarlık havaalanı yapmıştı. Beton ve rant için akla ziyan işler yapanlar, İstanbul’a ve Riva çayırlarına ihanet etmişler, çok mu(?)”

20.08.2022 – Cumartesi

-Dün 05.50’de İstanbul’dan yola çıkıp, 19.30’da Osmaniye Öğretmenevi’nde olmuştum. Sabah 07’de kalkıp, doğruca Kırmıtlı Kuş Cenneti’ne gittim. Sabah 7.30 olmasına rağmen sıcaklar başlamıştı. Atlet ve gömlek ter içinde kaldım. Nehir kenarına ulaşabilen yerleri keşfettim. Bir ara önümden, çekmeye çalıştığım, bu nedenle Osmaniye’ye geldiğim İzmir Yalıçapkını geçti. Dar bir alanda olduğum için görüş açımdan hemen çıktı, yani çekemedim.

İzmir yalıçapkını



Arap Bülbülü


Sığır Balıkçılı

Kırmıtlı’dan, Osmaniye’ye biraz daha yakın olan Yeniköy Kuş Cenneti’ne gittim. Burada, nehire bir çay bahçesinden ulaşılıyor. Araç girişi 10 liraymış. Kapıdaki iki görevliye çekmek istediğim türü söyledim. Haberleri varmış. Hatta birkaç gün önce bir arkadaşımız gelmiş ve çekmiş. Ben araç ücretini verip girmek istedim.  Ama misafirperverlik gösterip, ücret almadılar. Demir köprüyü geçince, gölgede bir yerde kayalıkların üzerine oturayım dedim. Etraf açıklıktı ve nehir görüş alanımın içindeydi. Birden yukarıda bizim kuş uçmaya başladı. Havada bir yarım daire çizdi. Bu arada ben 3-4 karesini aldım. İzmir Yalıçapkını’nı çekmiştim sonunda. Bu kayıt benim için çok değerliydi. Çünkü, farklı bir coğrafyada kimsenin yardımı olmadan, araziyi bulmuş ve çekmiştim. Fazla kalmadım. Yemeğe gitmem gerekiyordu. Kapıdakilerle yine bir sohbet oldu. Beni göçmene benzetmişler, nereli olduğumu sordular, “Balkan Türklerinden” olduğumu söyledim. Onlar da Bulgaristan Türkleriydiler. Bu köyün tamamı muhacirmiş. Güzel bir sohbet oldu. Yarın 7.30’da aynı yere tekrar gelme niyetindeyim.

21.08.2022 – Pazar

-Sabah 6.10’da kalktım. Yeniköy Kuş Cennetinden vazgeçip, tekrar Kırmıtlı’ya gittim. Kuş Cennetine girmeden hemen yanındaki toprak yoldan devam ettim. Toprak yolun her iki yanı da, çekim ve gözlem için uygun yerlerdi. Burada uzaktan Yeşil Ağaçkakan’a benzettiğim silueti çektim, makineden büyütüp baktım, İzmir Yalıçapkını’ydı. Yalıçapkınlarını genellikle dere ve su kenarlarında ya uçarken ya da bir kazığa, direğe tünemiş olarak görürdüm.  Şimdi yüksekçe bir ağacın orta dallarında görünce şaşırdım.



Çalı Bülbülü


Boz Ötleğen

Sarıasma

Sonra Kırmıtlı Kuş Cennetine girdim, dünkü yerleri tekrar dolaştım. Bir incir ağacında birkaç Arap Bülbülü’nü görünce, arabayı uygun bir yere çekip, iyi bir Arap Bülbülü çekmeye niyetlendim. Bereketli bir incir ağacıymış. Arap Bülbülü yanında, Kamışçın benzeri başka türler de geldi. Ama asıl sürprizi Sarıasma yaptı. Sarıasma ile incir ağacı, birbirlerinin ayrılmaz parçası gibiydi her zaman, ama yine de beklemiyordum. Ayrıca bu ağaçta bana kertik olan Boz Ötleğeni de çektim. 11’de dönüşe geçtim.

ARAZİ GÜNLÜKLERİMDEN - 7

 

06.04.2021- Salı; Sarımsaklı - Küçükköy Toprakyolu  

                                 

Gökçe Delice
             

-Sarımsaklı - Küçükköy Toprak yoldan (Tuzla dönüşü) geçerken sol tarafta bir taşın üzerinde kocaman bir yırtıcı gördüm. Aramızda 4-5 metre mesafe vardı ve en azından birkaç pozunu almama müsaade etti. Sonradan “Gökçe Delice” olduğunu öğrendiğim kuşun garip bir durgunluğu vardı. Herhalde göç yorgunuydu. “Ben neredeyim? Burası neresi?” der gibi bir hali vardı. Ama bu durgunluğu uzun sürmedi ve uçarken maalesef net bir fotoğrafını alamadım.

08.04.2021- Perşembe; Gömeç - Ulubeyler Köyü   

-Saat 11 civarında Gömeç - Ulubeyler köyündeki kayalıkları bulmak için Sarımsaklı’dan yola çıktım. Fazla işlek olmayan asfalt bir yoldan ilerlerken Ulubeyler’e 1,8 km kala, sol tarafta çeşitli kuş sesleri duydum. Hemen sağdaki cep şeklindeki boş alana arabamı çektim. Bir süre etrafı dinledim. Daha sonra tekrar gelmek üzere ayrılacaktım ki, elli metre sonra, o arazinin içinden geçen yolu görünce, hemen yola girdim. Bir süre gittim. 1-2 km kadar sonra geri döndüm. Yolun bitimine 500 metre kala araba neredeyse çukura batacaktı. Arabayı daha yeni yıkamıştım. Çamurdan çıktıktan sonraki alan, asfalt yola kadar bayağı zengindi. Sıvacı, Bahçe Çintesi ve Ak yanaklı Baştankara çektim. Tesadüfen bir Kızıl Tilki de kadrajıma girdi.

Kızıl Tilki

Sonra Ulubeyler köyüne devam ettim. Köyün sonuna doğru bir yerde yaşlı bir amcaya rastladım. Benden 10-15 yaş büyük olabilirdi. Köydeki kayalıkları görmeye geldiğimi söyleyince, bana yolu güzelce tarif etti. Kayalıkların başına gittiğimde orada üç kişiyi daha gördüm. Köy halkındandılar. Biraz sohbetten sonra fazla dik olmayan yamaçtan yavaşça aşağıya indim. Yalnız kayalıklar, lav kayalıkları olduğu için kalın tabanlı bir ayakkabı almadığıma pişman oldum. Hâlbuki arabada, eski de olsa böyle bir ayakkabım vardı.

Kızıl Kirazkuşu

                                                                
Bıyıklı Ötleğen

İnerken sol taraftaki yüksek çalılıklarda bulunan kuşlar, daha sonra incelediğimde bana kertik olan “Kızıl Kirazkuşu” çıktı. Aşağıda kayalıkların arasından ince bir dere akıyordu. Burada yarım saat kaldıktan sonra tekrar kayalıkları çıkmaya başladım. Daha yolun başında, bir ağacın en tepesindeki kuşu ters ışığa rağmen çekmeyi başarabildim. Bu kuş da, bana kertik olan “Bıyıklı Ötleğen” çıktı. Ulubeyler arazisi, kadrajıma giren Kızıl Tilki ile ve kertik listeme ilave ettiğim iki türle, beni heyecanlandıran bir gezi oldu.

14.04.2021- Çarşamba; Sarımsaklı - Küçükköy Yolu  

- 12 Nisan Pazartesi 7.15’de evden çıktım. Küçükköy toprakyolda,  rengi siyaha çaldığı için “Küçük Kargadır herhalde” dediğim türün, biraz daha yaklaşınca Kukumav olduğunu anladım. Evet, rengi koyuydu, ama siyah değildi. Gövdesinin bir kısmı gölgede kaldığı için fotoğrafını evde görünceye kadar anomali çektiğimi zannettim. Aynı asfalt yolun üzerinde geçenlerde çektiğim Kızılgerdanlı İncirkuşu’nu yine çektim ve Tuka Tuzla Gölüne devam ettim.

Kukumav

Tuzla Gölü’nün arkasındaki toprak yolda kayda değer kuş çekemedim, ama şunca zamandır çıktığım arazide ilk defa çok net bir tavşan görüntüsü almak kısmet oldu. Ardından yol üzerinde 4-5 tane at ve arkalarından giden bir eşeği fark ettim.

                                                              




                                                                             


                                                                                   



                                                              

                                                                                 




Sonra uzaklaşan atlardan arkada kalan bir at ile arkasından giden eşeğin arka ayakları üzerinde dikilip, birbirleriyle cebelleştiklerini gördüm.  Mesele anlaşılmıştı, tek kişilik eşek, dört bireylik atları, sahiplendiği alanından kovmak için mücadele etmiş ve atları sahasından kovalamıştı. Kırsal hayatın mücevherleri olan bu varlıklara, bir sincap daha ekleyip, buradaki gezimi tamamladım, Altınova-Madra Deresi’ne devam ettim.

21.04.2021 – Çarşamba; Badavut Tuz Gölü 

Sabahleyin Badavut Tuz Gölü’ne gittim. Çoktandır, tepeye giden toprak yolda yürümemiştim. Toprak yolun her iki yanı bodur ağaçlar ve çalılıklarla kaplıydı. Ötleğenler için çok uygun bir habitattı burası.


Karaboğazlı Ötleğen

Toprak yolda yavaş yavaş yürümeye başladım. Yokuşu biraz çıktıktan sonra, yolun genişlediği ve ana yoldan sağa doğru dar bir patika yolun ayrıldığı noktaya geldim. Bodur bir ağacın tepesinde, Maskeli Ötleğen benzeri bir kuş ötüyordu. Çok net göremiyordum, ama maskelinin gerdanındaki beyazı yoktu. Öyle hayal meyal iki pozunu çektim. Merak edip makinenin ekranına baktığımda gözlerime inanamadım! Karaboğazlı Ötleğen’di bu. Hemen cep telefonumdan sesini bulup çaldırdım. Kuşu ilk gördüğüm bodur ağaçta kıpırdanmalar başladı. Ardından kendisi ortaya çıktı. Ağacın tepesinde uzun uzun öttükten sonra, hemen arkasındaki bodur ağaca kondu. Yeteri kadar pozunu aldığım için, artık “tamam” deyip, alandan ayrıldım. Karaboğazlı ötleğenle tür sayım 286 oldu.

28.05.2021- Cuma; Kozak Yaylası - Kozak Deresi 

Dün, bir arkadaşımın tavsiye ettiği Kozak Yaylası’na gittim. Aslında yayla, belli bir yer veya nokta değil, Ayvalık – Bergama arasında, içinden devlet yolunun geçtiği geniş bir alan. Güzergâhta birçok köy var. Kozak Yaylası’nda ben en çok Kozak Çayı’nın bulunduğu habitatı beğendim. Aşağıcuma köyü çıkışındaki Madra köprüsünü geçtikten hemen sonra dere kenarına ulaşılabiliyor. Çok bereketli bir yerdi. Bülbül ve birkaç tür daha çektim.

Bülbül

                                                                               

                                                             

İbibik

                                                  

Taşkuşu

Bugün, çok değerli bulduğum Kozak Yaylası –Kozak Deresi’ne tekrar gittim. Fakat maalesef hava önce çok sisliydi, sonra da kapalı. Saat 07 – 10 arası buradaydım ve hava düzelmek bilmeyince eve döndüm.