VİETNAM
Kuala Lumpur’dan, Air Asia
Havayolları’nın 06.15 uçağıyla, Vietnam’ın başkenti Hanoi’ye hareket ediyoruz.
Üç saatlik bir yolculuktan sonra, Hanoi Noi Bai Uluslararası havalimanına
indik.
***
Başkenti Hanoi şehri olan Vietnam
Sosyalist Cumhuriyeti, Güneydoğu Asya’da, Çin hindi Yarımadası’nın doğusunda
yer alıyor. Uzun ve dar bir kara parçası üzerindeki Vietnam’ın kuzeyinde Çin,
batısında Kamboçya ile Laos, güneyinde ve doğusunda ise Güney Çin Denizi
bulunuyor. 1954’de Kuzey Vietnam ve Güney Vietnam olarak iki ayrı cumhuriyete
bölünmüş olan ülke, 1976’da Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti olarak tekrar
birleşmiş. Dağlık bir ülke olan Vietnam’da Kızıl Nehir ve Mekong deltaları,
önemli alçak düzlükleri oluşturuyor. Ülkenin güneyinde tropikal, kuzeyinde ise
musonal iklim tipi etkili. Yıl boyunca ortalama sıcaklık 20°C civarında.
Güney Vietnam’da yılda iki mevsim var.
Kasım ve Nisan arası serin ve kuru, Mayıs ve Ekim ayları arası ise sıcak
ve yağmurlu geçer. İki mevsim arasındaki sıcaklık farkı sadece 3°C civarındadır.
Kuzey Vietnam’da ise dört ayrı mevsim yaşanır.
***
Ülkenin yüzölçümü 331.210 km2,
nüfusu ise 2014 sayımına göre 90.710.000’dir. Nüfusun %85’ini Viet/Kinh halkı
ve diğerini ise başta Hmong, Dao, Tay, Tayland ve Nung halkı olmak üzere 54
azınlık grubu oluşturuyor. Dini açıdan ise nüfusun %73’ü halk dini, %12’si
Budizm, %8,3’ü Hristiyanlık, %4,8’i Kaodaiizm, %1,4’ü Hoahaoizm inancına sahip.
Önemli kentleri; Ho Chi Minh, Hanoi ve Haifong’dur. Eğitim; 12 yaşına kadar
parasız ve zorunlu. Resmi dili Vietnamca,
resmi alfabesi ise Vietnam Alfabesidir. Para birimi Dong.
Üniter Marksist-Leninist tek
partili bir sosyalist cumhuriyettir. Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti’nde tek
yasal parti, iktidardaki Vietnam Komünist Partisi’dir. Vietnam Cumhurbaşkanı,
ordunun başkomutanıdır. Başbakan, hükümetin başı ve 26 kişiden oluşan Bakanlar
Kurulu’nun başkanıdır. Ülke 58 eyalet ve şehir statüsünde bulunan 5 merkezi
yönetim birimine bölünmüş.
***
Ülkenin Kısa Tarihçesi
Vietnam’ın arkeolojik tarihi,
2500 yıl öncesine kadar gidiyor. Ülke, M.Ö. 1. Yüzyıldan 10. Yüzyıla kadar Çin
egemenliği altında kaldıktan sonra 939 yılında Çin işgalinden kurtuldu.
Ülke, 19. Yüzyılda Çinhindi
olarak( Kamboçya-Laos-Vietnam ), Fransa tarafından sömürgeleştirildi. Arada
milliyetçi ayaklanmalar olduysa da, bir başarı sağlanamadı. İkinci Dünya
Savaşı’nda Japonya’nın Vietnam’ı işgali sırasında, bağımsızlık mücadelesini
başlatan Vietminh hareketi, 2 Eylül 1945’de Fransızlara karşı
bağımsızlığını/cumhuriyeti ilan etti. Böylece Fransa ile komünist lider Ho Chi
Minh liderliğindeki Vietnamlı kuvvetler arasında başlayan mücadele, 1954 yılına
kadar sürdü. Mayıs-1954’de Fransa’nın teslimi sonrası düzenlenen 1954 Cenevre
Anlaşması sonucunda Fransız Çinhindi’nde; Vietnam, Kamboçya ve Laos devletleri
kuruldu.
***
1956’da seçim yapılarak tekrar
birleştirilmek üzere Vietnam ikiye bölündü. Kuzeyde Ho Chi Minh’in komünist
hükümeti ile güneyde Fransa’nın desteklediği Dinh Niem hükümeti kuruldu. Ancak,
1956 yılında yapılması planlanan seçim gerçekleşmedi. 1963’te, hükümetin
baskıcı politikaları ve Budistlerin Diem rejimine olan hoşnutsuzlukları,
kitlesel gösterilere yol açtı. Bunun sonucunda Güney Vietnam’da, kuzeyden silah
desteği alan Vietkong cephesi kuruldu ve iç savaş başlamış oldu. Daha önce
danışmanları ile bu savaşta Güney Vietnam’ın yanında yer alan Amerika, 1964
yılındaki “Tonkin Körfezi Olayı” ile Vietnam Savaşı’na etkin bir şekilde
katıldı. Yıllar sonra 1995 yılında, “Kuzey Vietnam torpido botlarının Tonkin
Körfezi’ndeki iki Amerikan destroyerine ateş açtığı” iddiasının, hayali olduğu
ortaya çıktı.
***
1965’de Amerika’nın kara
savaşlarıyla desteklediği Güney Vietnam’la, Çin ve Sovyetler Birliği’nin
desteklediği Kuzey Vietnam arasındaki savaşta; Amerikan kuvvetleri, Paris barış
Anlaşmasını imzalayarak 29 Mart 1973’de Vietnam’dan çekildi. Vietkong’un, 30
Nisan 1975 ‘de Saygon’u ele geçirmesi sonucunda savaş, Kuzey Vietnam’ın
zaferiyle sonuçlandı.
Kuzey ve Güney Vietnam 2 Temmuz
1976’da birleşerek, Sosyalist Vietnam Cumhuriyeti’ni meydana getirdiler. 1986
yılında uygulamaya konulan Doi Moi( yenileme ) programını takiben ekonomik ve
serbest piyasa reformu uygulamaya konuldu. 178 ülke ile diplomatik ilişki
kurularak, birçok uluslararası örgüte üye olundu.
***
Vietnam’ın kısa tarihçesi böyle.
Ancak 60’lı, 70’li yılları bilenler ve Vietnam Savaşı ile ilgili haberleri
vakti zamanında günü gününe izleyenler için, Vietnam’ın ayrı bir anlamı ve
önemi var. Vietnam Savaşı aslında, dünyanın süper gücüne karşı, bir milletin
mücadele azmini göstermesi bakımından müthiş bir örnekti. Amerikan ağır
bombardıman uçaklarının Vietnam topraklarını bombaladığı, kimyasallarla
ormanları yaktığı, napalm bombalarıyla sivillere saldırdığı haberlerini, her
gün radyolardan duyar, gazetelerden okurduk. Buna karşılık, ülkelerini savunan
Vietnamlıların ellerindeki en önemli silahları, vatanları uğruna ölümü göze
almaları ve kazanma azimleriydi. Uzun bir mücadele sonrasında, dünyanın süper
gücü olan Amerikan işgal kuvvetleri, Vietnam’da yenilgiyi kabul ederek çekildi
ve Vietnam da böylece küllerinden yeniden doğdu.
***
Amerika’nın, Vietnam’daki
yıllarca süren bu haksız savaşı, tüm dünyada olduğu gibi kendi ülkesinde de
büyük tepkilere yol açtı. Amerika’yı da sarsan Vietnam Savaşı, daha sonra
birçok filme konu oldu. Deer Hunter, Apocalypse Now, Good Morning Vietnam,
Platoon, Forest Gump, Full Metal Jacket tüm dünyanın izlediği bu filmlerden
bazılarıydı.
HANOİ
Hanoi, Vietnam’in başkenti ve 7,7
milyonluk nüfusuyla( 2015 ) en büyük ikinci şehridir. Çoğunlukla Kızıl Nehrin
sağ kıyısında uzanan Hanoi; en büyük şehir olan Ho Chi Minh’in 1.720 km
kuzeyinde bulunuyor.
1010’dan 1802’ye kadar,
Vietnam’ın en önemli siyasi merkeziydi. Ancak, Nguyen Hanedanı döneminde( 1802
– 1945) Hue şehrinin imparatorluk başkenti ilan edilmesiyle, bu özelliğini
kaybetti. 1873 yılında Fransızlar tarafından işgal edilen şehir, 1883-1945 döneminde, Fransız Çinhindi’nin
sömürge yönetim merkezi yapıldı. Hanoi; önce 1954’den 1976’ya kadar Kuzey
Vietnam’ın, Kuzey Vietnam Savaşı’nın kazanılmasından sonra da 1976’da yeniden
birleşmiş Vietnam’ın başkenti oldu.
***
Hanoi, Vietnam’daki en yüksek
“insani gelişme endeksine “sahip olan bir şehir. İhracatı, yatırım sermayesi ve
büyüyen sanayisiyle, ulusal ekonomiye katkıları önemli boyutta. Turizm, finans
ve bankacılık, giderek ekonomisinde daha büyük bir paya sahip oluyor. Emlak
piyasası gelişiyor, tarım yeni tekniklerle kendini yeniliyor. Hanoi’deki
işletmelerin dörtte üçü, devlete ait. İşletmelerin %9’u özel sektörle ortaklık,
%13,3’ü de özel sektör sahipliğinde.
Ekim-2010’da, şehrin kuruluşunun
1000. Yılı kutlandı. Hanoi’nin 1000. Yılı anısına, Kızıl Nehir setti boyunca
6,5 km uzunluğundaki duvara, mozaik duvar resmi yapıldı.
***
Hanoi Noi Bai Uluslararası
Havaalanına indikten sonra pasaport işlemlerimizi tamamlayıp, bizi karşılayan
yerel rehberimizle otelimize gidiyoruz. Otelimiz, şehrin turistik merkezi olan
Old Quarter( Eski Bölge)’da, önemli ziyaret noktalarına yürüyüş mesafesinde.
Ancak, sabah henüz 9.00 civarı olduğu için check-in yapmayıp, eşyalarımızı
emanete bırakıyor ve gezimize başlıyoruz.
***
HANOİ’NİN “OLMAZSA OLMAZI” SİKLO(CYCLO) TURU
Sabah gezimiz Siklo ile başlıyor.
Siklo, aslında arkadaki bir bisiklet sürücüsü tarafından pedalı çevrilen basit
bir bisiklet taksisi. Üç tekerlekli taksi, tekerlekli çek çek, trishaw gibi
değişik isimlerle de biliniyor. Hindistan ve Çin gibi ülkelerin aksine,
Vietnam’daki siklolarda, yolcu koltuğu, sürücünün önünde bulunuyor. Bu da,
yolcuya, fotoğraf çekmesi açısından büyük bir kolaylık sağlıyor. Önünüz tamamen
açık olduğu için, herhangi bir engelle karşılaşmadan üç yanınızdan istediğiniz
görüntüleri alabiliyorsunuz.
***
Siklo’dan Fotoğraf Çekmenin Keyfi ve Konforu
Sikloyla, Old Quarter(Eski Bölge)
gibi şehrin kalbinin attığı caddeleri dolaşırken, şehrin günlük hayatının tam
da ortasından, geçiyoruz. Kaldırımlar, satıcılar, lokantalar, insanlar,
kokular, renkler, sesler… Ne güzel bir konfor bu böyle! Koltuğuma oturmuş,
geniş bir görüş açısıyla boydan boya caddeleri geziyorum, çevreyi ve insanları
inceliyor, ilginç anları yakalamaya çalışıyorum. Bunu yaparken de büyük bir
rahatlık ve heyecan hissediyorum. Çünkü yanlarından/yakınlarından geçtiğimiz
halde, araç trafiğinde yayaların dikkatini çekmediğimizi, fark edilmediğimizi
düşünüp, onların daha doğal görüntülerini çekeceğimi umuyorum.
Hanoi - Siklo Gezisi |
***
Çocukluğun ve Gençliğin Enerjisi
Hanoi - Çocukluğun ve Gençliğin Enerjisi |
Ben fark edilmediğimizi
düşünedurayım, 8-10 yaşlarında, üzerindeki kuru kafa desenli siyah tişörtü ve
mavi eşofman altıyla, bir çocuk beni görüp yola çıkarak poz veriyor. Ayaklarını
ve göğsünü gerip, kollarını arkaya doğru olabildiğince açarak, sanki tüm evreni
kucaklamak ister gibiydi. Dolu dolu, içten gülüşü ile bu poz; gençlik, hayat,
enerji, dostluk, sevgi ve iyilik adına ne varsa hepsini çağrıştırdı bana…
***
Anavatan için Ölüm Anıtı
Hanoi - Anavatan İçin Ölüm Anıtı( Tuong dai quyet ) |
Bu pozdan hemen sonra, yolun
solunda, küçük bir parkın ortasında, bir metrelik mermer kaide üzerinde
yükselmiş bir heykel görüyorum. Mermerden yapılmış heykel, üç insan figürünü
canlandırıyor. Ayakta kılıcıyla bir kadın, elinde meşaleyle bir asker ve tek
dizi yerde, çömelmiş, elinde silahı ile başka bir asker. Heykelin kaidesindeki yazı “Millet için
ölmeye karar verdiler” anlamına geliyor. “Tuong dai Quyet Tur”( Anavatan İçin
Ölüm) anıtı; “19 Aralık 1946 Ulusal Direniş Günü” ve 30 Nisan 1975 Vietnam
Zaferi anısına dikilmiş. Dinh Tien Hoang Caddesi üzerinde ve Den Ba Kieu
Tapınağının yanında bulunuyor.
***
Caddelerde, Kaldırımlarda Hayat Var!
Hanoi |
Hanoi-Gülümseyen ve gülümseten yüzler |
Siklo ile sokakları, caddeleri
geçtikçe, Hanoi’nin enerjisine, hayatın canlılığına, karmaşa içindeki düzenine
ve ahengine kendimi kaptırıyorum. Yollar, kaldırımlar, her yer sanki nefes
alıyordu. Sağdan soldan her taraftan akan mobiletler, siklolar, bisikletler,
bisikletin seyyar satış aracı gibi kullanılanları, seyrek de olsa taksiler,
arada yola karışan yayalar, hep beraber aynı araç trafiğinde düzensiz ama
sorunsuz bir şekilde ilerliyorduk.
Hanoi - Bisikletinde çiçek satan kadın |
Hanoi - Herkes tatlı bir telaş içerisinde |
Kaldırımlar da başka bir âlemdi.
Orada da yol trafiğini aratmayan başka bir canlılık vardı. Kimi yerlerde
kaldırımlar, bir mobilet parkı gibiydi. Mobiletlerin olmadığı kaldırımlarda;
kapısının önüne tabure atıp birbiriyle sohbet eden dükkân esnafı, portatif
tezgâhta yemek yiyenler, yola taşan yayalar, kaldırıma tezgâh açan manavlar,
buralardaki görsel zenginliği oluşturuyordu.
***
Vietnamlı Kadınlar Neden Maske Takıyor?
Sağımızdan
solumuzdan sel gibi akan trafikte bir şey dikkatimi çekiyor… Mobiletleri
kullananların tamamı kasklıydı. Tamam, bu bizim pek alışık olmadığımız bir
görüntüydü(!) Ama farklı bir şey daha
vardı: Kadınlar, yüzlerini genellikle bir maskeyle kapatıyorlardı. Önce bu
maskeyi, hava kirliliğinden kendilerini korumak için taktıklarını düşündüm.
Ancak daha sonra öğrendim ki, mesele başkaymış… Vietnamlı kadınlar, tenlerinin
beyaz olmasını ve beyaz kalmasını isterlermiş. Güneşten esmerleşmemeleri için
de bu maskeleri takarlarmış. Daha sonra; Vietnam’ın diğer şehirlerinde, sadece
maskeyle yetinmeyip, kollarının tamamını uzun eldivenlerle koruyanları çokça
görecektik.
Gördüklerim arasında en çok
ilgimi çekenlerden biri de; konik hasır şapkalı, omuzlarındaki bambu
sırıkla/askıyla seyyar satıcılık yapan kadınlardı. Eskiden Ülkemizde, omzundaki
ağaç askısı ile sokak yoğurtçuları vardı. Askının her iki tarafında bulunan
kefedeki büyük tepsilerle, mahalle aralarında yoğurt satarlardı. Hanoi’deki
satıcıların kullandığı askının iki tarafındaki kefeler ise bambudan yapılmış
yayvan sepet şeklindeydi. Bu kadın seyyar satıcıları, görsel açıdan çok farklı
buldum, her rastladığımda çekmeye çalıştım. Ayrıca duruşlarına, mücadelelerine,
azimlerine saygı duydum, takdir ettim. Onları, yaptıkları işin zorluğunu da
düşünerek “Ekmeğini taştan çıkartanlar” olarak gördüm.
Hanoi |
***
Portakal Gazının Etkileri Her Yerde
Yine, benzer şekilde, bu defa
bisikletinin selesine yüklediği salatalıkları satan, seyyar satıcı bir kadına
tesadüf ediyorum(Daha sonra, bisikletle seyyar satıcılığın da yaygın olduğunu,
genelde kadınlar tarafından yapıldığını öğrenmiş oldum). Seyyar
satıcı kadını çekerken, makinenin kadrajına/kareye yüzünün bir yanının yarısını
kaplayan, kalp şeklindeki, siyah bir lekeyle bir kadın giriyor. Hemen aklıma,
Vietnam Savaşı’nda kullanılan zehirli bitki öldürücüler ve bunun yol açtığı
doğum kusurlarıyla dünyaya gözlerini açan binlerce insan geliyor.
Hanoi - Portokal Gazının Etkileri Her Yerde |
Vietnamlıların “Amerikan Savaşı”
dedikleri Vietnam Savaşı’nda, ABD; milyonlarca litre bitki öldürücü
kimyasalları kullanmıştı. Rengi turuncu olmamasına rağmen, gazın saklandığı
tankların turuncu rengiyle işaretlenmesi nedeniyle, bu gaza sonradan “Agent
Orange”( Portakal/Turuncu gazı ) dendi. Vietnam Savaşı’nın üzerinden 50 yıl
geçmiş olmasına rağmen, ABD’nin savaşta kullandığı bu zehirli gazın Vietnam
halkı üzerindeki yıkıcı tahribatı hâlâ devam ediyor. 4,8 milyon Vietnamlı bu
gazın neden olduğu kas ve kemik bozuklukları, doğum anomalisi/kusurları gibi
risklerle karşı karşıya bulunuyor. Vietnam Hükümeti, Amerika ile ortak
yürüttüğü kimi projelerle bu kimyasalları temizlemeye çalışıyor.
Gezimizin diğer bölümlerinde,
ABD’nin savaşta kullandığı kimyasallar nedeniyle, daha kötü insan
manzaralarıyla karşılaştık. Savaştan bunca yıl sonra, hâlâ hayatları kâbusa
dönen bu insanları, savaşın kötü mirasına katlanan Vietnamlıları anlamaya
çalıştık. Her görene, o kötü savaş günlerini tekrar hatırlatan, bu yürek
burkucu sahnelere rağmen, Vietnamlıların batılılara ve Amerikalılara karşı
hiçbir kin ve garezleri yoktu. Tam tersine, nazik, güler yüzlü, dostça
davranıyorlardı. Herkese olduğu gibi… Ulusal liderleri Ho Chi Minh’in ,
“Düşmanımız Amerikan halkı değil, Amerikan hükümetidir” sözleriyle birebir örtüşen, doğru bir tavırdı
bu. Üstelik Çin’le ve Fransa’yla yüzyıllarca mücadele eden Vietnam’ın
tarihinde, buna benzer hadiseler de olmuştu. Örneğin, 1426’da yenilgiye
uğrattıkları Çinlileri bağışladıkları gibi, dönebilmeleri için at ve tekne bile
vermişlerdi.
***
Hanoi’nin kalbi olan Old Qurter(
Eski Bölge)’da siklolarla yaptığımız bu harika foto safariden sonra, otelimize
yerleşme, öğle yemeği ve takiben geziye devam…
***
HANOİ’Yİ KEŞFETMEYE DEVAM EDİYORUZ
Etnoloji Müzesi
Hanoi - Etnoloji Müzesi |
Öğleden sonraki gezimizin ilk
durağı olan Vietnam Etnoloji Müzesi’ne geliyoruz. İnşasına 1987’de başlanan
Müze 1995’de bitmiş, 1997’de hizmete girmiş. Müze binası, Tay etnik grubundan
olan Mimar Ha Duc Linh tarafından bir “Dong Son” davulu seklinde tasarlanmış.
Davulun ismi, M.Ö. 1000 yıllarında Kuzey
Vietnam’da yaşamış ve bronz dökümcülüğü konusunda çağının önde gelen
kültürlerinden olmuş “Dong Son” halkından geliyor. Arkeolojik çalışmalar
sonucunda ortaya çıkan Dong Son davulları, çağının kültürüne ışık tutması
açısından ayrı bir öneme sahip.
Hanoi - Etnoloji Müzesi |
Vietnam’da yaşayan 54 ayrı etnik
grubun, geçmişten bugüne yaşayış tarzlarıyla, gelenekleriyle ilgili eserlerin
sergilendiği müzeyi, ilgiyle gezdik. Her cins ve boyda bambu sepetlerinin
yüklendiği temsili bir bisikleti ilginç bulup, burada birer fotoğraf çektirdik.
***
Hoan Kiem Gölü
Hanoi - Hoan Kiem Gölü |
Hanoi’nin merkezindeki Hoan Kiem
Gölü’ne geliyoruz. Burası, canlı şehir yaşantısında nefes alınacak,
dinlenilecek, gezilecek, manzaralı, güzel bir yer. Gölün ismi de, ilginç bir
efsaneye dayanıyor.
Çinlilerle savaşırken Kral Le
Thai To’nun elinde çok değerli bir kılıç varmış. 10 yıl süren mücadelenin
ardından sonra Kral Çinlileri yenmiş ve Vietnam’ın bağımsızlığını geri almış.
Bir gün Luc Thuy Gölü’nde yelkenliyle dolaşırken, büyük bir kaplumbağa ortaya
çıkar. Kral, kılıcını çeker ve kaplumbağaya sallar. Ama kaplumbağa daha atik
davranıp, kılıcı ağzıyla kavrar ve suda kaybolur. Kral bu kadar değerli bir
kılıcı tekrar bulmak için gölün suyunu boşalttırır, ama ne kılıç vardır ne de
kaplumbağa… Kral sonunda anlar ki, bu kılıç ona düşmanlarını yenmesi için tanrılar
tarafından ödünç verilmiştir. Artık Vietnam bağımsızlığını kazandığına göre
kılıcı iade etmelidir. Bunu düşünen Kral, kılıcı aramaktan vazgeçer ve göle “Ho Hoan Kiem”( İade Edilen
Kılıç Gölü) ismini verir.
***
Gölün güney tarafındaki küçük bir
adacıkta, göle ismini veren efsane anısına bir kule( Kaplumbağa Kulesi)
yapılmış. Gölün kuzey tarafındaki Ngoc
Adası’nda, 1841 yılında inşa edilen ve Hanoi’nin sembollerinden biri olan
Ngoc Son tapınağı ise bünyesinde iki önemli eseri daha barındırıyor. 1865
yılında, aynı zamanda ünlü bir şair olan Nguyen Van Sieu; adada, dokuz metre
yüksekliğinde, bir yazı fırçasını andıran ve öğrenmeyi sembolize eden Thap
But(Kalem Kulesi)’ı inşa etmiş. Ardından; adayla, Dinh Tien Hoang Caddesini
birbirine bağlayan, Huc ( Işık Emen ) ismini verdiği ahşap ve koyu kırmızı
renkle boyalı bir köprü yapmış. Bugün birbirinden değerli olan bu kültürel
miraslar, büyük bir ilgiyle ziyaret ediliyor.
***
HO CHİ MİNH TESİSLERİ/KOMPLEKSİ
Ho Chi Minh Mozelesi, Da Binh
Meydanı’na bakıyor. Bunun yakınında, çok büyük bir parkın içinde Başkanlık
Sarayı, Ho Chi Minh Evi ve müzesi ile Tek Sütunlu Pagoda var. Hemen hemen hepsi
bir arada bulunduğu için tesisler bütünü/kompleks olarak adlandırmışlar.
***
Ho Chi Minh
Vietnam bağımsızlık hareketinin
önderi olan Ho Chi Minh, 19 Mayıs 1890’da doğdu. Vietnam halkının, sevgi ve
saygıyla “Ho Amca" diye andığı, “Aydınlatan” anlamına gelen Ho Chi Minh’in asıl
adı Nguyan That Thanh’dı. Öğrencilik yıllarında Fransız Yönetimine karşı
yürütülen eylemlere katıldı. Ülkesinden ayrılarak şileplerde çalıştı, Akdeniz
ve Afrika limanlarını, Fransız sömürgelerini dolaştı. 1930’da kurduğu,
bağımsızlığı hedefleyen Çinhindi Komünist Partisi nedeniyle, Fransız
Yönetimi’nin hedefi oldu ve gıyabında ölüm cezası verildi. 1941’de gizlice
Ülkesine döndü ve sömürgecilere karşı halk direnişini başlattı. 2 Eylül 1945’de
Vietnam Demokratik Cumhuriyeti’nin kurulduğunu ilan etti. Direniş 1954’e kadar
sürdü. Sonunda Fransızlar yenilgiyi kabul ederek ülkeden çekildiler. Bu defa
Kuzey Vietnam’ın başkanı olarak iki Vietnam’ı birleştirme mücadelesini
başlatıp, Amerika destekli Güney Vietnam’a karşı gerilla saldırıları düzenledi.
Ancak birleşik Vietnam’ı göremeden 2 Eylül 1969’da hayata veda etti.
***
Başkanlık Sarayı
Hanoi - Başkanlık Sarayı |
Kompleksteki ilk uğrağımız,
Başkanlık Sarayı oluyor. Bina, 1900 yılında, Fransız Çinhindi Valisi için bir
Alman mimar tarafından tasarlanıp, 1906 yılında bitirilmiş. “Çinhindi Vali
Sarayı” adını alan binanın 36 odası bulunuyordu.
Bina, 1954’deki Kuzey Vietnam’ın
bağımsızlığından sonra, Cumhurbaşkanlığı Sarayı olmuş. Ancak,
Ho Chi Minh; fakir ve açlıktan ölmek üzere olan bir halka liderlik eden
birisi olarak, böyle lüks ve büyük bir binada yaşamayı reddetmiş. Bahçedeki
müştemilattan bozma bir evde kalmaya karar vermiş. Sarayı da sadece, yabancı
delegelere ve kendisini( Ho Amcalarını) ziyarete gelen Vietnamlı çocuklara “hoş
geldiniz” demek için kullanmış. Hâlihazırda, Cumhurbaşkanlığı Sarayı olarak,
devlet başkanları ve üst düzey delegasyonların ağırlandığı bir yer olarak
kullanılıyor.
Hanoi - Başkanlık Sarayı |
Sarı/Kehribar renkli sarayın,
görkemli bir cephesi var. Fransız binalarının bu renkte boyanması, bahçenin
yeşiliyle kontrastlık/zıtlık yaratıp, yapının öne çıkmasını sağlamak içinmiş.
Yine bir başka fikre göre; feodalizmde olduğu gibi, bu renk sadece kraliyet
ailesi tarafından kullanılan bir renkti. Böylece, Fransızlar Vietnam’a
geldiklerinde, yerel halkla aralarındaki konumlarının bir kral kadar yüksek
olduğu mesajını vermek istediler. Rivayet muhtelif(!). Bu rengin, komünizmin
rengi olduğu da öne sürülüyor.
***
Ho Chi Minh’in Yaşadığı Ev
Hanoi -Ho Chi Minh'in Yaşadığı Ev |
Ho Chi Minh, halkı açken Saray’da
kalmayı reddetmiş, Sarayın bahçesindeki ufak bir evde yaşamıştı. Şimdi bu eve
doğru gidiyoruz. Yemyeşil bir parkın içinden geçip, bir göletin kenarındaki eve
geliyoruz. Tek katlı, küçük ve mütevazı bir evdi gördüğümüz yer. Fransızlar
döneminde, Vali Sarayının elektrikçisi kalırmış burada. Yani bir zamanlar,
sarayın müştemilatıymış burası.
Hanoi - Ho Chi Minh'in Yemek Odası |
Evin kendisi kadar, odaları da
sade, gösterişsiz ve kendi halindeydi. Yan yana üç küçük odadan biri yatak
odasıydı. Odada, Fidel Castro tarafından
verilen bir masa ve Şair Khuat Nguyen’in ufak bir heykeli var. Yemek Odası da
gayet basit döşenmişti. Üç iskemle, bir masa, küçük bir sehpa ve üzerinde bir
radyo. Üçüncü oda, çalışma ve oturma odasıydı. Bir masa ve sandalye, cam
kapaklı ahşap bir kitaplık bulunuyordu.
Üç odanın yanında ayrıca, Ho Chi Minh’e hediye edilen üç arabanın
sergilendiği bir bölüm var. Bunlardan soldan birinci ve ikinci arabalar 1954 ve
1955’de Sovyetler Birliği tarafından; üçüncü araba ise 1964 yılında Fransa
tarafından hediye edilmiş.
Hanoi - Ho Chi Minh'e Hediye Edilen Otomobiller |
Ho Chi Minh, bu evde 1954-1958
yılları arasında yaşamış. Sonra yine göletin diğer yanında ahşap sütunlar
üzerinde tek katlı ahşap bir eve taşınmış. “Stilt House” adı verilen bu yeni
evde 1959-1969 yılları arasında yaşamış olmakla beraber, öğle ve akşam
yemeklerini yine eski evinde yermiş.
Hanoi - Ho Chi Minh'in Yatak Odası |
Halkına, dünyada eşine az
rastlanan bir zaferde( Kurtuluş Savaşımızdan, Atatürk’ten ilham almış mıdır,
yaşasaydı, sormak isterdim ) önderlik eden bu lideri, yaptıklarıyla
yaşadıklarıyla, saygıyla anmamak elde mi?
***
Gençlerle Hasbihâl/Sohbet
Hanoi-Ho Chi Minh Anıtı'nı Ziyaret Eden Gençler
Hanoi |
Çok iyi bir çevre düzenlemesiyle
Ho Chi Minh Kompleksi; tarih ve doğayı birlikte kucaklayan, insanların hoşça
vakit geçirebileceği güzel bir alan haline getirilmiş. Göletin etrafındaki
yürüyüş yolları, yer yer dekoratif ve doğayla uyumlu köprüler, ağaçların
göldeki yansımaları, palmiyeler, fıskiyeler… Bütün bu güzellikleri
fotoğraflamak ve tabii ki bu karelerin içinde yer almak için birbirimizin
fotoğrafını çekiyoruz. Bu arada nasıl olduysa, Vietnamlı iki kızla tanışıyoruz.
Üniversiteli bu kızlarımızla içten ve güzel bir sohbet oluyor. İzin isteyip
fotoğraflarını çekiyoruz. Sonra bu defa birlikte bir fotoğraf alıyor ve
gezimize tekrar devam ediyoruz.
Hanoi |
***
Ho Chi Minh Mozelesi
Hanoi - Ho Chi Minh Mozelesi |
Ho chi Minh ve Ho Chi Minh
Mozelesi/Anıt Mezarı ile başlayan Kurtuluş Savaşımız ve Atatürk çağrışımları,
paralellikleri, benzerlikleri, Vietnam gezimizin kimi yerlerinde tekrar
depreşecek, adeta bize bir deja vu yaşatacaktı. Ho Chi Minh de; Vietnam’ın en
kötü zamanında ortaya çıkmış, onlara ümit olmuş, Vietnam’ı adeta yoktan var etmiş, şahsi
menfaat nedir bilmeyen, kendisini milletine adamış bir liderdi.
Hanoi - Ho Chi Minh Anıtı'ndan |
Ho Chi Minh’in vasiyeti; yakılıp,
küllerinin ülkenin üç bölgesine( kuzey, güney ve orta Vietnam ) gömülmesiymiş.
Ancak birleşmeden sonra tüm Vietnamlıların liderlerini görmeleri için,
mumyalanarak muhafaza edilmesi yoluna gidilmiş. Anıt Mezarın yapımı için
seçilen Ba Dinh Meydanı’nın bir özelliği de Bağımsızlık Bildirgesi’nin 2 Eylül
1945’de burada okunmasıydı. İnşaat projesi 2 Eylül 1973’de başlamış ve 21
Ağustos 1975’de tamamlanmış.
***
Tek Sütunlu Pagoda ( One Pillar Pagoda )
Hanoi - Tek Sütunlu Pagoda( One Pillar Pagoda ) |
Ho Chi Minh Kompleksi’ndeki son
ziyaretimizi, Tek Sütunlu Pagoda’ya yapıyoruz. Çok ilginç ve
pagodanın/tapınağın mimarisini de belirleyen bir efsanesi var.
11. yüzyılda yaşayan Kral Ly Thai
Tong, çok yaşlıydı ve hâlâ bir oğlu yoktu. Bu nedenle sık sık dua için
pagodalara gidiyordu. Bir gece rüyasında, imparatorluk kalesinin batı
kapısındaki nilüfer çiçeği üzerinde, Merhamet Tanrıçasını gördü. Tanrıça ona
bir çocuk verdi. Bu rüyadan aylar sonra, Kraliçe hamile kaldı ve erkek çocuğu
doğurdu. Bunun üzerine Kral, Merhamet Tanrıçası’nı rüyasında gördüğü yere, ona
armağan olmak üzere, sadece tek sütunla desteklenen, nilüfer şeklinde bir pagoda yaptırdı.
Hanoi - Tek Sütunlu Pagoda( One Pillar Pagoda ) |
1049 yılında inşa edilen pagoda,
1954 yılında şehri terk eden Fransızlar tarafından yok edilmiş, ama 1955 yılında
Kuzey Vietnam hükümeti tarafından, aslına uygun olarak yeniden yapılmış.
Turistik amaçla ziyaret edenler kadar, erkek çocuk sahibi olmak için dua
amacıyla gelenlerle, tapınak her zaman yoğun oluyor. Ben o kadar yoğunluk
arasında içeriye girip, Merhamet Tanrıçası Quan Am’ın heykelini çekebildim.
***
SU KUKLASI TİYATROSU( WATER PUPPET SHOW)
Hanoi -Su Kuklası Tiyatrosu( Water Puppet Show ) |
Su Kuklası Tiyatrosu, kökeni 10.
Yüzyıla kadar giden ve kuzey bölgesinde çok bilinen, Vietnam’ın farklı bir
sanat şeklidir. Su kuklacılığı; bölünmüş bir bambu perde, suyun içinde ve
altında gizlenmiş uzun sırıklar kullanılarak, kuklaların oynatılması ile
yapılır. Genellikle, içinde birçok kuklanın olduğu, Vietnam yaşamının
geleneksel sahneleri gösterilir.
Hanoi -Su Kuklası Tiyatrosu( Water Puppet Show ) |
Kuklalar, Güneydoğu Asya Jackfruit ağacı gibi
kaliteli odundan yapılır. Her kukla dikkatlice oyulur ve kuklaları korumak için
üst üste çok sayıda boya tabakası ile kaplanır. Günümüzde neredeyse tükenmekle
beraber, su kuklaları Vietnam Hükümeti tarafından, Vietnam kültürel mirasının
önemli bir parçası olarak kabul edildi.
Hanoi -Su Kuklası Tiyatrosu( Water Puppet Show ) |
Su Kuklası Tiyatrosu bugünkü
gezimizin son halkasıydı. Gösterinin yapıldığı yer bir tiyatro salonunu
andırıyor. Sahnenin solunda ve sağında, bir loca gibi kendilerine ayrılmış
yerlerde, üçer müzisyen bulunuyor. Sahnenin orta kısmı ise, oynatılacak kukla
için suyla doldurulmuştu.
Hanoi - Su Kuklası Tiyatrosu( Water Puppet Show ) |
Önce sahnedeki müzisyenler, yöresel kıyafetleri
içinde, geleneksel müzik aletleri ve söyleyiş tarzlarıyla bize güzel bir konser
veriyorlar. Daha sonra kukla tiyatrosu başlıyor. Kırsal kesimden sahneler,
kukla eşliğinde müzik, ara ara şarkılar ve gösteri sonunda kukla oynatıcıları
ortaya çıkarak, bellerine kadar su dolu havuzun içinden seyircileri
selamlıyorlar. Böylece Vietnam’ın geleneksel su kuklası sanatını görmüş
oluyoruz.
Hanoi - Su Kuklası Tiyatrosu( Water Puppet Show ) |
HA LONG BAY( HA LONG
KÖRFEZİ/KOYU )
Hanoi’de yeni bir güne daha
“merhaba” diyoruz, ama bugünkü rotamız Hanoi dışında. Kahvaltımızı yaptıktan
sonra, otobüsümüzle 180 km mesafedeki, 1994 yılında Unesco Dünya Mirası
Listesine girmiş olan Ha Long Körfezİ(
Ha Long Bay)’ne gidiyoruz.
***
Hanoi - Ha Long Bay Yolculuğundan |
Tahminen üç-dört saat sürecek
olan otobüs yolculuğumuz başlıyor. Otobüs yolculuğunu seviyorum ben. Hele biraz
da ağır giderse, fotoğraf çekme açısından bize güzel bir fırsat sunuyor. Bu
nedenle, dışarıyı izlerken bir yol boyu sergisini seyrediyormuş gibi oluyor,
heyecanla, bir şey yakalar mıyım diye hoşça vakit geçiriyorum.
Hanoi - Ha Long Bay Yolculuğundan |
Otobüsümüzle böyle bir saat kadar
gittikten sonra, yol kenarında tarım alanlarının olduğu bir bölgeye geldik.
Tarlada toprağı çapalayan birkaç kişiyi, toprak yolda oynayan çocukları ve
tabiat manzarasını görünce, hepimiz birden sözleşmiş gibi, fotoğraf molası
verelim dedik.
***
Tarlada Balık Tutan Bir Köylü(?)
Hanoi-Ha Long Bay Yolculuğundan, Çocuklar |
Otobüsten inip, ekili tarlaların
ortasından geçen toprak yoldan yürüyorum İlk dikkatimi çeken şey, yolun
kenarına oturmuş, oltasının başında bekleyen bir köylü oldu. Görünüşe göre
tarlada iki karış ekin vardı ve su olamayacağına göre balığın da olmaması
gerekiyordu.
Hanoi-Ha Long Bay Yolculuğu-Balık Tutan Köylünün Portresi |
Adamın yanına yaklaşarak dostça selam verip birkaç pozunu çektim.
Doğrusu, başındaki hasır şapkasıyla çok iyi bir geleneksel Vietnamlı portresi
çiziyordu. Dolayısıyla, böyle bir görüntüyü aldıktan sonra, tarlada balık
tutup-tutmama mevzusuna hiç girmedim. Garip ama gerçek, daha sonra fotoğrafları incelediğimde, ekinlerin suyun
altında kaldığı, küçük de olsa suyun olduğu bir alan gördüm. Fotoğrafa bakarak,
balık tutmanın keyfini çıkaran köylüyü ve etrafındaki çocukları gülümseyerek tekrar hatırladım.
Hanoi-Ha Long Bay Yolculuğu - Çocuklar |
Her geçen an, fotoğraf açısından
şansımızı artırıyordu. Ben hasır şapkalı köylüyü çekerken, orada oynayan
çocuklar, merakla yanıma geldiler. Bu defa çocukları çekmeye, onların
enerjilerini, yaşam sevinçlerini, masumiyetlerini, arkadaşlıklarını fotoğraf
karelerine aktarmaya çalıştım.
***
Vietnamlı Aileyle Dost Oldum
Hanoi-Ha Long Bay Yolculuğu, Tarlada Çapa Yapan Kadın |
Zamanımı en verimli bir şekilde
kullanmalıydım. Bu defa, yolun sağındaki tarlada/bahçede, ekili bir alanı
çapalayan orta yaşlı çiftçi kadına yöneldim. Zayıf, minyon tipli zarif, güleç
yüzlü, güzelce bir hanımdı. Boynuna sardığı havlu ve başındaki konik
şapkasıyla, elinde çapa, yalınayak çalışıyordu. Bizi tebessüm ederek karşıladı.
Tebessüm ettiği zaman sanki yüzüne bir ışık yayılıyordu.
Hanoi-Ha Long Bay Yolculuğu, Vietnam'dan Güzel Bir Anı |
Çalışırken ve birlikte
birkaç poz aldıktan sonra, yanımıza kucağında iki-üç yaşlarındaki çocuğuyla
genç bir hanım geldi. Fotoğraflarını çektiğim köylü kadının kızıymış. Kızıyla
İngilizce anlaşabiliyorduk. Birkaç dakika sonra kızın eşi geldi. Onunla da
tanıştık. Böylece tüm aileyle tanışmış olduk. Hep birlikte bir pozlarını
çektim. Ve bu fotoğraf, benim Vietnam’da en sevdiğim karelerden biri oldu.
Gösterdikleri saygı, dostluk ve güler yüzle bizi yüreğimizden yakalayan bu
değerli insanlara veda ederek ayrılıyoruz.
Hanoi-Ha Long Bay Yolculuğu, Vietnamlı Aileyle Dost Oldum |
***
Gençlik El Sanatları Atölyesi
Hanoi-Ha Long Bay Yolculuğu "Gençlik El Sanatları Atölyesi" |
Ha Long Bay’e gelmeden önce,
genellikle gençlerin istihdam edildiği bir üretim merkezine uğruyoruz. Ürünler
genellikle tablolar, ipek kumaş üzerine yapılmış resimler, giysiler, ahşap
heykeller ve takılardı. Masalarındaki malzemelerle işlerine yoğunlaşan
gençlerden kimi bir desen çiziyor, kimi kumaş üzerine resim yapıyor, kimi de başka bir el sanatı ile kendi eserini
yaratıyordu. Böylece, alış veriş yapan ziyaretçiler, bir yandan da bunları
ortaya çıkaran insanların/sanatkârların çalışmalarını izleyebiliyorlardı.
Buradaki çalışma ortamını ve ortaya çıkartılan değerleri takdirle izleyerek Ha
Long Bay’e devam ediyoruz.
***
Ha Long Bay’e Geldik
Ha Long Bay |
Sonunda Ha Long Bay’e geliyoruz.
Anlaşılan, turizm buraya çok şey katmış. Şehir merkezi, alt yapısıyla, çevre
düzenlemesiyle, modern şehircilik örneklerinden biri olmuş. Bir botla, geceyi
geçireceğimiz, “Junk” denilen Çin/Vietnam tarzı yelkenli teknemize ulaşıyor ve
koyu dolaşmaya başlıyoruz.
Ha Long Bay |
“Alçalan Ejderha” anlamına gelen
Ha Long Körfezi’nde, çoğu kireçtaşı olan 1900 civarında adacık bulunuyor.
Okyanustan adeta fışkırır gibi yükselen bu adacıklar, pek de görmeye alışık
olduğumuz türden değil. Denize serpiştirilmiş gibi, belli aralıkta ve
yoğunluktalar. Adeta denizle bir ahenk içindeler. Bazıları denizden yükselen
bir kule gibi, ince ve uzun. Bu sıra dışı görünümün karada değil de, denizde
olması; ortama ayrı bir güzellik ve gizem katıyor.
***
Güverteden Körfezi İzliyoruz
Ha Long Bay -Güverteden |
Güverteye çıkıp, etrafı izlemeye
koyuluyoruz. Bizle beraber, bizim gibi birçok tekne körfezin dört bir yanında,
denizden nasıl çıktığı anlaşılamayan garip cisimler gibi duran bu esrarengiz
adacıkların yanından yol alıyorlar. Bir yandan da fotoğraf çekiyoruz, ama hava
hafif sisli ve puslu.
Ha Long Bay-Kaya Sunağı |
Yol aldıkça ilginç sahnelere şahit oluyoruz. Denizden
yükselen bir kaya parçası gibi duran bir adanın kaya yüzeyi oyulup, sunak
yapılmış. Yine benzer bir şekilde başka bir adanın dik kaya yüzeyi oyularak bir
tapınak haline getirilmiş.
Ha Long bay - Kaya Tapınağı |
Bazı yerlerde de salların üzerine
yapılmış kulübecikler vardı. Körfezde yaşayan 1.600 kişilik nüfus bu yüzen
evlerde yaşıyormuş. Burada yaşayanlar, balık ve deniz ürünleri satarak
geçimlerini sağlıyorlar. Bir kısmı da turistlerin yoğunlaştığı noktalarda,
tekneleriyle çerez ve diğer yiyecek maddeleri satıyorlar.
***
Sung Sot Mağarası
Ha Long Bay - Sung Sot Mağarası |
Adaların birçoğunda çok büyük
mağaralar var. Biz Bo Hon Adası’ndaki Sung Sot Mağarası’na gittik. Mağaranın
girişine, epeyi yüksek bir merdivenle ulaşılıyor. Her ne kadar yorulduksa da, en azından böyle yüksek bir noktadan, körfez manzarasını çekme şansımız oldu. Bu da bizim
için bardağın dolu tarafıydı(!)
Ha Long Bay - Sung Sot Mağarasından Panoramik Manzara |
Mağaranın ışıklandırılması iyiydi. Devasa
boyutlu mağaradaki sarkıtlar-dikitler, içinde adeta küçülüp kaybolduğumuz
yüksek tavanlar, milyonlarca yılda oluşan garip şekiller, hepsi, zaman
kavramının dışına götürüyordu insanı. Mağara çıkışında, tekrar koyun panoramik
fotoğraflarını alıp, gezimize devam ediyoruz.
Ha Long Bay - Sung Sot Mağarasından Panoramik Manzara |
***
Ha Long Bay - Kano gezisi |
Hava kararmak üzereydi. Yapmamız
gereken tek bir şey daha kalmıştı: Kanoya binmek. Bir kısım arkadaşımız binmek
istemedi. Biz de İkişer kişilik iki ayrı kanoya binip, yarım saat kadar kürek
sallayarak, bu hevesimizi de aldık ve hep beraber teknemize döndük. Güneş tam
olarak batmadan önce, gün batımı fotoğrafları çekip, bu günü bitirmiş
olduk.
Ha Long Bay - Kano Gezisi |
***
Ha Long Bay’de İkinci Günümüz
Ha Long Bay |
Ha Long Bay |
Sabah erkenden kalkarak, daha önce hazırlığını yaptığım planımı
uygulamaya koyuldum. Önce güverteye çıkıp, video kaydı yapacaktım. Planıma
göre, kameramla körfezi çekerken; başka bir cihazdan( cep telefonumdan )
önceden belirlediğim, ortama uygun müziği çalacak, müzik bitince de kaydı
durduracaktım. Cep telefonumu uygun bir yere koydum ve “tai chi” müziğini ve kameramın kaydını aynı
anda başlattım. Belki bunun daha kolay yolu vardı, ama bu ortamda benim aklıma
gelen buydu ve sonuç da çok iyi oldu.
***
Güverteden “Kara Çaylak” Fotoğrafı
Ha Long Bay - Kara Çaylak |
Ardından, belki bir ortam olur da
bir şeyler çekerim diye getirdiğim 100-400 mm lensimle, güvertede çevreyi ve
gökyüzünü kolaçan etmeye başladım. Bir süre sonra gökyüzünde çizdiği dairelerle
bir yırtıcı göründü. Ornito/Kuş fotoğrafçılığına henüz yeni başladığım için
hangi tür olduğunu kestirememiştim. Sonradan öğrendiğime göre Kara Çaylak’tı
bu. Türkiye’de çekemediğim bir fotoğrafı, Vietnam’daki bu gezim sırasında ve
üstelik bir teknede çekmiş olmam, iyi bir şans ve güzel bir anı oldu benim
için.
***
Teknedeki Aşçımızın Gösterisi
Ha Long Bay - Teknedeki Aşçımızın Gösterisi |
Öğle yemeğimizi teknemizde
yiyoruz. Bu arada yemekten sonra aşçımız, kendi mesleği ile ilgili ilginç bir
gösteri yapıyor. Elindeki bıçağıyla; kabak, karpuz ve benzeri meyvelere, bir
ressam ve heykeltıraş ustalığında, ilginç şekiller verdi. Bu gösteri sonunda
tekne personeliyle vedalaşıp, otobüsümüzle Hanoi’ye dönüyoruz.
Ha Long Bay - Hanoi yolculuğu - Köylü kadın |
Ha Long Bay-Hanoi yolculuğu "Motosikletli" |
Ha Long Bay - Hanoi yolculuğu "Motosikletli Ordusu" |
***
Hanoi - Mezarlık |
Hanoi - Tren Garı |
Hanoi Tren Garı Önünde Dinlenme |
Aynı akşam
Hanoi’den trenle Hue’ye hareket ediyoruz. Hue, Hanoi’nin 700 km güneyinde
bulunuyor. Geceyi trende geçireceğiz. Yataklı vagonda trenle yolculuk, gruptaki
tüm arkadaşlar için farklı bir tecrübeydi. Benim için de bir ilkti. Bunun
etkisiyle kabımıza sığamıyor, güzel bir heyecan yaşıyoruz.
Hanoi Tren Garı |
HUE
Rahat bir tren yolculuğundan
sonra, Hue’ye geliyoruz. Nüfusu 340.000 olan Hue, 1802-1945 yılları arasında
Nguyen Hanedanı döneminde, Vietnam’a başkentlik yapmış. Güney Çin Denizi’nin
birkaç km. içerisinde ve Parfüm Nehri’nin kıyısında yer alıyor. Şimdi içinizden
“Allah Allah! Bu Parfüm Nehri de nedir?” diye sorduğunuzu duyar gibi oluyorum.
Adını, sonbaharda nehir kenarındaki bahçelerden düşen çiçeklerin oluşturduğu
hoş kokulardan almış. Kuzeydeki başkent Hanoi’ye 700 km güneydeki ülkenin en
büyük şehri Ho Chi Minh City ( Saygon)’ye 1.100 km mesafede bulunuyor.
Nguyen İmparatorluğu’nun tahtı,
Parfüm Nehri’nin kıyısındaki Hue Kalesi’ydi. Kale, sadece imparator ve
cariyelerine açık olan bir yasak şehirdi. Şimdi bu imparatorluk şehri, “Hue
Anıt Kompleksi” adıyla ( 1993’den beri )
UNESCO Dünya Mirası Listesinde bulunuyor.
***
THİEN MU ( İLAHİ/KUTSAL HANIMEFENDİ ) PAGODASI
Hue - Thien Mu Pagodası'nda Phuoc Duyen Kulesi |
Hue’nin beş kilometre uzağındaki
Ha Khe tepesinde bulunan tapınak, 1601 yılında inşa edilmiş. Vietnam’daki en
güzel ve en iyi korunmuş dini mekânlardan biri. Yapımı ise şöyle bir efsaneye
dayanıyor: Pagodanın şimdi bulunduğu tepede, Thien Mu ( İlahi/Kutsal
Hanımefendi) olarak bilinen yaşlı bir kadın belirir. Yöre halkına, bir kralın
geleceğini ve ülkenin refahı için bir Budist tapınağı inşa edeceğini söyler.
Bir zaman sonra Kral Nguyen Hoang bu efsaneyi duyar ve 1601 yılında bu tapınağı
inşa ettirir. Sonraki yüzyıllarda da başka yapıların inşa edilmesiyle bugünkü
tapınak kompleksi meydana geldi. Tapınak binalarında toplam 200 Budist rahibi
yaşarmış.
***
Pagoda ve binaları, 1904’deki bir
kasırgada ağır hasar görmüş. İmparator Thanh Thai, 1907 yılında, yıkılanların
yeniden yapılmalarını sağlamış. Pagodanın/Kulenin etrafında dört küçük bina
var. Bunlardan biri, Kral Nguyen Phuc
Chu’nun 1710 yılında yaptırdığı büyük çanı bulunduran, Dai Hong Chung
isimli bina. Çanın ağırlığı 2.200 kg, yüksekliği ise 2,5 metre. Diğer bir binada
ise devasa bir mermer kaplumbağa heykeli/dikilitaşı bulunuyor. Budizm’in
Hue’deki gelişimini anlatan heykel/dikilitaş,1715’de yapılmış.
***
Dai Hung Tapınağı
Hue - Thien Mu Pagodası Kompleksinde Dai Hung Tapınağı |
Hue - Dai Hung Tapınağı'nda "Happy Buda"( Mutlu Buda ) Heykeli |
Tapınakta bir de bronzdan, “gülen Buda”,
heykeli vardı. “Happy Buda” ( Mutlu Buda), şansı temsil ediyor. Bundan dolayı
insanlar, ay takviminin her 1. ve 15. günü, sağlık ve şans dilemek için duaya
geliyorlar. Ana salonda yan yana üç Buda heykeli bulunuyor. Bunlardan, ortadaki
geleceği, soldaki şimdiki zamanı, sağdaki ise geçmişi temsil ediyormuş.
Tapınağın çatısı, Buda’nın doğum hikâyelerini( Jataka) anlatan dekorlarla
süslenmiş.
Hue - Thien Mu Pagodas'nda Bonsailer |
***
Phuoc Duyen Kulesi
Hue - Thien Mu Pagodası Kompleksinde Phuoc Duyen Kulesi |
Tapınak kompleksinin girişindeki
Phuoc Duyen Kulesi, 1844 yılında İmparator Thieu Tri tarafından kurulmuş.
Sekizgen şeklindeki tuğla kule, 21 metre yüksekliğinde ve Buda’ya adanan yedi
kattan oluşuyor. Kulenin zirvesinde, yağmur suyunun toplanması için bir su
sürahisi tasarlanmış. Su, Budizm’de mutluluğun kaynağını temsil ediyor. Her ne
kadar şimdi yoksa da, bir zamanlar, her katında bir altın Buda heykelinin
olduğu rivayet ediliyor. Kule, Parfüm Nehri’ne bakan ihtişamlı manzarasıyla,
Hue’nin gayri resmi bir sembolü haline gelmiş.
***
Thich Don Hau Kulesi
Hue - Thien Mu Pagodası Kompleksinde Thich Hau Kulesi |
Pagoda alanındaki yapılardan biri
de, önde gelen Budist rahiplerinden Thich Don Hau onuruna 20. Yüzyılda, yeniden
yapılanma döneminde inşa edilmiş olan kule/stupa. 1905 – 1992 yılları arasında
yaşayan Thich Don Hau, tüm hayatını Budizm’in tanıtımına adamış bir insan.
Vefatından sonra buraya gömülmüş.
***
Kendini Yakan Budist rahip Thich Quang Duc
Hue - Budist Rahip Thich Quang Duc'un Arabası |
Pagoda’nın bir yerinde, Rahip
Thich Quang Duc’un Austin marka arabası sergileniyor. Güney Vietnam hükümetinin
Budist din adamları üzerindeki baskılarını protesto etmek için 11.06.1963
tarihinde kendini yakan rahip Duc, Saygon( Ho Chi Minh City)’da kendini yaktığı
alana bu arabayla gelmiş. Rahip yanarken, ne hareket etmiş, ne de ses çıkarmış.
Hue - Pagoda'da Sergilenen Budist Rahip Thich Quang Duc'un Arabası |
Thich Quang Duc( 1897 – 1963 )’un
kendini yakması tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Gazeteci Malcolm
Browne’ın, bu olayla ilgili fotoğrafı,
“Pulitzer Ödülü” kazandı. Katolik olduğu için Budist din adamlarına baskı yapan
Başbakan Diem, bu politikalarında ısrar edince, beş Budist rahip daha
kendilerini yakarak protesto eylemlerini sürdürdüler. Sonunda Güney Vietnam
Ordusu, 2 Kasım 1963’de Amerikan destekli bir askeri darbe yaparak Başbakan
Diem’i öldürdü ve yönetimi ele geçirdi.
Rahip Duc’un kendini yakma
eyleminden sonra, Vietnam Savaşı’nı protesto amacıyla, 1965 – 1970 yılları
arasında beş Amerikan vatandaşı kendisini yaktı.
***
İMPARATORLUK ŞEHRİ( IMPERIAL CITY)
Thien Mu Pagoda’dan sonra, 1993
yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan ”İmparatorluk Şehri”ne
geliyoruz.
İmparatorluk Şehri ve Hue Kalesi;
Hue Anıtları Kompleksi’nin en seçkin eserlerinin bulunduğu bir yer. 13 kralın
hüküm sürdüğü Nguyen Hanedanlığı dönemindeki birçok eseri kapsıyor. Hue
Kalesi’nin inşasına 1804’de İmparator Gia Long zamanında başlanmış, 1833’de
İmparator Ming Mang zamanında tamamlanmış.
Kale, güneydoğuda, Parfüm
Nehri’ne bakacak şekilde tasarlanmış.
Kalenin en iç ve orta bölümünde kraliyet ailesinin yaşadığı yerde
saraylar, bahçeler, köşkler bulunuyor.
Buraya “Mor Yasak Şehir” deniyor. Yasak Şehrin etrafı ikinci bir surla örülmüş
ve hendek kazılmış.
İmparatorluğun 1945’de resmen
ortadan kalkmasından sonra, 1947’de Fransızlarla yapılan savaşta, arkasından 31
Ocak 1968’de, Kuzey Vietnam’ın, Güney Vietnam ve ABD kuvvetlerine karşı
giriştiği Tet Taarruzunda, şehir, büyük zararlar görmüş. 160 binadan çok azı
kalmasına rağmen, mevcutlarının bakımı yapılıyor ve korunuyor.
***
Bayrak Kulesi ( Ky Dai veya Cot Co)
Hue - İmparatorluk Şehri'nde Bayrak Kulesi |
İmparatorluk Şehri’ne girmek için
Hue Kalesine geliyoruz. Kale’yi çevreleyen su dolu hendeği geçerken sol
tarafta, surların içinden yükselen bir kule ve üzerindeki direkte dalgalanan
büyük bir bayrak dikkatimi çekiyor.
Hue - İmparatorluk Şehri'nde Bayrak Kulesi |
Bayrak Kulesi, 1807 yılında
İmparator Gia Long zamanında inşa edilmiş ve daha sonra oğlu Minh Mang tarafından
geliştirilmiş. Kule, 17,40 metre yüksekliğinde ve üç terastan oluşuyor.
Birincisi 5,60, ikincisi 5,80, üçüncüsü 6 metre yüksekliğindeki olan üç
terasta, yükseklik arttıkça teras yüzeyi de küçülüyor. Bayrak direği önce
ahşaptan ve 29,52 metre yüksekliğindeymiş. 1948 yılında demir dökümden şimdiki
37 metrelik direk dikilmiş.
***
Noon Kapısı
Hue -İmparatorluk Şehri Noon Kapısı |
İmparatorluk şehrine, devasa bir
tuğla kapıdan, Noon Kapısı’ndan, giriyoruz. Metrelerce kalınlığındaki, geniş
bir zemine oturmuş, kemerli ana gövdesi ve üzerinde yükselen başka bir yapıyla;
hem kapı, hem de bir hisar işlevi verilmiş sanki. Bu kapı, İmparatorluk
Şehri’ne giden on girişten birisi. Burası aynı zamanda, siyasi kararların
açıklandığı, duyuruların yapıldığı bir yermiş.
***
Thai Hoa Sarayı (Dien Thai Hoa)
Hue - İmparatorluk Şehri, Thai Hoa Sarayı( Dien Thai Hoa ) |
Hue - İmparatorluk Şehri, Thai Hoa Sarayı Bahçesi |
Sarayın bahçesinde, kocaman bir fil şekli verilmiş ağaç
dikkatimizi çekiyor. Yine avlunun bir yanında, yarım metrelik beton bir
platformun üzerinde, bronzdan yapılmış, mitolojik vahşi bir hayvan heykeli var.
Hue - İmparatorluk Şehri, Thai Hoa Sarayı Bronz Heykel |
Sarayın içerisini dolaşıyoruz. Uzun bir dikdörtgen şeklindeki sarayın, çatıyı
destekleyen ahşap sütunları, bordo üzerine altın yaldızlarla süslenmiş. Salonun
bir bölümünde üç basamakla çıkılan, altın yaldızlı taht var. Kordonla çevrili
bu bölüm, sehpaların üzerindeki vazolarla dekore edilmiş. İmparator Gia Long
zamanında 1804 yılında yapılan sarayın duvar yüksekliği 3,72 m. ve çevresi de
1.230 metre civarındaymış.
Hue - İmparatorluk Şehri, Thai Hoa Sarayı |
***
Can Chanh Sarayı (Dien Can Chanh)
Hue -İmparatorluk Şehri, Can Chanh Sarayı( Dien Can Chanh ) |
Thai Hoa Sarayı’nın ilerisi ve
karşısında bulunan Can Chanh Sarayı’nı ziyaret ediyoruz. İmparator; günlük
çalışmalarını ve sarayın yüksek dereceli bürokratlarıyla, ayda iki defa
düzenlediği toplantılarını burada yaparmış. Sarayda çalıştığı zamanlar yalnız
olur, sadece kendisine mürekkep, tütün
ve çay hazırlamak veya emirlerini iletmek için birkaç hizmetkâr bulunurmuş. Can
Chanh Sarayı, İmparatorun önemli işleri görüştüğü, önemli elçileri kabul ettiği
ve saray partilerini düzenlediği bir yerdi aynı zamanda.
***
Mandarinlerin Salonu (Hall of the Mandarins)
Hue - İmparatorluk Şehri, Mandarinlerin Salonu( Hall of The Mandarins ) |
İmparator Sarayı’nın hemen
yakınındaki, Mandarinlerin Salonu’na geldik. Mandarin; Kralın askerî veya sivil
bürokratlarına verilen bir isim. Bu salon, sarayın bürokratları( mandarinler
)tarafından ofis olarak kullanılıyormuş. Taç giyme töreni dâhil, kraliyet
törenleri de burada yapılıyormuş.
Hue - İmparatorluk Şehri, Mandarinlerin Salonu( Hall of The Mandarins ) |
İçeriye girdiğimizde, üç
basamakla çıkılan imparatorluk tahtını görüyoruz. Tahtın bulunduğu yerin tam
üstünde, tavanda, uzun ömrün sembolü olan bir desen resmedilmişti. Platform ve
basamaklar bordo renkle boyanmış, basamak kenarları ise bordo renk üzerine
altın yaldızlarla işlenmişti. Tahtın yanında da yine bordo ve altın yaldızlı
bir saray tahtırevanı sergileniyordu. Bu bölüm, koruma amacıyla sarı b ir
kordonla çevrilmişti. Biz “taht”a ve tahtırevana bakıp, kraliyet dönemlerinin
şaşaalı günlerini gözlerimizde canlandırmaya çalışırken, rehberimiz sürpriz bir
açıklamada bulunuyor: 75.000 Dong( Yaklaşık 10 lira ) ödersek, imparatorluk
giysilerini kuşanıp, tahtta ve tahtırevanda fotoğraflarımızı
çektirebilecekmişiz!
Hue - İmparatorluk Şehri, Mandarinlerin Salonu |
Rehberimizin bu açıklaması
yankısını buluyor ve fotoğraf çektirmek için sıraya giriyoruz. İmparatorluk
kıyafeti olarak, erkekler beyaz ipek pantolon, sarı ipek kaftan, başlık ve
çizme; bayanlar ise ipek beyaz uzun etek, kırmızı ipek kaftan ve başlık ile sarı
ayakkabı giyip, önce imparatorluk tahtında, sonra tahtırevanda birer poz
resmimizi alıyoruz. Böyle bir mizansenle de olsa, kendimizi tarihi yaşamış gibi
hissediyor, neşe ve coşku içinde gezimize devam ediyoruz.
***
Ta Vu ve Huu Vu(Sol Ev ve Sağ Ev)
Hue - İmparatorluk Şehri - Ta Vu, Huu Vu( Sol Ev ve Sağ Ev) |
Yine aynı bölgede bulunan bu iki
yapı, 19. Yüzyılın başlarında inşa edilmiş ve 1899’da yenilenmiş. Ta Vu
sanatsal, Huu Vu ise askeri amaçlı bir yapıydı. Her ikisi de dikdörtgen bir
şekle sahip. Huu Vu en son 1977 yılında, Ta Vu ise 1988 yılında yenilenmiş. Her
iki bina da çatı süslemeleri ile dikkat çekiyordu.
Hue - Sol ve Sağ Ev'in Çatı Süslemeleri |
Hue - Sol ve Sağ Ev'in Çatı Süslemeleri |
***
Hien Nhon Kapısı (Cura Hien Nhon)
Hue - İmparatorluk Şehri, Hien Nhon Kapısı( Cura Hien Nhon ) |
Hue kalesi içindeki gezimizi
bitirip, Hien Nhon Kapısı’ndan çıkarak, İmparatorluk Şehri’nden
ayrılıyoruz. Hien Nhon Kapısı,
İmparatorluk Şehri( Kalesi)’nin dört kapısından biri. Nguyen Hanedanlığında,
mevcut Ngo Mon ana kapısına ek olarak üç kapı daha yapılmış. Hoa Binh kapısı
sadece kral için, Chuong Duc kapısı kadınlar için ve Hien Nhon kapısı da sadece
erkeklerin girip çıkması için kullanılmış.
1968’de Kuzey Vietnam’ın, Güney
Vietnam’a yaptığı Tet taarruzu sırasında, bombalar tarafından tamamen tahrip
edilen kapı, 1975’den sonra restore edilmiş. 2013 yılında yapılan yenileme ve
aydınlatma ile de bugünkü görünümüne kavuştu.
***
TU DUC ANIT MEZARI(TU DUC TOMB/KHİEM TOMB)
Hue - Tu Doc Anıt Mezarı Ana Kapısı |
Hue Kalesi’nden ayrıldıktan
sonra, 7 km güneyde bulunan İmparator Tu Duc’un anıt mezarını ziyaret ediyoruz.
İmparator Tu Duc, 1848-1883 yılları arasındaki uzun hükümdarlık döneminde,
yüzlerce karısı bulunmasına rağmen, çiçek hastalığı geçirdiği için kısırlaşır
ve bir erkek çocuk sahibi olamaz. Bunu olumsuz bir işaret gibi değerlendiren
İmparator, kendisi için bir anıt mezar yaptırmaya başlar. 1964 yılında başlayan
anıt mezar 1967 yılında biter.
Hue - İmparator Tu Doc Anıt Mezarı |
İmparatorun 1883’deki ölümünden
sonra, evlatlık oğlu Kien Phuc, İmparatorluğu devralır. Ancak 7 ay sonra
ölünce, kendisine ayrı bir mezar yapılamadığı için Tu Duc’a ait mezarın bir
köşesine gömülür. Tu Duc ile oğlu arasında da Tu Duc’un karısı İmparatoriçe Le
Thien Anh’ın mezarı bulunuyor.
Hue - İmparator Tu Doc Anıt Mezarı'ndan |
İlginçtir, henüz sağken mezarını yaptırmış
olmasına rağmen, İmparator Tu Duc buraya gömülmemiş. Naaş; mezar
soyguncularından korunması amacıyla, Hue’de gizli başka bir yere
defnedilmiş. İmparatoru gömen 200
hizmetli ise, gizli bir yoldan
döndürüldükten sonra, gizliliğin sağlanması için hepsi öldürülmüş. İmparator Tu
Duc’un gömülü olduğu yer, bugün hâlâ bilinmiyor.
***
HUE’DE, DIŞARIDA SAKİN VE HUZURLU BİR GECE
Gün boyu birlikte yaptığımız
gezi, akşama doğru bitiyor ve serbest saatler başlıyor. Yarın sabah otel
lobisinde buluşup, Hue’den ayrılacağız. Banyo, dinlenme falan derken, 1-2 saat
sonra otelden dışarı çıkıp, keyfe keder dolaşıyorum. Güneş batalı fazla
olmamıştı. Sağ tarafıma Parfüm Nehri’ni alıp, Le Loi Caddesi’nde amaçsızca yürümeye
devam ettim. Cadde kalabalık değildi. Tek tük insanlar ve motosikletler vardı.
Günümüz hep koşturmaca ile
geçmişti. Gördüğümüz yerleri daha iyi fotoğraflayalım, bir şeyleri kaçırmayalım
diye gayret ediyor, zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorduk. Aslında yorgunluk
nedir, onu da bilmiyorduk. İşte bu yürüyüşte, sakin ve huzurlu bir Hue
akşamında kendimle baş başaydım. Amerikan filmlerinin genelde kötü rol biçip
anlattığı Vietnam, benim gördüğüm Vietnam değildi. Burada, Vietnam’ın bu orta
halli şehrinde, kendimi Ülkemde olduğu kadar rahat, iyi ve güvenli
hissediyordum. Böyle, adeta kendimle konuşa konuşa, nehir boyunca 2-3 km
yürüyüp geri döndüm.
***
Hoa Hong Kafe – Restoranda Mola
Hue - Hoa Hong Kafe'de |
Dönüşte, nehir kıyısında, iyi bir
atmosferi ve üstü kapalı bahçesi olan bir kafe-restorana( Hoa Hong ) rastladım.
Tam da yorulduğum bir sırada karşıma böyle beğendiğim bir yerin çıkmasına
sevindim. Hemen bahçede kendime bir masa seçip oturdum. Bira ve çerez söyledim.
Biramı içerek 1-1,5 saat kadar kafamı dinledim.
Hue - Hoa Hong Kafe'de, İpek Kumaş Tablo ile |
Bu arada bir Vietnamlı orta
yaşlı adam, elinde tablolarla masama geldi. 30x50 cm ebadındaki kâğıtların
üzerine yapıştırılmış resimlerdi bunlar. Resimler, ipek kumaş üzerine
çizilmişti. Önce 10 dolar dedi, 2 dolar dedim ve 2,5 dolara aldım. Bu günün
anısına, elimde tablo ile bir fotoğrafımı çektirdim. Tekrar yolum buraya düşer
mi bilinmez, ama iyi vakit geçirdiğim buradan memnun bir şekilde ayrılıp,
otelimin yolunu tutuyorum.
***
HUE'DEN AYRILIYORUZ - THANH TAM SEASIDE RESORT
Hue - Thanh Tam Seaside Resort |
Hue - Thanh Tam Seaside Resort'dan Manzara |
Sabahleyin otobüsle Hue’den
ayrılıyoruz. Rotamız, 90 km güneydeki Da Nang. Yolu aşağı yukarı yarıladığımız
bir yerde, Hue’’ye bağlı “Thanh Tam Seaside Resort” isimli bir tesiste yemek
molası verdik.
Hue - Than Tam Seaside Resort'dan Manzara |
Hue - Thanh Tam Seaside Resort'dan Manzara |
Güney Çin Denizi kenarında bulunan ve önünde harika bir
kumsalı olan bu yerde manzara o kadar güzeldi ki, aklımızı başımızdan aldı.
Güzel kareler çekmekten, yemeği düşünemez olduk. Ayrılırken aklımız hâlâ buradaydı...
DA NANG
“Than Tam Seaside Resort”daki
yemek molamızdan sonra Da Nang’a varıyoruz. Da Nang; Vietnam’ın beşinci büyük
kenti. Güney Çin Denizi’nin kıyısında ve Han Nehri’nin ağzında olması, şehri,
Vietnam’ın önemli bir liman kenti haline getirmiş. Orta Vietnam’ın ticaret ve
eğitim merkezi olan Da Nang, Kuzey-Güney Demiryolu üzerindeki konumuyla da,
ulaşım açısından büyük bir öneme sahip. UNESCO Dünya Mirası Listesine giren Hue
İmparatorluk Şehri, Hoi An-Eski Kent ve My Son gibi yerleşimlere de en fazla
100 km uzaklıkta bulunuyor. 2017 sayımına göre, Da Nang’ın nüfusu 1.064.070
***
Da Nang - Ejderha Köprüsü( Dragon Bridge ) |
Da Nang’ın Ejderha Köprüsü(
Dragon Bridge) girişinde bir yerde
otobüsümüz mola veriyor. Bulunduğumuz yerden; köprüyü bir uçtan diğer bir uca
geçiyormuş gibi tasarlanan, sarıya boyalı dev ejderhamızın ve köprümüzün
fotoğraflarını çekiyoruz. 2013’de açılan köprü, Han Nehri’nin iki yakasını
birbirine bağlıyor. Cumartesi ve Pazar geceleri saat 9’da düzenlenen
gösterilerde, Ejderhamız, ağzından ateş ve su püskürtüyormuş.
***
CHAM HEYKELLERİ MÜZESİ
Da Nang - Cham Heykeller Müzesi, Tanrıça Sarasvati |
Ejderha Köprüsü’nden sonra, hemen yakınında bulunan Cham Heykelleri
Müzesi ( Museum of Cham Sculpture)’ni ziyaret ediyoruz. Müze, 1915 yılında,
Vietnam’daki Fransız Uzakdoğu Araştırma Enstitüsü’nün maddi destekleriyle
açılmış.
Da Nang - Cham Heykeller Müzesi, Tanrı Brahma |
Champa, M.S. 500 – 1500 yılları
arasında yaşayan, orta ve güney Vietnam’ın kıyıları boyunca gelişen bir Hint
medeniyetiydi. Cham halkının sanatsal mirası, kumtaşı heykellerden ve tuğla
binalardan oluşuyormuş. Müzede sergilenen eserler de kumtaşından yapılmıştı.
Konusunu dinden alan; Tanrıça Sarasvati, Tanrı Brahma gibi, mitolojik canavar
“deniz ejderhası” gibi heykelleri gördük.
Da Nang - Cham Heykeller Müzesi, Deniz Ejderhası |
***
DA NANG - BLUE WHALE RESTORAN'DA MOLA
Da nang - Blue Whale Restoran |
Da Nang - Blue Whale Restoran'dan Manzara |
Da Nang’daki son durağımız olan
Blue Whale Restoran’da bir süre mola verdik.
Deniz kıyısındaki lokantanın, bir yanı kumsala açılıyordu. Biraz açık
denizin havasını alıp, beyaz köpüklü dalgaları seyrettikten sonra, Hoi An’a
devam ediyoruz.
HOİ AN
Hue’den kalkan otobüsümüzle
sonunda, Fransız sömürge döneminin önemli şehirlerinden Hoi An’a varıyoruz.
Yaklaşık 120.000 nüfusa sahip olan Hoi An’ın anlamı “huzurlu buluşma yeri”. 15.
Ve 19 yüzyıllar arasında Güneydoğu Asya’nın önemli ticaret limanı olan Hoi An; yüzyıllar
boyunca taşıdığı yerli ve yabancı etkileri yansıtan binalarıyla, bu kültürel
mirası koruyup, zamanımıza kadar getirmiş. Bu nedenle, 1999’da eski kent,
UNESCO tarafından “Dünya Miras Alanı” ilan edilmiş.
Da Nang - Hoi An Yolculuğundan |
18. yüzyıl sonuna kadar Çin ve
Japon tüccarların en tercih ettikleri, önemli bir ticaret merkezi olan Hoi An,
19. yüzyıl başında bu özelliğini kaybetti. Bu tarihlerde yönetime gelen
İmparator Gia Long’un; Hoi An yakınındaki Da Nang limanında, Fransızlara önemli
ticari ayrıcalıklar sağlamasıyla, Hoi An’ın önemi azalmaya başlamış. Günümüzde
şehir; tarihi, geleneksel mimarisi, tekstil ve seramik gibi el sanatları
nedeniyle, turistik bir çekim merkezi olmuş. Hoi An ve çevresinde birçok bar,
lokanta, otel ve tatil köyü, turizm sektöründe hizmet veriyor.
***
Hoi An’a can veren Thu Bon Nehri
kıyısındaki otelimize geliyoruz. Pho Hoi Riverside Resort Hotel’in; Çin tarzı,
çatılı, her iki kenarda koruyucu mitolojik iki canavar heykelinin bulunduğu,
görkemli kapısından geçip, otelimize yerleşiyoruz. Ancak, güneşin batımına da
az bir zaman var. Vakit kaybetmememiz gerekiyor. Bugün için serbest program
uygulanacak. Biz beş arkadaş aramızda anlaşıp, Thu Bon Nehri’nde bir tekne turu
yapıyoruz.
***
TEKNE GEZİMİZİN GÜLEN VE GÜLDÜREN ABLASI
Hoi An - Tekne Gezimizin, Gülen ve Güldüren Ablası |
Teknemizin dümeninde, 40-50
yaşlarında, hafif kilolu, başında yayvan bez şapkasıyla Vietnamlı bir kadın
var. Bu ablamız, sevimli mi sevimli. Neye ve niçin güldüğünü bilmiyoruz, ama
ona bakınca biz de gülüyoruz. O bize gülüyor, biz ona gülüyoruz. Böyle gülme
nöbetiyle bayağı hoşça bir vakit geçirdikten sonra, nihayet etrafa bir göz
atmak aklımıza geliyor.
Hoi An - Bach Dang Caddesi'nde Fransız Sömürge Dönemi Binaları |
Rotamız çok uzun değildi. Ama görüntüler, Hoi An için
çok iyiydi. Bir defa, sömürge döneminin, en güzel ve en karakteristik
binalarının olduğu Bach Dang Caddesinin yakınından geçiyorduk. Bir veya iki
katlı, kehribar renkli, önlerinde Palmiye ağaçları ile Fransız sömürge dönemi
binalarının, nehir kenarından görüntüsü çok güzeldi.
Hoi An - Bach Dang Caddesi'nden |
Bugün kafe, lokanta ve bar
olarak kullanılan bu binalar; tatilin coşku ve sevincini yaşayan insanlarla daha
da bir anlam kazanıyor ve hayat buluyorlardı. Böyle ender rastlanan
görüntülerle, Thu Bon Nehri tekne turumuzu tamamlayıp, gezimize devam
ediyoruz.
Hoi An - Bach Dang Caddesi'nde Fransız Sömürge Dönemi Binaları |
***
TRAN PHU, HOİ AN’IN EN RENKLİ CADDESİ
Hoi An - Tran Phu Caddesi'nden |
Tekne turumuzu yaptıktan sonra,
keşif heyecanını yaşamak için dağılıyoruz. Ben gezime Tran Phu Caddesi’nden
başlıyorum. Bu cadde, Hoi An’ın en renkli caddelerinden biri. Kafeler,
restoranlar, barlar, oteller, hediyelik eşya dükkânları, galeriler, tapınaklar,
seyyar satıcılar ve bunlara dinamizm ve hayatiyet kazandıran kalabalık ve canlı
bir turist kitlesi tamamlıyor caddeyi.
Hoi An - Bir Prenses Asaleti ve Zerafeti ile |
Hoi An’ın sebze, meyve ve balık pazarının kurulduğu Tieu La
Caddesi de bu caddeye, Tran Pu Caddesi’ne çıkınca, haliyle her iki cadde de,
turistlerin yerel kültürü tanımaları açısından, altın madeni değerinde oluyor.
Hoi An - Her Zaman Mütebessim ve Aydınlık Yüzler |
Önce Tran Phu Caddesi’nde, Tieu
La Caddesi yakınında birkaç seyyar satıcı görüyorum. Turistlere karşı çok
saygılı, anlayışlı ve güler yüzlüler. Taze soğan, mandalina ve birkaç meyve
daha satan bir ablamız, tebessüm ederek güzel bir poz veriyor.
Hoi An - Tavuk Şiş Satan Ablamız |
Biraz ileride,
bu defa tavuk şiş satan başka bir ablamızdan birlikte bir poz rica diyorum.
Tavuk şişleri bana uzatırken çektiğimiz bu pozu, olmayınca iki defa tekrar
ettik. Güler yüzlü tavırlarını hiç bozmadılar. Vietnamlı, sadece burada değil,
ülkenin her tarafında buydu! Karşılıklı dostane duygularla ayrılıyorum.
Niyetim, Tieu La Caddesi’ndeki pazara daha sonra tekrar gitmek.
Hoi An - Tavuk Şiş Satan Ablamızla |
***
TRUNG HOA TOPLANTI/MECLİS SALONU ( Trung Hoa Assembly Hall )
Hoi An - Trung Hoa Toplantı/Meclis Salonu( Trung Hoa Assembly Hall ) |
Tran Phu Caddesi’nde yürürken,
geleneksel Çin Mimarisiyle yapılmış ve dekore edilmiş bir binaya rastlıyorum.
Trung Hua Toplantı Salonu; Çinli göçmenlerin; geleneklerini/kültürlerini
yaşatmaları ve gelecek kuşaklara aktarmaları, sosyalleşmeleri, birbirleriyle
tanışıp iş yapmaları amacıyla 1741 yılında beş Çinli tüccar tarafından
kurulmuş.
Hoi An - Trung Hoa Toplantı/Meclis Salonu'ndan |
Salon; Tanrıça Thien Hau yanında, Konfüçyüs’e, Çin devrimci
hareketinin lideri Sun Yat-Sen’e ve Japon karşıtı direniş sırasında ölen
askerlere de adanmış. 1928’den önceki ismi “Duong Thuong”muş.
***
GUANG GONG TAPINAĞI ( Quang Cong
Temple )
Hoi An - Guang Gong Tapınağı ( Quang Cong Temple ) |
Tran Phu Caddesi’nde bulunan
diğer bir tapınak da, Guang Gong Tapınağı.
Ong Pagoda olarak da bilinen Guang Gong Tapınağı; dürüstlük, sadakat,
samimiyet ve adalet sembolü olarak sevilip, saygı duyulan Çinli general Quan
Cong’a adanmış. Çinli general, M.S. 3. Yüzyılda ve Han hanedanlığı zamanında
yaşamış. 1653 yılında inşa edilen tapınak; dört bina, bir giriş kapısı, doğu ve
batıda iki ev ve büyük bir ana salondan oluşuyor. Tüm binalar, ejderha ve sazan
motifleriyle dekore edilmiş. Sazan, Çin mitolojisinde sabrın sembolü.
***
JAPON KÖPRÜSÜ ( Japanese Bridge )
Hoi An - Japon Köprüsü( Japanese Bridge ) |
Tran Phu Caddesi’nden başladığım
yürüyüş devam ediyor. Tran Phu Caddesi’nin bitip, Nguyen Thi Minh Khai
Caddesi’nin başladığı yerde, Hoi An’ın sembol yapısı olan Japon Köprüsü’nü
buluyorum. Japon Köprüsü; 1595’de, Hoi
An’daki Japon topluluğu tarafından, Çin Mahallesi ve derenin karşısıyla bir
bağlantı sağlamak amacıyla inşa edilmiş. Yüzyıllar boyunca yapılan onarım ve
süslemelerde, orijinal Japon tasarımına sadık kalınmış. Ancak, sömürge
döneminde Fransızlar, motorlu taşıtların geçmesi için köprüyü düzeltmişler.
Neyse ki, 1986’daki yenileme çalışmalarında, köprü orijinal haline getirilmiş
ve bir çatı ile de köprünün üzeri örtülmüş.
***
Köprünün girişinde bir çift
maymun ve diğer girişinde bir çift köpek tanrı heykelleri bulunuyor. Heykellerin yapılma sebeplerinden biri, köprüye muhafızlık etmeleri, diğeri de, Asya
burçlarına göre Japon imparatorlarının çoğunlukla, maymun ve köpek yıllarında
doğmalarıymış.
Hoi An-Japon Köprüsü, Köpek Tanrısı |
Japon Köprüsü, Maymun Tanrısı |
Hoi An - Japon Köprüsü, Chua Cau Tapınağı |
Yine bir dini inanışa göre,
köprünün yapılış amacı, başı Hindistan’da ve kuyruğu Japonya’da olan “Mamazu”
adlı ejderhayı bastırmak içindi. Canavarın kuyruğunu hareket ettirmesiyle
Japonya’da deprem meydana geliyordu. Ama Mamazu’nun sırt bölgesi Vietnam’da
olduğu için köprü Mamazu’nun sırtını aşağı doğru itecek ve böylece depremler de
önlenecekti. Köprü hakkında, yüzyıllarca anlatılan efsanelerden biri de buydu.
Japon Köprüsü, bugün Hoi An’ın bir sembolü olmuş.
***
CHAU AN HOİ KÖPRÜSÜ
Hoi An - Chau An Hoi Köprüsü |
Japon Köprüsü’nden, Thu Bon Nehri
kıyısına doğru 50 metre kadar yürüyünce, Chau An Hoi Köprüsü’ne geliyorum. Hava
iyice kararmaya başladığı için, köprünün ışıklandırması, adeta onu bir çekim
merkezi yapmıştı.
Hoi An - Chau An Hoi Köprüsü |
Etrafındaki seyyar yiyecek tezgâhları ve müşterileri
kalabalıklaşmıştı. Köprünün üzerindeki ziyaretçiler, en doğru açıyı ve en iyi
fotoğrafı çekmeye çalışıyorlardı.
Hoi An - Chau An Hoi Köprüsü'nde Düğün Fotoğrafı |
Köprü’nün bir ayağında, nehirdeki sandalda,
ellerinde adak için yakılmış mumlarla, siyah pantolonunun üzerine giydiği beyaz
“Au Dai”( Tunik şeklinde, geleneksel/Ulusal Vietnam giysisi ) gelinliğiyle
gelin, haki renkli üniformasıyla damat, hayatlarının en mutlu gününü burada
kutluyorlardı. Ne de olsa köprünün adı olan "Chau An Hoi"nin anlamı, “barış için dua et/iyi
şanslar”dı.
***
CAM PHO TAPINAĞI ( Cam Pho Temple )
Hoi An - Cam Pho Tapınağı( Cam Pho Temple ) |
Chau An Hoi Köprüsü’den sonra,
farklı yerler görmek amacıyla, Japon Köprüsü’nün diğer yönündeki Nguyen Thi
Minh Kai Caddesi’ne gidiyorum. Burada, ilginç ana giriş kapısıyla Cam Pho
Tapınağı’na rastlıyorum. Bu eski köy tapınağının yapım tarihi tam olarak
bilinmiyor. Ama 1817 ve 1897 yıllarında önemli tadilatlar geçirmiş.
Hoi An - Cam Pho tapınağı( Cam Pho Temple ) |
Tapınak,
bir ibadet yeri olduğu gibi aynı zamanda yörenin idari merkeziymiş. Cam Pho
Tapınağı’nda; her yıl, 16 Ocak ve 16
Ağustos’ta Xuan Ky Thu festivali düzenleniyormuş.
Hoi An-Cam Pho Tapınağı Avlusunda Telefonun Büyüsü |
Tapınağın loş ışıklı avlusunda,
üç-dört yaşlarındaki bir erkek çocuğu dikkatimi çekti. Elinde, yüzüne 20-25 cm
mesafede tuttuğu bir telefon vardı. Dünyayla bağını koparmış gibi telefonuyla
ilgileniyor, büyülenmişçesine odaklandığı telefon ekranı, yüzünü
aydınlatıyordu. “İşte telefonun büyüsü”
dedim. Bu evrensel olguyu
fotoğrafladıktan sonra otelime döndüm.
***
PHO HOİ RIVERSIDE RESORT’U YENİDEN KEŞFEDİYORUM
Dün öğleden sonra geldiğimiz Hoi
An’dan bu sabah ayrılacağız. Oysa ne kadar da sevmiştim burayı. Bir defa,
Vietnam’a has olan bütün yerel özellikleri görebiliyorduk. Çarşısıyla,
pazarıyla, güler yüzlü insanlarıyla, canlı hayatıyla yereldi. Buna ilaveten,
diğer küçük kasabalarda olmayan, batılıların da girip çıktığı lokantalar,
kafeler, publar, gerektiğinde yaşam tarzı açısından batılı bir turist için
denge sağlayabiliyordu. Hoi An, bu havasıyla beni öylesine etkilemişti ki,
burada yaşamanın planlarını bile yapmaya koyulmuştum.
***
Hoi An -Pho Hoi Riverside Resort'un Her Köşesi Güzeldi |
Tadı damağımda kalmış bir Hoi
An’daki son saatlerimi daha iyi değerlendirmek için, sabah çok erken kalktım.
Önce, bir tatil köyü gibi düzenlenmiş oteli gezmeye başlıyorum. Otel
tesislerindeki tüm yapılar iki katlı ve balkonlu. Balkonlarda ve pencerelerde
kullanılan ahşap malzeme ve renkler, yol kenarlarındaki palmiye ağaçları ve
çiçekler, hepsi bir biriyle uyumlu ve iç açıcı, ferahlatıcı.
Hoi An-Pho Hoi Riverside Resort Personeli Kızımızın Bir Pozu |
Önümden, otel
personeli genç bir kız geçiyor. Selamlaşıyoruz. Elinde, süs ve dekor olarak
kullandıkları, çiçek yaprakları vardı. Çat pat bir şeyler konuşuyoruz. Biri
portre olmak üzere iki poz fotoğrafını çekip, gezime devam ediyorum.
Hoi An -Pho Hoi Riverside Resort, Portre |
***
Nehir kenarındaki yüzme havuzuna
geliyorum. Yüzme havuzunun çevresinde, seyrek aralıklarla palmiye ağaçları var. Buradan
bakıldığında, nehrin karşı kıyısındaki caddede, Fransız sömürge mimarisi evler,
çok güzel bir manzara oluşturuyor. Havuzun kenarındaki tek katlı bir yapının duvarında, sanki karşı
kıyıdaki evlerle bütünlük olsun diye, kehribar renkli sömürge evleri
resmedilmiş.
***
Nehre bakan tek katlı başka bir
yapının duvarında ise, duvara ilave edilen merdiven, tuğla gibi malzemelerle
bambaşka bir tablo tasarlanmış. Üç basamaklı merdiven, tuğla parmaklıklı bir
sofa ile bitiyor ve kapının önüne gelmiş oluyoruz. Duvarın kalan diğer
kısmında, arka planda dağların bulunduğu bir araziye belli aralıklarla Cham
tapınakları tasarlanmış. Bu çevre düzenlemesindeki, özeni, dikkati ve derinliği
takdir etmemek haksızlık olur. Duvardaki tabloya eklenilen tuğla, merdiven gibi
malzemelerle bir bakıma “enstalasyon”( yerleştirme sanatı) yapıldığını tahmin
ediyorum. Burada kullanılan malzeme ile Cham tapınaklarında kullanılan malzeme
aynı: Tuğla. Resmedilen Cham tapınaklarının olduğu “My Son” Arkeolojik Sit
Alanı, Hoi An’a 38 km. mesafede ve UNESCO Dünya Mirası listesinde
bulunuyor.
Hoi An - Pho Hoi Riverside Resort'tan Sanat Eseri Bir Yapı |
Da Nang Havaalanından, Ho Chi
Minh City( Saigon )’ye uçmak üzere, Hoi An’dan ayrılıyoruz.
HO CHİ MİNH CİTY
Da Nang’dan, Ho Chi Minh City ( Saygon ) – Tan Son Nhat
Uluslararası Havalimanı’na iniyoruz. Ho Chi Minh City( Saygon )’de iki gece
kalacağız.
Ho Chi Minh City, eski adıyla Saygon,
7.981.000( 2014 ) kişilik nüfusuyla, Vietnam’ın en kalabalık şehri. Güney
Vietnam’da, Saygon Nehri (Song Sai Gon) kıyısında yer alan şehir, Saygon adı
altında; 1887-1902 ve 1945-1954 tarihleri arasında Fransız Çinhindi’nin
başkenti oldu. 1955-1975 yılları arasında bu defa Güney Vietnam’a başkentlik
yapan Saygon; Vietnam’ın birleşmesinden sonra, 2 Temmuz 1976’da devrimci lider
Ho Chi Minh City adını aldı. Saygon ismi de, bugün hâlâ yaygın olarak
kullanılıyor
***
Ho Chi Minh Şehri, Vietnam’ın,
finans ve turizm merkezi. Pek çok ulusal ve uluslararası bankanın genel
müdürlüklerine ve borsaya ev sahipliği yapıyor. Yıllık 6 milyon ziyaretçi ile
Vietnam’ın en çok ziyaret edilen şehri. Tan Son Nhat Uluslararası Havalimanı,
36 milyon yolcu ile Ülkenin en büyük havalimanı.
Tropikal bir iklime sahip
şehirde, iki mevsim var. Mayıs-Ekim ayları yağışlı, Kasım-Nisan ayları kuru
mevsimdir. Ortalama sıcaklık 28 C derece ve yıl boyunca çok az bir değişiklik
gösteriyor. Nüfusun %93,52’si etnik Vietnamlılar( Kinh )’dan meydana geliyor.
En büyük etnik azınlık grubu %5,78 ile Çinliler. Ho Chi Minh Şehri’nde en
yaygın üç din; genellikle aynı tapınakta kutlanan Taoizm, Konfüçyüsçülük( ata
ibadeti ile) ve Mahayana Budizm’idir. Şehir nüfusunun yaklaşık %10’u Katolik
Hristiyan.
***
DAİ GİAC BUDİST TAPINAĞI ( Chua Dai Giac )
Ho Chi Minh City( Saygon ) - Dai Giac Budist Tapınağı( Chua Dai Giac ) |
Ho Chi Minh City-Dai Giac Budist Tapınağı |
Nguyen Van Troi Caddesi
üzerindeki Dai Giac Budist Tapınağı’nı da, otobüsümüzle geçerken çektim. 3-4
binadan meydana gelen bir kompleks/külliye olarak yapılmış. Pişmiş kil/toprak(
terracota) görünümlü gri renkli 7 katlı kulesi ve bu rengiyle ahenk sağlayan
kırmızı çatılarıyla ilgi çekiciydi. Avluyu çevreleyen 4-5 katlı ana binanın ana
caddeye bakan duvarına, kabartma şeklinde, ejderha başlıklı bir sandalda bir
grup insan resmedilmişti. Ana binanın çatı katı bir bahçe gibi tasarlanmış ve
çatısı da, kulenin çatısıyla uyumluydu.
***
OTOBÜSÜMÜZDEN “MUTLULUĞUN RESMİ”Nİ ÇEKİYORUM
Vietnam’daki moped/motosiklet
kullanımının yoğunluğu tüm arkadaşlarımızın dikkatini çekmişti. Kapasitesi küçük
olmakla beraber, bu araçlarla bazen çok büyük hacimli eşyaların veya çok sayıda
insanın taşınması ilginç manzaralar oluşturuyor, biz de bu tür görüntüleri
yakalamaya çalışıyorduk. Aslında, bir moped/motosikletin anlamı, onlar için bir
taksiydi, bir kamyonetti belki de…
Ben böyle pür dikkat dışarısını
izlerken, otobüsümüzün yanında ve de penceremin dibinde kırmızı bir motosiklet
beliriyor. Direksiyonda başındaki kaskıyla 25-30 yaşlarındaki baba vardı. Onun
arkasında annesi ve babasının arasında ayakta duran, ama dengesini sağlamak
için karnını babasının sırtına yaslamış 3-4 yaşlarında, sevimli mi sevimli bir
kız çocuğu bulunuyordu. En arkalarında da yine başındaki kaskıyla oturan,
düşmesin diye iki eliyle kızını belinden kavrayan bir anne giriyor fotoğraf makinamın
kadrajına.
Ho Chi Minh City - Motosikletlerinde Mutlu Bir Aile |
Ben otobüste olduğum için
onlardan biraz yukardayım, ama ne de olsa yan yana gidiyorduk. Bir ara göz göze
geldik. Bu üç kişilik çekirdek aile, motosikletlerinde ne kadar da mutlulardı.
Her birinin gülümsemesi sanki yüzlerini aydınlatıyor, izleyende huzur ve
iyimserlik duygusu yaratıyordu. “Mutluluğun Resmi” dediğim bu anları çektikten
bir süre sonra birbirimizi kaybediyoruz. Bu fotoğraf, ne zaman baksam, hâlâ aynı huzur ve
iyimserlik duygularını yaşatan bir fotoğraf oldu benim için.
***
SAVAŞ KALINTILARI MÜZESİ ( War Remmants Museum )
Ho Chi Minh City - Savaş Kalıntıları Müzesi (War Remmants Museum ) |
Otobüsümüzle, Vo Van Tan
Caddesi’nde bulunan Savaş Kalıntıları Müzesi’ne geliyoruz. Müze, Vietnam ve Çinhindi ( Fransız sömürge dönemi
) savaşlarındaki objeleri sergiliyor. Değişik evreler geçiren Müzenin ismi, 4 Ağustos 1975’de açıldığı zaman “ABD ve
Kukla Hükümet( Güney Vietnam ) Suçları Sergi Sarayı”ymış. Amerika’nın işgal
dönemindeki eski “ABD Bilgi Ajansı” binasında faaliyete geçmiş.
Ho Chi Minh City - Savaş Kalıntıları Müzesi |
1990 yılında Müze’nin adından hem
“ABD” hem de “Kukla” kelimeleri çıkartılarak, adı ”Savaş Suçu ve Saldırganlık
Suçları Sergi Sarayı”na dönüştürülmüş. 1995’de, Amerika ile diplomatik
ilişkilerin normalleşmesinden ve ABD ambargosunun kaldırılmasından sonra “Savaş
Suçları” ve “Saldırganlık” kelimeleri de Müzenin başlığından çıkarılmış ve adı
son defa “Savaş Kalıntıları Müzesi” olmuş.
***
Müzeyi gezmeye başlıyoruz.
Müzede; bazuka, mayın, tabanca, gaz maskesi, tüfek, bomba gibi savaş
malzemeleri; savaşla ilgili istatistiki veriler, karşılaştırmalar, savaş
muhabirleri tarafından çekilen fotoğraflar sergileniyor. Sergilenen yürek burkucu fotoğrafları
gördükçe ve savaşla ilgili bilgileri okudukça, 1945-1975 yılları arasında
Vietnam halkının nasıl bir felaketle karşı karşıya kaldığını ve nasıl bir
felaketin üstesinden gelip, adeta küllerinden yeniden doğduğunu daha iyi
anlıyoruz.
Ho Chi Minh City - Savaş Kalıntıları Müzesi, Vietnam'ın Savaştaki İnsan Kaybı |
Sergilenen grafik ve tablolarda,
Amerika’nın, 1945-1954 yılları arasında Vietnam’da savaşan Fransız kuvvetlerine
yapmış olduğu uçak, savaş gemisi, tank ve her türlü silah yardımı ile ilgili
bilgiler de var. Yani bir bakıma Vietnam, daha o yıllarda sadece Fransa ile
değil dolaylı olarak Amerika ile de savaşıyordu.
Ho Chi Minh City - Savaş kalıntıları Müzesi |
Amerikan ordusu tarafından
silahsız sivillere karşı işlenen katliam suçu fotoğraflarını görüyoruz.
Kurbanları çocuklar, kadınlar ve yaşlılar olan bu katliamlardan en büyüğü, 16
Mart 1968’de yapılan My Lai katliamı. 504 kişinin öldüğü bu katliamdan sonra
Thanh Phong’da 25 Şubat 1969’da işlenen katliamda 21 kişi hayatını
kaybetmiş.
***
Portakal Gazının( Agent Orange ) Vietnam Üzerindeki Yıkıcı
Etkileri
Ho Chi Minh City-Savaş Kalıntıları Müzesi, Portakal Gazıyla Yok Olan Ormanlar |
Müzenin bir bölümü, Vietnam’da
kullanılan Portakal Gazı( Agent Orange )’nın etkilerine ayrılmıştı. Yaprak
dökücü( herbesit ) bir kimyasal olan Portakal Gazı, bitkilere olduğu kadar
insanlara da zarar veriyordu. Genleri bozuyor, her türlü özürlü ve anormal
doğumlara neden oluyordu. Halen Vietnam’da, Portakal Gazı’ndan dolayı özürlü ve
sağlık sorunu olan 1 milyon insan yaşıyor. Bu gaz zehirlenmesiyle 400.000
Vietnamlının öldürüldüğü tahmin ediliyor. Çevre hasarı olarak 31.000 km2
yapraklarını dökmüş, tahrip edilmiş orman arazisi ve kirlenmiş toprak, yok olan
hayvan türleri öne çıkıyor.
Müze'nin Anlamlı ve Etkileyici Fotoğraflarından |
Portakal Gazının insanlar
üzerindeki olumsuz etkilerini en açık bir şekilde; kavanozlarda muhafaza
edilen, genleri bozulmuş ceninlerde ve bazı fotoğraflarda görüyoruz. Belki de
bu fotoğraflardan en ilginci, yağmur altında, sevinç, neşe ve mutluluk içinde
koşan bir genç erkek ve kızın fotoğrafıydı. Elinde şemsiye ile koşmaya çalışan
erkeğin tek bacağı, kızın da iki kolu yoktu. Portakal gazının eseri olan bu gençler,
her şeye rağmen yaşam enerjileriyle, iyimserlikleriyle, hayata bakışlarıyla
sanki Vietnam’ı temsil ediyorlardı. Nesillerce süren bir haksız savaşa ve savaş
sonrası sorunlarına rağmen Amerika’ya, Fransa’ya kin gütmeyen, ileriye bakan
bir Vietnam’ı…
***
Vietnam Savaşı ve Napalm Girl( Napalm Kızı )
Savaş Kalıntıları Müzesi - Napalm Girl ( Napalm Kızı ) Fotoğrafı |
Ve müzedeki en çarpıcı fotoğrafın
önüne geliyorum. Fotoğrafı çekerken, tesadüf bu ya, kareye “Napalm Girl”ün
yaşıtı olan 9 yaşlarındaki bir kız çocuğu giriyor. Bu dehşet sahneyi
seyrederken, bir çocuk gözüyle kim bilir neler düşünüyordu?
Vietnam Savaşı’nın hafızalara
kazınan sahnesi “Napalm Girl” fotoğrafı, Amerikan/Güney Vietnam kuvvetlerinin 8
Haziran 1972 tarihindeki napalm bombası saldırısında, Vietnamlı gazeteci Huynh Cong “Nick” Ut
tarafından çekildi ve fotoğraf Pulitzer Ödülünü kazandı.
Savaş Kalıntıları Müzesi - Savaşın Sembol Fotoğrafı "Napalm Girl" |
Dokuz yaşlarındaki Vietnamlı kız
çocuğu Kim Phuc, napalm bombasından tüm elbiseleri yandığı için çıplak bir
şekilde kollarını iki yana açmış olarak, ağlayarak, haykırarak koşuyor.
Kendisiyle birlikte ağlayarak koşan 3-4 çocuk daha var. Onlar da bağırıyor ve
ağlıyorlar, ama onlar giyinikler, yani yanmamışlar. Kim Phuc gibi kolları ve
omuzları napalmdan kavrulmamış.
Kim Phuc’un babası, fotoğrafı
çeken gazeteciden, kızını hastaneye götürmesini istiyor. Gazeteci, kızı hemen
yakındaki küçük bir hastaneye götürüyor. Sonrasında 14 ay acılarla dolu bir
süreç ve 17 ameliyattan sonra düzeliyor. 1992 yılında evlenen Kim Phuc, halen
Toronto( Kanada )’da yaşıyor ve iki çocuk sahibi. Gazetecilerin bir sorusu üzerine, Hristiyan
olduğunu ve bombayı atan askeri affettiğini söylemiş.
***
Savaş Kalıntıları Müzesi’nde
gördüklerimizden, öğrendiklerimizden müthiş etkileniyoruz. Savaşta 1 milyonu
asker toplam 3 milyon Vietnamlı ölmüş. Müzedeki fotoğrafları görünce gözlerimiz
doldu, ağlamamak için kendimizi zor tuttuk. Karmaşık duygular içinde müzeden
ayrıldık.
***
BAĞIMSIZLIK/YENİDEN BİRLEŞME SARAYI( Independence/Reunification Palace
)
Otobüsümüzle Bağımsızlık
Sarayı’na geliyoruz. Bu tarihi bina, Ülkenin; Fransız ve Amerikalı
sömürgecilere karşı sürdürdüğü savaşların ve siyasi tarihinin önemli bir
simgesi olmuş.
Ho Chi Minh City( Saygon ) - Bağımsızlık/Yeniden Birleşme Sarayı |
19. yüzyıl boyunca “Yeniden
Birleşme Sarayı”, Fransız genel valisinin eski ikametgâhıydı ve o zamanki adı
Norodom Sarayı idi. 1955’de Cumhurbaşkanı olan Ngo Dinh Diem, Saraya geçti ve
adını da “Bağımsızlık Sarayı” olarak değiştirdi. 27 Şubat 1962’de, kendi hava
kuvvetlerinin düzenlediği suikasttan Diem kurtuldu, ama Sarayın çoğu tahrip
edildi. Diem, yeni sarayın yapımı için Vietnamlı Mimar Ngo Viet Tu’yu
görevlendirdi ve inşaat 1 Temmuz 1962’de başladı. Ancak Kasım 1963’de bir
suikasta uğrayan Diem, sarayın yapımını göremeden öldü.
8 Nisan 1975’de Güney Vietnam
hava kuvvetlerinin bir pilotu tarafından saray yine bombalandıysa da önemli bir
hasar meydana gelmedi. 30 Nisan 1975’de saat 10.45’de, Kuzey Vietnam ordusunun
bir tankı sarayın ana kapısından buldozer gibi geçti ve böylece Vietnam
Savaşı’nı bitirmiş oldu. Kasım 1975’de Geçici Devrim Hükümeti sarayın adını
“Yeniden Birleşme Salonu” olarak değiştirdi. Sarayın kendisi ve salonları gibi,
8 Nisan 1975’de sarayı bombalayan F5E avcı uçağı ile saray kapısını tahrip eden
tank da ziyaretçilere sergileniyor.
***
SAYGON MERKEZ POSTANESİ ( The Saigon Central Post Office )
Ho Chi Minh City -Saygon Postanesi( The Saigon Central Post Office |
Saygon Merkez Postanesi, Ho Chi
Minh şehir merkezinde ve Saygon Notre-Dame Kilisesi yakınında yer alıyor.
Gotik, Rönesans ve Fransız etkileri taşıyan bina, Fransız sömürge döneminde,
1886-1891yılları arasında inşa edilmiş. Mimar Alfred Foulhoux tarafından
tasarlanmasına rağmen, sık sık hatalı olarak Gustave Eiffel( Eyfel
Kulesi’nin tasarımcısı ) veya Foulhoux ve Auguste Henri Vildieu işbirliğiyle
yapıldığı yazılır.
Ho Chi Minh City ( Saygon ) - Saygon Postanesi |
Postane, özellikle iç mimarisiyle
oldukça etkileyiciydi. Simetrik, kemerli yüksek tavanı ile içeri girer girmez
büyük bir boşluk hissiyle karşı karşıya kalıyoruz. Dikdörtgen şeklindeki
salonun kenarlarında müşteri bankoları, ortasında ise bir hediyelik eşya bölümü
var. Normalde sıkışıklık hissi uyandıracak
bu yerleşim, mimari ile sağlanan, ferah
mekân duygusu sayesinde, herhangi bir sorun oluşturmuyor.
Ho Chi Minh City ( Saygon ) - Saygon Postanesi |
Hediyelik eşya bölümü
oldukça ilgi görüyor. Ben de yerel kıyafetleri( Ao Dai ) ve hasır konik
şapkaları ile iki kızın resmedildiği el sanatları ürünü güzel bir takvim aldım.
Ziyaretimizi bitirip, salonun hâkim bir noktasında portresi bulunan “Ho Amca”ya
el sallayıp ayrılıyoruz.
***
SAYGON NOTRE-DAME KATEDRALİ
Ho Chi Minh City - Saygon Notre-Dame Katedrali |
Ho Chi Minh şehir merkezindeki
katedral, Fransız sömürge döneminde, 1863-1880 yılları arasında inşa edilmiş.
İki çan kulesi var ve yükseklikleri 58 metreye ulaşıyor. Çan kuleleri 1895
yılında ilave edilmiş. Her iki kulenin tepesine yerleştirilen haçlar, 2 metre
genişliğinde, 3,5 metre yüksekliğinde ve 600 kilo ağırlığında. Tüm inşaat
malzemeleri Fransa’dan ithal edilmiş. Katedralin bir diğer yapılış amacı da,
Çinhindi’nde Fransız manevi ve kültürel varlığının temsiliydi.
1962’de, Katedral’e “bazilika”
statüsü verildikten sonra adı “Saygon Notre-Dame Katedrali Bazilikası” olmuş.
Ekim-2005’de ise, katedralin önündeki Meryem Ana heykelinin gözyaşı döktüğü
söylentisi binlerce insanı buraya toplamış. Ancak Vietnam’daki Katolik
kilisesi, heykelin gözyaşı döktüğünü doğrulayamamış.
***
VİNH NGHİEM PAGODASI ( Chua Vinh Nghiem )
Ho Chi Minh Vity( Saygon ) - Vinh Nghiem Pagodası ( Chua Vinh Nghiem ) |
Ho Chi Minh Şehri’ndeki en büyük
Mahayana Budist tapınağı olan bu pagoda, Nam Ky Khoi Nghia Caddesi’nde yer
alıyor. Budizm’i yaymak için 1964 yılında kuzeyden gelen Thic Tam Giac ve Thich
Thanh Kiem adlı keşişler, burada bir pagoda yaptırmaya karar verirler. Mimar Ba
Lang; keşişlerin isteği üzerine, tapınağın tasarımında, 11. Yüzyılda Bac
Giang’da inşa edilmiş olan Vinh Nghiem pagodasını esas alır. 1964 yılında
inşaatına başladığı pagodayı 1971 yılında bitirir.
Ho Chi Minh City - Chua Vinh Nghiem |
Geleneksel Vietnam yapısından
ilham alan ve Japon mimarisi tarzında tasarlanan Pagoda, betonarme olarak inşa
edilmiş. Pagoda, Kwan-Yin adlı, Japon Vietnam Dostluk Derneği desteğiyle inşa
edilen, yedi katlı ve kırk metre yüksekliğinde bir kuleye ev sahipliği
yapıyor.
***
SAYGON’UN NEVİZADESİ’NDE
Ho Chi Minh City ( Saygon ) - Saygon'un Nevizadesi( Beyoğlu-İst ) |
Ho Chi Minh City( Saygon )’deki
ilk gün grup gezimiz bitiyor, serbest saat başlıyor. Hava kararmak üzereydi.
Otelde biraz dinlenip kendimi, Saygon’un sokaklarına, caddelerine attım.
Otelimizin hemen yakınında bulunan “şehir parkının” içinden geçip, 1-2 km kadar
yürüdüm. Sonunda Beyoğlu’nun Nevizade’sine benzer bir yere gelince, “işte tam
da aradığım yer” dedim ve kafe-barlardan birisine oturdum. Biramı yudumlayıp,
komşu masalardan gelen canlı neşeli konuşmaların eşliğinde, yoldan geçenleri
izledim, filmlerde gördüğüm Saygon’u anlamaya çalıştım.
***
CU CHİ TÜNELLERİNE GİDERKEN FOTO SAFARİ
Ho Chi Minh City ( Saygon ) -Şehir Parkı Bir Vaha Gibiydi |
Sabah kahvaltı sonrası, Cu Chi
Tünelleri’ne ve ardından Tay Ninh’deki Cao Dai mabedine gideceğiz. Ben kahvaltı
öncesi, yakındaki Şehir Parkı’na gidiyorum. Şehir Parkı, Saygonlu için adeta
bir “vaha” gibiydi. Bireysel veya kalabalık gruplar halinde sabah sporu
yapanlar, ortama müthiş bir dinamizm katıyordu.
Ho Chi Minh City Saygon ) - Şehir Parkı |
Kahvaltı sonrası, “foto safari”
için tüm arkadaşlar otobüste yerlerini aldılar. İlk durağımız olan Cu Chi
tünelleri 60 kilometrelik bir mesafedeydi ve biz bu yol güzergâhında en ilginç
motosikletli sahnelerini çekmenin peşindeydik. Bir bakıma “foto safariydi”
bizim için bu.
***
Otobüsümüz büyüktü ve boş
koltuklar çoktu. İlginç bir şey gördüğümüzde birbirimize haber veriyor, yer
değiştirip, otobüsün her yönünden fotoğraf çekebiliyorduk.
Cu Chi Tünelleri Yolculuğumuzun Foto Safari Şampiyonu |
En ilginç
motosikletlimiz, aracının her tarafına astığı kocaman “jackfruit” meyveleriyle
“bu araç bu yükle nasıl gidiyor” diye insanı şaşırtan, güler yüzlü, sempatik
bir Vietnamlıydı. Bu kardeşimizle muhabbetin iyi olduğunu gören yerel
rehberimiz, kendisiyle konuşup- işaretleştikten sonra, birlikte araçlarımızı
yolun kenarına çektirdi. Böylece bu kardeşimizin, hem tek başına hem de
birlikte fotoğraflarını almış olduk.
CU CHİ TÜNELLERİ ( Cu
Chi Tunnels )
İki saatlik bir yoldan sonra Cu
Chi Tünellerine geliyoruz. Ho Chi Minh City( Saygon ) şehrinin 60 km.
kuzeybatısında bulunan Cu Chi tünel ağı, bir labirent şeklinde Kamboçya
sınırına kadar uzanıyor. Tünellerin inşası ilk defa, 1948’de Viet Minh’in,
Fransızlara karşı savaşı sırasında başlamış. O zamanlar tünellerin uzunluğu 20
kilometreymiş. Köyler arasında bir iletişim aracı olarak ve Vietnamlı gerilla
kuvvetlerinin Fransızlardan kaçması amacıyla kullanılmış.
***
Tuzaklarla Dolu 250 Kilometrelik Tünel Ağı
Vietnam Savaşı( Vietnamlılar buna
“Amerikan Savaşı” diyor ) sırasında, Viet Cong savaş birlikleri açısından
tünellerin stratejik önemi daha da arttı ve uzunluğu 250 kilometrelik bir alana
yayıldı. Tüneller sadece binlerce gerillaya ev sahipliği yapmakla kalmıyor,
aynı zamanda çok sayıda hendekler, sığınaklar, bubi tuzakları ve şaşırtıcı bir
havalandırma sistemiyle, karmaşık bir yapıyı oluşturuyordu. Askerler burada
yemek yiyorlar, çalışıyorlar, uyuyorlar, hatta tünellerdeki okullarına
gidiyorlardı. Bu olağanüstü tünel sisteminin içinde; hastaneler, tiyatrolar,
okullar, mutfaklar vardı. Çatışmaların en şiddetli olduğu zamanlarda dahi bu
hizmetler aksamadan yürütülüyordu.
Cu Chi Tünelleri |
Cu Chi tünellerinin fark
edilmemesi için kurulan bubi tuzakları, Amerikan kuvvetlerinin tüm Vietnam
Savaşı’ndaki zayiatının %11’ine neden olmuş. Amerikalılar bu tuzakları ortaya
çıkarmak için bir ara Alman Çoban Köpeklerini kullanmışlar. Ancak Viet Cong,
Amerikan sabunu ve tuzaklarda yakalanan Amerikan askerlerinin üniformalarını
tuzaklara bırakarak, bu bölgelerin köpekler tarafından “dost bölge” olarak
algılanmasını sağlamışlar ve böylece Amerikalıların tuzaklardaki kayıpları
devam etmiş.
***
Tünellerde Silah Üretim Atölyeleri
Cu Chi Tünelleri - Silah Üretim Atölyelerine Giriş |
Cu Chi Tünellerini geziyoruz.
Tüneller kadar, işgal kuvvetlerine zayiat verdirmek için kurulan tuzaklar da
önemli. Örnek amaçlı kurulan bir kaç tuzakta, bir görevli bize tuzaklama
sistemlerinin nasıl çalıştığını anlattı. Bir başka yerde, tünel giriş ve
çıkışlarının nasıl gizlendiğini gördük. Bir Vietnamlı’nın girebileceği
ölçülerde yapılan daracık tünellere girmeyi denedik, ancak birkaç metre
gidebildik. Vietnam askerlerinin ihtiyacı olan silah araç ve gereçlerinin
üretildiği atölyeleri ziyaret ettik.
Cu Chi Tünelleri Çok Dardı |
Cu Chi tünellerini gezerken,
Kurtuluş Savaşımızı hatırladım. Yokluklar içinde ülkesini savunan ve bunu
başaran Vietnam ile Ülkem arasındaki paralelliği fark edince sevindim.
Vietnamlı’ya saygım ve sevgim daha da arttı.
***
Vietnam ve Vietnamlılarla Empati
Dünkü Savaş Kalıntıları Müzesi ve
bugünkü Cu Chi tünelleri ziyaretlerinden sonra, aklım ve vicdanım; Vietnam
üzerinde biraz daha düşünmem gerektiğini söyledi bana. Gezimiz boyunca, bu
güler yüzlü, nazik ve saygılı insanları ne kadar sevdiğimizi, hep birbirimize
söyleyip durmuştuk. Ancak Vietnamlılar açısından bunun daha da ötesinde önemli
bir ayrıntı daha vardı. Biz batılılara böylesine dostça davranan bu çekik gözlü
insanların, bir zamanlar topraklarını işgal ettiğimizi, milyonlarcasını
öldürdüğümüzü, sakat bıraktığımızı, hiç aklımıza getirmiyorduk.
Vietnamlı; batılı tarafından işgale uğrayan ülkesini savunmak için yıllarca savaşmış, milyonlarca kayıp vermişti. İşte bunu da dikkate aldığımızda, Vietnamlıların, yıllar sonra ülkelerine gelen batılılara, ima, serzeniş ve suçlamada bulunmak bir yana, sanki hiçbir şey olmamış gibi, geçmişteki acılarını içlerine gömerek dostça ve güler yüzlü davranmalarının değeri ve anlamı daha da büyüyordu. Vietnam’da bende en büyük iz bırakan şey, dünyada emsali az görülen bir savaşı kazanan bir milletin, savaş bittikten sonraki bu erdemli duruşuydu. Tıpkı, !915’de Çanakkale’de savaştığımız Anzaklara karşı olan duruşumuz gibi:
Vietnamlı; batılı tarafından işgale uğrayan ülkesini savunmak için yıllarca savaşmış, milyonlarca kayıp vermişti. İşte bunu da dikkate aldığımızda, Vietnamlıların, yıllar sonra ülkelerine gelen batılılara, ima, serzeniş ve suçlamada bulunmak bir yana, sanki hiçbir şey olmamış gibi, geçmişteki acılarını içlerine gömerek dostça ve güler yüzlü davranmalarının değeri ve anlamı daha da büyüyordu. Vietnam’da bende en büyük iz bırakan şey, dünyada emsali az görülen bir savaşı kazanan bir milletin, savaş bittikten sonraki bu erdemli duruşuydu. Tıpkı, !915’de Çanakkale’de savaştığımız Anzaklara karşı olan duruşumuz gibi:
“Kanlarını döken ve yaşamlarını yitiren kahramanlar… Şimdi dost bir ülkenin topraklarında yatıyorsunuz. Huzur içinde uyuyunuz. Bizim ülkemizin topraklarında yan yana yatan Coniler ile Mehmetlerin arasında bize göre bir fark yoktur. Siz, oğullarını uzak ülkelere gözyaşları içinde gönderen anneler… Sizin oğullarınız şimdi huzur içinde bizim bağrımızda yatıyorlar. Onlar da bu topraklarda yaşamlarını yitirdikten sonra, bizim çocuklarımız olmuşlardır. – Mustafa Kemal Atatürk”
TAY NİNH
Tay Ninh eyaletinin başkenti olan
Tay Ninh Şehri, Vietnam’ın en büyük şehri olan Ho Chi Minh City’nin 110 km
kuzeybatısında bulunuyor. 2013 sayımına göre nüfusu 153.537. Şehir, dünya
dinlerini birleştiren ve Cao Dai adıyla yeni bir dini meydana getiren inancın
merkezi olmakla da tanınıyor. Cao Dai dininin ana tapınağı olan Holy See (
Kutsal Görüş ) mabedi, şehir merkezinin 5 km doğusunda. Şehrin ismi, yazar
Graham Greene’in “The Quiet American” adlı eserinde “Tanyin” diye geçiyor.
***
KAO DAİ DİNİ/KAODAİİZM ( Cao Dai/Caodaiism )
Cu Chi Tünelleri’nden 60 km.
sonra, Ho Chi Minh City’ye 115 km mesafede olan, Tay Ninh’e geldik. Burada Cao
Dai dininin ana mabedi olan Kutsal Görüş( Holy See ) Mabedini ziyaret edeceğiz.
Tay Ninh - Cao Dai'lerin Ana Mabedi, Kutsal Görüş ( Holy See ) |
***
Ana Hatlarıyla Kao Dai İnancı
Cao Dai’cilik, Pu Quoc Adası’nda
görev yapan 1878 doğumlu Ngo Van Chieu adlı bir Vietnamlı tarafından kurulmuş.
Tüm dinleri birleştirerek ideal bir dine ulaşmak için Vietnam’da yaşanan her
dinden; Budizm, Konfüçyüsçülük, Taoizm, Hristiyanlık ve İslamiyet’ten bir
şeyler alan bu yeni oluşum, 1926 yılında resmen din olarak kabul edilmiş. İlk
mabetleri, Tay Ninh’de açılmış.
Cao Dai, “yüksek yer” anlamına
geliyor ve tanrıyı ifade ediyor. Bugün Vietnam’ın her tarafına dağılmış yaklaşık
3 milyon Cao Dai bulunuyor. Cao Dai dini; dış görünüşüyle Katolik kilisesi ve
Budist rahipliğinin hiyerarşik yapısını, Konfüçyanizm’in ahlakını ve Taoizm’in
kâinat düşüncesini yansıtıyor.
İnanışlarına göre; alkol ve
uyuşturucular, et ve balık gibi hayvansal gıdalar yasak. Cao Dai; tüm
peygamberlerin birliğini ve varlığını haber verdikleri Ulu Tanrı’dır.
Peygamberler birbirlerinin tamamlayıcılarıdır. Bedenin ölümünden sonra ruhlar,
başka vücutlarda yaşamaya devam ederler. Aziz olarak kabul ettikleri Buda, Hz.
İsa, Shakespeare, Jeanne d’Arc ve Napolyon gibi isimler yanında, aralarında
Lenin, Churchill, Victor Hugo, Descartes gibi isimlerin de olduğu 70 kadar
“kutsal ruha” inanıyorlar.
Tay Ninh - Kutsal Görüş ( Holy See ) Mabedi'nden |
Günde dört defa ibadet eden Cao
Dai’lerin inanışına göre, tarihte üç aydınlanma dönemi var:
1. Dönemde, Tanrının gerçeği, insanlara Buda ve Konfüçyüs
gibi kişilerle iletilmiş.
2. Dönemde, Tanrının gerçeği, Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz.
Muhammed tarafından iletilmiş.
3. Dönemde, bu tebliğcilerin mesajları yaşadıkları yerler
ile sınırlı olduklarından, Tanrının gerçeği kesintiye uğramış, ardından Tanrı
ile insan arasındaki iletişim için Cao Dai inanışı ortaya çıkmış.
***
KUTSAL GÖRÜŞ MABEDİ'NDE ÖĞLE İBADETİNİ İZLİYORUZ
Cao Dai’lerin, Holy See adlı ana
mabedini gezmeye başlıyoruz. Günlük ibadetlerini, 6, 12, 18 ve 24 saatlerinde
olmak üzere günde dört defa yapıyorlar. İbadetleri tapınakta ve evlerindeki
sunaklarda olabiliyor. Biz, saat 12’de yapılan ve halka açık olan ibadet
törenini izliyoruz.
Tay Ninh - Kutsal Görüş ( Holy See ) Mabedi'nden |
Mabetleri; dikdörtgen planlı,
renkli ve ejderha motifli sağlı sollu dokuzar sütunla desteklenmiş, yüksek
tavanlı gösterişli bir yapıydı. Sütunların bittiği dikdörtgenin kısa kenarında,
üzerinde göz resmi olan büyük bir küre vardı. Göz resmi, Tanrının her yerde
olduğunu sembolize ediyor. Mabette, beş farklı şekilde böyle 50 ilahi göz
resmedilmiş.
Tay Ninh - Kutsal Görüş ( Holy See ) Mabedi'nden |
Törene katılanların ihrama benzer
beyaz renkli giysileri ve bu giysileri tamamlayan değişik şekiller verilmiş
başlıkları vardı. Ön sıralarda, hiyerarşinin tepesinde yer alan din adamlarının
kıyafetleri farklı renklerdeydi. Bu renklerden sarı Budizm’i, mavi Taoizm’i,
kırmızı Konfüçyanizm’i temsil ediyor. İbadet töreni, bir askeri geçit
törenindeki gibi öbek öbek oluşturulmuş kıtaların ilahiler okuması ile
başlıyor, asma kattaki geleneksel Vietnam çalgı aletlerinin kullanıldığı
müzikle birlikte devam ediyordu.
Tay Ninh - Kutsal Görüş ( Holy See ) Mabedi'nden |
Tapınak ziyaretinde, tapınak görevlileri;
turistlerin video ve fotoğraf çekimi için yardımcı oluyorlar ve görsel şölen
şeklinde geçen ibadet töreninin en iyi şekilde yansıtılması için çaba
harcıyorlardı. Tay Ninh’deki Cao Dai Mabedi ve ibadet töreni; görsellik
açısından, gezinin en iyi duraklarından biriydi, diyebilirim.
***
TRANG BANG
Tay Ninh’e 50 km mesafedeki Trang
Bang’a geliyoruz. Bu şehir Tay Ninh’e bağlı, 150.716 nüfuslu bir yerleşim. Ho
Chi Minh’e 60 km mesafede ve dönüş yolumuz üzerinde. Bu şehir aynı zamanda, 8
Haziran 1972’de Amerikan/Güney Vietnam kuvvetlerinin yaptığı napalm saldırısı
ile de biliniyor. Saldırıda yaralanan 9 yaşındaki kızın fotoğrafı daha sonra,
“Napalm Girl”( Napalm Kızı ) ismiyle Vietnam Savaşı’nın sembolü haline
gelecekti.
***
Trang Bang Semt Pazarı
Trang Bang Semt Pazarından |
Trang Bang’dan geçerken, semt
pazarını görüyoruz. Tabii hiçbir şey söylememize gerek yok, hepimiz
birbirimizin yüzüne bakıyoruz ve heyecanla hep bir ağızdan “tamam” deyip
Çarşı-Pazar fotoğraf çekimi için mola veriyoruz.
Trang Bang - Çocuk Portresi |
Ekipten bir bayan
arkadaşımızla pazarı ve tezgâhları dolaşmaya başlıyoruz. Pazarın tamamına
yakını kadın satıcılardan oluşuyordu. Farklı şeyler satıyorlardı, ama hepsinin
bir ortak noktası vardı: güleç yüzlü, mütebessimdiler. Adeta “Gülmesini
bilmiyorsan dükkân açmayacaksın” sözünü hatırlatır gibiydiler.
***
Trang Bang Semt Pazarında Çiçek Satan Kadın |
Önce, motosikletinin üzerine
serdiği beyaz bir örtünün üzerinde çiçek satan kadını çekiyorum.
Trang Bang Semt Pazarında Kadın Kasap |
Biraz
yürüyünce üzerine parça etlerin yayıldığı tahta bir tezgâhı ve başındaki satıcı
kadını görüyorum. Kadın, müşterisine paketini verirken beni fark ediyor ve dolu
dolu gülüyor.
Trang Bang Pazarındaki Balıkçımız Her Zamanki Gibi Güler yüzlüydü |
Bu defa, yere dizdiği 4-5 büyük leğenindeki balıklarıyla başka
bir satıcıyı çekiyorum. Kadın bir yandan balıklarını ayıklarken bize
gülümsemeyi ihmal etmiyor.
Trang Bang Semt Pazarı - Sohbet Eşliğinde Çalışma |
Trang bang Semt Pazarı - Balık Tezgahı |
Yine bir dükkânın önünde imece usulü toplanıp, bir
şeyler ayıklayan bir grup kadına rastlıyoruz. Çarşıdaki pozitif enerji, olumlu
davranış, burada da devam ediyor. Böyle birkaç poz daha çektikten sonra, gayet
memnun ve mutlu bir ruh hali ile otobüsümüze dönüyoruz.
***
Trang Bang Budist ve Cao Dai Mabetleri
Trang Bang Buda'nın Annesi Tapınağı ( Trang Bang Temple of Buddha-Mother ) |
Trang Bang Kao Dai Tapınağı ( Cao Dai Temple of Trang Bang |
Otobüsümüzle Trang bang’dan
geçerken, mimarileriyle dikkati çeken iki dini yapı görüyoruz. Bunlardan biri
Trang bang Temple of Buddha-Mother( Trang Bang Buda’nın Annesi Tapınağı ),
diğeri de Cao Dai Temple of Trang Bang ( Trang Bang Kao Dai tapınağı )’dı.
***
Saygon'a Dönüş
Tay Ninh-Saygon Yolculuğundan |
Geceyi Saygon’da geçiriyoruz.
Sabah kahvaltı sonrası, Mekong Deltası’nı, deltada nehir üzerindeki yaşamları,
yüzen evleri, marketleri görmek üzere otobüsümüzle Cai Be’ye doğru hareket
ediyoruz.
MEKONG DELTA
Mekong Deltası; Mekong Nehri’nin,
dokuz kola ayrılarak Güney Çin Denizi’ne döküldüğü, Güneybatı Vietnam’ın 40.500
km2’lik bölümünü kaplayan bölgenin adı. Mekong Deltası’na; nehrin, deltada
dokuz kola ayrılarak denize dökülmesi nedeniyle, “Dokuz Ejder Deltası” da
deniyor. Mekong Nehri, deltaya gelmeden önce geçtiği Çin, Laos, Tayland ve
Kamboçya’ya hayat veriyor. Nehrin denize kavuştuğu Mekong Deltası ise Vietnam
için o kadar değerli ki, Vietnam’ın tarım arazisinin dörtte birini oluşturuyor.
Pirinç üretiminin %54’ü buradan elde edildiği için, deltanın bir adı da “pirinç
sepeti” olmuş. Vietnam’ın balık üretiminin %58’i bu bölgeden sağlanıyor. Bölgede yaşayan insan sayısı 17 milyon
civarında.
***
CAİ BE
Üç saatlik bir yolculuktan sonra
Cai Be’deyiz. Cai Be, bir delta ve nehir şehri. Nehir yaşamının yoğunlaştığı
kasabalardan biri. Nehir zerindeki, su üzerindeki yaşanan hayatları daha
yakından görmek için teknemize biniyoruz.
***
Burada Hayat, Nehir Üzerinde Yaşanıyor
Cai Be -Su Üstünde Yaşam |
Cai Be - Su Üstünde Yaşam |
Nehirde ilerlerken, sanki işlek
bir caddeden gidiyormuş gibi oluyoruz. Nehir üzerindeki dükkânların renkli
tabelalarının önünden geçiyoruz. Lokantadan tamirhaneye, elektronik eşyadan
benzin istasyonuna kadar her çeşit dükkân mevcut ve hepsi su üzerinde.
Cai Be -Su Üstünde Yaşam, Benzin İstasyonu |
Cai Be - Su Üstünde Yaşam, Tamirhane |
Dükkânların ön cepheleri, nehre bakıyor ve ulaşım tekne ile sağlandığı için
hepsinin iskelesi var. Çalışanlarıyla müşterileriyle, dükkânları izliyoruz.
Bizim için çok zor olsa da, bu su üzerindeki hayat, onlar için o kadar olağan
ve sıradandı ki…
Cai Be - Su Üstünde Yaşam, Yüzer Market |
Cai Be - Yüzer Marketten Dostça Selam |
Nehir kenarındaki işyerlerinin
yanında etrafımızda birçok yüzen ev ve yüzen market görüyoruz. Hindistan
cevizi, ananas, jackfruit ve daha birçok meyve ile dolu bir yüzer marketin
yanından geçiyoruz. Teknenin arka kısmında, hindistan cevizleriyle uğraşan
satıcı kadın bizi fark ediyor ve içten bir gülümsemeyle selam veriyor.
Cai Be - Yüzer Evde Mutfak Böyle Oluyor |
Nehir gezimiz devam ediyor ve biz
nehir üzerindeki günlük yaşamları izlemeye devam ediyoruz. Yüzer evleri,
hayatın olağan akışı içinde görüyoruz. Teknenin ucunda ve dışında, tekneye
zincirle bağlı yarım metrekarelik rafı, mutfak gibi kullanan bir kadın, ufak
bir tabureye oturmuş bulaşık yıkıyor. Hemen arkasında da, elbise dolabı işlevi
gören demir bir çubuğa geçirilmiş askılarda elbiseler sallanıyor.
Cai Be -Yüzer Evde Çamaşır, Bulaşık |
Başka bir
yüzer evde, hamakta yüzükoyun uzanmış 8-10 yaşlarındaki bir çocuk ve yanındaki
kardeşi, bize bakıyor. Yüzünde sanki bir sıkıntı var. Tabii ne de olsa su
üzerindeki evinde oyun oynama şansı kısıtlı...
Cai Be -Yüze Evde Hamaktaki Çocuklar |
Cai be -Yüzer Evlerden |
***
Yılan Şarabı İçip, Hindistan cevizi Şekerlemesi Yapmasını Öğreniyoruz
Cai Be - Çocuklar Her Zaman Candır |
Teknemizle, bir iskeleye
yanaşıyoruz. Geldiğimiz yerdeki atölyelerde, bize Hindistan cevizi şekerlemesi
ve pirinç patlağı ile pirinç kâğıdı/yufkasının nasıl yapıldığını uygulamalı
olarak gösteriyorlar.
Cai Be -Şekerleme Yapımı |
Cai Be - Pirinç kağıdı/Yufkası Yapımı
|
Ben Hindistan cevizi şekerlemesini kayda aldım.
Hindistan cevizi suyu, zencefil, şeker ve biraz pirinç, ateşte, büyük bir vog
tavada bulamaç haline getiriliyor. Sonra ateşten alınıp, üzerine kıyılmış
Hindistan cevizi ilave edilerek, iki kişi tarafından, ikişer tahta spatula ile
karıştırılıyor. Kalıba dökülüp, silindirle sıkıştırılınca, şekerlememiz kesilir
hale geliyor
Cai be -Hindistan Cevizi Şekerlemesi Yapımı |
Şekerleme yapımının dışında,
“yılan şarabı” da gösterinin ilginç bir tarafıydı. Yılanların, bütün olarak,
pirinç şarabı dolu bir kavanozun veya şişenin içine konulup, bekletilmesiyle
elde ediliyor bu şarap. Yılanın zehri, etanolün etkisiyle yok olduğu için
ortaya protein yönünden zengin bir şarap çıktığı öne sürülüyor(?)
Cai Be - Yılan Şarabı |
***
Ba Duc Ancient House
Cai Be - Ba Duc'a Giderken |
Cai Be - Ba Duc Ancient House |
Bir saatlik yolculuktan sonra
teknemiz, bir iskeleye yanaşıyor. Bu defa, çok büyük ve yeşil bir bahçenin
içinde bulunan, sömürge döneminin tarzıyla inşa edilmiş, köşk benzeri tarihi ve
güzel bir binaya geliyoruz.
Cai Be -Ba Duc Ancient House'un Meşhur "Kedi Balığı" |
Tarihi Bina, civarda “ancient house” diye bilinen
ve turizmin hizmetinde olan birkaç evden biri. Zannedersem geldiğimiz yer, “Ba
Duc Ancient House” . Köşkün bahçesine geçiyoruz. Kırmızı fayansla kaplı lokanta
bölümünün üzeri, ahşap sütunlarla desteklenen ahşap ve yüksek bir çatıyla
örtülmüştü. Lokantada başka müşteri yoktu. Bu nedenle sadece bizim için iki
büyük masa hazırlamışlardı. Yani biz bizeydik. Ahşap direklerin arasına da
hamaklar koymuşlardı. Yemekler
hazırlanırken hamaklarda dinlendik, sohbet ettik.
Cai Be - Ba Duc Ancient House'da Sunum Harikaydı |
Ve sonunda, mutfağımızın şefi
Vietnamlı hanım elinde büyük bir metal kayık tabakla geliyor. Tabağın üstünde,
enlemesine 15 cm arayla iki küçük tuğla, tuğlanın üstünde bir palmiye yaprağı,
yaprağın üstünde de nar gibi kızarmış bir kedi balığı bulunuyordu. Balık; kayık
tabağın şekline uygun olarak uzunlamasına ve dik olarak yerleştirilmişti
tabağa. Dik durabilmesi için, tuğladaki deliklere tutturulmuş olan, her iki
yanından ikişer tahta çubukla desteklenmişti. Doğrusu bu sunuma şapka
çıkartılırdı! Böylece çok zevkli ve eğlenceli bir vakit geçirdikten sonra
ayrılıyoruz.
***
Timsah Çiftliği ve Geleneksel Halk Müziği Konseri
Cai Be -Timsah Çiftliğinden |
Gezimiz devam ediyor. Yarım saat
kadar sonra “timsah çiftliği”ne geliyoruz. Timsahlar, boylarına ve yaşlarına
göre ayrı havuzlarda bakılıyor. Yetiştirilen timsahlar, çoğunlukla Çin’e ihraç
ediliyormuş.
Cai Be - Geleneksel Vietnam Müziği Konseri |
Timsah çiftliğinin bulunduğu
yerde, ayrıca turistlere yönelik program ve düzenlemeler de vardı. Bunlardan
biri de, geleneksel çalgı aletleri eşliğinde verilen halk müziği konseriydi.
Cai Be - Geleneksel Vietnam Müziği Konserinden |
Çatısı örtülü, fayans zeminli, ferah bir ortamda içeceklerimizi yudumlarken,
bir yandan da, iki şarkıcının( bir kadın ve bir erkek ) teatral biçimde
sundukları düetleri zevkle dinledik ve izledik.
Şarkıcılarımız bir ara mola
verince, bir müzisyen, geleneksel Vietnam çalgı aleti olan “Dan Bau” ile mini
bir konser sundu. Dan Bau, tek telli bir enstrüman. Kullanılan tel daha önce
ipek iken, şimdilerde gitar teli olmuş.
Cai Be - Tekne Yolculuğumuzda Hindistan Cevizi İkram Edildi |
***
Cai Be - Su Üzerinde Başka Bir Yaşam |
Cai Be’deki bu son durağımızdan
ayrılıp, geceyi geçireceğimiz Chau Doc, An Giang’a hareket ediyoruz.
***
CHAU DOC, AN GİANG
Chau Doc Yolculuğundan |
Chau Doc Yolculuğundan |
Dört saatlik bir otobüs yolculuğundan
sonra Chau Doc, An Giang’a geliyoruz. An
Giang eyaletine bağlı olan Chau Doc, 157.298 nüfuslu bir kasaba. Kamboçya
sınırındaki konumu nedeniyle, yoğun bir ticaret merkezi olmuş. Cau Doc’da; üç
etnik grup ve üç ayrı din( Vietnamlılar-
Mahayana Budizmi; Chamlar-Sünni İslam ve Khmerler-Theravada Budizmi ), uyum
içinde birlikte yaşıyorlar. Biz de yarın, bunlardan Cham grubunun yaşadığı köyü
ve camilerini ziyaret edeceğiz.
***
Müslümanların Yaşadığı Cham ( Çam ) Köyü
Chau Doc - Su Üzerinde Yaşam, Benzin İstasyonu |
Vietnam’da yaşayan 54 etnik
gruptan biri de Çam Halkı. Çamlar, Kamboçya ve Vietnam’ın çeşitli bölgelerine
dağılmış ve toplam nüfusu 400.000. Çam halkı; Vietnam ve Kamboçya’daki Müslüman
nüfusun çekirdeğini oluşturuyor.
Chau Doc - Su Üzerinde Yaşam, Evlerin En Özel ve Güzel Yeri Çiçeklere Ait |
Çampa, 2. Ve 15. Yüzyıllar arasında, çoğunluğunu
Çamların oluşturduğu, Orta ve Güney Vietnam’daki bağımsız beylikler bölgesiydi.
Ana dilleri Çam Dili.
Chau Doc - Su Üzerinde Yaşam, Evde Küçük Bir Bahçe |
Cham Köyü, nehir kenarında.
Evler, Cai Be’de gördüğümüz gibi nehir ve ağaç kazıklar üzerine kurulmuş. Ancak
biz gittiğimizde, köyün bir kısmında sular çekilmiş olduğu için evin bir bakıma temelleri olan
ağaç kazıkların bulunduğu yerler, gölgelik dinlenme alanlarına dönmüş. Nehir
evlerinin bu yararını da görmüş ve öğrenmiş olduk.
Chau Doc -Cham Köyü, Hamaklarda Nine ve Torun |
Köye girdiğimizde, böyle bir
ev ve evinin altındaki bu gölgelik yerde hamağında dinlenen bir teyzeyi
görüyoruz. Küçük bir torunu da diğer hamaktaydı. Bambu çubuklara asmış olduğu
envaiçeşit şekerleme ve küçük hediyelik eşya satıyordu. Sattıkları pahalı
şeyler değildi, ama yine de destek oluruz ümidiyle bir şeyler alıyoruz.
Chau Doc - Cham Köyü'nden Zeynep |
***
Chau Doc - Cham Köyü'nden |
Chau Doc - Cham Köyü'nden Zeynep |
Köydeki, benzer hediyelik eşya
dükkânlarına girip bir şeyler alabilir miyiz diye bakıyoruz. Bu arada
etrafımızda elindeki küçük plastik tepsilerde, şekerleme satan 10-12 yaşlarında
iki kız çocuğu beliriyor. Önce siyah türbanıyla ( yanlış duymadıysam )
Zeynep’in birkaç poz portresini çekiyorum. Sonra yine 10 yaşlarında başka bir
kız çocuğu. Zarif, masum, kendi halinde, evlerine katkıda bulunuyorlar. Biz de
bir şeyler alıyoruz.
Cham Köyü'nden |
Nehir evlerinin diğer sokağa
bakan tarafına geçiyoruz. Mütevazı evlerde yaşıyorlar. Evinin önündeki ahşap
zeminli sundurmada oturup, sırtını evin duvarına yaslamış, 30’lu yaşlarındaki
mütebessim, türbanlı Cham kadını, kasnağa geçirilmiş kanaviçesini işliyor, bir
yandan da karşısındaki kadınla sohbet ediyor.
Cham Köyü Camii ve İmamı |
Cham Köyü'nden Bir Genç |
Semt pazarını geçip, Cham Köyü
Camii’ne geliyoruz. Caminin avlusunda tesadüfen caminin imamını görüyoruz.
Biraz sohbet edip bir fotoğrafını aldıktan sonra, Cham köyündeki ziyaretimizi
bitirip ayrılıyoruz.
***
Chau Doc - Su Üstünde Yaşam |
Chau Doc - Su Üstünde Yaşam |
Chau Doc’dan, sadece bizim gruba
tahsis edilmiş hızlı botumuzla ayrılıyoruz. Yaklaşık 2 saat kadar sonra
Kamboçya sınırına varıyor ve böylece Vietnam gezimizi sonlandırmış oluyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder