HIRVATİSTAN
Hırvatların ilk defa bağımsız bir devlet kurmaları, 925 yılında “Hırvatistan Krallığı” ile olmuş. Hırvatistan Krallığı, 1102 yılında Macaristan Krallığı ile birleşmiş, 1527 yılından sonra ise Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na katılmış. 1918 yılında Yugoslavya Devleti içinde yer alan Hırvatistan, 25 Haziran 1991 tarihinde Yugoslavya’dan ayrılarak bağımsızlığına kavuşmuş.
Yüzölçümü: 56.594 km2, Nüfusu: 4.284.889( 2011 ), Başkenti: Zagreb, Resmi Dili: Hırvatça, Tanınan Diller: Çekçe, Macarca, İtalyanca, Rutence, Sırpça, Slovakça, Para Birimi: Kuna, Önemli Şehirleri: Osijek, Split, Zadar, Dubrovnik, Rijeka, Pazin, Vukovar, Etnik Yapı: Hırvat % 89,6, Sırp %4,5, Boşnak, Macar, İtalyan, Sloven, Alman, Çek, Roman % 5,9. Gelirlerinin % 20’sini2 turizmden elde eden Hırvatistan, 1 Temmuz 2013 tarihinde Avrupa Birliği üyesi olmuş.
***
Türkiye’den üç kişi ile başladığım yolculuğuma Belgrad’dan sonra yalnız başına devam edecek olmam, bana daha farklı, adrenali daha yüksek bir heyecan vermeye başlamıştı. Dün akşam Booking.com’dan, Zagreb-Youth Hostel’de, 1 gece için tek kişilik oda( 25 Euro ) rezervasyonu yapmıştım. Merkezde olması ve otoparkının bulunması, bana zaman kazandıracaktı. Bunun rahatlığı içinde, cep telefonumdan, Google-Haritalara( yol bulucu uygulamasına ), Hostel’in adresini yazıp, keyifle arabamı Zagreb’e doğru sürmeye devam ettim.
Bu arada, Belgrad’dan Türkiye’ye yolcu ettiğim arkadaşımı da telefonla arayıp, konuştum. Her hangi bir sorun olmadığını, otobüse bindiğini öğrenince rahatladım.
Yolda, Zagreb ve sonrası için güzel güzel giderken, aklıma Belgrad’daki Hostel’e ait oda anahtarları geldi. Cebime baktım. Cebimdeydiler! Anahtarları vermeyi unutmuştum! Önce biraz telaş ettim, ama sonra bir şekilde, Hostel ile iletişim kurdum ve anahtarları gideceğim yerden posta ile gönderme konusunda mutabakata vardık.
Hırvatistan’a giriş kolay oldu. Burada, sınırı biraz geçtikten sonra, 50 Euro bozdurdum. Kur, 1 Euro= 7,36 Kuna, toplam 368 Kuna verdiler. Paralı otoyolda bunun 218( yaklaşık 30 Euro )’ini verdim. Yani, Hırvatistan’da otoyol ücretleri ateş pahası… Otoyol gişesinde, yanlışlıkla Kuna kupürlerinin arasında Euro verince, sağ olsun, görevli memur beni uyardı. Bir Euro 7 Kuna ettiğine göre, 7 misli fazla para ödemiş olacaktım. Teşekkür edip, yoluma devam ettim.
ZAGREB
Zagreb - Zrinjevac Parkı |
Hırvatistan’ın başkenti ve en büyük şehri olan Zagreb’in nüfusu, 2011 sayımına göre, 790.017. Etnik olarak nüfusun % 91,94’ü Hırvat. İnanca göre ise, % 87’si Katolik.
Zagreb - Zrinjevac Parkı |
Zagreb - Hırvatistan Cumhuriyeti Yüksek Mahkeme Binası |
Eşyalarımı odama çıkardım. Oda; güzel, rahat ve standart bir konfora sahipti. Vakit kaybetmemem gerekiyordu. Güneşin batmasına 2-3 saat kalmıştı. Zagreb için rezervasyon yaparken, şehrin merkezinde ve önemli ziyaret yerlerine yürüyüş mesafesinde olmasına öncelik vermiştim. Dolayısıyla, 2-3 saat içinde, yürüyerek, Zagreb’in belli başlı önemli yerlerini görebilecektim.
Eski Ustaların Strossmayer Galerisi/Hırvat Bilim ve Sanat Akademisi
e |
Zagreb - Eski Ustaların Strossmayer Galerisi |
Saray görünümündeki Galeri ve Sanat Akademisi binası; Zrinjevaj( Nikola Subic Zrinski ) Meydanı’nda bulunuyor. Ancak bizim anladığımız manada kavramları kullanırsak, Zrinjevac Parkı içinde ve Zrinjevac Caddesi üzerinde demek daha doğru olur. Zira görünürde herhangi bir meydan yok.
Hırvat Piskopos, politikacı ve Profesör Josip Jurac Strossmayer’in bağışladığı 256 eserin sergilendiği Saray; aynı zamanda Hırvat( Yugoslav ) Bilimler Akademisi’ne de ev sahipliği yapıyor. Galerinin koleksiyonunda, yaklaşık 4.000 eser bulunuyor. Neo-Rönesans tarzında inşa edilen saray, 1884 yılında hizmete girmiş. Strossmayer( 1815-1905 ); 1866’da Yugoslav Bilim ve Sanat Akademisi’nin ve 1874’de Zagreb Üniversitesi’nin yeniden kuruluşunda etkili olmuş.
Zagreb Arkeoloji Müzesi( Arheoloski Muzej )
Zagreb - Arkeoloji Müzesi( Arheoloski Muzej ) |
Nikola Tesla Caddesi ve Nikola Tesla Anıtı
Zagreb - Nikola Tesla Caddesi |
Zagreb - Nikola Tesla Caddesi |
Zagreb - Nikola Tesla Caddesi |
Zagreb - Nikola Tesla Anıtı |
Ban Jelacic Meydanı ve Ban Jelacic Heykeli
Zagreb - Ban Jelacic Meydanı ve Ban Jelacic Heykeli |
Zagreb - Ban Jelacic Meydanı |
Zagreb - Ban Jelacic Heykeli |
Zagreb Katedrali ve Meryem Sütunu
Zagreb Katedrali ve Meryem Sütunu |
Zagreb Başpiskoposluk Binası( Nadbiskupski duhovni stol ) |
Ilica Caddesi
Zagreb - Ilica Caddesi |
Zagreb - Ilica Caddesi |
***
Ilica Caddesi’nde bir süre yürüdükten sonra, otelime dönüşe geçiyorum. Farklı caddelerden geçerek, yeni yerler görmeyi amaçlıyorum. Evlerin mimarisi dikkatimi çekti. Avusturya-Macaristan döneminin, mimari tarzı, hemen hemen tüm Zagreb’e hâkim. Binaların cepheleri açısından, kimileri yenilenmiş, kimileri yenilenmeye muhtaç olsalar da, bir bütünlük içerisindeler.
Zagreb - Gunduliceva Caddesi |
***
Otele dönüp banyo yaptıktan sonra, hemen yarınki gezi plânımı somutlaştırmaya koyuldum. Ana plânıma göre, Zagreb’den başlayıp, Saraybosna’da biten bir güzergâhı takip edeceğim. Zagreb-Rastoke-Plitvice Gölleri-Jajce-Travnik-Saraybosna güzergâhının bitiminde, Saraybosna’da geceleyeceğimi kesinleştirmiştim. Ama 500 kilometreyi bulan bu programı aynı güne sığdıramayacağım da açıktı. Arada, ortalarda bir yerde konaklama yapmam gerekiyordu. Önce Jajce’de karar kıldım. Booking.com’dan Jajce ile ilgili araştırma yaparken, karşıma Jajce’ye 28 km. mesafede bulunan, Pljeva( Sipova ) diye güzel bir köy çıktı. Hemen kararımı verip, Guest House Sobic’de bir oda ayırttım.
RASTOKE/RASTOKE SU DEĞİRMENLERİ
Rastoke Su Değirmenleri ve Şelaleleri |
Rastoke Su değirmenleri ve Şelaleleri |
Rastoke Su Değirmenleri ve Şelaleleri |
Rastoke |
Rastoke |
Rastoke, nehirlerin dallanması/kollara ayrılması anlamına geliyor. Rastoke’deki doğa olaylarının aynısı, Plitvice Göllerinde de gerçekleşiyor. Bu nedenle Rastoke’ye, Plitvice’nin Küçük Gölleri ismi de verilmiş. Her iki yer de, Korana Nehri ile birbirine bağlanmış.
Köydeki en eski değirmen 17. Yüzyılda inşa edilmiş olmasına rağmen, çoğu değirmen, 19. Yüzyıl ve 20. Yüzyılın başlarında yapılmış. Şelaleler, Rastoke’nin alt kısmından, Korana Nehri’ne yaklaşık 10 ilâ 20 metre arasındaki bir yükseklikten düşüyor. Toplam sayısı 23 olan şelalelerden birçoğu, değirmen sahiplerinin isimlerini taşıyor. Çalıştıkları zamanlardaki öğütme ücretleri de, öğütülen buğday veya mısırın yüzde sekiz veya onu civarındaymış.
***
Tespit: Hırvatistan'da şehirlerarası yol onarımlarında, daralan yolda, kontrollü tekli geçiş için akülü “taşınabilir trafik lambalarını” kullanıyorlar. Yani, elinde bir bayrakla, geçişleri düzenleyen herhangi bir görevli yok. Dağ başında trafik lambalarını görünce insan önce biraz şaşırıyor veya hiç böyle bir şey beklemediği için, dalgınlıkla geçip gidebiliyor.
PLİTVİCE GÖLLERİ DOĞAL PARKI( Plitvicka Jezera )
Plitvice Gölleri( Plitvicka Jezera ) |
Gezi Rotaları
Bilet satış gişesinin bulunduğu yerdeki panolarda, tüm bölgeyi gösteren harita var. Bu harita üzerinde, rotalar, harflendirilerek gösterilmiş. A’dan başlayıp, K’da biten her bir rotanın, uzunluğu ve yaklaşık süresi de yazılmış. Bu rotalar; tüm bölgede konumlanmış üç istasyon( ST 1, ST2, ST3 ) ve üç iskele( P1, P2, P3 ) arasında, her yarım saatte veya saat başı kalkan elektrikli panoramik mini trenler/otobüsler ve teknelerle geziliyor. İstasyonlar/iskeleler arasında bağlantı sağlayan trenler ve tekneler ücretsiz. Trenler ve teknelerin bıraktığı yerlerden sonra göllerin etrafındaki, doğaya uyumlu ahşap gezi platformlarında rotalar devam ediyor. Harflere göre seçilen rotaların karıştırılmaması, belli aralıklarla konulan yönlendirme tabelalarıyla, sağlanmış.
Benim Rotam
Gezi rotası için, bir değerlendirme yapıyorum: Doğal Park, 16 gölü içeren çok geniş bir alana yayılmıştı. Haliyle, en kısa rota bile 5100 metre uzunluğundaydı ve ancak 2-3 saatte tamamlanabiliyordu. Oysa ben buraya 14.15’de gelmiştim ve buradan, kalacağım yer olan Pljeva’ya, daha 178 kilometrelik bir yolum vardı. Biraz da, bir önceki durağım olan Rastoke’de bol bol şelale fotoğrafı çekmiş olmanın tesellisiyle, kendime bambaşka bir rota belirliyorum: Doğal Parkın en büyüğü olan Kozyak Gölü kenarındaki iskeleye( P1 ) doğru yürüyüp, gölün yakın çevresini dolaşacağım. Burası aynı zamanda, Merkezin konumlandığı, kafe ve lokantaların bulunduğu bir yerdi.
Plitvice Gölleri( Plitvicka Jezera ) |
Ahşaptan yapılmış yaya yolu ve köprüyle, karşı yola geçiyorum. Yine yönlendirme levhalarıyla 20 – 25 dakikalık bir yürüyüşten sonra göl kenarına ve iskeleye varıyorum. Bir tekne, yolcularını almış, karşı kıyıya hareket etmek için saatini bekliyordu. Teknede bekleyen yolcuların aralarındaki neşeli ve canlı, konuşma ve kahkahaları, ortama pozitif enerji yayıyordu. Bu pozitif enerji beni de içine alıyor ve kendimi daha iyi hissediyorum.
Plitvice Gölleri( Plitvicka Jezera ) |
Bir saat kadar daha civarı gezdikten sonra, aklımın bir köşesinde yer eden ve benimle beraber gelen Plitvice Gölleri’nden ayrılıyorum.
DUBROVNİK( HIRVATİSTAN )
Dubrovnik |
Komarna - Slivno |
Duboka - Slivno |
Komarna - Slivno |
***
Adriyatik Denizi kıyısında bir Hırvat şehri olan Dubrovnik, aynı zamanda Akdeniz’in en önemli turistik yerlerinden birisi. 2011 yılı sayımına göre nüfusu 42.615. Dubrovnik şehri, 1979 yılında Unesco Dünya Mirası Listesi’ne alınmış. Şehir, Ragusa Cumhuriyeti’nin başkenti olarak özellikle 15. Ve 16. Yüzyıllarda, deniz ticaretine dayanan zenginliği ve yetenekli diplomasisi ile önemli bir gelişme sağlamış.
Dubrovnik - Stari Grad( Eski şehir ) |
Dubrovnik - Stari Grad ( Eski şehir ) |
***
Eski Şehir/Old Town/Stari Grad
Dubrovnik - Stari Grad( Eski şehir ) |
Dubrovnik - Liman ve St. John's Kalesi |
Dubrovnik Surları
Dubrovnik |
Dubrovnik - St. John's Kalesi ve Surları |
Stradun Caddesi
Dubrovnik - Stradun Caddesi |
Eski Dubrovnik’in ana caddesi olan Stradun Caddesi’ndeyim. Cadde boyunca ve caddeye çıkan ara sokaklarda kafeler, lokantalar ve hediyelik eşya satan dükkânlar bulunuyor. Önemli tarihi anıtlar, bu caddenin iki ucunda yer alıyor.
Aziz Blaise Kilisesi( Crkva sv. Vlaha )
Dubrovnik - Aziz Blaise Kilisesi( Crkva sv. Vlaha ) |
Çan Kulesi( Gradski zvonik u Dubrovniku )
Dubrovnik - Çan Kulesi( Gradski zvonik u Dubrovniku ) |
Orlando Sütunu( Orlando Stup )
Dubrovnik - Orlando Sütunu( Orlando Stup ) |
Dubrovnik - Orlando Sütunu( Orlando Stup ) |
Stradun Caddesi’nde bulunan Sütun, 15. Yüzyılda yapılmış. Sütuna oyulmuş olan Şövalye Orlando, efsaneye göre 9. Yüzyılda, Dubrovnik’i 15 ay süren Sarecen Kuşatmasından kurtarmış. Sütunun tepesinde halk duyuruları için ayrılan bir bölüm var. Dubrovnik Yaz Festivali’nin açılış ve kapanış törenleri burada yapılıyor.
Sponza Sarayı( Sponza Povijesna Vlaha )
1516 -1522 yıllarında inşa edilen Sponza Sarayı, şehrin orijinal şeklini koruyan en güzel saraylardan biri. Baş mimar Paskoje Milicevic tarafından tasarlanmış. Gotik ve Rönesans tarzlarının bir karışımı. Şehir protokolü, Dubrovnik Yaz Festivali’nde, bu saraydan halkı ve sanatçıları selamlıyor.
Rektör Sarayı( Knezev Dvor )
Dubrovnik - Rektör Sarayı( Knezev Dvor ) |
Rektör, Dubrovnik’te, şehir yönetiminde en tepedeki kamu görevlisine verilen isim. Rektörün yalnızca bir aylık görev süresi varmış ve bu süre içinde resmi iş dışında saraydan ayrılmasına izin verilmezmiş. İktidarın ve Dubrovnik Cumhuriyeti’nin gasp edilmesini önlemek için bu kural getirilmiş.
Aziz John Kalesi( Mulo Kalesi )
Dubrovnik - Aziz John Kalesi( Mulo Kalesi ) |
DUBROVNİK ANEKDOTLARI
1) Dubrovnik merkeze doğru giderken, girişi kaçırıp, Dubrovnik’in dışına çıktım. İyi ki böyle olmuş. Yolun solunda, Dubrovnik’i harikulade manzarasıyla gören bir seyir terası ve park yeri karşıma çıkıyor. Arabamı park ettikten sonra, yamaçlardaki geniş ve rahat taş merdivenleri tırmanıyorum. Merdivenlerde birkaç basamak yukarı çıktım ki, güzel ve makyajlı, 40’lı yaşlarda, zenci değil ama çok esmer diyebileceğim bir kadın gördüm. Başı kapalıydı. Selam verip konuşmaya başladık. Dubaili imiş. Dün İstanbul’daymış. Yarın yine İstanbul’a gidecekmiş. Ben de kendimden bahsettim. Ben merdivenleri biraz daha çıkıp, daha iyi görüntü almaya çalışıyordum. Kadının yanında, ondan 10-15 yaş daha yaşlı makyajsız bir kadın daha vardı. Taksici bir genç de onları bekliyordu. Daha sonra baktığımda, gitmişlerdi. Buradan çok güzel panoramik fotoğraflar çekip ayrıldım.
***
2) Otopark yeri bulmaya çalışıyordum. Böyle araba ile döne döne otopark ararken, bir yerde, otoparka girmek için bariyerlerin önünde sıra bekleyen 3-4 arabayı gördüm. Geri geri gidip sıraya giremezdim. Bir tur atıp aynı yere geldim ve sıraya girdim. Arabanın içinde beklerken, zamanı boşa geçirmemek için günlük notlarımı yazdım. Arkasından, park sistemini öğrenmek için bariyerin yakınındaki görevliye gittim.
O sırada, bir araba sıra harici, arabanın kafasını bariyere doğru sokmuştu. Arkamdaki arabadan sarışın, 40’lı yaşlarda, kilolu olmayan bir kadın, o arabaya giderek uyardı ve arabanın uzaklaşmasını sağladı. Bu arada ben de görevliye geçiş sistemini sormuş ve cevabımı almıştım. Bir saati 40 Kuna( 6-7 Euro ) idi. Park ettikten sonra makineye önce saati tuşlayıp, sonra parayı içeri atınca çıkan bileti alıp, arabaya bırakıyoruz.
Ben arabanın yanına dönerken, bu sarışın kadınla selamlaştık, konuşmaya başladık. İtalyan’mış. Kadın esprili ve konuşkandı. Girişkendi de, hatta benim sıram geldiğinde, benim adıma gidip boş park yerinin, yeteri kadar geniş olup olmadığına bile baktı. Biz bunları konuşurken, eşi de arabadaydı. Bu girişkenliği nedeniyle kadına iltifatta bulundum.
Biz konurken bir araba daha kaynak yapmaya çalıştı. Onu da gitti uyardı ve ayrılmalarını sağladı. Yanıma geldi. “Bizim bey otursun, ben her işi hallederim.” Anlamında bir şey söyledi. Ben de esasında hak ettiği için bir iltifat daha yaptım. Derken sıram geldi. Arabama bindim. Acı olan, bir Allahaısmarladık bile diyemedik birbirimize. Ben arabayı park ettiğimde onlar da içeri girmiş ve park etmişlerdi. Ama birbirimizi görememiştik. Oysa ne kadar güzel, ne kadar eğlenceli sohbet etmiştik.
***
3) Park biletine göre 1 saatlik bir zamanım vardı. Eski Dubrovnik’i hızlı adımlarla tanımaya başlıyorum. Her taraf, yani İtalyan mimarisi etkisindeki o muhteşem tarihi binalar; lokanta, kafe, müze veya sergi salonu gibi mutlaka bir aktivitenin konusuydu. Bu yönüyle eski Dubrovnik’de müthiş bir canlılık vardı. Araç trafiği de olmadığı için dar sokaklar bile, masalarla bezenmiş bir haldeydi.
Dubrovnik’te de, her yerde olduğu gibi, birisinden rica edip, fotoğrafımı çekmesini isteyecektim. Cep telefonum vardı, selfi çubuğum da vardı, ama çekilen fotoğraflar, hiçbir zaman makinamın kalitesinde olmuyordu. Üstelik birisinden bir ricada bulunmakla bir anlamda, insanlarla iletişim kurma şansı da oluyordu. Park saatimin dolmasına 30 dakika kalmıştı. Artık dönüşe geçecektim. Arka planda, güzel bir görüntünün olduğu köprü gibi bir yerde de bir fotoğrafım olsun istiyordum. Bana doğru gelmekte olan bir kadına rica edecektim. Meğerse kadın, o sırada fotoğrafını çekmekte olan kocasına poz vermek için benim tarafıma geliyormuş. Dolayısıyla bir şey söylemeden, oradaki bir bankta oturarak, fotoğraf çekimini bitirmelerini bekledim. Kadın 40’lı yaşlarında, sarışın, narin, adam da biraz kilolu ve melez bir esmerliği vardı. Konuşmaları İspanyolcayı andırıyordu. İlginç bir şey oldu… Kadın benden önce davrandı. Ben bankta otururken, kadın bana cep telefonunu uzatarak kendilerini çekmemi istedi. Bundan sonrasını İngilizce konuşmaya başladık. Kadının İngilizcesi benden iyi idi. Ben de kendisine şaka ile karışık, önce onları çekeceğimi, ama ondan sonra da onun( kadının ) beni çekmesini söyledim!
Dört – beş poz çektim. Kadın da beni 4-5 poz çekti. Çok şakacı ve zekiydi, durmadan espri yapıyordu. Kocası da kendisine katılıyordu. Türk olduğumu söyledim. Onlar da Kosta Rikalı imişler. Kadın beni sınava tabi tuttu(!) Ülkesinin yerini sordu. Karaib Denizi’nde bir ada ülkesi olduğunu söyledim. Yaklaşmış, ama bilememiştim. Orta Amerika ülkesiymiş. Gerçekten çok güzel ve esprili bir sohbetle, iyi vakit geçirmiştik.
Gezi, anlatım ve resimler çok güzel olmuş, Hemen bir de muhalefet yapayım; Biraz fazla uzun olmuş. Genel olarak insanlar bu kadar zaman uzun zaman harcamıyorlar. Kısa kısa olursa daha güzel olur gibi. selamlar
YanıtlaSil