14 Şubat 2020 Cuma

ÇEK CUMHURİYETİ - PRAG VE KARLOVY VARY





ÇEK CUMHURİYETİ – PRAG VE KARLOVY VARY GEZİSİ



ÇEK CUMHURİYETİ HAKKINDA

Çek Cumhuriyeti ya da Çekya, Orta Avrupa'da bir ülkedir. Kuzeyinde Polonya, batı ve kuzeybatısında Almanya, güneyinde Avusturya ve doğusunda Slovakya ile komşudur.

Tarihî Prag kenti, ülkenin başkenti ve en büyük şehri olmasının yanı sıra, çok ilgi çeken bir turizm merkezidir. Bohemya ve Moravya bölgelerinden oluşan Ülkenin dünya çapında tanınan ürünleri kristal, cam işlemeleri ve garnet( lâl ) taşıdır. Bunun yanında bira, gerek üretim gerekse kültür olarak ülkenin en önemli sembollerindendir.

Çek Cumhuriyeti, çok partili parlamenter sistemle idare edilmektedir. 10.637.794( 2018 ) kişilik nüfusunun %94,2'si Çekler'den oluşur. Küçük azınlık olarak Slovaklar (%1,9) ve Almanlar (%0,4) vardır. Nüfusun büyük çoğunluğu şehirlerde yaşar. Nüfusça en yoğun olduğu yerler; başkent Prag, Pilsen, Brno ve Ostrava'dır.

Çek Cumhuriyeti AB'de Estonya'dan sonra en büyük ateist nüfusu barındıran ülkedir. Nüfusun %60'ının dinî inancı yoktur. Günümüzde kullanılmayan bazı kilise ve manastırlar;  konser salonu ve müze olarak hizmet vermektedir.

Resmi dili Çekçe, para birimi Çek Korunası’dır. 2018 yılı verilerine göre ihracatı 136,1 milyar; ithalatı ise 122,8 milyar dolardır( Karşılaştırma yapılabilmesi açısından: 10,6 milyon nüfuslu Çekya’nın dış ticaret verileri böyle iken; 84 milyon nüfuslu Türkiye’nin 2018 yılındaki ihracatı 168 milyar, ithalatı ise 223 milyar dolardır )

                                                                               ***

Tarihçe: Günümüzdeki Çekler'in ataları, 5. yüzyılda Karadeniz ve Karpat dağlarından kalkarak Orta Avrupa'ya göç etmiş Güney Slavlarıdır.

8. yüzyılda bölgede Büyük Moravya Prensliği kuruldu. 874 yılında Çek kökenli I. Borivoj, Hristiyanlığı kabul ederek Büyük Moravya Prensliği'nden bağımsızlığını ilân etti ve böylece ilk Bohemya devleti ortaya çıktı. Orta Avrupa'nın en güçlü devletlerinden biri olan Bohemya, Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'nun bir parçasıydı.

Mezhep kavgalarından dolayı çıkan 15. yüzyıldaki Hussit Savaşları ve 17. yüzyıldaki Otuz Yıl Savaşları, Bohemya halkına büyük zararlar verdi. Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu zayıfladıktan sonra,  Bohemya, önce Avusturya İmparatorluğu, sonra da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun bir parçası oldu.

Avusturya – Macaristan İmparatorluğu I. Dünya Savaşı sonunda yıkılınca; 1918 yılında Slovakya, Bohemya, Moravya, Silezya ve Karpat Rutenya birleşerek, Çekoslavakya adında tek ülke haline geldiler.

II. Dünya Savaşı'nın başlamasından sonra Slovakya, Nazi Almanya'sıyla anlaşarak Çekoslovakya'dan ayrıldı. Savaş sonrası, Çekoslovakya tekrar birleşti. 1948 yılında yönetim komünistlerin eline geçti. Bu tarihten sonra 41 yıl boyunca Çekoslovakya, Doğu Bloku'nda yer aldı.

5 Ocak 1968 tarihinde iktidara gelen Alexander Dubçek, siyasî bir liberalleşme dönemi başlattı. Ancak Prag Baharı adı verilen bu dönem, aynı yılın 20 Ağustos’unda Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı müttefiklerinin (Romanya hariç) ülkeyi işgal etmesi ile sona erdi. Kasım 1989'da Çekoslovakya, Kadife Devrimi adı verilen kansız bir devrimle kapitalizme dönüş yaptı. 1 Ocak 1993 tarihinde ülke barışçı bir biçimde Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olmak üzere iki ülkeye ayrıldı. Çek Cumhuriyeti, 12 Mart 1999 tarihinde NATO'ya, 1 Mayıs 2004 tarihinde de Avrupa Birliği'ne katıldı. 21 Aralık 2007 tarihi itibariyle Avrupa vize birliğine dâhil edilmiştir.

HAZIRLIK

Orta Avrupa ve özellikle Prag, hep gitmeyi düşündüğümüz bir yerdi. Buna karar verince, gezimizin kaç gün olabileceği konusunda bir değerlendirme yaptık. Prag,  1.200.000 nüfuslu, gezilecek görülecek yerler itibariyle derli toplu bir şehirdi. Tarihi merkez olan Eski Kent Meydanı’na yürüyüş mesafesinde bir otelde kalmamız, bize büyük bir kolaylık sağlayacak ve zaman kazandıracaktı. Prag’a kadar gelmişken, buraya 130 km uzaklıktaki, kaplıcalarıyla meşhur Karlovy Vary’ye gitmemek olmazdı. Böylece gezi süremizi, iki gece diye belirledik.

2017 yılında çıktığım “Arabayla 20 Günde 9 Balkan Ülkesi” seyahatimde, Booking.com ve Google-Haritalar uygulamalarının, gezimi olağanüstü kolaylaştırdığını bugün gibi hatırlıyorum. Öyle ki, bu uygulamalar, sağladıkları kolaylıklar nedeniyle, bana yeni ufuklar açmış, daha Balkan gezim bitmeden, arabayla dünya turu hayalleri kurmaya başlamıştım bile. Hareket tarihimizi belirledikten sonra, işte şimdi yine “eski dost” Booking.com’a bir merhaba deyip, uygun bir otel aramaya koyuldum. 3 Kasım'da, tarihi merkeze yakın,  Eski Kent Meydanı'na 400 metre mesafede bulunan Old Prague Hotel'de, 21 Ocak için 2 gecelik  yer ayırttım. İki kişi için 80 Euro ödememizi yaptık.

Daha önce Pegasus Havayollarından da yerlerimizi ayarladığımız için, 21 Ocak'a bir hafta kalıncaya kadar bu gezimizi adeta uykuya yatırdık.  Son bir haftada ben internetten bilgi toplamaya başladım. En başta, Sabiha Gökçen Havaalanı için arabamı bırakabileceğim uygun fiyatlı bir otopark bulmalıydım. Havaalanı’na 10 - 15 dakikalık mesafede,  otoparktan havaalanındaki belli bir noktaya ( gidişte ve dönüşte )her 15 dakikada bir düzenli müşteri servisi yapan Ekspres Park’ı( www.eksprespark.com ) internetten buldum.  Günlüğü 10 liraydı. Telefonla arayıp sordum, rezervasyona gerek olmadığını, yer bulabileceğimi söylediler.

Prag ile ilgili internetten bilgi edinmeye çalışırken iki ayrı Türk rehberin sayfalarını da ziyaret ettim. Her ne kadar kendi imkânlarımla şehri keşfetmeyi prensip edinmişsem de, değişik fiyat alternatifleriyle sundukları günlük turlar, benim için bir B planı olabilirdi. İhtiyaç halinde, İnternet bağlantısına gerek kalmadan bu bilgilere kolayca ulaşabilmem için, rehberlerle ilgili sayfaların fotoğraflarını cep telefonuma kaydettim.

Prag’daki taksi sistemi; gerek Çek kaynaklarından, gerekse Türk kaynaklardan öğrendiğim kadarıyla pek güvenilir değildi.  Zaman zaman bizde de olduğu gibi, yolu uzatarak fahiş paralar isteyebiliyorlardı. Ben de biraz pahalı olmakla beraber, güvenilir bulduğum birkaç şirketten biri olan “Prague Airport Transfers”de yer ayırttım. Bizi havaalanından alıp otelimize bırakacaklardı. Fiyat sabitti,  €25 veya 650 Koruna

Yurtdışında internet, sadece Google Haritalar değil, çok şey demekti. Telefonlarımızı yurtdışı internete açtırdık.

PRAG


Hareket tarihimiz olan 21 Ocak'ta İstanbul'da hava kapalı 5 derece, Prag’da ise güneşli ve -3 ve artı 3 derece aralığındaydı.  Arabamızı Express parkın otoparkında bıraktıktan sonra servis aracı ile Sabiha Gökçen'e geldik.  Uçağımız biraz rötarlı olarak, 12.40 yerine 13.00’da kalktı. Türkiye saati ile 15.40, Çekya saati ile 13.40’da Prag - Vaclav Havel Havaalanında olduk. Geliş yolcu salonunda, Prague Airport Transfers’den gelen görevli/sürücü, elindeki ismimi içeren şirket logolu bir afiş/tabela ile bizi bekliyordu. Konforlu ve keyifli bir yarım saatlik yolculukla otelimize geldik. Taksi şirketi, bir şehir haritası ile Prag’ı tanıtıcı İngilizce basılı küçük bir kitapçık da hediye etmişti. Ödeme daha önce belirtildiği gibi sabitti. 25 Euro ödedik.

****

PRAG HAKKINDA

Prag, Çek Cumhuriyeti’nin başkenti ve en büyük şehridir. Ortasından Vlteva Nehri’nin geçtiği şehrin nüfusu, 1.200.000’dir. Ilıman okyanus iklimine sahiptir. Yazları ılık ve kışları soğuk geçer.

Prag, Orta Avrupa’nın zengin bir tarihe sahip siyasi, kültürel ve ekonomik merkezidir. Romanesk döneminde kurulan şehir; Gotik, Rönesans ve Barok dönemlerinde gelişerek, Bohemya Krallığı’nın başkenti ve aralarında Charles IV’ün ( imp. dönemi:1346 – 1378 ) de bulunduğu birkaç Kutsal Roma İmparatoru’nun ana yerleşim yeri olmuştur.  Habsburg Monarşisi ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu için önemli bir şehirdi. Şehir; Otuz Yıl Savaşı'nda, Bohem ve Protestan Reformunda; 20. Yüzyılda ise Çekoslovakya'nın başkenti olarak I. Ve II. Dünya Savaşları’nda, II. Dünya Savaşı sonrası Komünist dönemde, önemli roller oynadı.

charles köprüsünden prag kalesi
Resim yazısı ekle


Prag, 20. yüzyıl Avrupa'sının şiddetinden ve yıkımından kurtulan birçok tanınmış tarihi esere ve kültürel cazibe merkezine, ev sahipliği yapmaktadır. 1992'den beri, Prag'ın geniş tarihi merkezi UNESCO Dünya Mirası Listesine dâhil edilmiştir.

***
PRAG GEZİMİZ SIKINTILI BAŞLIYOR

Eşyalarımızı bıraktıktan sonra kendimizi hemen otelden dışarı attık. Bir iki saat sonra güneş batacaktı. Elimizde harita, öncelikle Eski Kent Meydanı'na doğru yola çıktık. Ancak bize esas zaman kazandıracak ve bilinçli bir şekilde yürüyerek şehri keşfetmenizi sağlayacak olan bu zor okunabilir harita değil, Google'ın Haritalar uygulamasıydı.  Fakat telefonumu açtığımda Türkcell'in; “hattın Yurt dışına kapalı olduğu, verilen numaradan ücretsiz arayabileceğimiz” mesajını gördüm. Verdikleri numaraya bir türlü ulaşamadığım gibi diğer telefonumuz da internete açılmamıştı. Bir süre beklemeyi uygun gördük ve rastgele yürümeye devam ettik.

prag - eski kent meydanı


Cep telefonlarımızın internete kapalı olması, Prag seyahatimiz için tatsız bir başlangıçtı. Dışarıda da müthiş bir ayaz vardı. Hava buz kesiyordu. Biz böyle, arada bir dura dura haritayla Eski Kent Meydanı'na el yordamıyla gitmeye çalıştık.  Bir yandan da ben, çevrimdışı kaydettiğim Prag haritasından yararlanabilir miyim, diye bakıyordum. Ama çevrimdışı haritalar yürüyüş rotaları için çalışmıyordu. Yine de sorun değildi,  bir B planımız vardı. Süre bakımından zorlanırsak, burada yerleşik Türk rehberlerden birisini arayıp, ertesi günü için, Prag gezimizi yapabilirdik.

***

EĞLENCELİ BİR TRDELNİK DENEYİMİ

Artan kalabalıktan Eski Kent Meydanına yaklaştığımızı hissedebiliyorduk. Yürürken sağımızdaki bir dükkânda kokoreç büyüklüğünde ve görünümünde, uzun ve enli merdane gibi çubuklara geçirilmiş hamur işi pişiren bir kadını gördük, merak edip yaklaştık. Bu hamur işi tatlının ismi “Trdelnik”ti. Önce ip gibi uzatılmış hamur, uzun ve kalın bir merdane görünümündeki çubuğa, düzgün rulo halinde sarılıp, közde pişiriliyordu. Sonrasında, çubuktan çıkarılan kızarmış hamurun boş kalan iç kısmına nutella gibi bir tatlı sürülmesiyle müşteriye sunuluyordu. Biz de böyle farklı ve yerel bir sokak lezzetini bulmuşken denemeden edemedik. Kadın, bizim için közde pişmekte olan bir tanesini hazırladı. Közden aldıktan sonra içini nutella ile güzelce bir sıvadı ve bize verdi.

trdelnik tatlısı, Türkiye'de makara tatlısı diye biliniyor

Biz dükkânın önünden ayrılırken, bir yandan da bunu üzerimize bulaştırmadan nasıl yiyeceğimizi konuşuyorduk. Sadece kendisi olsa sorun yoktu.  Kıtır kıtır koparıp yerdik, ama içine sürülmüş nutellayı üzerimize, elimize - yüzümüze bulaştırmadan yemek, epeyi bir dikkatli olmayı gerektiriyordu. Neyse biraz bulaştırdık, ama sonunda öğrendik. Tatlıyı, düzgün rulo halinde yuvarlayarak yaptıklarına göre, biz de bunu yerken rulonun sarma yönünde çekip koparıp yiyecektik. Türkiye’de de “Makara Tatlısı” olarak bilindiğini öğrendiğimiz “Trdelnik” bir “Hızır” gibi yetişmiş, yaşadığımız internet sorununun stresinden bizi uzaklaştırmış, bizim için eğlenceli bir meşgale olmuştu. Tatlımızı yerken hem Eski Kent Meydanına geldiğimizi, hem de cep telefonumuzun yurtdışı internete açıldığını sevinçle fark ettik.

***
Prag’daki gezip gördüklerimizi, tarihi eserlerin ve gezilecek – görülecek yerlerin yoğunlaştığı; Eski Kent Meydanı, Charles Köprüsü, Kale Meydanı, Prag Kalesi, Diğer( Eski Kent/Stare Mesto ) gibi beş ayrı noktayı esas alarak, beş ayrı ana başlık altında anlatıyorum.

ESKİ KENT MEYDANI


Önemli tarihi eserlerin bulunduğu Stare Mesto/Eski Kent semtindeki Eski Kent Meydanı, bu özelliği nedeniyle turistlerin gözde mekânlarından biriydi.  Meydanı çevreleyen heykeller, kiliseler ve sarayların önünde selfi çekenler, fotoğraf çekenler kervanına biz de katıldık.

JAN HUS ANITI( JAN HUS MEMORIAL )

Meydandaki en ilgi gören anıtlardan biri de geniş bir alanda canlandırılmış olan Jan Hus anıtıydı. Anıt o kadar büyüktür ki, Çek Heykeltıraş Ladislav Saloun, sadece bu çalışmayı gerçekleştirebilmek için “Saloun Villa” ismi verilen yeni bir atölye inşa etmişti.  
prag-jan hus anıtı-eski kent meydanı

Eski Kent Meydanı’nda bulunan bu görkemli anıt; Jan Hus’dan 200 yıl sonra sürgüne zorlanan ve bu nedenle Otuz Yıl Savaşlarındaki “Beyaz Dağ” savaşında mücadele eden kahraman Hussite savaşçıları ile Protestanları tasvir ediyor. Yeniden milli uyanış ise, anıtta yer alan genç bir anne ile sembolleştirilmiş. Halkın bağışlarıyla yapılan Anıt, Çek heykeltıraş Ladislav Saloun tarafından tasarlanmış ve Jan Hus’un şehitliğinin 500. Yıldönümü olan 1915’de açılmış. 

prag - jan hus anıtı - eski kent meydanı

1369 doğumlu olan Jan Hus, zamanla Prag'da etkili bir dini düşünür, filozof ve reformcu oldu. On altıncı yüzyıldaki Protestan hareketinin öncülerindendi. Eserlerinde Katolik Kilisesi'nin dini ve ahlaki bozulmasını eleştirdi, kilisenin dünyevi mal varlığını, din adamlarının paraya doymazlığını ve bunların çürümüşlüğünü anlattı. Çek vatansever Hus,  dinin, Latince yerine anadilde veya yerel dilde verilmesi gerektiğine inanıyordu. John Wycliffe'nin öğretilerinden ilham aldı. Ertesi yüzyılda, Hus'u Martin Reher, John Calvin ve Huldrych Zwingli gibi birçok reformcu izledi. Hus nihayet Konstanz Konseyi tarafından kınandı ve 1415'te kazıkta yakıldı. Bu, Hus taraftarlarının tepkilerine yol açtı ve Hussite Savaşlarını başlattı.

Hus, Bohemya’da ve Prag civarındaki diğer bölgelerde, baskıcı rejimlere karşı bir güç sembolü haline geldi. Habsburglar’ın Çek topraklarını kontrolüne karşı çıktı, karşı çıkanlara güç verdi, Habsburg karşıtlığının simgesi oldu. 

KİNSKY SARAYI

Prag’da,  görmüş olmaktan mutluluk duyduğumuz yerlerden biri de Kinsky Sarayı’ydı. Ünlü yazar Franz Kafka, 1893’de ilkokulu bitirdikten sonra, orta öğrenimine buradaki devlet lisesinde devam etti. 1901’de yeterlik( matura ) sınavını başarıyla vererek okuldan mezun oldu.   Franz Kafka’nın tuhafiyeci olan babası Hermann Kafka’nın da,  sarayın zemin katında bir dükkânı vardı.
Prag - Kinsky Sarayı - Eski Kent Meydanı

Eski Kent Meydanı’ndaki saray,  halen bir sanat müzesi olarak kullanılıyor. İsmini, eski sahibi olan, asil Kinsky ailesinden alıyor. Saray, esasen1755 – 1765 yılları arasında Golz ailesi için inşa edildiğinden Golz-Kinsky Sarayı olarak da bilinir. Kinsky ailesi söz konusu sarayı 1768’de Golz ailesinden satın almış.

Rokoko tarzındaki binanın dış cephesi,  pembe ve beyaz renklerde boyanmış. Cephede ayrıca, Ignaz Franz Platzer’in klasik unsurlardan oluşan heykelleri bulunuyor. Saray, 1949 yılından beri Ulusal Galeri’nin yönetiminde.

ST. NİCHOLAS KİLİSESİ

prag - st.nicholas kilisesi - eski kent meydanı


Eski Kent Meydanı’nı çevreleyen tarihi yapılardan St. Nicholas Kilisesi, Geç-Gotik ve Barok tarzında tasarlanmış. 13. Yüzyıldaki Gotik bir kilisenin yerine 1732 – 1737 yılları arasında inşa edilen bu Kilise, St. Nicholas’a adanmış.

prag - st. nicholas kilisesi - eski kent meydanı

Kilise, eskiden Çek ve Slovak Ortodoks Kilisesi tarafından kullanılıyordu. 1920’den bu yana Çekoslavak Hussite Kilisesi ve Prag Piskoposluğunun ana kilisesi oldu. 1945 yılındaki Prag ayaklanması sırasında ana radyo binası, Nazi-SS örgütü tarafından saldırıya uğradığı için, Çek partizanlar tarafından Prag Radyosu için gizli bir yer olarak kullanıldı.

TYN KİLİSESİ

Eski Kent Meydanı’ndaki birbirinden değerli bu anıtlar ve onları izlemeye gelen insanlar; tarihi eserlerin tüm insanlığın değeri olduğunu, ama en çok da bulunduğu ülkeyi çekim merkezi haline getirdiğini, bunları muhafaza eden o ülkeye itibar kazandırdığını da gösteriyordu.

prag - tyn kilisesi - eski kent meydanı

Tyn Kilisesi’nin iyi bir pozunu çekmeye çalışırken, bir yandan da, gecenin – 3/5 derece soğuğunda, ayazında meydanı dolduran, benim gibi etrafı izleyenleri, çekim yapmaya çalışanları takip ediyordum. Doğrusu soğuğa kimsenin aldırdığı yoktu. Bu farklı heyecanlar, soğuğu unutturmuştu bizlere.

prag - tyn kilisesi - eski kent meydanı

                                                                   ***

Eski Kent Meydanı’ndaki Tyn Kilisesi’nin şimdi bulunduğu yerde, Tyn Avlusu denilen bu yere gelen yabancı tüccarlar için yapılmış Romanesk bir kilise bulunuyordu. 1256 yılında, bu kilisenin yerini Erken-Gotik tarzında “Tyn’den önce Meryem Ana” kilisesi aldı. Mevcut kilisenin inşası, 14. Yüzyılın sonlarında Matthias Arras ve sonra da Peter Parler’in etkisi altında Geç-Gotik tarzında başladı. 15. Yüzyılın başlarında inşaat neredeyse tamamlanmıştı. Sadece, kuleler ve çatı eksikti. Hussite Savaşları nedeniyle çatı ve kuzey kulesi gecikmeli olarak 1450’lerde, güney kulesi de 1511’de ( Mimar Matei Rejsek tarafından ) tamamlandı. 

1876-1895 yıllarında gerçekleştirilen yenileme çalışmaları, daha sonra 1973-1995 yıllarında yapılan kapsamlı dış cephe yenileme çalışmaları sırasında tersine çevrilmiştir. İç mekân yenileme çalışmaları devam etmektedir.

ASTRONOMİK SAAT KULESİ

Prag - Astronomik Saat Kulesi - Eski Kent Meydanı

Eski kent Meydanı’nda, bu birbirinden değerli anıt eserleri izleyip, fotoğraflarını alırken, uzaktan çektiğimiz Astronomik Saat Kulesi’ne doğru bir hareketlenme olduğunu fark ettik. Saat Kulesi’nin önünde insanlar birikiyor, burası yavaş yavaş kalabalıklaşıyordu. Kulenin yanına vardığımızda saat 17.00 olmuştu ve gösteri başlamıştı. Astronomik saat kadranının hemen sağındaki küçük bir iskelet, ipi yukarıdan aşağıya çekerek çanı çalıyor,  bu arada saat kadranının üzerinde duvarda yarımşar metrelik ölçülerde kare boyutlu iki pencere açılıyor, önünden 12 Havari teker teker geçiyordu. Kalabalığa ve Astronomik Saat Kulesi’nin önünde fotoğraf çektirmek için sıra bekleyenlere bakınca, burasının Prag’ın en çok ilgi gören yeri olduğuna hükmettim.

Prag - Astronomik Saat Kulesi - Eski Kent Meydanı
***

Prag’da, Eski Kent Meydanı’nda bulunan Astronomik Saat Kulesi, dünyanın en eski üçüncü astronomik saati ve çalışmakta olan en eski saati. Önce 1380 yılında, 65,5 metre yüksekliğindeki kule inşa edildi. Astronomik Saat( saat makinesi ve astronomik küre) ise, saat ustası Mikulas Kadan ve gökbilimci Jan Ondrejuv Sindel tarafından 1410 yılında yapıldı. Heykel ve taş dekorlar, Parler’e aitti. Jan Ruze( Hanus ) isimli saat ustası, yakın zamana kadar Astronomik Saatin yapımcısı olarak bilinirdi. Ancak Hanus, sadece 1490 yılında saati tamir etmiş ve biraz da geliştirerek takvim panosunu( calendar board ) ilave etmişti.

Prag - Astronomik Saat Kulesi - Eski Kent Meydanı

Astronomik Saat Kulesi, tarihi boyunca birçok defa hasar gördü. 1865 yılında çıkan yangın ve İkinci Dünya Savaşı’ndaki Nazi saldırıları, bunlardan en önemlileriydi. Saatin en son büyük onarımları 1979 ve 2005’de gerçekleşti.  Astronomik Saat,  ¾’ü hâlâ 15. Yüzyıldan kalma orijinal olan yaklaşık 350 parçadan oluşuyor. Tüm makinede tek bir çivi yoktu, sadece perçinlenmişti.

Prag - Astronomik Saat Kulesi - Eski Kent Meydanı

Saatin üzerinde bulunan kadranla; güneşin, ayın, takımyıldızlarının ve gezegenlerin gökyüzündeki konumlarına ilişkin astronomik bilgileri öğrenmek mümkün olabiliyor. Saatin en dış tarafındaki halkada yer alan rakamlar İbranice olup, Babil saatini gösteriyor. Saatteki mavi kısım gökyüzünü, kahverengi kısım ise yeryüzünü temsil ediyor. 

***
Prag - Astronomik Saat Kulesi ve Tyn Kilisesi - Eski kent Meydanı

Astronomik Saat’in en ilgi çeken kısmı, “Havarilerin Yürüyüşü” canlandırması/animasyonudur. Saat başı gerçekleşen bu gösteride, saat ekranının üzerinde yer alan iki küçük pencere açılıyor. Saat kadranının sağındaki iskelet, ipi çekerek ölüm zamanının geldiğini haber verirken, 12 havari pencereden görünüp, geçiyorlar. En üstteki horoz figürü ötmeye başlayınca çan sesi kesiliyor. Her saat başında bu canlandırmanın tekrarlanmasıyla, aslında ölümün her an gelebileceği, hayatın ölümlü olduğu, insanlara anlatılmak isteniyor.


Saat kadranının sağ ve sol taraflarında ikişer heykel bulunuyor. Heykeller şu anlama geliyor: Sol taraftaki heykellerden, bir elinde baston ve diğerinde para kesesi tutan Yahudi figürü açgözlülüğü, elinde ayna tutan figür ise kibri ve kendini beğenmişliği anlatıyor. Sağ taraftaki heykellerden iskelet figürü ölümü, mandolin çalan Türk figürü de, zevk ve sefayı sembolize ediyor.



Alttaki diğer kadranın her iki yanında bulunan dört heykelin anlamları da şöyle: Elinde teleskop tutan astronom gökbilimini, elinde kılıç tutan Baş Melek Mikail adaleti, elinde tüy tutan filozof felsefeyi ve elinde kitap tutan figür ise bilimi ve eğitimi simgeliyor.


CHARLES  KÖPRÜSÜ ( KARLUV MOST- CHARLES BRIDGE )


Hava soğuktu ve buz gibi bir ayaz vardı. Bir süre Astronomik Saat Kulesi'nin karşısındaki Starbucks Cafe’de bir şeyler yiyip ısındıktan sonra, gezimize kaldığımız yerden devam ettik. Çok geçmeden, 10-15 dakika kadar sonra, Charles( Karl ) Köprüsüne geldik. Charles Köprüsü girişindeki büyük kulesi ve köprünün sollu sağlı her iki yanındaki heykelleriyle gerçekten görülmeye değerdi.

Prag - Charles Köprüsü ve Kulesi

***

Charles Köprüsü( Karl Köprüsü ), Prag’ın en çok ziyaret edilen yerlerinden biri. Köprü, Prag Kalesi ve Mala Strana ile Eski Kent’ i birbirine bağlıyor. Vltava Nehri üzerinde bulunan köprü,516 metre uzunluğunda, 13 metre genişliğinde. Yapımında, Regensburgs’da 12. Yüzyılda inşa edilen 16 kemerli Taş Köprü örnek alınmış. İkisi Mala Strana, diğeri Eski Kent tarafında olmak üzere üç kule tarafından korunuyor. Malzeme olarak Bohemya kumtaşının kullanıldığı köprüde, çoğu 1700’lerde dikilen, 30 heykel yer alıyor. Ancak 1965’den sonra bu heykeller kopyaları ile değiştirilerek, orijinalleri Ulusal Müze( Lapidarium )’da sergilenmeye başlanmış.

Mimarı Peter Parler olan köprünün yapımına; Kral IV. Charles( IV.Karl ) himayesinde 1357 yılında başlandı ve 1402 yılında bitirildi. Köprü, 1158-1172 yılları arasında inşa edilen ve 1342 yılındaki selden yıkılan Judith Köprüsü yerine yapıldı. Önceleri “Taş Köprü” veya “Prag Köprüsü” olarak isimlendirilirken, 1870’den sonra “Charles Köprüsü” diye adlandırıldı. Araç trafiğine kapalı olup, yaya köprüsü olarak kullanılıyor.

Prag - Charles Köprüsü ve Kulesi
***

Tarih boyunca birçok felaketleri yaşayan, pek çok önemli tarihi olaylara tanıklık eden Köprü’nün, yapımına başlanması hikâyesi de bir o kadar ilginçtir. Çek efsanesine göre Charles Köprüsü’nün yapımına, 9 Temmuz 1357 yılında, saat 5.31’de başlanmış; ilk taşı da Kral IV. Charles(  IV.Karl ), bizzat kendi yerleştirmiş.  “Ay, yıl ve gününü anladık da, bu saati ve dakikası da nereden çıkıyor? Nasıl bu kadar kesin, titiz ve hassas bir zaman tespiti yapılmış?”  diye insan sormadan, şaşırmadan edemiyor. Bu kesin zaman, Kutsal Roma İmparatoru için çok önemliydi. Çünkü Kral, “numeroloji”ye kuvvetli bir şekilde inanıyordu ve palindrom(  tersten okunuşu da aynı olan cümle, sözcük ve sayılar )  oluşturan  ( 1357 9, 7 5:31 ) bu özel zamanın, sayısal bir köprü olduğunu ve Charles Köprüsü'nü dolduracağını hissetmişti.

ST. SALVATOR KİLİSESİ

Prag - St. Salvator Kilisesi

St. Salvator Kilisesi, Charles Köprüsü’nün Eski Kent tarafında, görkemli cephesiyle dikkatimi çekti. Kilise, eski St. Clement Cizvit Koleji’nin bir parçasıymış. Prag’ın, erken Barok binalarından en değerlisi olan Kilise, 16. Yüzyılda kuruldu ve 17 yüzyılda İtalyan mimar Carlo Lurago tarafından tamamlandı. Mimarisinde, Barok dönemindeki birçok kutsal bina için model olan Roma’daki ana Cizvit Kilisesi II. Gesu’dan ilham alındı. 

CHARLES IV ANITI

Kral Charles IV’ün Neo-Gotik bronz heykeli, Charles Köprüsü’nün Eski Kent tarafında bulunan Krizovnicke Meydanı’nda, Charles Üniversitesi’nin 500. Yıldönümü münasebetiyle 1848 yılına açıldı.

Prag - Charles IV Heykeli/Anıtı

1346 -1378 yılları arasında hüküm süren Charles IV( Karl IV ), Bohemya Kralı ve Kutsal Roma İmparatoru olarak Prag’ı bir imparatorluk başkentine dönüştürdü ve Avrupa’nın en büyük üçüncü şehri yaptı.
Prag - Charles IV Heykeli/Anıtı

Dresdenli heykeltıraş A. Hahnel tarafından bir modele göre yapılan heykel, Nürnbergli kalıpçı JD Burgschmiet tarafından döküldü. Dökme demir kaide, Larchhammer’in Saksonya’daki demir işleri tarafından yapıldı. Heykelin dikilmesi nedeniyle, meydan yeniden düzenlendi ve genişletildi.

Prag - Charles IV Heykeli/Anıtı

Anıtın ana heykeli, kafasında bir taç bulunan kraliyet kıyafeti ile Kral Charles IV. figürüdür. Sağ elinde üniversitenin kuruluş belgesine sahiptir. Kaide üzerinde o sırada üniversite fakültelerinin dört alegorik heykeli (sanatsal, teolojik, hukuk ve tıp) ve Charles hükümdarlığının önemli kişiliklerinin heykelleri (Pardubice Arnost, Vlasim Jan Ocko, Kolowraty Benes , Arras Matthias) bulunuyor. 

KUTSAL HAÇ VE CALVARY HEYKELİ

Charles Köprüsü’ndeki heykellerden en çok,  Hz. İsa’nın çarmıha gerilişini temsil eden “Kutsal Haç ve Calvary” heykelini beğenmiş, gece karanlığında, birkaç güzel poz çekmeye çalışmıştım. Ancak, konu, heykel hakkında detaylı bilgi edinmeye gelince, işler biraz çatallaştı. Çünkü hemen hemen tüm kaynaklarda “İsa’ya küfretmekle suçlanan bir öğrencinin parası ile yaptırıldığı düşünülen Çarmıha Geriliş Heykeli” ibaresinden başka bir bilgi yoktu. Bu nedenle önce heykelin literatürdeki doğru ismini öğrendim, sonra da bu isimle( The Crufix and Calvary ) aramaya başladım.

Prag - Charles Köprüsü - Kutsal Haç ve Calvary Heykeli

Çek ve diğer kaynaklara göre, orijinal İsa figürlü tahta haç 1361’de konmuş, ama 1419’da Hussitler tarafından yok edilmiş. 1629’da tekrar dikilen tahta haç yerine, 1657 yılında, Dresden’den satın alınan metal haç konmuş. 1666’da eklenen iki kurşun figür, 1861’de Emanuel Max tarafından mevcut kumtaşı heykelleri ile değiştirilmiş.

***

Gelelim, “bir öğrencinin İsa’ya küfür etmesine”. O mevzu da söyle olmuş: 1696 yılında, Elias Backoffen isimli bir yerel Yahudi lideri, Prag yönetimi tarafından, dine küfür etmekle suçlanır. Yönetim, ceza olarak, heykelin başının etrafına, altın kaplı İbranice harflerle “Kutsal, Kutsal, Kutsal, Ev Sahiplerinin Efendisi”(  Yahudilerin, tanrılarını ifade etmekte kullandıkları kutsal sözlerden- Keduşa ) yazılmasına ve masrafların kendisi tarafından ödenmesine karar verir. Yahudi inancındaki İşaya Peygamberin kitabından alınan bu sözler, İsa heykelinin boynuna asılır, ama durum Yahudi toplumunda, bir aşağılanma duygusu yaratır. Yahudi diasporasının çabalarıyla, 2000 yılında bunu açıklayıcı bir metin heykelin altına yerleştirilir ve böylece bir nebze olsun Yahudi toplumunun tepkisi dikkate alınmış ve giderilmiş olur.

PİETA/AĞIT HEYKELİ ( STATUE OF THE LAMENTATION )

Prag - Charles Köprüsü - Pieta Heykeli/Statue of the Lamentation

Emanuel Max, Prag resmi makamlarının görevlendirmesi üzerine Charles( Karl ) Köprüsü’nde 1858 yılında yaptığı bu heykel, Mary Magdelana ve Meryem Ana’yı, ölü İsa’ya yas tutarken tasvir ediyor. Köprü’de daha önce aynı pozisyonda yapılmış, ama 1496’da sel tarafından yok edilmiş, İsa figürlü ahşap bir haç vardı. 1695’de Jan Brokoff tarafından İsa Mesih’in ağıtını tasvir eden bir heykel yapıldı. Bu heykel de, 1859’da Petrin tepesi altındaki Zarif Hemşireler Manastırı’na kaldırıldı ve yerine bugünkü heykel dikildi.

AZİZ JAN NEPOMUK’UN PİRİNÇ RÖLYEFİ 

Aziz Jan Nepamuk’un, Charles Köprüsü’nden nehre atıldığı noktada, bir haç üzerinde kendisinin pirinç kabartması bulunuyor. Zamanla oluşan bir efsaneye göre, bu kabartmaya elle dokunulduğu takdirde, dileklerin gerçekleşeceğine inanılıyor. Bu inancın ve sürekli elle dokunulmasının etkisiyle bugün söz konusu kabarma, siyahtan parlak sarı renge dönüşmüş durumdadır.


Prag - Charles Köprüsü - Aziz Nepomuk'un Pirinç Rölyefi

***

Kral IV. Wenceslas( IV. Charles’ın oğlu )’ın karısı, Papaz Jan Nepomuk’a günah çıkartır. Karısının bir sevgilisi olduğundan şüphelenen Kral Wenceslas, Papaz’dan, karısının itiraflarını açıklamasını ve sevgilisinin ismini söylemesini ister. Bunu kabul etmemekte ısrar edince de, 20 Mart 1393’de Jan Nepomuk, Kral Wenceslas’ın emriyle Charles Köprüsü’nden nehre atılarak öldürülür. Böylece, “günah çıkarma sırasında söylenenlerin gizli kalması”, yani hiçbir şekilde açıklanmaması kuralı olan   “itirafın mührü” yasasını ve Katolik Kilisesi’nin özerkliğini savunduğu için öldürülen Jan Nepomuk, ölümünden hemen sonra aziz ilan edildi.

***

CHARLES KÖPRÜSÜ’NDEN OTELİMİZE DÖNÜŞ

Köprünün karşı kıyısına kadar yürüdük. Bu yolun devamında Prag kalesine gidiliyordu. Haliyle gece kapalı olduğu için, Prag kalesi ziyaretini sonraya bırakarak, döndük.

Prag - Eski Kent'ten

Hava kararmıştı, dışarısı çok soğuktu, ama Prag’ı görmeye gelmiştik, hemen otelimize çekilemezdik! Gezmeye devam ettik. Eski Kent Meydanı’na giden yolda, kenarda güzel bir açık hava lokantası gördük. Koltuklarıyla, aşağıdan ve yukarıdan ısıtıcılarıyla, konforlu görünüyordu. Yemeğimizi yerken caddeyi/caddeden geçenleri seyretmesi de ayrı bir keyif olacaktı. Sonuçta lokantada oturup sohbet etmesi keyifliydi, ama ne gelen pizzadan ne de servisinden memnun kaldık.

***

Yürümeye devam ettik. Gece, soğuk ve ayaz olmasına rağmen caddeler ve sokaklar insanlarla doluydu. Çoğu da turistti.  Yürürken dikkatimizi şekerleme dükkânları çekti, bunlardan birisine girdik. Çeşitli renklerde ve şekillerdeki şekerlemeler, çikolatalar tek tek hepsi sanki “beni de al, beni de al!” der gibiydiler önlerinden geçerken. 40-50 belki de daha fazla çeşitteki şekerlemelerden birkaç çeşit tadımlık alalım dedik. Fiyatları hemen hemen hepsinin aynıydı. Tek bir kâğıt ambalajı doldurmak pratik oluyordu, ödemesi de. Aldığımız bu şekerlemeleri gece otelimize gittiğimizde tatmak aklımıza geldi. Maalesef göründükleri kadar güzel ve lezzetli olmadıklarını anlayınca hayal kırıklığına uğradık.

***

Prag’da hava 16.38 de kararmıştı ve gece uzun olmak zorundaydı. Biz de yürümemize devam ediyorduk. Soğuk havayı ve ayazı; insanların neşesi, sıcaklığı, yaşama sevinci ( biraz mübalağa gibi olacak ama ) yaza döndürüyordu. Hediyelik eşya satan dükkânlardan birkaç magnet aldık. Tekrar sokağa çıktığımızda, burnumuza gelen tarçın kokusuyla, sıcak şarap satan dükkânın önünden geçerken, bu fırsatı kaçırmadık. Elimizde sıcak şarap dolu kâğıt bardaklarımızla, Prag sokaklarını keyifle gezmeye devam ettik.

Otelimize döndüğümüzde saat 21.30 olmuştu. Yarın Karlovy Vary, sonraki gün Prag Kalesi’ne gideceğiz.


KALE/HRADCANSKE MEYDANI ( HRADCANY  SQUARE )


Dünkü Karlovy Vary gezimizden sonra ( Karlovy Vary gezimizi, Prag gezi notlarından sonra anlatacağım ), gezimizin son günü olan bugün de Prag Kalesi’ni dolaşmayı planladık. Prag Kalesi için yaklaşık üç saatlik zamanımız vardı. Havaalanına hareket etmek üzere en geç 11’de Otelde olacaktık.   Sabah 7.30’da resepsiyona inip çek-in yaptırdık ve bavullarımızı, emanet bavul odasına koyduktan sonra, kahvaltı salonuna geçtik. Kahvaltıda fazla oyalanmayıp, resepsiyona Prag Kalesi için bir taksi çağırmalarını rica ettik. Anlaşmalı taksileri şimdilik olmadığı için normal bir taksi çağırdılar, fiyatının daha ucuz olabileceğini söylediler. Şoför bize meydana bıraktığında taksimetre 145 Koruna yazmıştı. Otelin anlaşmalı taksileri ile gitseydik 300 Koruna ödeyecektik…

Kale Meydanı’ndaydık… Daha Kale’ye girmemiştik… Ama bu haliyle bile Kale Meydanı’nı çevreleyen görkemli binalar, insanı kendilerine hayran bırakıyordu.

Hradcanske( Kale ) Meydanı, Prag Kalesi’nin kendi başına bir cazibe merkeziydi. Meydan bölgesinde; Salmov Sarayı, Schwarzenberg Sarayı, Carmelita Manastırı, Toskana Sarayı, Başpiskopos Sarayı gibi mimari açıdan ilginç binalar var. Meydanın ortasındaki küçük parkta ise Marian Sütunu bulunuyor.

MARİAN SÜTUNU/MARİANSKY SLOUP

Prag - Marian Sütunu/Mariansky Sloup - Kale Meydanı

Kale Meydanı’nın önemli anıtlarından olan Marian Sütunu’nun hüzünlü bir hikâyesi var: Bubonik veba( hıyarcıklı veba ), 1713 – 1714 yılları arasında Prag’da büyük bir felakete yol açar ve sadece 1713 yılında 37.000 kişi ölür. Bu karanlık günlerde, Vebanın ülkelerini terk etmesi için, Hradcany Meydanı’nda büyük bir kitlesel dua töreni düzenlenir.  Daha sonra 1724 – 1736 yılları arasında, duanın düzenlendiği meydana, Marian Veba Sütunu dikilir.  

Prag - Marian Sütunu'ndan - Kale Meydanı

Anıttaki taş işi Ulrich Mannes, heykeller ise Barok heykeltıraş Frantisek Maxmilian Brokof tarafından 1724 – 1731 yılları arasında yapılmış. Fratisekn Ignac Weiss, 1731-1736 yılları arasında heykel yapımında katkıda bulunmuş. Uzun sütunun üzerinde Meryem heykeli ve sütunun tabanındaki kaidede ise sekiz aziz heykeli yer alıyor.  

TOSKANA SARAYI( TOSKANSKY PALAC )

Meydana hâkim, insanda merak ve hayranlık uyandıran Toskana Sarayı, Prag Kalesi’nin tam karşısında, Hradcanske meydanının batı tarafında yer alan Barok tarzı, anıtsal bir yapıdır. Fransız Mimar Jean Baptiste Mathey’in sıcak ve canlı tasarımına göre, 1689-1691’de, Giacomo Antonio Canavalle tarafından, Kont Michael Oswald Thun için inşa edildi. Sonraki sahibi Toskana Büyük Düşesi’nden dolayı, bugünkü adını aldı. 1848’den sonra Avusturya İmparatoru I. Franz Joseph’in kişisel mülkiyetine geçti.   

Prag - Toskana Sarayı/Toskansky Palac - Kale Meydanı

Uzun cephesi, iki giriş portali ile iki katlı bu görkemli saray, devlet tarafından el konulduktan sonra Dışişleri Bakanlığı’nın emrine verilmiş. 

SCHWARZENBERG SARAYI ( SCHWARZENBERSKY PALAC )

Hradcanske Meydanındaki bu saraya uzaktan baktığımda, sarayın cephesinin piramit şeklindeki taş işçiliği ile yapıldığını sanmıştım. Oysa düz bir duvara sgraffito tekniğinin( nemli bir yüzeye zıt renkli sıva katmanlarının uygulanması )uygulanmasıyla, kullanılan siyah beyaz desenler, böyle yanıltıcı bir algı yaratmıştı.

Prag - Schwarzenberg Sarayı/Schwarzenbersky Palac-Kale Meydanı

Saray, 1541’de büyük bir yangınla yıkılan üç binanın kalıntıları üzerine inşa edildi. Şimdiki görünüm, İtalyan mimar Agostino Galli tarafından 1545 – 1576’da, Bohemya’nın en zengin soylularından biri olan Jan Popel of Lokowicz için tasarlandı. Schwrazenberg Sarayı’nın içindeki tavanlar, 1580 yılında yapılan, ahşap bir yapı üzerine gerilmiş tuval üzerine tablolarla dekore edilmiş. 


PRAG KALESİ


Prag Kalesi, 9. Yüzyılda inşa edilmiş bir kale kompleksi. Tarih boyunca Bohemya kralları ve Kutsal Roma imparatorları ülkeyi buradan yönetmişler. Halen, Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın resmi bürosu olarak kullanılıyor.

Charles Köprüsü'nden Prag Kalesi

Guinnes Rekorlar Kitabı’na göre Prag Kalesi; kapladığı 70.000 metrekarelik alanıyla, 570 metre uzunluk ve 130 metre genişliğiyle, dünyanın en büyük antik kalesi. Yılda 1,8 milyonluk ziyaretçi ile Prag’ın en çok ziyaret edilen yerlerinden birisi.

Kale binaları, son binyılın neredeyse her mimari tarzını temsil ediyor. Prag Kalesi; Gotik St. Vitus Katedrali, St. George Romanesk Bazilikası, bir manastır, çeşitli saraylar, bahçeler ve savunma kulelerini kapsıyor. Ulusal Galeri Koleksiyonu, Çek tarihine adanmış sergi, Rudolf II’nin koleksiyonuna dayanan Prag Kalesi’nin resim galerisi de dâhil olmak üzere, çeşitli müzelere ev sahipliği yapıyor. “Yaz Shakespeare Festivali”, düzenli Olarak Burgrave Sarayı’nın avlusunda yapılıyor. 

GİRİŞ KAPISI VE GÜREŞ TİTANLARI

Güreş Titanları/Wrestling Titans - Prag kalesi Giriş kapısı

Kale, birbirini takip eden üç avlu ve çevresindeki anıt yapılardan oluşuyor. Kalenin ilk avlusuna, Hradcany meydanından ve görkemli bir kapıyla/geçitle giriliyor. Kapı; hem üzerindeki heykellerin kaidesi, hem de kapıda nöbet bekleyen askerlerin kulübesi işlevini gören, kare biçimindeki geniş iki sütun/yapıdan oluşuyor. Bu yapılar, üstte kraliyet tacının olduğu altın kaplı bir dövme kemerle birbirine bağlanıyor.

Güreş Titanları/Wrestling Titans - Prag kalesi Giriş Kapısı

Kapının her iki yanındaki devasa Güreş Titanları( Wrestling Titans) heykelleri; Ignac Frantisek Platzer’in, 1761-1762 yılları arasındaki eserinden yararlanılarak 1902 yılında, V. Vosmik( sağdaki heykel ) ve A.Prochazka( soldaki heykel ) tarafından yapılmış. 

Güreş Titanları/Wrestling Titans - Prag kalesi Giriş kapısı

Girişe bariyer koydukları ve iki – üç asker de bu bariyeri koruduğu için bir süre, Kale’ye nereden gireceğimizi araştırdık. Sonunda bir askere sorduk ve sol taraftaki dar bir aralıktan Kale’ye girdik.

KUTSAL HAÇ ŞAPELİ( CHAPEL OF THE HOLY CROSS )

Kutsal Haç Şapeli, Kale’nin ikinci avlusunda bulunuyor. Maria Teresa’nın 18. Yüzyıldaki hükümdarlığı sırasında Prag Kalesi değiştirildi ve bazı yeni binalar eklendi. Kutsal Haç Şapeli, Anselmo Lurago tarafından, Kraliyet/Hükümdarlık mimarı Pacassi’nin planlarına göre, 1758 ve 1763 yılları arasında inşa edildi. Binanın orijinal Barok tarzı, İmparator I.Ferdinand’ın Prag Kalesi’ni yeniden inşası sırasında, Klasik tarz ile değiştirildi. 

PRAG KALESİ-KUTSAL HAÇ ŞAPELİ( CHAPEL OF THE HOLY CROSS )

Kutsal Haç Şapeli, 1961’den itibaren St. Vitus hazinesinin sergilendiği bir yer oldu. 1990 yılına kadarki bu dönemde; ayinle ilgili objeler, ayin cübbeleri, mücevherler ve diğer değerli objeler sergilendi.

KOHL ÇEŞMESİ( KOHL’S FOUNTAIN )

PRAG KALESİ-KOHL ÇEŞMESİ( KOHL’S FOUNTAIN )

Kale’nin ikinci avlusunda, ortada, 1686 yılında J. Kohl ve İtalyan taş ustası F. Della Torre tarafından yapılan ve zengince dekore edilmiş olan büyük bir Barok çeşmesi bulunuyor. Çeşme; bazen Aslan Çeşmesi( sütunun üzerindeki aslan heykellerinden dolayı ), bazen Leopold Çeşmesi( I. Leopold’un hükümdarlık döneminde yapıldığı için ) diye de adlandırılır. Çeşme, Brusnice deresinden besleniyor. Çeşmenin hemen yanında Barok ızgaralı bir kuyu var.

ESKİ KRALİYET SARAYI

Prag Kalesi’nin bir parçası olarak üçüncü avluda bulunan sarayın inşaatı, 12. Yüzyıla kadar uzanıyor. 14. yüzyılın ilk yarısında, Kral IV. Charles, Romanesk binayı genişletti. Saray, fırtınalı 15. yüzyılın seksen yılı boyunca terk edildi. 1483'ten sonra Kral Vladislav Jagiello, Prag Kalesi'ne döndü ve sarayın son büyük ölçekli inşasına yeniden başladı. Mimar Benedikt Ried, Geç Gotik sanatını, yeni gelen Rönesans tarzının unsurlarıyla birleştirerek muhteşem Vladislav Hall/Salonu’nu saraya ekledi.

PRAG KALESİ-ESKİ KRALİYET SARAYI

16. yüzyıldan itibaren Vladislav Salonu özellikle Kraliyet amaçlarına hizmet etti. Taç giyme şenlikleri ve ziyafetler, şövalyeler turnuvaları, sanatsal ve lüks eserlerin sahnesi olarak kullanıldı. Vladislav Salonu bugün de devlet işlevini kısmen yerine getiriyor: Çek Cumhuriyeti cumhurbaşkanı seçimleri orada gerçekleşiyor ve bu ülkenin hayatındaki önemli günlerle bağlantılı törenler hâlâ orada yapılıyor.

DİKİLİTAŞ( OBELİSK )

Kalenin üçüncü avlusunda bulunan granit dikilitaş; I. Dünya Savaşı kurbanları anısına, Jose Plecnik tarafından tasarlandı ve İlk Çekoslovak Cumhuriyeti’nin 10. Yıldönümü olan 1928’de bu alana dikildi.

PRAG KALESİ-DİKİLİTAŞ( OBELİSK )

On altı metre yüksekliğindeki dikilitaş; başlangıçta çok daha büyüktü. Ancak 1928’de mevcut yerine taşınırken ikiye ayrıldı ve sadece şimdiki bölümü kurtarılabildi.  

ESKİ PAPAZ EVİ( STARE PROBOSTSTVİ )

Üçüncü avluda, St. Vitus Katedrali’nin yanında Eski Papaz Evi bulunuyor. 11. Yüzyılda Romanesk tarzında tasarlanan bina, 17 yüzyılda şimdiki Barok tarzında tekrar inşa edilmiş. Aynı tarihte, bir portal ve St. Wenceslaus’un tasvir edildiği bir köşe heykeli de ilave edilmiş. 

PRAG KALESİ-ESKİ PAPAZ EVİ( STARE PROBOSTSTVİ )

Halen Cumhurbaşkanlığı’na ait olan binanın güney cephesine, Mimar Pavel Janak tarafından tasarlanan ve Nazi işgalinin kurbanlarına adanmış bir anıt plaket yerleştirilmiş.

St. VİTUS KATEDRALİ

Kalenin en ilgi gören anıtlarından olan ve üçüncü avluda yer alan St. Vitus Katedrali, birçok Bohemya Kralının ve Kutsal Roma İmparatorlarının mezarlarını içeriyor. Katedral; 124 x 60 metre boyutları,102,8 metre yüksekliğindeki ana kulesi, 82 metre yüksekliğindeki ön kuleleri, 33,2 metre yüksekliğindeki kemeri ile Ülkenin en büyük ve en önemli kilisesidir.

PRAG KALESİ-St. VİTUS KATEDRALİ

Gotik mimarinin önemli bir örneği olan St. Vitus Katedrali, muhtemelen kendisinin bir mezar şapeli olarak Prens Wenceslas tarafından önce Romanesk Rotunda tarzında kuruldu. 935 yılında ölümünden sonra Aziz Wenceslas olarak anılan Prensin buraya gömülmesi ile Kilisenin önemi arttı. 973 yılında Prag Piskoposlarının Katedral Kilisesi olmasından ve ardından Wenceslas kültünün yayılmasından sonra, ülkenin en kutsal yeri oldu.

PRAG KALESİ-St. VİTUS KATEDRALİ

1060 yılında Spytihnev II, Rotunda tarzındaki St. Vitus’u, geniş bir bazilikayla değiştirdi. Şu andaki Post-Klasik Gotik tarzındaki St. Vitus Katedrali, 1344 yılında kuruldu.  O sırada Moravya uç beyi olan ve gelecekteki Çek Kralı ve Kutsal Roma İmparatoru Charles IV, Fransız Mimar Matthias Arras’ı katedralin inşası ile görevlendirdi. Matthias Arras’ın 1352’de ölümünden sonra Alman mimar ve heykeltıraş Peter Parler görevi devraldı.  

Charles IV’ün görüşlerine dayanan Katedral, bütün ülkenin ruhsal merkezi haline geldi. Parler, ölüm tarihi olan 1399’a kadar, koro şapellerini ve St. Wenceslas Şapelini bitirmeyi başardı.

Peter Parler'in 1399'da ölümünden sonra oğulları Wenzel Parler ve özellikle Johannes Parler çalışmalarına devam etti. 15. yüzyılın ilk yarısında Hussite Savaşı'nın başlamasıyla birlikte tüm yapım süreci durdu. 1844'te Neo-Gotik mimar Josef Kranner ile birlikte Prag'daki Alman mimarlar, büyük katedralin yenilenmesi ve tamamlanması için bir program yaptılar.1873'te Kramer'in ölümünden sonra Mimar Josef Mocker yeniden yapılanmanın kontrolünü üstlendi. 1929 yılında St. Wenceslas yıldönümünde, St.Vitus Katedrali başladıktan yaklaşık 600 yıl sonra nihayet bitti.

PRAG KALESİ-St. VİTUS KATEDRALİ'NDEN

St. Wenceslas Şapeli; Katedralin en seçkin yeri olup, St. Wenceslas’ın kalıntılarına da ev sahipliği yapar. Peter Parler, odayı/şapeli, 1356 ile 1364 yılları arasında nervürlü bir tonozla inşa etti. Duvarların alt kısımları; 1372-1373’te şapelin orijinal dekorasyonundan kalma, Mesihin Tutkusu’nu tasvir eden 1300’den fazla değerli taş ve resim ile dekore edildi. Duvarın üst kısmında, 1506-1509’da Litomerice Altarpiece Master tarafından St. Wenceslas’ın hayatını tasvir eden resimler yapıldı.

Sunağın üstünde, 1373’te Peter Parler’in yeğeni Jindrich Parler tarafından yapılan Gotik bir St. Wenceslas heykeli bulunuyor. Şapel halka açık değildir, sadece giriş kapılarından görülebilir. Şapelin güneybatı köşesindeki yedi kilitli küçük bir kapı, sekiz yılda bir, halka açık olarak sergilenen Çek Taç Mücevherlerini içeren Taç Odasına götürür.

PRAG KALESİ’NDEN AYRILIYORUZ

Gezimizi tamamladıktan sonra, Kale’nin çıkışına geldik. Çıkışın solunda, parkın ve ağaçların içinde güzel bir kafe vardı. Etrafımıza bakarken, yeşilliklerin içinden çıkıp hızla önümüzden geçen, çok sevimli bir sincabı son anda fotoğraflayabildim. 


Çıkışın sağında da Prag’ı panoramik çekebileceğimiz bir platform vardı. Birkaç fotoğraf çektikten sonra merdivenlerden( Old Castle Stairs ) inmeye başladık. Ters yönde merdivenleri çıkıp kaleye gidenler de oluyordu. Onlar, haliyle dinlene dinlene çıkıyorlardı. Merdivenlerin bittiği yer, aşağı yukarı Charles Köprüsü’nden bir sonraki köprünün( Manesuv Köprüsü ) civarıydı zaten. Otel ile Charles Köprüsü’ne kadar olan bölümü artık biliyorduk.  Bir kere daha buralardan geçip, otelimize döndük.


DİĞER ( ESKİ KENT/STARE MESTO )

Eski Kent Meydanı, Charles Köprüsü, Kale Meydanı, Prag Kalesi gibi, tarihi eserlerin ve gezilecek-görülecek yerlerin yoğunlaştığı bu noktaların dışında bulunan, ama tamamı Eski Kent(  Stare Mesto ) sınırları içinde kalan gördüklerimizi, bu başlık altında veriyorum.

ESKİ BELEDİYE BİNASI (OBECNÍ DUM/MUNICIPAL HOUSE )

Karlovy Vary’den Prag’a döndüğümüzde hava kararmıştı. İndiğimiz Florenc terminalinden bu defa yürüyerek dönecektik. Haritaları Eski Kent Meydanı'na ayarladıktan sonra yürümeye başladık. Yol 1,5 km. kadardı, ama şehrin içinden geçtiğimiz için bir bakıma görmediğimiz yerleri görüyor, şehri daha iyi tanımış oluyorduk.  Eski Belediye Binası ve Barut Kulesi'ni de bu vesileyle gördük.

PRAG-ESKİ BELEDİYE BİNASI (OBECNÍ DUM/MUNICIPAL HOUSE )

Eski belediye Binası, Prag’da ünlü bir konser mekânı olan Smetana Salonu’na ev sahipliği yapan sivil bir bina. Cumhuriyet Meydanı’nda( Namesti Republiky ), şehir merkezindeki Barut Kapısı/Kulesi’nin yanında bulunuyor.

Kraliyet Sarayı, eskiden ( 1383 – 1485 yılları arasında ) Belediye Binası’nın bulunduğu bu yerdeydi. 1485’den sonra terk edilen saray, 20. Yüzyıl başlarında yıkıldı ve 1905 yılında bugünkü mevcut binanın inşaatına başlandı. 1912’de hizmete açılan binanın tasarımı Mimarlar Osvald Polivka ve Antonin Balsanek tarafından yapıldı. 

Bina, Art Nouveau tarzında tasarlanmış. Girişte, Karel Spillar tarafından yapılan “Prag’a Saygı” mozaiği var. Günümüzde konser salonu, balo salonu, sivil bina olarak kullanılan binada, kafe ve restoranlar da bulunuyor. Belediye binası, aynı zamanda Çekoslovak Bağımsızlık Beyanının yapıldığı yer.

BARUT KULESİ/KAPISI ( POWDER TOWER/GATE )

Barut Kulesi veya Barut Kapısı, Eski Kent ve Yeni Kenti birbirinden ayıran orijinal bir şehir kapısı ve Gotik bir kuledir.

PRAG-BARUT KULESİ/KAPISI ( POWDER TOWER/GATE )

İnşasına 1475 yılında başlanan 13 şehir kapısından biridir. Bir savunma kulesinden çok, kente çekici bir giriş olarak düşünüldü. Temel taşı, Kral Vladislav II tarafından yerleştirildi. Belediye Meclisi kuleyi Kral’a bir taç giyme hediyesi olarak verdi.  “Yeni Kule” adı verilen Kulenin görünümünde, Peter Parler’in, Charles Köprüsü çalışmalarından esinlenildi.

PRAG-BARUT KULESİ/KAPISI ( POWDER TOWER/GATE )

Vladislav II, isyanlar yüzünden yer değiştirmek zorunda kalınca, kule inşaatı durdu. Hayatının geri kalanını yaşamak için Prag’a döndüğü1485’de, kulenin inşasına devam edildi. Kule, 17 yüzyılda barut depolamak için kullanıldı. Bu nedenle adı Barut Kulesi veya Barut Kapısı oldu. Prag Savaşı sırasında büyük hasar gören kuledeki heykeller 1876 yılında değiştirildi.  

PRAG YENİ BELEDİYE SARAYI ( NOVA RADNİCE )

Prag şehrinin, merkezi idare binası olup, Marianske Meydanı’nın doğu tarafında yer alıyor. Bina 1945’den beri, Prag Belediye Meclisi ve Prag Belediye Başkanı’na ev sahipliği yapıyor.

PRAG YENİ BELEDİYE SARAYI ( NOVA RADNİCE )

Şehir Konseyi, yeni belediye binası tasarımı için 1904 yılında bir yarışma düzenledi. 1906’da yarışmanın kazananı olarak ilan edilen Mimar Osvald Polivka’nın  Art Nouveau tasarımıyla, yeni belediye sarayı 1908 – 1911’de inşa edildi.

PRAG YENİ BELEDİYE SARAYI ( NOVA RADNİCE )

Bina, Stanislav Sucharda, Josef Maratka ve Ladislav Saloun’un heykelleri ve rölyefleriyle dekore edildi. Ladislav Saloun’un heykelleri, binanın köşelerinde konumlanmıştır. Prag’ın önde gelen eserlerinden Jan Hus Anıtı’nın yaratıcısı da aynı yerel heykeltıraştır.

RUDOLFİNUM

Prag’a değer katan anıtlardan biri de Vltava Nehri kıyısındaki Jan Palach Meydanında yer alan Rudolfinum’dur. Rönesans tarzında tasarlanan yapı, 1885’deki açılışından bu yana müzik ve sanatla ilişkilendirildi. Şu anda binada Çek Filarmoni Orkestrası ve Galeri Rudolfinum bulunuyor. En büyük müzik oditoryumu olan Dvorak Hall, Prag Bahar Uluslararası Müzik Festivali’nin ana mekânlarından biridir ve mükemmel akustiği ile dikkati çeker.

PRAG-RUDOLFİNUM

Bina, Mimar Josef Zitek ve öğrencisi Josef Schulz tarafından tasarlandı ve 8 Şubat 1885’te açıldı. Açılışa başkanlık eden Avusturya Prensi Rudolf onuruna bina, Rudolfinum olarak isimlendirildi. Bina, 1919 ve 1939 yılları arasında Çekoslovak parlamentosunun merkezi olarak kullanıldı.

PRAG-CHARLES KÖPRÜSÜ'NDEN RUDOLFİNUM

Rudofinum’un Dvorak Salonu, Avrupa’nın en eski konser salonlarından biridir. 4 Ocak 1896’da Antonin Dvorak, ilk konserinde Çek Filarmoni’yi bu salonda yönetti.  

Galeri Rudolfinum: Binada ayrıca, 1 Ocak 1994’de açılan ve ağırlıklı olarak çağdaş sanata odaklanan bir sanat galerisi olan Galeri Rudolfinum da bulunuyor. Kâr amacı gütmeyen bu kurum, Çek Kültür Bakanlığı tarafından yönetilip, finanse ediliyor. Yaklaşık 1.500 metrekare sergi alanına sahip Rudofinum’un kendine ait bir koleksiyonu bulunmayıp, bir dizi geçici sergiye ev sahipliği yapıyor.  

KRANNER ÇEŞMESİ ( KRANNER’S FOUNTAİN )



PRAG-KRANNER ÇEŞMESİ2NDEN ( KRANNER’S FOUNTAİN )


Milli Uyanış Parkı’nda( Park of National Awakening ) bulunan anıt, Avusturya İmparatoru I. Francis onuruna yapılmış. 1845 – 1850 yılları arasında yapılan anıtın mimarı Josef Ondrej Kranner, heykeltıraşı ise Josef Max.

ULUSAL TİYATRO ( NATIONAL THEATRE )

Ulusal Tiyatro’nun, Çek Ulusu nezdinde çok önemli bir yeri vardır. Ulusal Tiyatro; Çek operası için bir okul, Çek tarihi ve sanatı için de milli bir anıt olarak kabul edilir.  Bugün Ulusal Tiyatro üç sanatsal topluluktan oluşuyor: opera, bale ve drama. Üç sanatsal topluluk da repertuarlarını, hem klasik mirastan hem de modern yazarlardan seçiyor.

PRAG-ULUSAL TİYATRO ( NATIONAL THEATRE )

Mimarları Jakub Klusak ve Jan Muchna olan Ulusal Tiyatro'nun temel taşı, 16 Mayıs 1868'de atıldı. Ancak bir tiyatro inşa etme fikri, Prag'daki vatanseverlerin toplantılarında, 1844 sonbaharına kadar uzanıyor.

PRAG-ULUSAL TİYATRO ( NATIONAL THEATRE )

Avusturya Kraliyet Prensi Rudolf'un ziyaretini onurlandırmak için 11 Haziran 1881'de Ulusal Tiyatro ilk kez açıldı. Bedrich Smetana'nın Libuse operasının dünya prömiyeri/ilk gösterimi Adolf Cech tarafından yapıldı. Bundan sonra 11 performans daha sunuldu. Ardından, son rötuşların tamamlanması için tiyatro kapatıldı. Bu çalışma devam ederken 12 Ağustos 1881'de bakır kubbeyi, oditoryumu ve tiyatro sahnesini yok eden bir yangın çıktı. İç mekân tasarımı Mikolas Aleš ve Frantisek Ženísek tarafından yapılan Ulusal Tiyatro binası, 18 Kasım 1883'te tekrar açıldı.

PRAG-ULUSAL TİYATRO ( NATIONAL THEATRE )

Mükemmel bir teknik donanıma (elektrik aydınlatma, çelik yapılı sahne) sahip bina, neredeyse yüz yıl boyunca herhangi bir değişiklik yapılmadan hizmet verdi. Sadece 1 Nisan 1977'de, Fener'in Jirasek  gösterisini takiben, tiyatro altı yıl boyunca kapatıldı. Nihayet çalışmalar tamamlanarak, Ulusal Tiyatronun açılışının 100. yıldönümü olan 18 Kasım 1983’da tiyatro tekrar açıldı.



KARLOVY VARY

KARLOVY VARY HAKKINDA

Karlovy Vary (Almanca: Karlsbad), Çek Cumhuriyeti'nin Bohemya bölgesinde ve başkent Prag’ın 130 km. batısında bulunuyor.

Şehir, “Kralın banyosu” anlamındakini adını, 1370 yılında kenti kuran Kutsal Roma İmparatoru ve Bohemya Kralı IV. Karl’dan alıyor. Kaplıcalarıyla ünlü bu turizm kentinde, 13 ana kaynak ve 300 kadar da küçük kaynak bulunuyor. İkinci Dünya Savaşının sonu olan 1945 yılına, yani Alman nüfusu sınır dışı edilene kadar, kasaba nüfusunun ezici bir çoğunluğu Almanca konuşuyordu. 

Karlovy Vary'den

Kâğıt helvaları ve porselenleriyle ünlü olan şehir,  Uluslararası Karlovy Vary Film Festivali ile de tanınır. Kaplıcaları nedeniyle “sağlık kenti” olarak da bilinen şehri; bugüne kadar dünyadaki pek çok ünlü siyasi, asker ya da sanatçı ziyaret etmiştir.

Karlovy Vary'den

Mustafa Kemal Atatürk'ün de tedavi için gittiği kenti ziyaret edenler arasında; Goethe, Beethoven, Chopin, Freud ve Turgenyev de bulunuyor. Sigara içilmesi tüm kent çapında yasaktır. Şehir nüfusu yaklaşık 48.500’dür.

***

22.01.2020, ÇARŞAMBA – PRAG’DAN KARLOVY VARY’YE ULAŞTIK

Prag’daki Otelimizde, kahvaltı 7.30’da başlıyordu. Biz 8.00'de kahvaltıya indik. Tesadüfen masalarına oturduğumuz iki hanım da Türklermiş. Otelde 2 - 3 Türk aile daha olduğunu söylediler.

Karlovy Vary otobüsleri Florenc terminalinden kalkıyordu. Resepsiyondan burası için bize bir taksi çağırmalarını rica ettik. Şehrin belli noktalarına giden taksi ücretlerini sabitlemişler ve bu listeyi de Resepsiyonda görülebilir bir yere koymuşlardı. Florenc Terminali için bu ücret 300 Koruna’ydı.

Karlovy Vary'den

Terminalden biletimizi aldığımızda saat 9.25’di ve gişedeki hanım, otobüsün 5 dakika sonra kalkacağını söyledi.  Ücret iki kişi 340 Koruna’ydı. Böylece ucu ucuna, hiç vakit kaybetmeden Karlovy Vary otobüsüne yetişmiş olduk. Koltuklarımıza yerleşirken ne kadar şanslı olduğumuzu konuşuyorduk ki, arkamızdaki 3 kişilik ailenin de Türk olduğunu fark ettik. Haliyle selamlaştık ve kısa ama sıcak bir sohbetle yolculuğumuza başlamış olduk.

Karlovy Vary'den

Karlovy Vary’ye 2 saat 15 dakikada vardık. Otobüs bizi şehir merkezinde bıraktı. Terminal biraz daha ilerideymiş. Prag’a dönüşte, terminalden gideceğiz tabii.

***

TARİHİ MERKEZDE, TEPLA NEHRİ BOYUNCA YÜRÜYÜŞ

Karlovy Vary'den

KarlovyVary’nin küçük bir yer olduğunu, nehir boyunca devam eden kasaba merkezinin, bu yönde yürünerek kolayca gezilebileceğini okumuştum.  Biz de böyle yaptık, nehri solumuza alarak yürümeye devam ettik.  



Hava güneşliydi.  Nehir ve bizim tarafımızdaki alan gölgede kalıyor, nehrin diğer yanındaki caddenin üzerinde bulunan farklı pastel renklerdeki, estetik değeri olan,  tarih kokan evler güneşin ışıkları ile dikkati çekiyordu. 



Yürüdüğümüz yer yaya bölgesi ve trafiğe kapalı alandı.  Güneşin yaşama sevincimiz i çoğalttığı böyle bir ortamda, etrafımızda bakarak yürüyor ve fotoğraf çekiyorduk. Cadde boyunca kaliteli mağazalar, ünlü markaların tabelaları, tertemiz cadde ve oturma bankları dikkati çekiyordu.  

***

ELLERİNDE PORSELEN ÇAYDANLIKLA DOLAŞANLAR!

Yanımızdan ve yakınımızdan geçen kimi insanların küçük bir çaydanlık veya ibrik görünümlü porselen bir bardaktan bir şeyler içtiklerini fark ettik. Biraz daha yürüyünce, yol üzerinde, halka açık birkaç kaynağın/pınarın bulunduğunu gördük. Zamanla, kaplıca şehri Karlovy Vary’de, bu ününe yakışır bir gelenek oluşmuş: 


Lazenska Pohar-Spa/Kaplıca Kupası

Ziyaretçiler belli mesafelerdeki bu kaynaklardan porselen bardaklarına doldurdukları şifalı sularını içerken, diğer yandan keyifle şehrin sokaklarını dolaşıyorlardı. Bu çaydanlık görünümlü porselen bardakların Çekçe ismi “Lazenska Pohar”mış. “Spa/Kaplıca Kupası” anlamına geliyor.  

***

SOKAK MÜZİSYENİ, KASABAYA RUH KATIYOR


Böyle yolun bizi götürdüğü yere doğru giderken, Değirmen Kolonatı’nın yakınına gelmiştik ki,  birden ortam,  tango kıvamında ve Finli Yönetmen Aku Kaurismaki’nin filmlerindeki müziğe benzer bir müzikle doldu. 






Bir sokak müzisyeni tüm meydanın ve sokağın duyabileceği bir volümde müziğini çalıyor ve söylüyordu.  Arka planda böyle bir müzikle Karlovy Vary’nin kısa da olsa bir videosu iyi olur, diye hemen telefonuma kayda başladım. Kısa bir videoyu 360 derece ile tüm ortamı verebilecek bir şekilde çektim.

***

DEĞİRMEN KOLONATI/KEMERALTI( MILL COLONNADE )

Tepla Nehri kıyısında trafiğe kapalı Mlynske Nabrezi yaya caddesinde, müzisyenimiz sanatını icra ederken, kimi insanlar, sağımızda bulunan Değirmen Kolonatın avlusundaki kaynaktan porselen bardaklarını dolduruyorlardı.

Klasik mimaride, kolonat, ana bina ile bitişik veya binadan bağımsız bir sütunlar dizisine deniyor. Çifterli veya çoklu sıralar halinde, üstü açık veya kapalı olabiliyor.

KARLOVY VARY-DEĞİRMEN KEMERALTI( MILL COLONNADE )

İlk ahşap mesire salonu, kaplıca misafirlerinin, kötü hava şartlarında da, kaplıca sularını rahatça içebilmeleri için 1792 – 1793 yıllarında, Tepla Nehri’nin kenarında, eski Değirmen Hamamı’nın yanında Novy Pramen( Yeni Kaynak/Pınar ) üzerinde ahşap olarak inşa edildi. 1811'de orijinal ahşap yapının yerini, Dresden inşaatçısı Johann August Giessel tarafından imparatorluk tarzında ahşaptan inşa edilen “Yeni Kaynak” kolonatı/kemeraltı aldı.

Günümüz Değirmen Kolonatı; Çek Mimar Josef Zitek’in tasarımına göre, 1871 ve 1881 yılları arasında, Pseudo Rönesans tarzında inşa edildi. Karlovy Vary’nin en büyük kolonatı, beş mineral kaynağının sızıntılarına ev sahipliği yapıyor. Çatı, heykeltıraşlar Alfred Schreiber ve Karl Wilfert tarafından yapılan ve yılın 12 ayını temsil eden 12 kumtaşı alegorik heykel ile dekore edilmiş.
***

PAZAR KOLONATI/KEMERALTI ( MARKET COLONNADE )

Şehrin tarihi merkezinde bulunan Pazar Kaynağı/Pınarı, bir efsaneye göre mineralli sularıyla İmparator Charles IV’ü iyileştirince, ismi Charles IV pınarı diye anılmaya başlanmış. Mineralli su kaynağı, bir süre basit bir sütunlu çardak ve kısa bir gezinti salonu ile korunmuş. 

KARLOVYVARY-PAZAR KOLONATI/KEMERALTI ( MARKET COLONNADE )

Mevcut zengin oyma ahşap kolonat; Eski Kent Meydanı’nda, 1879 – 1882 yılları arasında, ünlü Viyanalı mimarlar Ferdinand Fellner ve Hermann Helmer tarafından İsviçre tarzında inşa edildi. Pazar Kolonatı’nda üç mineral su kaynağı bulunuyor; Charles IV Kaynağı, Aşağı Kale Kaynağı ve Pazar Kaynağı. 

***

GRAND HOTEL PUPP

Nehir boyunca yürümeye devam ettik ve 500 metre kadar sonra, yolun sağında, 2006 yılında James Bond  - Casino Royale filminin çekildiği Grand Hotel Pupp’a geldik. Queen Latifah’ın oynadığı 2006 yapımı Last Holiday filmi de yine burada çekilmiş. Ayrıca her yıl düzenlenen Karlovy Vary Film Festivali’ne, 228 odalı bu lüks otel ev sahipliği yapıyormuş.

KARLOVY VARY-GRAND HOTEL PUPP

Otel, Belediye Başkanı Deiml tarafından 1701 yılında inşa edilen Saksonya Binası/Köşkü olarak başladı. Daha sonra, Belediye başkanı Becher, Saksonya binasına dik açılı olan bir arsa üzerine, 1708 yılında Bohemya binasını inşa etti.

Bir şekerci olan Jan Jiri Pop( Almanca Johann Georg Pupp ) 1760 yılında Karlsbad/Kalovy Vary’e gelerek ünlü şekerci Mitterbach’ın yanında çalışmaya başladı. Bir süre sonra da Mitterbach’ın kızı Franziska ile evlendi. Johann Georg Pupp, 1778 yılında eşiyle birlikte, Eski Belediye Başkanı Becher’in dul eşi Marie Ihl’den Bohemya binasını satın alarak, bahçesini ıhlamur ağaçlarıyla donattı ve çok güzel bir kaplıca-mesire alanı haline getirdi.

KARLOVY VARY-GRAND HOTEL PUPP

Aile, takip eden on yıllarda zenginleşti ve 1890'da Saksonya binasını satın aldı. 1896 ve 1907 yılları arasında, Viyana mimarları Ferdinand Fellner ve Hermann Helmer, bu aile binalarını yeniden inşa ederek, bugünkü Neo-Barok tarzdaki Grand Hotel Pupp’u meydana getirdiler. İkinci Dünya Savaşı'na kadar aile, komşu mülkleri satın almaya ve bunları otel kompleksine dâhil etmeye devam etti.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Çekoslovakya komünist hükümeti oteli millileştirdi ve adını 1950 yılında “Grand Hotel Moskova” olarak değiştirdi. Otel sahipleri, neredeyse Karlsbad nüfusunun toplamıyla birlikte sınır dışı edildi. Otel 1989 yılında tekrar eski ismini alarak restore edildi ve özelleştirildi.

***

IV. CHARLES HEYKELİ

Grand Hotel Pupp’ın solundaki köprüden nehrin karşısına geçince, Charles IV Parkı’nda, Karlovy Vary’nin kurucusu, Kutsal Roma İmparatoru ve Bohemya Kralı olan Charles IV’ün anıt heykeli bulunuyor. Parkın diğer yanında da İmparator Kaplıcası( Kaiserbad Spa ) var. Anıt, Mimar Otokar Svec tarafından, 1955 yılında kuruldu. Ünlü heykeltıraş Josef Myslbek’in öğrencisi olan Otokar Svec, aynı zamanda Prag’da Letna Tepesi’ndeki görkemli Stalin anıtının da mimarıydı.

KARLOVY VARY-IV. CHARLES HEYKELİ

Karlovy Vary’nin armasıyla süslenmiş yüksek bir kaide üzerindeki kumtaşı heykelde, Charles IV; başında bir taç, sol elinde bir ev ve sağ elinde bir asa ile tasvir edilmiş. Anıtın, aslında Karlovy Vary’nin merkezinde dikilmesi tasarlanmış olmasına rağmen, şimdiki yerinde bulunması, unutulmuş ve ihmal edilmiş izlenimini veriyor. 

***

İMPARATOR KAPLICASI ( KAİSERBAD SPA/EMPEROR SPA )

İmparator Kaplıcası; ünlü Viyana mimarları Ferdinand Fellner ve Herman Helmer’in tasarımına göre 1893 – 1895 yılları arasında Karlovy Vary’nin güneyinde bulunan eski bir bira fabrikası arsası üzerine inşa edildi. İmparator Kaplıcası, Avustuya – Macaristan Monarşisi’ndeki en modern balneolojik( balneoloji=banyo bilimi ) tesislere sahip, itibarlı bir kaplıca olarak kabul edildi.

KARLOVY VARY-İMPARATOR KAPLICASI ( KAİSERBAD SPA )
Resim yazısı ekle

At nalı zemin planı nedeniyle, Pseudo – Rönesans tarzındaki iki katlı bina, görünüşte bir tiyatroya benziyor. Süslü mimari tarzı; Rönesans ve Barok yapı unsurları ile Art Nouveau dekoratif motiflerini birleştirerek, Fransız Rönesansını taklit eder.  

KARLOVY VARY-İMPARATOR KAPLICASI ( KAİSERBAD SPA)

Kaplıca kompleksinin iç mekânları, en son çağdaş kolaylıklar ve olanaklarla donatıldı. Kompleksin ayrıca Zander Salonu olarak bilinen ve Dr. Zander'ın yöntemine göre İsveç terapatik/iyileştirici jimnastik egzersizleri için aletlerle donatılmış kendi jimnastik salonu vardı. 

KARLOVY VARY-İMPARATOR KAPLICASI ( KAİSERBAD SPA/EMPEROR SPA )

1918’de Lazne I ( Kaplıca I ) olarak adlandırılan İmparator Kaplıcası, 1980’lere kadar balneolojik amaçlarla kullanıldı. Zander Salonu daha sonra bir kumarhaneye dönüştürüldü. Kompleks sonunda 1994’de kapatıldı, kaçınılmaz olarak bakımsız kaldı.  2008’de Karlovy Vary yerel yönetimine devredilen bina, sonradan “Ulusal Kültürel Anıt” ilan edildiği için, kademeli olarak yenilenmesine başlandı.

***

CARLSBAD PLAZA OTELİ VE ATATÜRK

Karlovy Vary tarihi merkezde, Tepla Nehri boyunca yürüyor, adeta bu kartpostal şehri soluyorduk. İşte Market Kolonatı/Kemeraltı’nı geçmiştik. O da, yürüdüğümüz bu yollardan geçmiş miydi acaba? Biraz daha yürüyünce sağımızda tüm ihtişamıyla Grand Hotel Pupp belirdi. Grand Hotel Pupp’da kalmamıştı, ama o dönemde burada kalan Türk ileri gelenlerle, Otelin salonunda bir araya gelip sohbet etmişti.

KARLOVY VARY-CARLSBAD PLAZA OTELİ VE ATATÜRK

Karlovy Vary gezimize anlam katan, bu gezimizi heyecanlı kılan, bir anlamda bu gezimizin amacı olan Carlsbad Plaza’yı neredeyse bulmak üzereyiz. Grand Hotel Pupp’dan birkaç kare fotoğraf aldıktan sonra, köprüden karşıya geçiyoruz. Hemen sağımızda, geniş ve yeşil bir alan üzerine kurulu abidevi İmparator Kaplıcası( Lazne I – Kaiserbad Spa ) var. Kaplıcanın diğer yanındaki geniş bahçesi, bir cadde ile bölünüyor. Cadde, boydan boya 19 yüzyıl binalarıyla devam edip gidiyor. Yolun karşısına geçmeden, Kaplıcanın bahçesinden dikkatle bakıyoruz. Aradığımız, bu binalardan biri olabilir miydi? Gözlerimiz “Carlsbad Plaza”yı arıyor.

Tamam! Carlsbad Plaza Hotel’i bulmuştuk. Ana giriş kapısının solunda, giriş katı duvarındaki, mavi zemin üzerine sarı harflerle yazılmış “KEMAL ATATÜRK” plaketi, Karlovy Vary gezimizi taçlandırmıştı.

KARLOVY VARY-CARLSBAD PLAZA OTELİ VE ATATÜRK

Atatürk, böbrek rahatsızlığından dolayı kaplıca tedavisi için,  30 Haziran 1918’de, o zaman Avusturya – Macaristan İmparatorluğu’nun bir şehri olan Carlsbad( Karlovy Vary )’a geldi. Doktoru Dr. Vermer’in tavsiye ettiği Rudolshof isimli bu binada kaldı.

Atatürk’ün Karlsbad günleri, hastalığına rağmen çok yoğun geçiyordu. Almancasını ilerletmek ve Fransızcasını geliştirmek için öğretmenler tutmuştu.  Satır altlarını çizerek ve notlar tutarak kitaplar okuyor, anı ve düşüncelerini yazıyordu. Atatürk’ün kendi el yazısıyla Osmanlıca ve Fransızca yazdığı Karlsbad günlükleri altı defter olmuştu. Daha sonra bu defterler, 1930 yılında tarih bilimci Afet İnan tarafından Cumhurbaşkanlığı Konutu kütüphanesinde bulundu ve Atatürk’ün izniyle, gelecekte yayınlanmak üzere kendisinde kaldı. Yıllar sonra bu günlükler, Prof. Dr. Afet İnan imzalı olarak, Türk Tarih Kurumu tarafından “M.KEMAL ATATÜRK’ÜN KARLSBAD HATIRALARI” kitabıyla yayınlandı.

Mustafa Kemal Atatürk'ün Karlsbad Hatıraları

Atatürk, 30 Haziran 1918’de geldiği Karlsbad’dan 28 Temmuz 1918’de, henüz tam iyileşmeden İstanbul’a dönmek zorunda kaldı. Sultan Reşat’ın ölümü üzerine Sultan Vahdettin tahta çıkmıştı ve Birinci Dünya Savaşı bitmek üzereydi.

Günümüzde Carlsbad Plaza Oteli; tarihi isimleri Rudolfshof, Quirinal, Neapol ve Moskau olan, birbirine bağlı dört binadan oluşuyor. 19. Yüzylın sonlarında inşa edilen binalardan Quirinal dışında, tüm bu binalar spa/kaplıca konutu olarak hizmet veriyor.

***

CİRKEV ÇEKOSLAVAK HUSSİT KİLİSESİ( AZİZ PETER VE PAUL KİLİSESİ )

Başlangıçta sade ve kulesiz olarak, Pseudo-Romanesk tarzında, 1854-1856 yılları arasında inşa edilen kilisenin mimarı Gustav Hein’dır. Ana ön cephe ve kilise kulesi, 1864 ve 1865 yılları arasında gerçekleştirilen bir yeniden yapılanma sırasında inşa edildi. 


CİRKEV ÇEKOSLAVAK HUSSİT KİLİSESİ( AZİZ PETER VE PAUL KİLİSESİ )

Kilise, bugünkü görünümünü, Leipzig’li mimar Jullius Zeissig’in 1893 ve 1894 yıllarında gerçekleştirilen yeniden yapılanma sırasında aldı. Kilise, 1946 yılından bu yana, Dr. Pavel Farsky’nin Çekoslavak Hussite Kilisesi Cemaati’ne aittir.

***

KARLOVY VARY ŞEHİR TİYATROSU

Karlovy Vary Şehir Tiyatrosu’nun tarihi binası, bu kaplıca kentinin mimari ve sanatsal bir mücevheri gibidir.

Günümüzdeki Karlovy Vary Şehir Tiyatrosu’nun durduğu yerde, 22 Temmuz 1788'de Mozart'ın eseri Figaro'nun Düğünü ile faaliyete başlayan bir tiyatro vardı. Orijinal tiyatro, ünlü kaplıca/spa doktoru David Becher tarafından kuruldu.

KARLOVY VARY ŞEHİR TİYATROSU

1870 yılında Belediye Meclisi, mevcut tiyatro binasının yıkılarak, aynı yerde yeni bir tiyatro binası yapılmasına karar verdi. Yıllar süren hazırlık çalışmalarından sonra, 14 Eylül 1883’de mevcut tiyatronun son gösterisini gerçekleştirmesi ve ertesi günü, yani 15 Eylül 1883 günü eski tiyatro binasının yıkılması ve ardından yeni inşaatın başlatılması kararlaştırıldı.

Binanın yapımı iki yıl sürdü. 15 Mayıs 1886’da yine Mozart’ın “Figaro’nun Düğünü” ile resmen açıldı. Muhteşem bina, sadece Avrupa’da elli tiyatro binasına imza atmış olan Viyanalı ünlü Mimarlar Ferdinand Fellner ve Herman Helmer tarafından tasarlandı. Resimler; Viyanalı ressamlar Gustav ve Ernest Klimt kardeşler ile Franz Matsch tarafından yapıldı. Fuayede yer alan heykelleri, Viyanalı heykeltıraş Theodor Friedl tasarladı. 

Arada birkaç bakım, onarım ve tadilat geçirmekle beraber tiyatro binasındaki en büyük yapılanma için 30 Haziran 1993 tarihi esas alındı. Bu tarihte son bir kez temsil edilen oyundan sonra, cephedeki heykeller de dâhil olmak üzere çatının onarımına başlandı.

Elektrik, su, kanalizasyon, iç mekân tasarımları, sahne, teknik donanım, ses sistemi gibi birçok unsuru kapsayan yeniden yapılanma, Haziran 1999’da sona erdi. Daha sonra 24-29 Haziran’da törenle tiyatronun yeniden açılışı gerçekleşti. Bu defa açılış performansında, Gogol’un “Evlilik” oyunu sahnelendi. Karlovy Vary tiyatro tarihinin açılış oyunu olan Mozart’ın “Figaro’nun Düğünü”, bir gün sonra oynandı.

***

TERMAL/KAPLICA SUYU MU, SICAK ŞARAP MI?

Tarihi merkezde, Tepla Nehri boyunca, epeyi bir yürüdükten sonra, bu defa dönüşe geçtik.  Dönüşte, turistik eşya satan dükkânlarda görünce aklımıza geldi,  porselen bardaklardan (Lazenska Pohar-Spa Kupası ) biz de birer tane aldık ve rastladığımız ilk çeşmeden/pınardan bardaklarımızı doldurduk. Ben bardağımdan ufak bir yudum alarak tadına baktım, ama sonuç, tam bir hayal kırıklığı oldu benim için. Zira çevremde bunu içerken gördüğüm insanların yüz ifadeleri, tadından mest olmuş insanların ifadeleriydi.  Aslında tadının böyle olması normaldi. Nihayetinde içtiğimiz, mineralli, kükürtlü vs. kaplıca suyuydu. Şans eseri, biraz ilerimizde sıcak şarap satan bir yerin önünden geçerken, kendiliğinden farklı bir seçenek ortaya çıkmış oldu. Biz de tercihimizi maden suyu yerine sıcak şaraptan yana kullandık ve karton bardaktaki şaraplarımızı yudumlayarak gezimizi renklendirdik, güneşli ama soğuk bir havada içimizi ısıttık.

***

PASTEUR EVİ ( PASTEUR HOUSE )

KARLOVY VARY-PASTEUR EVİ ( PASTEUR HOUSE )

Karlovy Vary’nin tarihi merkezinde, birbirinden görkemli birçok yapı görmüştüm. Bunlardan biri de Astoria Otel’in sağında bulunan ikinci binaydı. 19. Yüzyıl mimarisiyle, aynı sıradaki diğer binalarla benzerlik gösterse de, bunlardan farklı olarak, alınlığındaki dini bir olayın canlandırıldığı büyük bir duvar resmi/mozaik ile öne çıkıyordu.


Sütunlarla dekore edilen yapı, Art Nouveau tarzında inşa edilmiş. Pasteur Evi, farklı görünüm ve cepheleri olmakla beraber, birbirine bağlı geçitlerle tamamı “Astoria Otel”i oluşturan beş binadan biridir. Pasteur Evi dâhil, tüm binalar, 2003 yılında yenilenmiş.

***

BECHEROVKA LİKÖRÜ

Becherovka likörü; aynı kâğıt helvası ve porseleni gibi,  Karlovy Vary’nin simgelerinden biri olmuş.

Eskiden “Karlsbader Becherbitter” olarak bilinen Becherovka; yirmiden fazla bitki ve baharat türüne dayanan ve genellikle sindirime yardımcı olan bir likör. Zencefil ve tarçın aromasıyla öne çıkan Becherovka’nın alkol oranı % 38 ve genellikle soğutulmuş olarak servis ediliyor.  


1805 yılında Prens Maxmillian Friedrich von Plettenberg, tıbbi tedavi amacıyla Karlovy Vary’ye geldi. Kendisine, İngiltere’den gelen özel doktoru Dr. Christian Frobrig eşlik ediyordu. Josef Becher, Prensi iyileştirmek amacıyla, Dr. Christian Frobrig ile bitkilerden hazırlanacak yeni bir likörün reçetesi üzerinde çalıştılar. Josef Becher bu tarifi iki yıl boyunca test etti ve ardından mide hastalıklarının tedavisi için tasarlanan bu yeni "English Bitter" likörünü satmaya başladı.

***
PRAG’A DÖNÜYORUZ

Karlovy Vary

 Karlovy Vary gezimizi tamamlayınca, Google-Haritalardan terminali bularak yürümeye başladık. 1,5 km. civarındaki yürüyüş güzergâhı, gösterişli 19. Yüzyıl binalarıyla öne çıkan, geniş bir caddeden geçiyordu. Yol boyunca birkaç kâğıt helva imalat ve satış dükkânı gördük. Bunlardan birisine girerek hem yapımını izledik, hem de tadımlık birer tane yedik. Hediyelik olarak birkaç kâğıt helva ve meşhur Becherovka likörü alıp, yolumuza devam ettik. Dönüşümüz de aynı otobüs firması, yani Regiojet ile oldu

***
Prag ve Karlovy Vary notlarımız burada bitiyor. Karlovy Vary'den sonra, ertesi gün Prag Kalesi ziyaretini yapıp, ardından Türkiye'ye döndük. 











































































































































































































































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder